Atölye: Gençlerin dersi açık havada devam ediyor…

Atölye, Fransa gençliğinin fotoğrafını gösteren ancak bunu yaparken de güncel politik konuları özellikle de Fransa’da yavaş yavaş yükselen aşırı sağ görüşü bize sunan, konusuna hakim bir yönetmenin elinden çıkmış başarılı bir film… Başta Olivia’yı oynayan Marina Fois olmak üzere bütün oyuncuların performansları ise görmelere seza…

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Yönetmen Laurent Cantet’nin bir önceki filmi (arada tam 9 sene var!) ‘Entre les murs / Sınıf’ı izlerken ilk emareleri almıştık: Cantet filmlerini kurarken (özellikle son iki filminde) lise çağındaki gençleri mercek altına alıyor, onların etnik, sınıfsal ve kültürel farklılıklarını gözler önüne seriyor ama bütün bunları yaparken öğretici bir görüş takınmıyordu. Daha çok yorumu izleyiciye bırakan, tarafsız bir alan açıyordu. Ancak bu tarafsız alan kesinlikle apolitik değildi. Aksine seyirci filmi izledikten sonra, politik bir taraf tutsa da bunu yönetmenin dayatması veya baskısıyla değil, önüne konulan bulgulara ve ipuçlarına dayanarak yapıyordu.

Cantet’nin Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye'ye layık görülen son filmi ‘Sınıf’ (aslında bizce orijinal isminin tam karşılığı olan ‘Duvarlar arasında’ çok daha güçlü bir isim!) bizi ne kadar etkilese ve belli ölçüde hoşumuza gitmiş olsa da, yine de filmde biraz fazla belgesel bir tat, inceden donuk bir anlatım sezmiştik.

Atölye’de ise bu gençlerin ‘Duvarlar arasından’ kurtulup açık havadaki bir atölye çalışmasına geçmesiyle, hem önceki filmdeki belgesel hava iyice dağılıyor, hem de sınıf sınırlarından sıyrılan gençler gerçek kimliklerini daha açık bir şekilde göstermeye başlıyorlar.

Marsilya şehrinin yakınlarındaki La Ciotat kasabasında, ünlü yazar Olivia Dejazet (Marina Fois), bir grup genci, yazarlık üzerine bir atölye çalışması yapmak için bir araya toplar. Gençler yaşadıkları yerle ve oranın geçmişiyle bağlantılı bir suç romanı yazmaya çalışacaklardır. Ancak bu takım çalışması daha en baştan öğrenciler arasındaki sınıfsal ve politik farklar yüzünden sekteye uğrar. Herkese eşit mesafede durmaya çalışan Olivia, öğrenciler arsımda isyankar tavrıyla iyice sivrilen Antoine (Matthieu Lucci) karşısında nasıl bir tavır alacağını bilemez. Antoine’nın bu asi tavrı hem atölyenin gidişatını hem de Olivia’nın bu çalışmaya bakışını tamamen değiştirecektir.

BURASI MARSİLYA!

Filmin geneli açık havada, bol güneşli saatlerde ve deniz kenarında dolayısıyla rahat bir ortamda geçiyor izlenimi verse de durum aslında bundan farklı. Kuşkusuz ilk bakışta ortam verimli ve sakin bir takım çalışması için uygun gibi görünebilir fakat öğrenciler arasındaki farklılıklar hemen kendini gösteriyor ve yönetmen olayın geçtiği mekanı Marsilya yakınına koyuyor. Bu seçim tabii ki rastgele bir seçim değil çünkü bilindiği üzere Marsilya Fransa’nın güneyinde bulunan büyük bir şehirdir ve Lumiere kardeşlerin 1895 yılında, kameralarını koydukları ilk yer olmasının yanında, yabancı kökenli birçok Fransız’ın da yaşadığı bir merkezdir. Ciddi miktarda Cezayir, Arabistan veya Afrika kökenli Fransız’ın yaşadığı bu şehir, ne yazı ki aynı zamanda da aşırı sağ partilerin de en yüksek oy aldığı yerlerin başında gelir.

