Savaşın ötekileri: 'Yeni Rus bölgeleri'nde siviller ne durumda?

Savaştan önce Donetsk'te yaşayan Olesya, "İçim acıyor. Düşman ettiler bizi" derken, gazeteci Berktay, "Benim kanaatim o ki savaştan sonra halklar arasındaki hoşgörü artacaktır" ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol

Deniz Yaşayan

DUVAR - Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının üzerinden bir buçuk yıl geçti. Görünen o ki ne Moskova 'özel askeri operasyon' olarak adlandırdığı müdahalesinden ne de Kiev, Kırım dahil 1991 sınırları içerisinde toprak bütünlüğünü sağlama hedefinden vazgeçecek.

Ukrayna'nın seçilmiş devlet başkanı Viktor Yanukoviç'in kimilerinin Onur Devrimi, kimilerinin ise 2014 Darbesi dediği süreçte devrilmesinden bugüne, ağırlıklı olarak Donetsk ve Luhansk'ın artık birer molozdan ibaret olan kasabalarında çatışmalar şiddetinden hiçbir şey kaybetmezken, şimdi bir yandan da Rusya'ya bağlanan diğer bir parçada, Azak Denizi'nin kilit bölgesi Zaporijya'da Ukrayna'nın karşı taarruzu sürüyor.

Kazılan siperler ve oldukça geniş bir alana yayılan cephe hattıyla Birinci Dünya Savaşı'nı andıran, Rusya Savunma Bakanlığı tarafından paylaşılan üst üste atılmış Alman tankları ve ABD zırhlılarının görüntüleriyle de özdeşleşen bu karşı taarruz şu ana kadar herhangi bir kazanım elde edebilmiş değil. Bununla birlikte Ukrayna'nın Batılı ülkelerden gönderilen pahalı ağır silahların çoğunu kaybetmesi ABD ve Avrupa basınında Kiev'e daha ne kadar destek verilebileceği üzerine çeşitli tartışmalar başlatmış durumda.

KREMLİN'İN GÜVENCESİ: ZAMAN

Öyle anlaşılıyor ki Gürcistan'la 5 Gün Savaşı'nın bir benzerini tekrarlayamamasından hemen sonra Moskova'nın askeri müdahalesini bir yıpratma savaşına dönüştürmesi ve asıl hedefi de Donbas ile Kırım'ın kuzeyindeki Herson ve Zaporijya ile sınırlamasının ardında da Batı içerisinde artan bu tartışmaların bir noktada Kiev'e desteği kesme noktasına varacağına duyduğu güven var. Bildiğimiz kadarıyla artık hiçbir önemli askeri üretim tesisi kalmayan Ukrayna'nın yalnızca bir ayda harcadığı 155 milimetrelik top mermisinin ABD'nin bir yıllık üretimine denk olması da söz konusu güveni destekler nitelikte. Çünkü bu durum sürdürülebilir değil, üstelik kendi askeri üretimini sürekli artıran bir 'düşman' karşısında... Fakat buradan nasıl dönüleceği belli değil.

Kiev'e ABD'den 60 milyar dolar, Avrupa Birliği'nden (AB) de 20 milyar euroya varan askeri yardımda bulunulması Rus ordusunu 24 Şubat 2022'den önceki konumlarına çekilmeye zorlayamadıysa da ortada insan hayatları üzerine yatırılmış dev bir sermaye var ve bunun sahipleri farklı her yolu denemekte ısrarcı. Tüm bunlar, savaşın daha ne kadar sürdürülebileceği ve ne zaman bir barışla sonlanacağı üzerine ekonomik, politik ve biraz da teknik akıl yürütmeler. Oysa meselenin bir de görmezden gelinen bir toplumsal yönü var: İki kardeş Doğu Slav halkının arasındaki tarihsel ve kültürel bağların zedelenişi, akraba ailelerin bölünüşü, yerle bir olan kentler ve kasabalar, yitirilen yaşamlar, yıkılan hayaller… Bu insanların ne düşündüğü, ne istediği sorulmuyor. Nasıl yaşadıklarıyla ilgilenilmiyor.

'KAVRULMUŞ TOPRAK TAKTİĞİ'

Batı basınındaki hâkim anlatı, Moskova'nın bu bölgede hem çocukların kaçırılması ve muhaliflerin bir şekilde yok edilmesi yoluyla 'insansızlaştırma' ve 'Ruslaştırma' faaliyeti yürüttüğü yönünde. İlki, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında açılan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) davasına da gerekçe olmuştu. İnsansızlaştırma ise daha çok füze ve top atışlarının neden olduğu yıkıma atıfla 'kavrulmuş toprak taktiği' şeklinde açıklanıyor. Buna göre, Novorossiya (Yeni Rusya) da denilen bu dört bölgenin nüfusu gereksiz bir sosyal yük olarak görülüyor, özellikle Donbas'ın gençleri düşük doğum oranı, kötü ekonomi, aşırı alkolizm ve suçla boğuşan bazı Rus bölgelerine yerleştiriliyor. Nitekim bu haberlerde Donbas'tan en az 1 milyon Ukraynalının kaçırıldığı ileri sürülüyor. Bölgenin nüfusunun savaş öncesinde 6 milyon olduğunu belirtelim. Ancak bu iddia kanıtlanmış değil.

Öte yandan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (UNHCR) güncel verilerine göre, sadece Donbas'tan da değil, tüm ülkeden kaçan 6 milyonu aşkın Ukraynalı mülteci var; bu mültecilere en çok ev sahipliği yapan ülke de 2 milyon 850 bin kişiyle Rusya. Asıl mülteci sayısının 18 milyona ulaştığını iddia edenlere ek olarak, Rus devlet ajansı TASS ülkedeki gerçek Ukraynalı mülteci sayısının da en az 6 milyon olduğunu aktarıyor. Bu kadar insanın zorla kaçırılması mümkün mü, tartışılır. Yine de ortada bir 'çocuk' problemi olduğu da aşikar. Putin bu çocukları evlat edinmek için rekor sayıda başvuru yapıldığını açıklamıştı.

ASKERİ GÜÇ, SİYASİ YASAKLAMA

Bir başka haberde ise Rus kontrolü altındaki bölgelerde Rus askerlerin sınırsız bir serbestisi olduğu aktarılıyor. Haberde bir sivilin "Sosyal medyada paylaştıklarımız ve özel mesajlarımız dahil olmak üzere telefonlarımızı kontrol edebilirlerdi" ifadesine yer veriliyor. Ayrıca düzenlenmek istenen protestoların anında engellendiği, Ukrayna radyo ve televizyon yayınlarının kesildiği, insanların ruble kullanmaya zorlandığı ve belki de en dikkat çekici olanı, Moskova tarafından neo-Nazi ögeler içermekle suçlanan Ukrayna eğitim müfredatının tamamen kaldırıldığı belirtiliyor. Bu haber henüz referandumlar düzenlenmeden, habere konu olan Herson bölgesi ilhak edilmeden önce yazılmış olduğundan daha çok alınan önlemlerin hukuk dışılığına bir vurgu görülüyor.

Bir ana akım İngiliz gazetesinde de Rus kontrolü altındaki bölgelerde zor gücüne dayanılarak uygulanan siyasi baskılardan söz ediliyor ki Kiev hükümetinin ülkedeki en büyük muhalif partiyle birlikte 11 siyasi partiyi yasakladığı da bir diğer ana akım İngiliz gazetesinin haberinde yer alıyor. Peki bölgedeki gelişmelerle ilgili ne söylenebilir?

YENİ RUSYA, YENİDEN İNŞA…

Öncelikle Rus tarafının, seçilmiş devlet başkanının 2014'te devrilmesinden sonra hızla artan yolsuzluk vakaları ve elbette güvensizlik, istikrarsızlık gibi duyguları lehine kullandığı söylenebilir. Putin'in yeni bölgelerde 1 Haziran 2023'e kadar bir 'yolsuzlukla mücadele' organı kurulması talimatı buna işarettir. Yine, 2023'ün ilk günü bu 'tarihsel olarak Rus' dediği bölgelerin yaşam standartlarının ve özellikle de altyapı hizmetlerinin 2030 tarihine kadar Rusya'daki ortalama düzeye çıkarılacağını duyurdu.

Ek olarak, yukarıda da bahsettiğimiz üzere çok tartışılan Ukrayna eğitim müfredatıyla ilgili gerekli düzenlemelerin de yapıldığını, bu bölgelerde alınan eğitim-öğrenim derecelerinin tüm Rusya'da geçerli kabul edildiğini biliyoruz.

Bununla birlikte Putin geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin Ukrayna'ya teslim ettiği neo-Nazi Azov militanlarının alıkonulduğu Donetsk'e bağlı Mariupol'e de bir ziyaret gerçekleştirmiş, daha sonra da çevrimiçi olarak Mariupol'deki tramvay seferlerinin açılışına katılmıştı. Putin burada “Yollar, konutlar, eğitim, sağlık ve enerji tesisleri inşa ediliyor ve onarılıyor. Endüstriyel ve tarımsal üretim yeniden kuruluyor. Bu bölgelerin il ve ilçelerinde hayatın normale dönmesini sağlamak için tüm bu sorunları elbette tutarlı ve sistemli bir şekilde çözmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullanmıştı.

ULAŞIM VE KRONİK SUSUZLUK

Bölgedeki bir diğer önemli gelişme de devlet iştiraki olarak kurulan Novorossiya Demiryolları'nın Herson, Zaporijya, Donetsk ve Luhansk'ı birbirine bağlayacak bir demiryolu hattının inşaatına başlayacağını bildirmesi oldu. Bu, özellikle Donetsk ve Zaporijya'daki durum göz önüne alındığında hayata geçirilmesi zor bir proje gibi görünüyor.

Bir diğer altyapı hizmeti olarak da Rusya, iletim hatlarının kesilmesinden ötürü kronik susuzluk problemi çeken dört bölge için hizmet verecek Don-Donbas Su Kanalı'nın 30 Nisan 2023'te başarıyla test edildiğini açıkladı.

Elbette bu projelerin hiçbiri yıkım görüntüleri çokça konuşulan Mariupol'deki inşaatlar kadar ilgi çekmedi. Özellikle Batı basınının bu kente dönük ilgisi, bu inşaatlarda Kuzey Koreli işçilerin çalıştırıldığına dönük spekülasyonlardan kaynaklanıyor. Bunu, Rus tarafından gelen açıklamalar da destekliyor. Zira Rus gazetesi İzvestiya'ya konuşan Rusya'nın Pyongyang Büyükelçisi Aleksandr Matsegora, "Fazlasıyla kalifiye, çalışkan ve aynı zamanda zor şartlarda çalışabilen Koreli işçiler, çekilen Ukraynalı Nazilerin yok ettiği sosyal, altyapı ve endüstri yapılarının tekrar inşası için çok faydalı olacaktır" demiş ve söz konusu spekülasyonları yalanlamamıştı.

Elbette ne Donbas'ta ne de Herson ve Zaporijya'da yaşam hızlı bir şekilde değişiyor; buralarda yaşam güvenli hâle getirilemiyor. Bunun en büyük göstergelerinden biri de bölgede yaşayanların Rus hukukunun kesin olarak yasakladığı 'bireysel silahlanma' hakkına sahip olmaları. Bu hak, 2026'ya kadar geçerli. 2026, söz konusu bölgelerin Rusya'nın hukuk sistemine tamamen entegre olması için belirlenen yıl aynı zamanda.

Bu olağanüstü tedbir, olağanüstü yaşam şartlarının cephe hattının artık epey uzağında kaldığı söylenebilecek Luhansk'ta bile devam etmesiyle ilgili. Artık ne endüstri merkezi Donbas'ta 6 milyon ne de enerji ve ticaret merkezi Herson ve Zaporijya'da 3 milyon insan yaşıyor. Birçok insan eski evine ve işine dönemiyor, dönmek istese de...

