Siyasiler 'büyük' proje seviyor

KOİ ile yapılan şehir hastaneleri, köprü ve havalimanları yapım maliyetleri ve verilen garantilerle tartışma konusu. KOİ projelerinin ekonominin sırtında büyük yük olduğunu belirten Prof. Dr. Uğur Emek’e göre projelerin toplam maliyeti 153.8 milyar dolar. Planlamada öngörüsüzlük yapıldığını söyleyen Emek, “ ’Beş yıldızlı otel konforunda hastane yapıldı’ deniyor. Ben beş yıldızlı otel konforunda hastane istemiyorum, sağlık hizmeti istiyorum" dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - AK Parti iktidarı döneminde çok sayıda köprü, havalimanı, otoyol Kamu Özel İşbirliği (KOİ) projeleriyle yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Şehir hastanelerine “garanti hasta”, köprü ve otoyollara “garanti geçiş ücreti” verilmesine tepki gösteren muhalefet milletvekillerine göre Türkiye’nin geleceği ipotek altına alındı. Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın 2021 yılı bütçe yasa teklifi üzerindeki görüşmeler sırasında muhalefet milletvekillerinin KÖİ projelerine ilişkin itirazlarını dinleyen Bakan Lütfi Elvan bu projeleri “akılcı bir yöntemle” inceleyeceklerini söyledi.

‘SÖZLEŞMELERDEN KAYNAKLI BORÇLARI GÖRMEMİZ GEREKİYOR’

Başkent Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Uğur Emek’e göre muhalefetin tepki gösterdiği bu projeler kuşaklar arası gelir dağılımını bozuyor. “Şu anda temelini atanlar, kurdelesini kesenler bunlardan prim elde ediyorlar. Ancak bunu gelecek kuşaklar ödeyecek” diyen Emek’e göre siyasetçilerin bu projeleri sevmelerinin en önemli nedeni başlangıcında para yatırılmıyor olması.

KOİ projelerinin ekonomiye yükünü inceleyen Emek, toplam 153.8 milyar dolar (1 trilyon 204 milyar 254 milyon TL) maliyet hesapladığını söyledi. Bu maliyet bugünkü kur üzerinden hesaplandığında neredeyse Türkiye’nin bir yıllık bütçesi anlamına geliyor.

Bu kadar büyük projenin yapılmasının sağlıklı olmadığını söyleyen Emek, “Uygulamada iyi ihtimalle hata yaparsınız, kötü ihtimalle manipülasyon yaparsınız” dedi ve KOİ projelerine ilişkin sorularımıza şu yanıtları verdi:

Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın 2021 yılı bütçe yasa teklifi üzerindeki görüşmeler sırasında muhalefet milletvekillerinin KÖİ projelerine ilişkin itirazlarını dinleyen Bakan Lütfi Elvan, dolar üzerinden garanti verilen hastane, otoyol ve köprü gibi KÖİ projelerini akılcı bir yöntemle inceleyeceklerini söyledi. KÖİ projelerine ilişkin bu incelemeler için nereden ve nasıl başlamak gerekiyor?

Öncelikle bu sözleşmelerden kaynaklı borçlarımızı görmemiz gerekiyor. Çok daha önemlisi bu sözleşmelerin önemli parametrelerini görmemiz, kamuoyuyla paylaşılması gerekiyor. Nerede, ne kadar garanti verilmiş, yatırım tutarı ne kadarmış? Sözleşmelerde değişiklik yapılmış mı? Yapıldıysa değişiklikler kimin lehine neden olmuş? Sözleşmeler yeniden müzakere edilirken müzakerenin çerçevesi nasıl oluşturulmuş? Bunların ortaya konması gerekiyor. Biz uluslararası çalışmalardan biliyoruz ki, kamu özel işbirliği özel ihtisas raporlarında da yazar ki; fizibiliteler iyi yapılmıyor. 2018 yılında Kalkınma Bakanlığı’nın yayınlamış olduğu özel ihtisas raporunda deniliyor ki, ihtiyaçtan projeye gidilmiyor projeden ihtiyaca gidiliyor. Yani siyasiler bir proje ortaya koyuyorlar ve bürokratlar da bunu uydurmaya çalışıyorlar.

