Son Ermeni!
Televizyoncusu sunumuna “30 yıl önce bu yollardan Azerbaycan Türkleri geçti, öyle arabayla falan değil, yalın ayak, karların altında” diyerek başlıyor! İnsanın kanını donduran olumlama ile… Her bir trajediyi ötekine bağlamak lanet bir döngünün devamlılığına hizmet ediyor.
Ermeniler Karabağ’dan sökülüyor. Köklerinden. Tüm dünyanın gözleri önünde. Araba, kamyon ve traktör sırtlarında Ermenistan’a geçenlerin sayısı 100 bini aştı. Ermeni nüfusu tahminen 120 bindi. Bu gidişle geriye biçareler, “Beni burada gömün” diyenler ve kimi (insani-tıbbi-idari) görevliler kalacak. Durum tersine çevrilmezse müzelik bir varlığa dönüşecekler.
Bir taraf için bu bir “etnik temizlik”, diğer taraf için bir “karşılık”. Neyin karşılığı. 1992’de Ermenistan ve Karabağ’dan sürülen, Hocalı’da katledilen Azerbaycanlıların karşılığı. “Göçertme”, “etnik temizlik” hatta “soykırım” yorumlarına açık bir gelişme tarihi bir referansla hafifletiliyor, mazur gösteriliyor ve tepkiler bastırılıyor. Bir cenah için Ermenilerin yaşadıkları müstahak. Birinin narası ötekinin çığlığını bastırıyor. “İnsani trajedi” diyen çıkarsa da “Hocalı’dan neden bahsetmiyorsun” diye üzerine yürünüyor. Peki sürülenler de dönüp “Bakü’deki Ermenilere, Sumgait ve Gence’dekilere ne oldu” diye sorarsa ne olacak? Ya da referans çubuğunu 1915 ve öncesine koyarlarsa? Sonuçta sınırın öte tarafındakilerin Ağrı’ya bakarken gördükleri sadece bir dağ değil! Televizyoncusu sunumuna “30 yıl önce bu yollardan Azerbaycan Türkleri geçti, öyle arabayla falan değil, yalın ayak, karların altında” diyerek başlıyor! İnsanın kanını donduran olumlama ile…
Her bir trajediyi ötekine bağlamak lanet bir döngünün devamlılığına hizmet ediyor. Bölge yine intikam çıkmazında. Yıllar içinde insanlığın çıkardığı dersler, elde ettiği tecrübeler, insani hukuk alanında geliştirdiği kavramlar ve uluslararası ilişkilerde ulaştığı mekanizmalar geçmişteki acıların bugün yeni yaralar açmasına izin vermemeliydi.
***
Jeostratejik çıkarlar ve konjonktürel gerçeklikler silahı güçlü olanın argümanına da güç katıyor. Azerbaycan tarafı, Devlet Başkanı İlham Aliyev’in Karabağ Ermenilerine eşit vatandaşlık hakları sunduğunu, Karabağlıların ülkenin çok uluslu toplumunun bir parçası olmasını istediklerini, kimseye “gidin” denilmediğini söylüyor. JAMnews’e konuşan Azerbaycanlı bir siyasi gözlemci Karabağ’ın boşalmasını “Karabağ Ermeni toplumunun büyük bir siyasi hatası" olarak nitelendirip ekliyor:
"Ne de olsa, objektif olmak gerekirse, terörle mücadele operasyonu sona erdikten sonra kimse onları tehdit etmedi."
Evet objektif olmak gerekirse muzafferanın yarattığı kakofonide “Ermenilerin Aliyev’e neden inanmadıkları”, “neden kendilerini güvende hissetmedikleri”, “neden korktukları” ve “Azerbaycan içinde kendilerine bir gelecek göremedikleri” soruları duyulmuyor. Aralarında “Ya ölürüm ya hapsedilirim” demeyen kaç kişi çıkar? Ve bunu diyen insanları temin edecek eylemler neden resmi söylemlere eşlik edemiyor? Kuşatılmış, bombalanmış ve silah zoruyla teslim alınmış bir bölgenin halkından bahsediyoruz. Gözaltına alınan Artsakh (Karabağ) Cumhuriyeti'nin eski liderlerinden Ruben Vardanyan "terörizmi finanse etmekle" suçlanıyor. Vardanyan suçlu ya da değil, kendisine kefil olabilecek durumda değiliz fakat Aliyev’in kasasında düşman bir tarafa karşı atfedilecek suçtan bol ne olabilir? Arkada düşmanlıklarla dolu uzun bir tarih yatıyor. Birinin suçlusu, ötekinin kahramanı. Yakalama emri çıkartılan kara liste şimdilik 300 kişilik. Ama kaçırtma etkisi açısından 100 binlik!
