Sayın Adalet Bakanı ve Sağlık Bakanı; insan haklarından yana olun

Sivil toplum örgütlerinin uyarılarını dikkate almamaya devam ederseniz cinayetlere ortak olmakla suçlanabilirsiniz. Çözümler burada ve uygulanabilir, yeter ki isteyin. İnsan haklarından yana olun.

Google Haberlere Abone ol

Zafer Kıraç* [email protected]

Hasta mahpuslar sorunu can almaya devam ediyor...

Hapishaneler sağlığın büyük ölçüde kaybedildiği yerlerden birisidir. Toplam hapishane nüfusu içerisinde ciddi sağlık sorunları yaşayanların oranı hiç az değil. Ölümlerin oranı da öyle. Ürkütücü boyutlarda. İnsan Hakları Derneği hapishanelerde 604’ü ağır olmak üzere en az 1605 hasta mahpus bulunduğunu açıklamalarında belirtiyor.

Hapishanede sağlık meselesi uluslararası kurallarla bir çözüme kavuşmuş gibi görünüyor yasalarda ama Türkiye bu kurallara uymamayı tercih ediyor. Büyük bir adım gibi sunulan Metris R Tipi Cezaevi modeli de çökmüş durumda. Yeterli gelişmiş sağlık malzemelerinden ve uzman insan gücünden yoksun, fiziki olarak da eski, köhne ve yıkık dökük, neredeyse çok kötü bir kasaba hastanesinin acil servisi gibi bir yere dönüştü.

Ağır hasta mahpuslar üç aşamada ciddi sorunlar yaşıyorlar. Birincisi, hapishanede koşullar hastalığın iyileşmesini sağlayacak durumda değil. Sağlık kontrolü, yemekler, sıcaklık gibi koşulların sağlanıp sağlanmadığı muamma. İkincisi, mahkemeye ya da hastaneye götürülüp getirilirken ambulans yerine ring araçları kullanılıyor. Bu araçlar, hasta olmayan bir mahpus için bile işkenceyken hasta bir mahpusun transferi için kullanılması bütün insan hakları kurallarının ihlali anlamına geliyor. Üçüncüsü de tedavi için geldikleri hastanelerdeki koşullar ve hastane personelinin onur kırıcı davranışları. Tedavi, adeta bir işkenceye dönüşüyor

Bu sorun yeni değil ama büyüyerek devam ediyor. Adalet Bakanları ya görmezden gelerek ya da hasta tutuklu ve hükümlüleri iyice kriminalize ederek bu sorundan kurtulmaya çalıştılar. "Terör suçluları tahliye edilirlerse toplum yararına tehlikeliler" gibi söylemlerle ölüme davetiye çıkardılar. Sivil toplum örgütlerinin olayın üzerine gitmelerine rağmen toplumda bir ilgi oluşmuyor ne yazık ki.

Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi’nin, hasta tutukluların durumuna dikkati çektikleri eylemlerinde “Tüm hasta mahpusların tedavi ve tetkikleri tam ve eksiksiz olarak yapılmalı, hapishanede yaşamını devam ettiremeyecek tüm mahpusların tahliyesi sağlanmalıdır” denildi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi 26 Ekim Hasta Hakları Günü dolayısıyla basın toplantısı düzenledi. İHD İzmir Şube Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü Ahmet Çiçek, basın açıklamasında çok açık bir şekilde durumu önümüze koyuyor ve acil yapılması gerekenleri sıralıyor.

İnsan hakları savunucuları olarak, ayrım gözetilmeksizin ve siyasi konjonktüre göre davranılmaksızın başta ağır hasta mahpuslar olmak üzere bütün hasta mahpusların serbest bırakılmasını istiyorlar. Hasta mahpuslara yönelik talepleri şu şekilde:

- Hapishanelerde bulunan ağır hasta mahpusların tümü tam teşekkülü herhangi bir hastane raporuna istinaden derhâl salıverilmeli, tedavileri ailelerinin yanında sürdürülmeli ve sağlık sigortası devlet tarafından karşılanmalıdır.

