Lego kent Brugge

Benjamin Button burayı görse, ‘İşte benim şehrim’ diyebilirdi. Yüzlerce yıllık tarihine karşın hiç yaşlanmamış bir kent Brugge. İkinci Dünya Savaşı’nda bombalardan kurtulduğu için yara beresi olmayan kent, Belçika’nın kuzeyinde çikolata kokan bir Orta Çağ cenneti… Lego'dan yapılmış bir kent görüntüsündeki bu maket kent, bütün şirinliğiyle göz kırpıyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - ‘Köprüler’ anlamına gelen Brugge’ün ("Burüj" diye okunur) merkezi, Grote Markt yani Büyük Pazar adındaki meydan. Yüzlerce yıl önce, Avrupa’nın en önemli kumaş ticareti tam da burada yapılıyormuş. Rengarenk ipekten kumaşların satıldığı bu meydan, dönemin Avrupa modasını yönlendiriyormuş. Ortaçağ döneminde bir liman kenti olan Brugge, denize yakın kumsallarını daha sonra deniz suyunun çekilmesiyle kaybetmiş.

Avrupa tarihinin en eski binalarından biri olan Historium da meydanın gözde yapılarından. Bu müzede, Flaman ressam Van Eyck’nin resim stüdyosunu 3D’den izleyebiliyorsunuz.

DÖNE DÖNE 366 BASAMAK

Meydanda başınızı kaldırıp gökyüzüne doğru bakarsanız göreceğiniz Belfry Çan Kulesi, Orta Çağ döneminde Avrupa’nın en yüksek binasıymış. 13. yüzyılda yapılan kule, tam 47 çana sahip. Döneminin önemli hazinelerinin saklandığı kule ayrıca arşiv deposu olarak da kullanılıyormuş. ‘Şu kulenin tepesine çıkayım da şehre oradan bakayım’ diye içinizden geçiriyorsanız uyarmak boynumun borcu. Tam 366 basamağı döne döne çıkmanız gerekiyor! Bol bol fotoğraf çektikten sonra kuleden inerken çok enerji kaybettiğinizi düşünürseniz kulenin hemen dibindeki onlarca çeşit sosuyla kızarmış patatesçiye uğrayın.

LEGODAN EVLER

Şehrin bu en büyük meydanından sokaklara doğru giderken kulağınıza at arabalarının sesleri dolmaya başlıyor. Sesler yaklaştıkça pelerinli ve fötr şapkalı kadınların kullandığı faytonları göreceksiniz. İsterseniz şehri bunlarla turlayabilirsiniz ama biraz pahalı. O yüzden biz en iyisi yürüyelim. Arnavut kaldırımlı daracık sokaklarından geçerken gözlerinizi ovuşturma ihtiyacı duyabilirsiniz. Çatılarında basamakları görünce evlerin Lego'lardan yapıldığını düşünebilirsiniz. Rengarenk yapılar, maketi andıran bütün şirinliğiyle içten bir ‘Hoş geldin’ diyor.

TEK TAŞIMI KENDİM ALDIM

Meydanda yer alan at heykelindeki kadın, Brüksel Dükü Cesur Charles’ın kızı Burgdylu Mary. Mary, zengin bir babanın kızı olduğu için çok sayıda evlenme teklifi alıyor. En sonunda gönlünü Avusturya Arşidükü Maximilian’a kaptırıyor. Evlilik öncesi Maximilan müstakbel eşine, o tarihe kadar görülmemiş güzellikte pırlantalı nişan yüzüğü takıyor. Günümüzdeki tek taş olayı da buradan geliyor.

RAHİBE İŞİ

Şehrin neredeyse bütün dükkanlarında çeşit çeşit danteller ve goblen işleri satılıyor. Her şeyin danteli yapılmış ve her şeyde dantel kullanılmış. Anahtarlıkların içinde de var, duvar süsü olarak da. O kadar çok çeşit var ki elinizi uzatıp gözünüzü kapatıp bir tane seçin. Yoksa hangisini alsam diye uzun saatler bir dükkanda vakit geçirebilirsiniz. Orijinal dantel almak için kapısının önünde tığıyla bu işi yapanların olduğu ninelerin olduğu dükkanlara girin. Bu dantellere ‘rahibe işi’ de deniliyor. Çünkü bir dönem bu kendine özgü bir işleme tekniği olan dantelleri Beguinage manastırındaki rahibeler yaparmış.