***
Şimdi asıl soru şu: Aliyev, ABD ve AB’den gelen çağrılar üzerine uluslararası bir heyetin Karabağ’a gitmesine izin veriyor. Birincisi bu gözlemciler kalanlar için bir güvence olabilecek mi? İkincisi göçenlerin geri dönüşüne imkân veren bir açılım sağlanabilecek mi? Bu iki konu için ne tür güvenceler konuşuluyor?
Ermenilerin öngörülerine bakılırsa Karabağ’ı terk ettikleri o koridor bir daha kendilerine açılmayacak.
Muhtemelen Ermenistan ve Azerbaycan arasında varılacak kalıcı barış anlaşması için Ermenilerin güvenli bir şekilde dönüşü pazarlık konusu edilecek. Bu konuda liderler arasında 5 Ekim’de öngörülen Granada buluşmasında taraflar renk verecek.
Karabağ Ermenilerinin durumu ve dönüş meselesi geleceğe fırlatılmış bir avuntu gibi duruyor. Bu konu açıldığında Aliyev muhtemelen söze “Erivan’dan kovulmuş Azerbaycanlıların dönüşü” diye başlayacak. Sözler yok Bakü’nün Alevileri, yok Erivan’ın Azerbaycanlıları diye birbirine dolaşıp gidecek. Ermeni lider Samvel Şahramanyan’ın imzasıyla 28 Eylül'de yayımlanan kararname Aliyev’in Karabağ’da işini peşinen kolaylaştırdı. Kararnameye göre Astrakh Cumhuriyeti 1 Ocak’a kadar kendi varlığına son verecek. Ermenistan’ın eli hepten boşaldı, masaya koyabileceği bir şeyi kalmadı.
Yazar Vicken Cheterian “Karabağ’ın, Ermeni Artsakh’ın dağlarında geceler soğuk olur. Kalabalık düşmanlarımız kapımıza dayandığında dostlarımız kayıplara karıştı” diyerek Rusya, AB ve ABD’yi iğneliyor. Sonra dönüp çuvaldızını Ermenistan’a batırıyor:
“Küçük devletler, küçük uluslar yalnızca bir kez hata yaparlar. Ermenilerin tarihine bakıldığında tek bir hataya bile yer olmadığı, tek bir yenilginin bile ölümcül olabildiği görülüyor. Azerbaycan 19 Eylül’de yaralı kartal Artsakh’a saldırdığında, Ermenistan bile yardım etmek için orada değildi.”
Karabağ’ın eski Dışişleri Bakanı David Babayan da gözaltına alınmadan önce "Karabağ kendi başına bırakıldı: Rus barış güçleri pratikte yükümlülüklerini yerine getirmedi, demokratik Batı bizden yüz çevirdi, Ermenistan da yüz çevirdi" demişti. (Ermenileri yalnız bırakan jeostratejik ve politik gerçekliklere değindiğim üç yazımı buradan okuyabilirsiniz: “Kuşatılmış, bombalanmış ve silah zoruyla teslim alınmış bir bölgenin halkından bahsediyoruz.”; “Rusya için mesele şah mat mı?”; “Karabağ hamlesi ve Aliyev’in güvendiği dağlar”)
Son söz de Cheterian’ın olsun: “Şimdi Karabağ'ın tüm nüfusu Azerbaycan ordusunun elinde rehineyken Azerbaycan’ın hükümdarı Aliyev onların zorla ‘entegrasyon’unu ilan ediyor. Bu düşünce karşısında aklıma toplama kamplarının görüntüleri geliyor.”
Fehim Taştekin Kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.
Lübnan’da ateşkes: Sıradaki savaş için biraz mola 28 Kasım 2024
Yeni düzen nasıl gidiyor Bay Bibi? 25 Kasım 2024
Biden pimi çekti, dünya Putin’in insafına kaldı! 21 Kasım 2024
Rusya niye ‘Türkiye işgalci’ dedi? Ve Suriye’de birkaç senaryo… 18 Kasım 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI