Sessiz istifa ve goblin modu; 'ben aslında yoğum'

İnsanlarda bir gevşeme, bıkkınlık, bezginlik olabilir ve bu çok doğal ama bu uzun bir süreyi kapsarsa daha bencil, daha özensiz, daha tembel ve açgözlü bir dünyayı kabul etmek durumunda kalacağız.

Google Haberlere Abone ol

Hatime Kamilçelebi* 

Pandemi sonrasında pek çok yeni kavram ortaya çıktı, bunlardan biri sessiz istifa. Sessiz istifa, işten ayrılmak anlamına gelmiyor. Sessiz istifa “çalışanın işinin asgari gerekliliklerini yapması ve gerekli olandan daha fazla zaman, çaba veya heves göstermemesi” anlamına geliyor. Pandemiyle beraber insanlar hayatlarında ve iş yerlerinde ciddi bir dönüm noktası yaşadı. Artık düşünme biçimleri, istekleri ve heyecanları eskisi gibi değildi. Bu çalışanlar işlerinden olmasalar bile pandemiyle birlikte birçok işçinin işten çıkarıldığını ve ne hükümetler ne de işverenler tarafından tam olarak desteklendiğini gördü. Zaten desteklenmedikleri ve desteklenmeyecekleri bir ortam için ekstra bir çaba harcamayı gereksiz buldular.

Çalışanların yorgunluk ve bezginlik halinin ortadan kaldırılması için pek bir adım atılmadığı gibi eski düzende “dışarıda senin bu işine sahip olmayı bekleyen ne kadar çok insan var biliyor musun?” tehditlerine de eskisi gibi aldırış etmiyorlar. Çünkü en yakın arkadaşları, akrabaları, tanıdıkları dünya için epey zor olan bir dönemde iş konusunda türlü zorluklarla karşılaştı. Kendisi de karşılaşabilir. Eski düzende herkese dikte edilen “daha çok çalış, daha çok kazan” mantığı artık kâr etmiyor. Daha çok çalışsa da daha çok kazanamıyor. İnsanlar ailelerinin bu kadar çalışmayla ev, araba, yazlık aldığı, genç yaşta emekli olduğunu biliyorlar. Aynı çalışma süresiyle kirayı zar zor ödemek ve belki de ömür boyu bir ev almak için çabalamak pek bir gülünç geliyor olmalı artık! Çünkü pandemiyle beraber hayatlarımız bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçti.

Pandemi sırasında özellikle uzaktan çalışan belli bir kesimde şöyle bir düşünce oluşmuş olabilir. Biz niye belli kıyafetler giyerek işe gidiyoruz? Niye bu kadar vakti yollarda işe gitmek için geçiriyoruz? Niye bu kadar saat çalışıyoruz? Ailemizin olanakları olmasa zor geçiniyoruz?

Ailelerimizden veya çevremizden aldığımız “daha çok çalış, işvereninin dediğini yap, daha çok kazan” öğütlerine pek uymuyor şu sıralardaki gidişat. Dahası pandeminin getirdiği bıkkınlık ve bezmişlik, çalışma şartları ve sessiz istifayla sonuçlanan davranışlara benzer bir mod var. Hatta Oxford Sözlüğü 2022’de yılın kelimesi olarak seçti bu sözcüğü. Aralarında metaverse, IstandWith (Yanındayım) ve goblin modu gibi kelimelerin bulunduğu oylamada goblin modu yılın kelimesi seçildi. Goblin “(hikayelerde) insanları kandırmayı veya sorun çıkarmayı seven küçük çirkin bir yaratık” anlamına geliyor.

PEKİ NEDİR BU GOBLİN MODU?

“Tipik olarak sosyal normları veya beklentileri reddeden bir şekilde, özür dilemeksizin rahatına düşkün, tembel, özensiz veya açgözlü bir davranış” anlamına geliyor.

Tanımı okuyunca bir kısmı sanki Z kuşağının davranışlarıymış gibi hayalinizde canlansa da pandemiden sonraki davranışları düşündüğümüzde pandeminin bu davranışın oluşmasında ve yayılmasında büyük bir payı var gibi duruyor, zira kelime pandemi sırasında popüler hale geldi.

Bu modu belli bir kuşağa atfetmeyi doğru bulmasam da sosyal medyayı daha çok kullanan yeni kuşağın “goblin modundayım” gibi ifadeleri daha fazla kullandığına artık sıklıkla şahit oluyoruz.

Elbette çok çalışmayı düstur edinmiş eski kuşağın ifadesi gibi de durmuyor. Sessiz istifa edenlerle goblin modunda olanların çoğunlukta yer alacağı yeni bir çalışma düzeninin habercileri olduğu açık.

Mesai saatlerine uymayan, başkalarının düşüncelerini önemsemeden sadece kendi keyfi için bencilce hareket eden, hiyerarşiyi ve toplum kurallarını yok sayan goblin modundakilerle, gerekli çabayı göstermeyen sessiz istifa edenlerin ve eskisi gibi işini düzgün yapmaya çalışan azınlıkta kalan fedakarların oluşturduğu yeni bir çalışma düzeni kulağa ne kadar hoş geliyor?

Bunun için belki yine eski çalışma düzenine uygun olarak öneriler yapmak doğru mudur bilinmez ama işverenler ve hükümetlerin bu noktada devreye girip çalışanları desteklemesi ve duygu durumlarını daha iyi hale getirecek psikolojik destek sağlaması mühim. Çünkü pandemi gibi ağır bir süreçten geçen insanlarda bir gevşeme, bıkkınlık, bezginlik olabilir ve bu çok doğal ama bu uzun bir süreyi kapsarsa daha bencil, daha özensiz, daha tembel ve açgözlü bir dünyayı kabul etmek durumunda kalacağız. Bu bir sızma meselesidir de. En basit örneğiyle toplu taşımada açtığı telefonun sesini kısmaya üşenen ve herkesi rahatsız etmekte sorun görmeyen, alt/yan komşuya kadar ulaşan gürültüleriyle hayatlarımıza sızan insanların bu davranışlarının diğer insanların zihinlerindeki yoruculuğunu bir düşünün. Açgözlülük illa elimizdekine göz dikilmesi değil, sesle yaşam alanımıza nüfuz ederek daha sakin geçirilecek zamanımıza da göz dikilmesidir.

Her halükârda çalışma düzeninin değişimini deneyimledik, bu durum davranışlarımızı da değiştirdi. Bu davranışları sergileyenlerin zihinsel iyi oluşlarını destekleyici alternatifler sunmak ve onları anlamak en önemli adım. En başta çalışma saatleri, trafikte geçirilen, ailelerine ve sosyal yaşamlarına ayrılacak süre ve maaşları tekrar gözden geçirilmeli ve yeni düzene göre değiştirilmeli. Kuşak farkı veya pandemi gibi koşulların sorumluluğunu hep bilinmeyene, soyut kavramlara yüklemekten ziyade insanı anlamak ve destelemek için yeni bir çalışma düzeni sağlamak en önemli koşul. Buna rağmen halen çalışanlarını desteklemeyen, onlara katkı sağlamayan kurumlar bir önlem almayacaksa sessiz istifalarıyla çalışmaya devam eden çalışanlarla bu yola devam edecekler. Bu düzene ayak uydurmaya hazır mıyız?

*Doç. Dr. / Open University of The Netherlands