'ŞİMDİ AYNI ÜLKEYİZ'

Ukrayna'nın başkenti Kiev'de büyüyüp evlendiğini, İletişim Fakültesi'nden mezun olmasının ardından basın sektöründe çalışmak için Luhansk'a taşındığını söyleyen 43 yaşındaki Yelena da onlardan biri. Ailesinde hem Ukraynalıların hem de Rusların olduğunu söyleyen Yelena, "Burada savaş öncesinde zaten böyle bir gündem yoktu. Ben ve aslında Kiev'deki hemen hemen herkes Rusça konuşurdu. Kimse bize karışmazdı. Ben 2013'te Donetsk'e, oradan da Luhansk'a geçtim. Sonra durum farklılaştı" diye konuştu.

Savaşın yeni başlamadığını, dokuz yıldır devam ettiğini, 2014'ten sonra Donbas'ta yaşamanın imkansızlaştığını dile getiren Yelena, "Üstümüze roketler düşüyordu. Ne iş kaldı, ne düzen... O zaman Ukrayna pasaportu taşıdığımız için Rusya'ya da geçemedik. Başka tehlikeleri olduğundan da Kiev'e dönmedik. Kırım, Rusya'ya katılınca bir şekilde oraya, Sivastopol'e kaçtık çünkü Kırım'a geçiş yapanlar otomatik olarak Rus pasaportu sahibi de oluyordu o dönem" sözleriyle yaşadığı kopuş sürecini anlatı.

Bir gün içerisinde Ukraynalı kimliğinden Rus kimliğine geçiş yaptıklarını belirten Yelena, "Bizim gibi birçok kişi oldu. Buradaki okulların çoğunda Donetskli çocuklar vardır. Çoğunun ailesi de geri dönmüyor. Burada yaşam kurdular. Biz de her ne kadar çok istesek de artık dönmeyi düşünmüyoruz" diye sözlerine devam etti. Donetsk'in hâlâ tehlikeli olduğunu, savaşın kentten çok da uzaklaşmadığını vurgulayan Yelena, "Benim iş bulma imkanım da hiç yok artık orada. Bu durumun yakın zamanda düzeleceğini de sanmıyorum. Bazı meslekler, özellikle de ağır işler mecburen devam ediyordur ama hayat olağan akışı içinde olmadığından en azından normal bir basın kurumunda çalışmak mümkün değil şu an" dedi ve ekledi: "Yine de istediğimiz zaman dönebiliriz artık. Eskiden sınırlar vardı, şimdi en azından aynı ülkeyiz, aynı sınırlar içerisindeyiz."

'HÜKÜMET BİZİ SATTI'

Savaştan önce Donetsk'te bankacılık yaptığını anlatan 40 yaşındaki Olesya ise "Gerçekten içim acıyor. Kilisede her iki ülkenin genç erkekleri için de mum yakıyorum. Düşman ettiler bizi. Annem ağlıyor, akrabalarımızdan bazıları orada. Biz aynı halkız, anlamıyorum yaşananları" diyerek hiçbir barış umudunun olmadığının, çünkü buna izin verilmeyeceğinin altını çizdi.

Mariupol'de büyük bir hastane inşa edildiğini, birçok evin de tamamlandığını öğrendiklerini anlatan Olesya, "Bakarsınız kent böyle korkunç olaylardan sonra canlanır. Orada, evlerin avlularında ölüler için mezarlar kazılırdı. Oraya kaç kişi dönecek, hiç bilmiyorum. Ben bir politikacı ya da ekonomist değilim, ancak Kiev'dekiler sürekli yeni silahlar, füzeler aldıklarını haykırırken neden bu evler inşa edildi, bilmiyorum. Kırım'ı sürekli vuruyorlar. Bu evlerin ne kadar güvenliği olacak? Bu aldıkları füzeler yine bu kentlere uçacak" diyerek güvenliğin bir türlü sağlanamadığına işaret etti.

