Sevgililer Günü: Duygusal bir kutlama mı, pazarlama stratejisi mi?

Her yıl 14 Şubat Sevgililer Günü’nde vitrinler kırmızıya boyanıyor, turistik bölgeler hareketleniyor, gül satışları patlıyor, billboardlar hediye reklamlarıyla dolarken, beklentiler arttıkça artıyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Sevgililer Günü, her yıl sevgililerin birbirlerine duygularını ifade etmeleri için bir fırsat sunarken, bazı çiftler içinse bir muhasebe gününe dönüşüyor. 14 Şubat bazıları için diğer günlerden farksız bir günken, bazıları içinse oldukça önemli bir gün. 14 Şubat’ta romantik bir kutlama, pahalı hediye, çiçek, güne özel sosyal medya paylaşımı gibi beklentiler, karşılanmadığı takdirde çiftler arasında anlaşmazlıklara neden oluyor, hatta zaman zaman ilişkiyi zora sokuyor.
Sevgililer Günü reklamları ‘gösterişli hediye’ merakını pompalıyor. Reklam senaryolarının alt metinlerinde, “Dikkat, sevgiliniz bu pahalı hediyeyi almazsa sizi yeterince sevmiyordur” deniyor. Bir adım sonrası, tüketim çılgınlığı… Sevgililer Günü ekonomisi, bundan beslendiği için bu düzen sürüp gidiyor.

‘PAZARLAMA METODLARI SEVGİ ALGISINI MANİPÜLE EDİYOR’

Başarılı bir ilişkinin gösterişli hediyelerle ölçülmesinin giderek daha sık rastlanır olduğunu belirten klinik psikolog Hakan Kaya, bunun bir pazarlama stratejisi olarak hayatımıza girdiğini ve ilişkileri manipüle ettiğini söylüyor. Kaya, bu yaklaşımın genel geçer kanaat haline gelmesinin sebebini şöyle anlatıyor: “Yaşam stili önerilerinin yer aldığı dergilerde, ilişki bloglarında Sevgililer Günü’nde erkeğin kadına, birkaç maaşına denk gelecek bir yüzük hediye etmesi öneriliyor. Reklamlar da benzer mesajlarla yayınlanıyor. Partnerlerin Sevgililer Günü’ne yüklediği anlam benzerse hediyeler veriliyor, jestler yapılıyor ve o gün herhangi bir çatışma yaşanmadan atlatılıyor. Ama bu durum çiftler arasında bir zorunluluğa dönüştüğü zaman ilişkide sorunlar yaşanabiliyor. Çiftlerden biri maddi açıdan külfetli bir hediye kabul ettiğinde, örneğin parmağında ağır bir yüzük taşıdığında değer gördüğünü hissediyor. Hatta bu değer ölçüsü, sosyal yaşamda bir çeşit güç gösterisine dönüşüyor. Ama bu çok muhasebeleştirilmiş bir değer ölçüm biçimi. İnsanlığın Sevgililer Günü’nü kutlamaya başladığı nokta bu değildi. Pazarlama stratejileri ile yönlendirilen bu algı, insanları duygusal yalnızlığa itiyor.”

‘BUGÜNE YÜKLENEN ANLAM ÇATIŞMA GETİREBİLİYOR’

Klinik psikolog Semanur Konuk Düzgün’e göre ise Sevgililer Günü’ne ilişkin algı farklılıkları çiftler arasında anlaşmazlıklara neden oluyor ve bu artık sık karşılaşılan bir durum. Düzgün, zorunluluk haline gelmiş Sevgililer Günü ritüellerinin ilişkilere etkisini şöyle anlatıyor: “Yıl içerisinde pek çok özel gün var ancak Sevgililer Günü diğerlerinden belli açılardan farklılaşıyor. Çünkü 14 Şubat, partnerler arasında özel bir anlam yüklenmesi ve kutlanması gereken bir zorunluluğa dönüşebiliyor. Bir partner Sevgililer Günü için haftalar, belki aylar öncesinden plan yapmaya başlarken, diğer partner için bugün diğer günlerden farksız olabiliyor ve özel bir çaba gerektirmeyebiliyor. Partnerler arasındaki güne yüklenen anlam ve beklentiler arasındaki fark açıldıkça da çatışmalar kaçınılmaz oluyor. Sevgililer Günü’nde çiftler arasındaki beklentiler ve güne yüklenen anlam nedeniyle girilen çatışmalar da çoğu zaman bir çözüme ulaşmıyor.”

‘ROMANTİK İLİŞKİ KOŞULU HEDİYELER VE İLTİFAT MI?’

Toplumda yer edinmiş özel bir gün için çiftler arasındaki fikir ayrılıklarının olmasının çok anlaşılır olduğunu belirten Semanur Konuk Düzgün, böyle bir durumda çiftler arasında uzlaşmaya vurgu yapıyor. Düzgün, “Romantik ilişkiyi genellikle özel hediyeler ve iltifatlar almak olarak tanımlayan birinin bu özel günde beklentisi daha fazlası olacaktır. Tam aksine sevgiyi temas ya da birlikte güzel vakit geçirmek olarak tanımlayan biri ise buna diğer günlerde de sahip olduğu için Sevgililer Günü’nde farklı bir beklentiye girmeyecektir. Bu durumda beklentisi karşılanmayan partner diğer partnerin bugüne dair yorumunu ilgisizlik olarak görebilir ve kendini değersiz hissedebilir. Aynı zamanda konuyu sevgililer günü özelinde değerlendirmekte zorlanıp, partnerinin kendisini yeterince sevmediğini düşünebilir. Bunun sonucunda ise çiftlerin tartışma konusu 14 şubatla sınırlı kalmayıp, çiftler ilişkinin bütünü hakkında konuşmak ve sınanmak zorunda da kalabilir” diyor.

UZLAŞMA YÖNTEMİ: ‘ŞEFFAF İLETİŞİM VE SAMİMİYET’

Uzlaşma için ilişkide beklentilerin konuşulabiliyor olmasının öneminden bahseden klinik psikolog Düzgün, “Uzlaşmanın sağlanması için de partnerlerin özellikle birbirlerinin sevgi dilini keşfetmesi ve öğrenmesi anlamlı olacaktır. Örneğin; bir partner güzel sözler duyarak sevildiğini hissederken, diğer partner güzel bir sofrada yemek yediğinde sevildiğini hissedebilir. Kişiler bu farklılıklarını keşfettikten sonra, sevdikleri kişinin istek ve ihtiyaçlarını karşılamayı görev olarak algılamak yerine bu ihtiyaçları gözetme hali olarak görebilirler. Aynı şekilde Sevgililer Günü’nde de partnerler arasında beklentilerin konuşulabiliyor olması gerekiyor. Çiftlerden biri için bugünü kutlamak gerçekten çok anlamlı ise bu durumu karşı tarafa iletebilmeli. Uzlaşma sağlanması ancak şeffaf bir iletişim ve samimiyetle olur” diyor.