TATLI ŞEYTAN: ÇİKOLATA

Brugge’e ayak basar basmaz bir mutluluk halidir alıyor. Bütün güzel duyguları harekete geçiren çikolatanın kokusu şehrin parfümü olmuş adeta. Yemeye kıyamayacağınız güzellikte çikolataların tadına bakmak için bir dükkana dalıyorum. Üzerlerindeki zarif süslemeleri incelemekle ağzınıza atmak arasında git gel yaşatan bu el yapımı çikolatalar, bir nevi hipnoz eden tatlı bir şeytana dönüşüyor. Şeytan demişken şehrin büyücülükle olan macerasını da anlatmamak olmaz.

Büyücülükle ilgili her şeyin dantel işi yapan rahibelerin yaşadığı Beguinage manastırında başladığı düşünülüyor. Beyaz binalardan oluşan bu yapı, 1927 yılından beri Aziz Benediktin kurallarını takip eden Hıristiyanlığın Katolik koluna bağlı Benediktin Tarikatı’ndan kişiler tarafından kullanılıyor. Tarikat içindeki her bir manastır birbirinden bağımsız olsa da tarikatın ortak amaçlarına hizmet ediyor. Kadınlar Manastırı olarak geçen dini yapı, UNESCO’nun da listesinde.

AŞK GÖLÜ

Reie Nehrinin kollarının oluşturduğu kanallarda gezinerek şehri dolaşmak istiyorsanız ‘canot’ adlı teknelere binmek gerekiyor. Büyük Kanal turunda, suyun içinde yer alan evleri, balkonları, kafeleri, ördek ve kuğularla birlikte de gezebilirsiniz. Benim gibi yürümekten yanaysanız gezmeye kaldığımız yerden devam edebiliriz. Yemyeşil bir park çıkıyor karşıma. Minnewater Lake adındaki bu ‘Aşk Gölü’ romantik komedilerin film seti için biçilmiş kaftan. Buraya kadar gelmişken aşk dileklerinin kabul olması için göle para atmayı unutmayın. Bu arada Las Vegas misali, buradaki kiliselerde evlenmek için çok sayıda turistin de akın ettiğini bilin. Her an bir gelin ve damat görebilirsiniz. Burası aynı zamanda ‘Ne me quitie pas’ şarkısıyla bilinen Jasques Brel’in de memleketi. Bu bilgi bile kentin romantizm eşiğinin ne kadar yüksek olduğunun en kesin kanıtlarından sanki. Gezmekten yorgun düştüyseniz gölün ilerisinde bulunan La Chateau De Faille adlı şatonun karşısında çimlere uzanıp keyif yapın derim. Keyfi yemekle taçlandırmak için yeniden harekete geçmek iyi olacak. Midye, karides, somon ve deniz ürünlerinin tatmak için doğru yerdesiniz.

TENTEN’İN MEMLEKETİ

Belçikalı çizer Herge’nin yarattığı ünlü roman karakteri TenTen’in memleketine gelmişken kendisine bir selam vermek gerek. Dönüş yolunda size eşlik etmesi için bir tane Tenten’iniz olsun istiyorsanız, adres; Rozenhoedkaai’deki Tenten mağazası…

NOT DEFTERİ:

*Belçika’nın bu güzelim kentine Brüksel üzerinden trenle vardım. Ama Amsterdam’dan da kolaylıkla gelebilirsiniz.

*Gitmeden In Brugge filmini izleyin. Brugge için ‘peri masalı’ benzetmesinin geçtiği sahneye dikkat kesilin.

*Geceleri Arnavut kaldırımlı sessiz, zifiri karanlık sokaklara dalın. Bir geceliğine ‘Korku içerir’ logolu filmlerin başrol oyuncusu olun.

*Mutlaka çikolata müzesine gidin. Elbette çikolatalı waffel da yiyin. Ne de olsa anavatanı burası.

*Zamanınız kalırsa St. Jones Hastanesi’ni de gezebilirsiniz.

*Çarşamba günleri kent meydanına büyük bir pazar kuruluyor. Pazarda ikinci el eşyalar da bulabilirsiniz.

*Avrupa’nın en eski birasının ev sahibi olan kentte, Yarım Ay anlamına gelen Halve Maan bira fabrikasına mutlaka uğrayın. Eğer isterseniz biranın nasıl bir ortamda üretildiğini izleyebilirsiniz. Bu arada Brugge’da bira çeşidi 600’den fazla…

*Notre Dame kilisesinin içindeki bir şapelde yer alan Michelangelo’nun Meryem Ana ve çocuk heykelini mutlaka görün. yer alıyor.

NEREDE KALINIR?

Grand Hotel Casselbergh Bruges, Hotel Dukes' Palace Bruges gibi lüks otellerin yanı sıra daha ekonomik sayılabilecek konaklamalar için booking.com adresine göz atmak gerek.