Sokak hayvanları yaban hayatını ne kadar tehdit ediyor?

Sokak hayvanlarının yaban hayatına yönelik tehlike yarattığını savunan uzmanlar, popülasyonun kontrol altına alınmasını öneriyor.

Google Haberlere Abone ol

Duygu Kıt

DERSİM - Sokak hayvanlarının barınaklara kapatılması tartışmaları gündemdeyken bir diğer tartışma da sokak hayvanlarının yaban hayatı üzerindeki etkileriyle ilgili... Özellikle doğa gözlemcileri, sokak hayvanlarının özellikle kedilerin kuş, sıçan, fare gibi hayvanların popülasyonunu ciddi biçimde etkilediğini öne sürüyor. Bununla ilgili araştırmalar kısıtlı olsa da bazı verilere ulaşmak mümkün. 

ABD Tarım Bakanlığı'nın konuyla ilgili yayınlandığı raporda, 2013 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan yaklaşık 164 milyon kedinin 30-80 milyonun sahipsiz olduğu belirtliyor. Kedilerin kuşların, memelerin, ve sürüngenlerin avlanmasında ciddi etkisi olduğu ifade ediliyor. Raporda ayrıca 2016 yılındaki bir başka araştırmada dünya genelinde 63 türün neslinin tükenmesine katkıda bulunduğu bilgisi paylaşılıyor.

Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal

‘SORUNLAR İNSAN MÜDAHALESİNDEN KAYNAKLANIYOR’

Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal, evcil hayvan popülasyonundaki artışın sadece yabani hayvan ya da insanlar için değil, evcil kedi ve köpekler için de bir refah sorunu olduğunu belirtiyor. Baysal insan müdahale olmasa doğdaki doğal dengenin devam edeceğini söylüyor. Baysal, “Ne yazık ki insan müdahalesi her alanda olduğu gibi evcil ya da yabani hayvanlarla ilgili konularda da etkisini çok derin bir şekilde hissettiriyor. Ne yazık ki sayılarındaki artış nedeniyle belli bölgelerde yoğunlaşıyor, hayvanlar arasındaki salgın hastalıklar, trafik kazaları, açlık gibi nedenlerle hayvanların kötü koşullarda süren kısa bir yaşamları oluyor. Evcil kediler, bazı ülkelerde özellikle kuşlara ve doğal yaşama zarar verdikleri öne sürülerek 'istilacı tür' olarak nitelendiriliyor ve avcılık özellikleri nedeniyle çok sayıda kuşun ölümüne neden oldukları ortaya sürülüyor. Bunlardan çıkarılması gereken sonuç, aslında insanların sorumluluk alması gerektiğidir. İnsan nüfusunun hızlı artışına paralel olarak dünyadaki baskısının artışı, yaban hayatına müdahalesi, evcil hayvan yaşamındaki popülasyona müdahalesi, bugün yaşanan sorunların temelini oluşturmaktadır. İnsan eliyle evcilleştirilen hayvanlar, bugün insan hayatına ya da yaban hayatına tehdit olarak görülüyorsa bunun nedeni yine insan müdahalesinin devam ediyor olmasıdır" diyor. 

İstanbul Kuş Rasathanesi Derneği Başkanı Süreyya İsfendiyaroğlu

‘ÇÖZÜM İÇİN KISIRLAŞTIRMA SEFERBERLİĞİ YAPILMALI’

İstanbul Kuş Rasathanesi Derneği Başkanı Süreyya İsfendiyaroğlu, evcil hayvanların yaban hayattaki hayvanlara karşın insan tarafından beslendiğine, hiçbir stres faktörü olmadan güçlendiğine dikkat çekerek yaban hayatındaki bir hayvanın var olma koşullarının altını çiziyor. Yaban hayvanlarına en çok evcil hayvanların zarar verdiğini belirten İsfendiyaroğlu, şöyle devam ediyor: “Evcil köpekler, kediler normal doğadaki gibi yaşamıyorlar. İnsanda bütün hayvanların kendi malı olması gibi bir algı var. Bir canlının sorumluluğunu almak istiyorsan, geniş özgürlük alanı içerisinde kendi himayene aldığın hayvanlarla beraber dostluk kurabilirsin, onlarla beraber barınabilirsin, ihtiyaçlarını kendin karşılayabilirsin. Fakat bu konuda sorumluluğu varken bundan tatmin olmayan, vicdanını kendince rahatlatamayan bireyler sokaktaki hayvanların sokakta kalması için bunları sürekli besin veriyorlar. Onların orada sosyalleşmesini, o bölgeyi tutmasını sağlıyorlar. Bu da oradaki yaban hayvanlarına zaten zarar veriyor. Çünkü yaşadıkları bölgeyi bunlar kirpilerle, tilkilerle, kaplumbağa, fare ve kuşlarla paylaşıyorlar. Kedilerle ilgili yapılmış araştırmalar var. Evde yaşayan kedilerin dışarıdaki kısa gezintileri sırasında bile Amerika'da bir milyona yakın kuş öldürdükleri ortaya çıkmış. Devasa bir rakam.”

“Sokaktaki hayvanların ihtiyacı olan şey sağlıklı yaşayabilecekleri alanlardır” diyen İsfendiyaroğlu, kısırlaştırma seferberliği yapılması gerektiğini belirtiyor. İsfendiyaroğlu, “Yapılması gereken bir kısırlaştırma seferberliği iki bunun izlenmesi. Yapılan kısırlaştırmaların ne kadar etkin olduğunu, bölgedeki nüfusun ne yönde değiştiğini izleyebilmek gerekli. Sokakta yaşayan bir köpeğin ortalama ömrü altı yıl. Bu kaliteli ve güvenli bir yaşam değil. Bu hayvanların ev bulması lazım, kalanların da acilen kısırlaştırılması, sayılarının artmasına engel olunması lazım. Çünkü bu kelebeğin hakkını, kuşun, yarasanın yaşam hakkını elinden alıyorlar" diye konuşuyor. 

Ahmet Caner Altay

‘YETKİLİLER HAYVANLARI YA SOKAKLARA YA BARINAKLARA MECBUR BIRAKIYOR’

Doğanın Çocukları’ndan Ahmet Caner Altay, sokaktaki hayvanların insanlara bağlı bir yaşam sürer hale geldiğini söylüyor. “Yetkililerin hayvanları kısırlaştırıp aşılayarak habitatına bırakmasının asli görevleri arasında” olduğunu belirten aktivist Altay, şunları dile getiriyor: “Kentlerdeki yapılaşmalar, 6306 sayılı 'rant yasası'yla da artarak ilerleyecek ve kent faunasındaki habitat bozularak biyoçeşitlilik de mahvedilecek. Yeşil alanlar kent sakini türler, göçebe hayvanlar ve kuşlar için sığınak niteliği taşıyor. Bu alanların rantla talan edilmesi ve hayvanların kentten izole edilerek öldürülmesi bölgesel biyoçeşitliliği bitirir. Ve bu da kentin her yanının ekokırım ve türkırım suç mahallî haline gelmesi demektir. Hayvanların insanla birlikte sosyalize olduğunu görmezden gelerek kurumların sorumluluğunu inkar etmesi bu canlıların yaşamına mal oluyor. Barınaklarda sözde bakım verilen hayvan kapasitesinden çok daha fazlası öldürülüyor. Rantla yapılan bu ölüm merkezlerini savunmak hayvanların yaşam hakkına aykırıdır.”