71. Cannes Film Festivali: 'Fransız' ve pahalı!

Otel fiyatları festival süresi içinde üç – beş kat artabiliyor. Birkaç yıl önce Cannes Belediye Başkanı bir yazı göndererek otelleri uyarmış ama bunun bir faydası olmamış.

Google Haberlere Abone ol

Ahmet Boyacıoğlu

DUVAR - Festival Sarayı’nın içinde yer alan ‘Film Pazarı’ bu yıl oldukça tenha. Bunun birçok nedeni var. Terör korkusu nedeniyle ABD ve Japonya’dan katılım ciddi olarak azaldı. Avrupa’da yaşayan Amerikan vatandaşlarına ABD hükümeti tarafından gönderilen ‘Bu hafta içinde Avrupa’nın bir kentinde terör saldırısı olabilir’ türünden e-postalar da etkisini gösteriyor olmalı. Son yıllarda katılımın azalmasının ikinci önemli nedeni Cannes’ın sürekli pahalılaşması.

Otel fiyatları Festival süresi içinde üç – beş kat artabiliyor. Birkaç yıl önce Cannes Belediye Başkanı bir yazı göndererek otelleri uyarmış ama bunun bir faydası olmamış. Birçok insan beş – altı günlüğüne festivale geliyor ve işlerini bitirir bitirmez geri dönüyor. Kanımca ilginin azalmasının bir başka nedeni de Cannes Film Festivalinin son yıllarda hızla ‘Fransızlaşması’. Yarışma Bölümünde yer alan yirmi bir filmden on üçü Fransız ortak yapımı. Güçlü bir Fransız yapımcısı ya da dağıtımcısı olmayan filmlerin neredeyse hiç seçilme şansı yok.

‘Babam beni annem sandı, ben de bir bıçak kaptım ve ona gerçeği gösterdim. Merak etme, ölmedi’. Babasının tacizinden bir bıçak sayesinde kurtulan Zula, Yarışma Bölümünde yer alan ‘Soğuk Savaş’ın kendine özgü kadın karakteri. Bir de Wiktor’dan söz etmek gerekli. İkinci Dünya savaşının yoğun yıkımını yaşamış Polonya’da yeni rejim taşrada genç yetenekler arıyor. Wiktor hem bir orkestra şefi hem de yetenekli bir piyanist. Zula güzelliği ve şarkı söyleme yeteneği ile yeni kurulacak ‘Halk Dansları Ekibi’ne seçiliyor ve kısa süre sonra da aralarında tutkulu bir ilişki başlıyor. Yıl 1949.

Yıllardır İngiltere’de yaşayan ve Oscar alan önceki filmi ‘İda’ için ülkesine dönen Pawel Pawlikowski, Polonya’da çektiği ‘Soğuk Savaş’ ile sanıyorum bu yılın en büyük favorilerinden biri. İda gibi siyah beyaz ve 1:33 formatında çekilen ‘Soğuk Savaş’, yıllara yayılan ve Avrupa’nın farklı kentlerinde sürüp giden bir aşkın yanısıra ‘vatansızlık’ konusunu da başarıyla beyaz perdeye aktarıyor. Wiktor’un 1952’de Doğu Berlin’den Batı’ya kaçma planına Zula son anda katılmıyor ve ayrılık başlıyor. Pawlikowski filmin devamında 1964 yılına kadar Yugoslavya, Paris ve tekrar Polonya’da zaman zaman birlikte olan Wiktor ve Zula’nın gözünden ‘vatansız’ olmanın zorluklarını anlatıyor. Polonya’da baskıcı bir rejim, Paris’te ise yalnızlık var. Birçok genç insanın ülkesini terk etmek arzusunda olduğu günümüzde, böyle bir film farklı bir anlam kazanıyor.

Son jenerikte yer alan ‘Annem ve babam için’ yazısı da ‘Soğuk Savaş’ın çok kişisel bir film olduğunun kanıtı. Screen Dergisi’nin verdiği yıldızlarda 2.9 ortalama ile şu an bir numarada yer alan ‘Soğuk Savaş’ı bakalım jüri nasıl değerlendirecek?