‘GÖZÜ KAPALI TEKLİF VERİYORLAR’

Yine o raporlarda okuyoruz ki teklif verenler sözleşmeleri değiştireceklerine inanıyorlar. Gözü kapalı teklif veriyorlar. Sözleşmeyi daha sonra kendi lehine çevireceğine inanıyorlar ve bu da ihalelerdeki kazanımı bozuyor. Bunu biz uluslararası çalışmalarda da biliyoruz. Dünya Bankası’nın yapmış olduğu bir çalışma var. Genellikle sözleşmelerin yüzde 60’ı, 70’i, sözleşme imzalandıktan sonra ilk üç yıl içerisinde değişiyor. Bu şunu destekliyor, evet ihaleyi kazananlar revizyona inanıyor. Ağırlıklı olarak sözleşmelerde neyi değiştiriyorlar peki? Bir, ücreti yükseltiyorlar, iki sözleşme süresini uzatıyorlar, üç yatırım ihtiyacını düşüyorlar ve ön görülenden daha düşük yatırım yapıyorlar.  Bunlar bizde de aşağı yukarı oluyor. Örneğin İstanbul Havalimanı’nda yüz metre olacak kotun 70 metreye düşürüldüğü söylendi ve yatırım maliyeti düşürülmüş oldu. Yakınlarda gördük ki Avrasya Tüneli’nde, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde ve Osman Gazi Köprüsü’nün içinde bulunduğu Gebze-İzmir projesinde sözleşme revizyonu yapıldı. Eskiden yılbaşında bir kere dolar üzerinden TL’ye çevrilirdi köprüler ve tüm yıl uygulanırdı. Şimdi iki defaya çevirdiler. Bu iki defa çevirmeyle 632 milyon lira yılın ikinci yarısında bu işletmecilere fazladan para aktarmış olduk. Bu revizyonlar genellikle özel sektörün lehine olur. Şehir hastaneleri tam bir muamma ve oradaki sözleşmeleri bilen yok.

‘SÖZLEŞMELER KAPALI KAPILAR ARDINDA YAPILIYOR’

Şili’de bir kanuni değişiklik yaptılar ve dediler ki bu sözleşmeleri bağımsız bir komisyon inceleyecek, aynı zamanda sonuçları kamuoyuna duyurulacak. Konuyu takip eden araştırmacılar da gazeteciler de bunu sorgulayacak. Türkiye’deki sözleşmeler kapalı kapılar arkasında yapılıyor ve bizler ne olduğunu bilmiyoruz. Kıt bilgilerle olanları takip etmeye çalışıyoruz. Bunun böyle olmaması lazım. Sözleşmenin ana parametrelerini dönem başında açıklamaları lazım. İşin maliyeti, yatırımın tutarı, ihaleye katılanlar, ücret, varsa garanti, garantinin türü, sözleşmenin süresi… Konulan hizmet standartlarını biz de bilelim ki bu standartlar karşılanabiliyor mu görelim. Lütfi Bey de bakanlığa yeni gelmedi. Bu sözleşmelerin imzalandığı dönemlerde Ulaştırma Bakanlığı da yaptı. Bu sözleşmelerin takip edildiği Kalkınma Bakanlığı da yaptı. Kalkınma Bakanlığı’nda bir birim bu sözleşmelerle ilgili veri derliyor. 2018’den beri bu verileri yayınlamıyorlar. Paylaştıkları da çok masum veriler. Bizim verdiğimiz gelir garantilerini falan paylaşmıyorlar orada. Kaç paralık yatırım yapılmış, hangi proje var listesini veriyorlar. Bol bol da yatırımların tanıtımını, reklamını yapıyorlar.

Bu raporları yayınlayarak işe başlayabilirler yani…

Tabii tabii hemen yayınlasınlar. Hazine ve Maliye Bakanlığı 2018’den bu yana 81 tane projenin gelir gider dengesini, oradan kaynaklanan borç stokunu tutuyor. İsterse Lütfü Bey bir saat sonra bunu açıklayabilir. Beklemesine gerek yok. Hatta bir saat bile değil ‘koyun bunları siteye’ diyecek, 15 dakikalık iş. O bilgiler elinin altında var.