- Resmi olmayan açıklamalara göre sadece 2020 yılında Adli Tıp Kurumu’nun 1330 kişiye hapishanede kalabilir raporu vermiştir. Tedavi ve bakım süreçlerinin hapishane koşullarında yürütülmesinin imkânsız olduğu mahpuslar için dahi ‘hapishanede kalabilir’ raporları veren Adli Tıp Kurumu, sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi raporlarında son ve tek merci olmaktan çıkarılmalıdır.

- Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmelidir.

- Hasta mahpusların infaz ertelemesi önündeki “toplum güvenliği bakımından tehlike” kriteri kanundan çıkarılmalıdır.

- Hasta mahpusların infaz ertelemesinin önündeki engel teşkil eden infaz kanununun 25. maddesindeki “infaza ara verilemeyeceğine” dair düzenleme ile 107. maddenin 16 fıkrasındaki düzenleme kaldırılmalıdır.

- AİHM’nin Kaytan/Türkiye kararı uyarınca mahpusların müddetnamelerinde yaşları ve sağlık durumları dikkate alınarak tahliye olabilecekleri uygun bir tarih yer almalıdır.

- AİHM’nin Gülay Çetin/Türkiye kararında belirttiği hususlara uyulmalı, hasta mahpusların tahliye edilmemesinin AİHS’nin 3. maddesinin ihlali olduğu hatırda tutulmalıdır.

- 5275 sayılı Ceza İnfaz Yasası’nın 16. maddesi uyarınca; ihtiyaç duydukları tedaviye hapishanede erişemeyen ağır hasta mahpusların gerekli tedavilerinin dışarıda gerçekleşmesi için tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurulları ve bağımsız hekimlerin düzenleyeceği raporlar üzerine, ağır hasta mahpusların infazlarının ertelenmesi sağlanmalıdır.

Avrupa Cezaevleri Kurallarının temel iki maddesinde “Özgürlüğünden yoksun bırakılan herkese, insan haklarının gerektirdiği gibi saygılı davranılmalıdır” ve “Özgürlükten yoksun bırakılarak hapsetmenin kendisi bir cezadır. Bu nedenle, hükümlü mahpuslara uygulanan rejim hapsedilmenin doğasında var olan sıkıntıyı daha da ağırlaştırmamalıdır” denilmektedir.

Mahpusların sosyal yaşamdan koparılıp kapatılması başlı başına bir cezadır ve bu cezanın, kapatılma haricindeki farklı uygulamalarla bir ek cezaya dönüştürülmemesi gerekir. Hasta Hakları Yönetmeliği'nde de hastanın, kişilik değerlerine uygun bir şekilde ve ortamda sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkına sahip olduğu vurgulanır.

Türkiye’nin yasal düzenlemelerine rağmen mahpuslar, sağlık hizmetlerine ulaşım, eşit haklardan yararlanma ve eşit muamele görme konularında ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Ceza infaz kurumlarında öncelikli olarak birinci derece sağlık hizmetleri ve doktora ulaşımda sorunlar yaşandığı yıllardır biliniyor.

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin yıllar önce hazırladığı ve hala güncelliğini koruyan ‘Hapiste Sağlık Politika Belgesi' çalışması var. ** Bu belgeyi çok kıymetli buluyorum. Başta Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olmak üzere yetkili bütün kurumların sorumlularına bir hatırlatma yaparak bu belgeyi uygulamalarını öneriyorum. Hapishanelerde bulunan herkesin sağlık hakkı olduğunu bütün hapishane çalışanları da çok iyi bilmeli ve bu hakkı korumaya çalışmalıdır. Ayrıca bu hakkın ihlal edildiği durumları yetkili yerlere bildirmek zorunda olduklarını unutmamalıdırlar.

Sivil toplum örgütlerinin uyarılarını dikkate almamaya devam ederseniz cinayetlere ortak olmakla suçlanabilirsiniz. Çözümler burada ve uygulanabilir, yeter ki isteyin ve kararlı olun. İnsan haklarından yana olun.