Bu etnik köken çeşitliliği Atölyenin öğrencileri arasında da yüksek derecede mevcut ve öğrencilerden hiç biri ilk bakışta aşırı sağ parti militanı hatta ırkçı gibi görünmese de bütün fikir ayrılıklarının sonu genelde etnik köken farklılığına bağlanıyor.

Yönetmen parmak basmak istediği konuyu, lafı dolandırmadan önümüze koyuyor. Bu atölyenin dağılma riskini öğrencilerin karakter farklılığı değil köken farkı oluşturuyor. Örneğin 11 Eylül saldırısından sonra (ve daha yakında yaşanan Bataclan ve Charlie Hebdo olaylarını da hatırlayarak) oluşan Müslüman karşıtlığından Cezayir asıllı Müslüman bir kız öğrenci tartışmalar sırasında nasibini alıyor. Aynı şekilde bir öğrencinin yazdığı bir romanın girişindeki ırksal detaylar Afrika kökenli bir başka genci çileden çıkartıyor.

Atölye filminin en büyük başarılarından biri de bu yaklaşımın altında yatıyor: Filmdeki hiçbir konuşma ilk elden politik ve ırksal değil. Ancak öğrencilerin tutumu, çalıştıkları roman yazma denemeleri ve tartışmalar ister istemez, bir yerde bu farklılıklara bağlanıyor.

ÖĞRETMENİN BEYHUDE ÇABASI…

Filmdeki hoca Olivia ise, hem çalıştığı hem de biraz tatil yaptığı bu rahat ortamda, başarılı bir roman yazmanın anahtarlarını öğrencilerine anlatıyor. Sadece kalemin güçlü olmasının yeterli olmadığını, başarılı bir yazarın yaşadığı yerle bağlarının sıkı olması gerektiğini anlatmaya çalışıyor. Hatta yaşadıkları kasabanın endüstriyel geçmişini anlamak için onları bir şantiyedeki geziye bile götürüyor. Öğrencilerin tartışmaları ne zaman kişisel ve sınıfsal boyutlara kaysa elinden geldiğince ortamı sakinleştirmeye çalışıyor. Bu konuda da Antoine dışında genelde başarılı oluyor.

Ancak bu hassas denge, Antoine’nın giderek başkaldıran bir hale dönüşmesi ile bozuluyor. Başta sadece başarılı bir roman yazma üzerine yani atölye çalışması üzerine giden tartışmalar, Antoine tarafından kişiselleştiriliyor, hatta bazı anlarda Olivia’nın başarısını ve önemini bile sorgulatıyor.

Atölyedeki etnik takışma gerilimini izlediği aşırı sağ televizyon yayınlarıyla besleyen, öğretmenine duyduğu ilgiyi bir tür kıskançlık ve nefretle değiştiren Antoine giderek dengesizleşmeye başlıyor. Finaldeki patlama noktası ise bunun en açık kanıtı haline geliyor.

ATÖLYENİN AÇIK HAVASI…

Değindiğimiz gibi bu gençlerin kapalı bir sınıf yerine açık havada çalışması onların birçok boyutunu ortaya çıkarıyor. Her şeyden önce hiçbiri evine yabancı bir yerde ( yani bir okulda) değil kendi evlerindeler. Bu açık mekan, onların yetişkinliğe geçişlerini görmek, politik yanlarının oluşmasını izlemek ve hassas yanlarını fark etmek için çok esnek bir ortam sağlıyor.

Bir önceki filmde ufaktan hissettiğimiz belgesel hava yerini çok daha kişisel ve kurgusal bir bakış açısına bırakıyor.

Atölye, Fransa gençliğinin fotoğrafını gösteren ancak bunu yaparken de güncel politik konuları özellikle de Fransa’da yavaş yavaş yükselen aşırı sağ görüşü bize sunan, konusuna hakim bir yönetmenin elinden çıkmış başarılı bir film… Başta Olivia’yı oynayan Marina Fois olmak üzere bütün oyuncuların performansları ise görmelere seza…

Yönetmen: Laurent Cantet

Oyuncular: Marina Fois, Matthieu Lucci, Warda Rammach, İssam Talbi, Florian Beaujean, Mamadou Doumbia, Julien Souve, Melissa Guilbert…

Ülke: Fransa