‘SİYASETÇİLERİN EN SEVDİĞİ KISIM BAŞLANGIÇ YATIRIMLARINA PARA HARCAMIYORLAR’

Hükümetin KÖİ projelerine ilişkin savunması özellikle zaman kazanımı üzerinden şekilleniyor. Sözleşmelerin detaylarına baktığımızda döviz üzerinden verilen garantileri görüyoruz.  Bu sözleşmeler imzalanırken gözden kaçırılan sadece döviz kuru mu? Ya da başka neler gözden kaçırıldı?

Bu projelerin en önemli avantajı olarak zamanında bitirildiği söyleniyor. Hükümetin başlangıç yatırımına para harcamadığı söyleniyor. Zaten tüm dünyada da böyle, tüm siyasetçilerin en sevdiği kısım başlangıç yatırımına para harcamıyorlar. Bir de muhasebe triklerinden kaynaklanan nedenlerle bunları kamu borçları içerisinde göstermiyorlar. Benim hesaplarıma göre yüzde 20 oranında kamu borçlarına buradan ilave yük gelecek. Bunu göstermediğiniz zaman sizin borçluluk oranınız düşük gözüküyor.

‘BU KADAR BÜYÜK PROJENİN YAPILMASI SAĞLIKLI DEĞİL’

Talep garantisi tüm dünyanın başına bela olan bir husus. Projeyi büyütmek için de talebin büyük olacağını öngörmeniz lazım. Bizim yetkililerimiz de projeyi büyütmeyi, büyük proje yapmayı çok seviyorlar. Bu büyük projelerin fizibilitesini yapmak ise zordur. Sözleşmesini yazmak da zordur. Talep tahmini ise hepten zordur. Talep tahmini bir de dışsal bir şey. Bir Covid-19 oldu insanlar yollardan geçmiyor. Bu dünyanın üzerine kafa yorduğu şey ve bu projeleri büyütmeyin derler. Bu kadar büyük projenin yapılması sağlıklı değil. Uygulamada iyi ihtimalle hata yaparsınız kötü ihtimalle manipülasyon yaparsınız. Ben bunu Bilkent Şehir Hastanesi örneğinde hesapladım. Sağlık Bakanlığı’nın hesaplaması vardı; KOİ yöntemiyle yaptığımız için geleneksel yönteme göre yüzde 24 daha ucuza sağladık diyor. Ben aynı hesabı yapıyorum ve manipülasyonları düzeltiyorum. Yüzde 173’ü buluyorum. Geleneksel yöntemle yüz liraya yapılacağı yerde yüz yetmiş üç liraya yapmışsınız diyorum.

‘FİZİBİLİTELERDE ÇOK ÖZENSİZ DAVRANIYORLAR’

Fizibiletelerde çok özensiz davranıyorlar. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden günlük 135 bin araç geçecek diyorsunuz. Geçmiyor. Kanun çıkardık kamyonların ve otobüslerin bu köprüden geçmesi için. Talep garantisi vermezseniz işletmeci almıyor. Talep garantisini de döviz üzerinden veriyorsunuz niye? Bunların finansmanı, kredisi önemli ölçüde döviz üzerinden karşılanıyor.

‘TOPLAM 153.8 MİLYARLIK ÖDEME VAR’

Osman Gazi Köprüsü, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü başta olmak üzere çok sayıda şehir hastanesi, havalimanı, otoyol, gar gibi yapı KÖİ projeleriyle yapıldı ya da yapımı devam ediyor. Bu KOİ projelerinin toplam maliyetine ilişkin elinizde ne tür veriler var? Bazı muhalefet milletvekilleri “Türkiye’nin 25 yıllık geleceği ipotek altına alındı” yorumları yapıyor. Türkiye’nin geleceği “ipotek altında” mı? “İpotek altındaysa” ne kadar sürecek bu?