‘Hapiste Sağlık Politika Belgesi’ nin önerileri:

- Teşhis ve tedavileri hapishane koşullarında sürdürülemeyen hasta mahpuslar söz konusu olduğunda ilk seçenek “ceza ertelemesi” veya benzeri yollarla mahpusların tahliyesi, teşhis ve tedavilerini dışarıda sürdürmeleri olmalıdır.

- Özel ihtiyaçları olan mahpusların durumları nedeniyle çektikleri acıyı ağırlaştırmayacak ve sürekli tıbbi gözetim altında tutulmalarına imkân tanıyacak bir ortamda tutulmaları sağlanmalıdır.

- Kurum hekimliği sistemine geri dönülmesi, bir öneri olarak sağlık alanında çalışan dernek ve meslek örgütleriyle beraber tartışılmalıdır.

- Hapishanelerde her gün ve her saat doktor olması nihai hedef olmalı, bu olana kadar hapishanede doktor olmadığı durumlarda bir sağlık personeli nöbetçi kalmalıdır.

- Tedavinin sürekliliği esas alınmalı, hastaneden randevu alınırken özellikle kronik hastalığı olan mahpusların tedavilerini sürdüren belli bir doktoru olması sağlanmalıdır.

- Hasta mahpusun tedavisini başka doktorla sürdürme ya da ikinci bir görüş alma hakkı da olmalı, isteği halinde başka doktordan randevu alınabilmelidir.

- Acil durumlarda sevk işlemleri sağlık personeli tarafından yapılmalı ve güvenliğin yanı sıra hastanın yaşam hakkı dikkate alınmalıdır.

- Bütün devlet ve üniversite hastaneleri mahpuslara hizmet verebilir hale getirilmeli, bu amaçla mahpus bekleme odaları ve mahpus koğuşları inşa edilmelidir.

- Kelepçeli muayene uygulamasına son verilmelidir.

- Revirde ve hastanelerde hasta mahremiyeti dikkate alınmalı ve güvenlik kaygısı sağlığa erişim hakkının önüne bir engel olarak çıkarılmamalıdır.

- Hasta mahpusların sevklerinde kullanmak için ring dışında, sağlığa uygun ve mahpusların ihtiyaçları ve güvenliğinin dikkate alındığı, engelli kullanımına uygun araçlar kullanılmaya başlanmalıdır.

- Sevke ilişkin evraklarda mahpusun hangi nedenden dolayı hüküm giydiğinin ve örgüt isminin belirtilmesi uygulamasına son verilmelidir.

- Son dönemde hapishanelerin şehir dışında kurulduğu dikkate alınırsa, inşa edilen ve edilecek olan hapishanelerin, hastaneye uzaklıkları hesaplanmalı ve çevredeki hastanelerin yapısı, hapishanelere yeterli hizmet verecek duruma getirilmelidir.

- Hastanelerde var olan mahpus bekleme odaları ve mahpus koğuşları insan sağlığına ve onuruna uygun olarak yeniden düzenlenmelidir.

İlgili sivil toplum örgütlerinin de içlerinde yer aldığı özel olarak oluşturulmuş bağımsız yapılar tarafından yerine getirilen bir sağlık hizmet denetimi olmalıdır. Hapishanelerdeki mahpusların da insan onuruna yakışır bir şekilde ve sağlıklı olarak yaşama hakları olduğu unutulmamalıdır. Hapishanelerin sağlık koşullarının hemen düzeltilmesini ve hak ihlallerinin ortadan kaldırılmasını yüksek sesle haykırmalıyız.

Yüzlerce hasta mahpustan söz ediyoruz.

Cinayet gibi ölümler!

Yaşam hakkı kutsaldır.

* İnsan Hakları Çalışanı

** https://cisst.org.tr/wp-content/uploads/2020/07/hapiste_saglik_politika_belgesi_internet.pdf