Sebahat Tuncel'den mahkemeye: Cübbelerinizi çıkarın, AKP'liler gelsin

Kobanê Davası'nda savunma yapan Sebahat Tuncel, siyaset yaptıkları için yargılandıklarını vurgulayarak mahkeme heyetine "Cübbelerinizi çıkartın. AKP’liler karşımıza gelsin" diye seslendi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında olduğu 18’i tutuklu 108 isim hakkında açılan Kobanê Davası sürüyor.

MA'nın aktardığına göre, Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülen davada bugün Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel savunma yaptı. Tuncel, Malatya'da hakkında açılan ve daha sonra bu davayla birleşen dosya üzerinden ek savunma yaptı. 

AÇLIK GREVİNİN 9'UNCU GÜNÜNDE 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlayarak konuşmaya başlayan Tuncel, "Zorlu bir süreç yürütüyoruz ama sonuçta bedel ödemeden özgürlüğe kavuşmak mümkün olmuyor. Sayın heyet, ben açlık grevi eylemimin dokuzuncu günündeyim. Biraz zorlanabilirim. Eğer zorlanırsam sizden ara verme gibi taleplerim olacak. Şimdiden belirteyim. Savunmaya geçmeden önce 8 Mart’a ilişkin birkaç ifadem olacak. Burada yargılanan tüm kadın arkadaşlarımız; aynı zamanda kadın özgürlük mücadelesi verdikleri için yargılanıyor. Çünkü bizler demokratik, özgür kadın hareketi içinde çalıştık, kadına yönelik şiddete hayır dedik. 8 Martlarda alana çıktık, barış talebinde bulunduk. Bunların yargılanma konusu olması Türkiye’nin ayıbı. Bizler hep kadın mücadelesi verdik, vermeye de devam edeceğiz" dedi.

'CÜBBENİZİ ÇIKARTIN'

Tuncel, "Siz o cübbelerinizi çıkartın gidin. AKP’liler karşımıza gelsin. Çünkü bizim şu an yargılanmamızın sebebi siyaset yaptığımız içindir. Siz gitmeyi kabul etmediniz. AKP-MHP, hatta Cumhur İttifakı adına gelip bu koltukta oturdunuz. O halde bizi dinlemek zorundasınız. Benim muhatabım aslında siyasi iktidardır" diye konuştu.

8 MART MESAJI

İnsanların artık baskı altında yönetilmek istemediklerine dikkati çeken Tuncel, şunları söyledi:

"Kadınlar emeğinin sömürülmesini, baskılanmasını istemiyor. Bakın 21’inci yüzyıldayız ama hala kadınların olmadığı yerlerde kadınların hayatına dair erkekler karar veriyor. Ama biz eşbaşkanlık sistemi ile kadınların karar ve uygulama mekanizmalarının katılmasını istiyoruz. Bizim bulduğumuz bir şey değil. Tarihsel olarak kadınların büyük bir emeğiyle, mücadelesiyle gelişen bir süreç. Öyle kendiliğinden oluşan bir süreç değil bu. Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için verilen emekleri konuşmadan konuşmak doğru olmaz. Ya da hadi ‘kadınlar günümüz kutlu olsun’ diye de değil. Nasıl bir mücadele ile geldi. Bu sürece nasıl bir zeminde geldi. Bugünü ne pahasına kutluyoruz. Bunlar önemli.

'KADINI KÖLELEŞTİREN ZEMİNİ DEĞİŞTİRMEK İSTİYORUZ'

Bizler bu 5 bin yıldır örülen erkek egemen zihniyeti, kadını köleleştiren ve insan olarak görmeyen bu zemini hep birlikte değiştirmek istiyoruz. Mücadelemiz de bunun için. O yüzden de devrimseldir. Yani erkeklerin neden kadınlara düşman olduğunu da anlıyoruz; çünkü erkekler iktidarını paylaşmak istemiyor, yaşam olanaklarını paylaşmak istemiyor. Sadece kadınların özgürleşme sorunu yok. Erkeklerin de özgürleşme sorunu var. 