Bu sözleşmelere göre değişiyor. Şehir hastanelerinde 25 yıl. Ulaştırma projelerinde 5-6 ila 15 yıl arasında değişen sürelerden bahsediyoruz. Bu projelerde yatırım maliyeti çok önemli değil. Burada bizim esas üzerinde durmamız gereken nokta kamu olarak bizim ödeyeceğimiz para. İki tür ödeme yapıyorlar. Şehir hastanesinde olduğu gibi vergi mükellefi olarak ödüyoruz ya da otoyollarda olduğu gibi kullanıcı olarak ödüyoruz. En son tahlilde bu ekonominin üzerinde bir yük ve bu yükü dikkate almamız lazım. Ben o yükü hesapladım: 153.8 milyar dolardan bahsediyoruz. Ulaştırma projeleri 37.4 milyar dolar. 81 milyar dolar şehir hastaneleri. Bir de Akkuyu Nükleer Santrali’nden 35.2 milyar dolar. Toplamda 153.8 milyar dolarlık ödememiz var. 2008 yılındaki bütçeden itibaren ödemeleri yapmaya başladık. Bu ekonominin sırtında bir yük. Bu sözleşmeler imzalandı ve ödeyeceğiz.

‘PLANLAMADA ÖNGÖRÜSÜZLÜK VAR’

Bunlar kuşaklar arası gelir dağılımını bozan projeler. Şu anda temelini atanlar, kurdelesini kesenler bunlardan prim elde ediyorlar. Ancak bunu gelecek kuşaklar ödeyecekler. Öte yandan bölgeler arası gelir dağılımını da bozuyoruz. Dikkat edin ulaştırma projeleri Marmara ve Ege Bölgeleri’nde. Bir farklı Ankara-Niğde otoyolunu yaptık. Gebze-İzmir projesine bakın. Gebze’den çıkıyorsunuz, Osmangazi Köprüsü’nden geçiyorsunuz Balıkesir’e geliyorsunuz, oradan İzmir’e devam ediyorsunuz. Bir de planlanan ve bir kısmı ihale edilen Çanakkale Köprüsü’nün olduğu başka bir proje var. Kınalı’dan çıkarsınız o projede, Tekirdağ’dan Malkara’dan Çanakkale Köprüsü’nden geçer yine Balıkesir’e gelirsiniz.  İstanbul’dan çıkıp Marmara’nın hem doğusundan hem de batısından Balıkesir’e gelirsiniz. İrrasyonalite burada başlıyor. Siz Osman Gazi Köprüsü’nden 40 bin aracı geçiremiyorsunuz ve gelip Çanakkale Köprüsü’nü buna rakip yapıyorsunuz. İstanbul’un Anadolu yakasındakiler ile Avrupa yakasındakiler İzmir’e farklı güzergahlardan gidecek. Planlamada öngörüsüzlük var.

‘OSMAN GAZİ KÖPRÜSÜ PROJESİ BAŞLI BAŞINA BAŞARISIZLIK’

İki farklı KÖİ projesi birbiriyle rekabet eder hale geliyor değil mi?

Evet evet. Bunların çok daha önemli bir rakipleri var. Bedava devlet yolu. Osman Gazi projesi başlı başına bir başarısızlıktır. Biz kullanıcı ödesin diyoruz ama Osman Gazi Köprüsü’ne iki tür garanti veriyoruz. Bir geçmeyenin parasını ben vereceğim diyorsunuz, iki ücret çok pahalı olduğu için 240 liralık ücreti 109 liraya çekiyorsunuz. Vatandaş geçsin diye. Bunu da sürekli ödüyoruz. Diğer köprülerde KDV yüzde 18’dir, Osman Gazi Köprüsü’nde KDV’yi bir de yüzde 8’e düşürdük. Geçin diye her şeyi yapıyoruz geçmiyorsunuz. Neden? Yan tarafında bedava yol var. Kamyoncular maliyetlerini düşürmek için mazot yakmıyorlar on numara yağ yakıyorlar.