Küçük bir çocuğu olduğunu ekleyen Olesya, "Biz Ukraynalıyız, orası bizim ülkemiz. Rusça konuşmamız, Rus olduğumuzu söylememiz bununla çelişkili değil. Bizim için Ukrayna ve Rusya arasında bu kadar derin ayrımlar yoktu. Biri ülkemiz, biri dilimiz. Şimdi hepsi sorun oldu. İşte televizyondan izliyoruz, oradakilerden de duyuyoruz, devlet de açıklıyor. Ben çocuğumu Nazi propagandası yapılan, tüm tarihimizin silindiği kitapların okutulduğu o okullara nasıl gönderebilirim" diye sordu ve şöyle devam etti: "Ülkemizi özlüyoruz. Hepimiz hükümet politikacıları tarafından satıldık. Bizi ve topraklarımızı sattılar ve şimdi alay eder gibi 'birleşik Ukrayna' diye bağırıyorlar, bu birliği onlar öldürdü."

Bir de 'tartışmalı' bölgelerin dışından tüm bu yaşananların nasıl okunduğuna, bölgedeki insanlara hangi gözle bakıldığına değinmek gerek.

'UKRAYNA İKİ PARÇA'

Kiev'den izlenimlerini aktaran gazeteci Deniz Berktay, ülkenin kültürel olarak iki farklı parçadan oluştuğunu belirterek "Karadeniz kıyısındaki Odessa, Kırım, Harkov, çatışmaların çok yoğun sürdüğü Donbas, Herson ve Zaporijya birinci parça olarak görülebilir. Buna karşılık orta ve batı Ukrayna, milliyetçiliğin ve Batı yanlılığının güçlü olduğu parçadır. Hele ülkenin en batısında, Polonya sınırındaki Lvov’un bulunduğu Galiçya, eskiden beri Rus karşıtlığının güçlü olduğu bir bölgedir. Ne var ki bu farklılıklar ne Moskova’da söylendiği kadar fazladır ne de Kiev’de söylendiği kadar önemsizdir" tespitlerinde bulundu.

Berktay, savaşın başlamasından önce Moskova'nın savunduğunun aksine Rusça konuşanlara bir baskı yapılmadığının altını çizerek "Şöyle söyleyelim, Ukrayna’da nüfusun yarıya yakını zaten Rusça konuşur. Etnik Ukraynalıların da önemli bir kısmı Rusça konuşur. Hatta özellikle ülkenin doğu ve güney bölgelerinde, devlet memuru olduğu halde, Ukraynaca bilmeyen kişiler vardı" ifadelerini kullandı.

Rusça'nın basın-yayın ve kamusal alanda sınırlanması gibi çeşitli yasaklamaların yaklaşık iki yıllık bir tarihi olduğunu paylaşan Berktay, "Ancak, Kiev’de sokakta Rusça konuşulduğu için kimse baskı görmüyor. Rusça yayınlar, sayıları azalmış olsa da mevcut. Yine de Rus kültürünün 'düşman' ülkenin kültürü olarak görülmeye başlandığı da söylenebilir. Özellikle Rus kültürüne zaten tepkili olan, az önce sözünü ettiğimiz Galiçya bölgesinde..." dedi.

"Bu eğilimler savaşla birlikte geçer mi, yoksa kalıcı mı olur, bunu savaş bittiğinde göreceğiz" şeklinde devam eden Berktay, Kiev ve çevresindeki Ukraynalıların Rus kontrolüne geçmiş bölgelerdeki insanlara yönelik tavrına ilişkin ise şunları kaydetti:

"Bunlardan, göç ettikleri Batı bölgelerinde yerli halkla sorun yaşayanlar da oldu, adapte olanlar da. Rus ordusunun denetimindeki topraklarda yaşayan insanlara yönelik resmi bakış, bu insanların 'işgal' altında yaşayan ve kurtarılmayı bekleyen vatandaşlar olduğu yönündedir. Fakat belirli bir kesimde bu insanlara karşı bir önyargı da vardır. Fakat benim kanaatim odur ki savaştan sonra bu halklar arasındaki hoşgörü artacaktır."