Her gün operasyonlar var ve kadınlar gözaltına alınıyor. Ama kadınlar çalışıyor, örgütleniyor. Baskıcı devlet, maço bir tecavüzcüdür. O yüzden bu devletin değişmesi lazım. Yargı sisteminin değişmesi lazım. Polislerin anlayışı, askerin anlayışının değişmesi lazım. Bu değişmediği sürece gerçekten de kadınların hayatları değişmeyecek.

'FİLİSTİNLİ KADINLAR KATLEDİLİYOR'

Bakın şimdi işte Filistin kadınlar katlediliyor. 7 Ekim’den bugüne 30 binden fazla insan yaşamı yitirmiş ve bunların çoğu kadın ve çocuklardır. Kadınlara tecavüz ediliyor, taciz ediliyor, zorunlu göçe maruz bırakılıyor. Hepsi bizim sorunumuz değil mi? Bu durum sadece Filistin ilgilendirmiyor, bütün dünyayı ilgilendiriyor. Rojava'da yaşanan devrim sadece orayı ilgilendirmiyor. İran’da yaşanan isyan bütün dünyayı ilgilendiriyor.

Savaş süreçlerinde, çatışma süreçlerinde kadın bedeni bir savaş alanı olarak değerlendiriliyor. Kadınlara tecavüz; erkek egemen sistemin işte egemen devletin bir toplumu cezalandırma yöntemi olarak değerlendiriyor. İşte Filistin-İsrail meselesini gördünüz değil mi? İnsanları çırılçıplak soyup resimlerini çektiler. Buna herkes isyan etti. Türkiye’de de benzer şeyler yapılıyor. Türkiye’de de Kürt sorununu çatışma zemininde çözmek isteyenler, Kürt kadınlarına yönelik tecavüzü bir işkence yöntemi olarak kullanıldı. Hala da kullanılıyor. Bakın bunlar hesabı henüz verilmiş değil.

'BU SUÇA KİMSE ORTAK OLMASIN' DEDİĞİMİZ İÇİN YARGILANIYORUZ

Bizim özyönetim süreçlerinde yaptığımız konuşmalar nedeniyle bizi yargılıyorsunuz. Biz hükümeti eleştirmişiz, demişiz ki 'sen kendi sınırların içerisinde insanları öldürüyorsun, bomba yağdırıyorsun. Bu kabul edilemez. Bu halkın bir sorunu var. Gelin bunun diyalogla müzakereyle çözün. Bu insanlar itiraz ediyor.' İşte Tayyip Erdoğan diyor ya ‘savaşın bile bir ahlakı vardır.’ Doğru, savaşın bile bir ahlakı vardır. 'Bu suça kimse ortak olmasın, AKP bu savaş politikasından, Kürt düşmanı politikasından vazgeçsin' dediğimiz için şimdi yargılanıyoruz. 

'BEN BUNLARI DİLE GETİREMEYECEK MİYİM?'

Ben size o sürece dair bir şey anlatayım; Cizre’de yüzden fazla genç diri diri yakıldı ya hepsi üniversite öğrencisiydi. Bu insanların, çocukların, ailesi yok mu? Bak hiç birinde yargılama yok. Devlet onlara karşı bir tane dava açmadı. Niye, çünkü o gençleri ‘terörist’ diye gördü. O insanlar bodrumdan çıkmak isterken vuruldu, diri diri yakıldı. Bu ülkede insanlık suçu işlendi. Şimdi ben bir kadın hakları savunucusu, insan hakları savunucusu olarak bunu dile getirmeyecek miyim? Ben bunları dile getirdim diye beni yargılıyorsunuz. Siz yargılayabilirsiniz ama ben bunu dile getirmeye devam edeceğim. Öğleden sonraki konuşmalarımı da barışın önemi üzerine yapacağım."

Duruşmaya ara verildi.

(HABER MERKEZİ)