‘VATANDAŞ BÜYÜK PROJELERİ SEVİYOR’

Kamyoncuların maliyeti düşürmek adına yöneldiği yöntemden söz ettiniz. KOİ projelerine toplumun ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz? İktidarın sunduğu büyük projeler toplumda nasıl karşılanıyor?

Mega projelerle ilgili bir literatür var. Bu literatürde mega projeler niye yapılıyor diye sorgulanıyor. Dört gerekçe bulunabiliyor buna dair. Bu Türkiye için de geçerlidir. Birincisi, siyasetçiler eser bırakmak istiyor. İkincisi teknoloji müsaade ediyor. Dünyanın her tarafında büyük proje yapmak mümkün, sadece biz değiliz ki. Niye yapmıyor insanlar sadece fizibil değil. Üçüncüsü, iş adamı para kazanacak. Dördüncüsü ve en önemlisi, vatandaş bunu seviyor. Bu çok ilginç. “Beş yıldızlı otel konforunda hastane yapıldı” deniyor. Ben beş yıldızlı otel konforunda hastane istemiyorum, sağlık hizmeti istiyorum. Ben o hastaneye düşmeyeyim. Önleyici sağlık hizmetlerine, aşıya, aile hekimliğine para harcayın. Ben parayı oraya harcamanızı istiyorum. Covid’li günlerde yoğun bakım yatak sayımızla övünüyoruz. Doldurduk orayı iyi mi oldu? İyi olmadı. Vatandaş bunu seviyor ve siyasetçiler de bunu kullanıyor. Yol pahalı diye geçmiyorlar ama beğenip oy veriyorlar. İnanılmaz bir paradoks. O köprüden benim Ankara’dayken geçme ihtimalim var. Geçme ihtimali olmayan, ekmek parası bulamayan, ki ekmek parası bulduğunda da vergisiyle köprünün parasını ödeyecek Anadolu’daki vatandaş bu projelere seviniyor. Bunu çözebilmiş değilim.

‘SAĞLIK BAKANLIĞI BÜTÇESİNİN YÜZDE 28’İ ŞEHİR HASTANELERİNE GİDECEK’

Pandemi döneminde özellikle şehir hastaneleri gündeme geldi.  Açılan şehir hastanelerinin yanı sıra bazı hastanelerin de yapım çalışmaları devam ediyor. Örneğin Ankara’daki Etlik Şehir Hastanesi. Sözleşmesi imzalanan 21 hastanenin tamamı faaliyete geçtiğinde, ödenecek bedel toplamı Sağlık Bakanlığı bütçesinin ne kadarına denk düşecek? Bu bütçede oluşan tablo ne tür sonuçlar doğuracak?

Etlik bunun tipik örneğidir. Zamanında yapılıyor deniyor ya zamanında yapılamıyor, bitiremiyorlar bir türlü. Sağlık Bakanlığı bütçesinin de yüzde 28’i yani bütçesinin üçte biri buraya gidecek. Orada da bir sürü sözleşme revizyonu yapılıyor ve ne yaptıklarını da bilmiyoruz. Şehir hastaneleri başlı başına bir vaka. Biz şehir hastanelerini yaparken buralara yol gerektiğini bilmiyormuşuz.  Yetkililerimiz şehir hastanelerine gidebilmek için yola ihtiyaç olduğunu bilmiyormuş. Nereden biliyorsunuz diyeceksiniz. Şehir hastaneleri açıldıktan sonra yol yapılması akıllara geldi. Ankara’da, Bursa’da, Kocaeli’nde ve İstanbul’da hastaneler açıldıktan sonra yol yapımına başlandı. Bursa’da, Elazığ’da Mersin’de şehrin dışında hastaneler. Şehir hastaneleri evrensel sağlık hizmetinin felsefesine aykırı. Evrensel sağlık hizmeti der ki; yaşlıların ve yoksulların sağlığa erişimi önceliklidir. Bu hastanelere yaşlılar ve yoksullar gidemiyorlar. Çünkü o insanların oraya gidebilmeleri için toplu taşıma aracına ihtiyacı var. Ama doğru düzgün toplu taşıma aracı yok. Ankara’da Bilkent Şehir Hastanesi’ne gelebilmek için bazı yerlerde iki ya da üç kez aktarma yapmak gerekiyor.

‘ŞEHİR HASTANELERİ SALGININ RUHUNA AYKIRI HASTANELERDİR’

Özellikle de pandemi döneminde insanlara sosyal mesafeye uyun derken siz insanları toplaştırıyorsunuz. Ulaştırmada toplaştırıyorsunuz, üç bin beş yüz yataklı bir şehir hastanesi kuruyorsunuz, o şehirde günlük 20-30 bin kişiyi bir araya getiriyorsunuz. Şehir hastaneleri tam da evrensel sağlık hizmetine, salgının ruhuna aykırı hastanelerdir. Sağlık konseptiyle uyuşan hastaneler değil.

Bu hastanelere varlıklı insanlar gidebilir ama yaşlı ve yoksul birisi gidemez. Elazığ Şehir Hastanesi özelinde, zamanın Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri yerel basına verdiği bir açıklamada söyledi. Akıl var mantık var şehrin bir ucundaki hastaneye şehrin diğer ucundaki vatandaş nasıl gelecek dedi. O yüzden şehrin öbür tarafına da bir şehir hastanesi gerektiğini belirtti. Bu şehir hastaneleri kuruluş yeri seçimi ve ölçek seçimi açısından sorunlu projelerdir.

‘YILLAR ÖNCE SÖYLEDİĞİMİZİ PANDEMİ İSPAT ETTİ’

Pandemi döneminde hükümet kanadından yapılan pek çok açıklamada şehir hastanelerine dönük olumlu ifadeler kullanıldı. Pandemiyle mücadeleye şehir hastanelerinin olumlu katkısı oldu mu?

Bu şehir hastanelerinin politikası şöyle. Mevcut hastaneleri yıkacağız çünkü depreme dayanıksız vs. deniliyordu. Ankara’da Bilkent Şehir Hastanesi açıldı ve altı hastane kapatıldı. Şimdi o hastaneleri tekrar açıyorlar. Madem şehir hastaneleri bu işi görüyordu kapatılan hastaneleri neden tekrar açıyoruz? İstanbul’daki şehir hastanesi açıldıktan sonra diğer devlet hastanelerinin kapanması gerekiyordu. Niye kapatmadık? Madem şehir hastanesi bu işi çözüyordu kapatalım. Kapatmıyoruz niye? Çünkü şehir hastaneleri mesafe ve toplulaştırma nedeniyle salgınla mücadelenin ruhuna aykırı. İnsan evinin yakınındaki hastaneye mi gider yoksa iki, üç aktarmalı toplu taşımayla şehir hastanesine mi? Bizim yıllar önce söylediğimizi pandemi ispat etti. Şehir hastaneleri sağlık politikası açısından yanlış seçimlerdir. Salgın bunu ispat etti. Kapattığımız hastaneleri açmakla, kapatmayı planladığımızı kapatmamakla bunu ispat etmiş olduk. Kendi kendini ispatlayan bir süreç.

‘BU İŞİ DÜNYANIN BAŞINA İNGİLTERE BELA ETTİ’

KOİ projeleri dünyanın farklı ülkelerinde de uygulanıyor mu? Eğer uygulanıyorsa Türkiye’ye göre farklılıklar mevcut mu? “Geçilmeyen köprünün ya da yolun faturasını vatandaş ödüyor” söylemi sadece Türkiye’ye mi özgü?

Türkiye’ye özgü bir cümle değil. Bu Amerika’da da tartışılıyor. Şu an önümde bir makale var. Bunun parasını kim ödeyecek diye orada da tartışıyorlar. Bu işi dünyanın başına İngiltere bela etti. Kamu borçları içerisinde gösterilmeme özelliği nedeniyle, 1991 yılında İngiltere arka kapıdan dolanarak borçlarını rapor etmeyerek bu projeleri uygulamaya başladı. Bu dünyaya da yayıldı. İngiltere’de 2018 bütçesi görüşülürken hazine bakanı dedi ki “Biz bir daha bu projeleri uygulamayacağız. Çünkü vaat edilen faydaların hiçbirini elde edemedik” dediler. İngiliz sayıştayının raporu var önümde orada da yazıyor. İşletme kalitesi dediniz olmadı, düşük maliyet dediniz olmadı. 30 yılda vadettiğiniz hiçbir şeyi elde edemedik dediler. Vazgeçtiler külliyen. Kaldı ki oralardaki projeler bizdekiler kadar büyük değil. Biz olağanüstü büyük projeler yapıyoruz bu yöntemle.

‘DÜNYADA EN AZINDAN BU KADAR BÜYÜK PROJE YAPMIYORLAR’

Dünya Bankası verilerine göre ortalama proje büyüklüğünde biz birinciyiz. Proje büyüklüğümüz ortalamada 650 milyon dolar. Avrupa’da ortalama proje büyüklüğü 150-200 milyon Euro arasında. Bu kadar büyük proje yaparsanız tabii ki geçmediğiniz yola para ödemek zorunda kalırsınız. Bu kadar büyük yatak kapasiteli hastane yaparsanız tabii ki yatılmayan yatağa para ödersiniz. Dünya en azından bu kadar büyük proje yapmıyorlar. Örneğin İngiltere’de projeleri daha az karmaşık olduğu halde, bekledikleri faydayı elde edemediklerini söyleyerek bu yöntemden vazgeçtiklerini söylüyorlar. Nitekim şehir hastaneleri özelinde biz de vazgeçtik bu yöntemden.

‘AÇIKLAMALAR BELKİ DE SÖZLEŞMELERİN DEVLETLEŞTİRME MALİYETİNİ ARTTIRDI’

Yolcu, geçiş ya da hasta garantisi verilen KÖİ sözleşmelerinin iptal edilmesi mümkün mü? Cumhuriyet Halk Partisi yetkilileri tarafından geçmişte yapılan açıklamalarda olası iktidar durumunda bu projelerin kamulaştırılacağı ifade edilmişti. Bu mümkün mü? Mümkünse nasıl bir yol izlenebilir?

Bunun teknik terimi devletleştirmek, millileştirmek. Kamulaştırmak başka bir kavram. Selin Sayek Böke Hanım ilk defa ifade etti bunu. Bu devletin imzalamış olduğu sözleşme. Sözleşmeyi yok sayamazsınız. Selin Sayek Hanım ceza kanunun ilgili maddesine göre el koyma hakkımız var diyor. Ben konunun bu hukuki boyutunu bilmiyorum. Kemal Bey daha sonra oturacağım bu arkadaşlarla makul bir kâr vereceğim ve sözleşmeleri fesih edeceğim dedi. Nitekim İstanbul Havalimanı açılınca, sözleşmesi devam eden Atatürk Havalimanı işletmecisine bir tazminat ödendi. Bu sözleşmeler yatırımcıyı çok koruyan sözleşmeler, yatırımcılara önemli haklar veren sözleşmeler. Uluslararası tahkime konu sözleşmeler bunlar. Ben inanıyorum ki, sözleşmelerin devletleştirileceğine ilişkin açıklamalardan sonra bu sözleşmeler yeniden revize edilmiş ve ekstra haklar verilmiştir. Atladıkları bir şey varsa onu da düzeltmişlerdir. Bu açıklamalar belki de sözleşmelerin devletleştirilmesi maliyetini biraz daha artırdı.

'BU KADAR BÜYÜK PROJENİN FİZİBİLİTESİNİ ÖZEL SEKTÖR DE YAPAMIYOR’

Kemal Bey’in dediği çerçevede mümkün tabii. Parasını verirseniz tamam diyerek sözleşme feshine razı olabilirler. Çünkü bir görüşe göre bazı projelerde işletmeciler zarar ediyorlar. Çünkü bu kadar büyük projenin fizibiletisini özel sektör de yapamıyor. Nitekim Çukurova Havalimanı'nı kazanan şirket mali açıdan zora girdi ve sözleşme feshedildi. Gelir garantili bir projede neden zarar ediyorsun? Demek ki hesap kitap bilmezlikten zarar edilebiliyor.