‘Bayram sonrası için birikmiş hasta grubu var’

Korona virüsü salgınında düşüş eğilimi ile birlikte sağlık alanında da “normalleşme” başlayacak. Salgın nedeniyle zorunlu olmadıkça gidilmeyen hastanelerin Ramazan Bayramı’nın ardından yoğunlaşması bekleniyor. Önlemlere dikkat edildiği takdirde hastaneye gitme konusunda çekinmeye gerek olmadığını belirten Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, öncelikle aile sağlığı merkezlerini işaret etti. Aile sağlığı merkezlerindeki tabloyu özetleyen Dr. Filiz Ünal ise önümüzdeki süreçte büyük bir kargaşa yaşanabileceği uyarısı yaptı.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Korona virüsü salgını nedeniyle birçok hastane pandemi hastanesi ilan edildi, zorunlu durumlar dışında birçok poliklinik hizmeti durduruldu. Hastalar da virüs kapma riski dolayısıyla acil durumlar dışında tedavilerini erteleme yoluna gitti. Salgının seyrinin düşüşe geçmesi ile normalleşme adımları kapsamında tüm poliklinik hizmetlerinin bayram sonrası belli kurallar dahilinde başlaması bekleniyor. Uzmanlara göre sağlık sorunu olduğu halde hastanelere başvurmayanların sayısı salgın döneminde ciddi oranda arttı ve Ramazan Bayramı’nın ardından yoğunluk yaşanması sürpriz olmayacak.

Hastanelerde gerekli önlemlerin alınması gerektiğini ifade eden Hacettepe Üniversitesi’nde görevli Türk Tabipleri Birliği (TTB) Halk Sağlığı Kolu’ndan Doç. Dr. Cavit Yavuz Işık, önümüzdeki dönemde birinci basamak sağlık hizmeti veren aile sağlığı merkezleri aracılığıyla hastanelere sevkin gerçekleşmesi gerektiğini söyledi. Bayramın ardından hasta yoğunluğu beklediklerini ifade eden TTB Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Filiz Ünal ise, “Önümüzdeki dönemde kargaşa yaşanacağını, biz sevk etmeden hastaneye insanların da gitmeyeceğini düşünüyoruz” dedi.

‘PANDEMİYE ODAKLANDIK AMA SAĞLIK HİZMETİ İHTİYACI BİTMEDİ’

Salgına karşı alınan kısıtlama kararlarıyla toplumun sıkıştırıldığını, bu nedenle ‘normalleşme’ yerine ‘yeniden açılma’ ifadesinin kullanılması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Cavit Yavuz Işık’a göre bir süre daha önlemlere devam etmek gerekiyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün yeniden açılma dönemine dair uyarılarını hatırlatan Işık, “Uyarıların ilk sırasında, ‘bulaşıcılığın kontrol altına alındığına dair kanıtınız olsun’ deniyor. Türkiye’de vaka sayısı düşüyor bu olumlu bir şey ama geçen hafta 10 bin civarı vakamız vardı. Yaklaşık 300 civarı da kaybımız oldu. Bu sayılar hala çok düşük değil. Bu düşüş devam edecek diye umuyoruz ve bu süreçte toplumsal uyum oldukça önemli” dedi.

Işık’a göre önümüzdeki süreçte ‘Her şeyin birdenbire eskisi gibi olmasını’ da beklememek gerekiyor. Vaka sayıları düşüp, bulaşıcılık kontrol altına alındıkça ertelenen sağlık hizmetlerine dair yeni düzenlemelerin hayata geçmesi gerektiğini belirten Işık, şunları kaydetti:

“Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı henüz bir takvim yok ama önümüzdeki haftalarda göreceğiz ki hastanelerde yeni düzenlemeler, yeni organizasyonlar gündeme gelecek. Biz bu dönemde pandemiye odaklandık ama bu sağlık hizmeti ihtiyacının bittiği anlamına gelmiyor. Ertelenen ve ötelenen hizmetlerin belki de büyük bir taleple ortaya çıkması söz konusu olacak. Hastanelerin yeniden organizasyonlarla, bir yandan pandemiye dönük önlemleri alıp hizmeti devam ettirirken bir yandan da ikincil sağlık hizmetlerine yönelik yeniden organizasyon takvimi yapması gerekiyor.”

‘KORKU DAHA AĞIR SAĞLIK SORUNLARI GELİŞMESİNE YOL AÇABİLİR’

Salgının birinci dalgasının sönümlenmesi aşamasında hastaneler için yeni bir organizasyona ihtiyaç duyulduğunu belirten Işık, “Önümüzdeki süreç için hasta bekleme mekanlarında düzenleme yapılarak randevu sistemi gözden geçirilebilir. Geçiş dönemi şeklinde bir uyum süreciyle yapılandırma gerekiyor. Hastalara hizmet ederken fiziki mesafeye dikkat edecek şekilde bir düzenleme de yapmak gerekiyor. Birdenbire her şeyin eskisi gibi devam edeceği bir noktada değiliz” dedi.

Vaka sayılarında düşüşle birlikte önlemlere dikkat edildiği takdirde hastaneye gitme konusunda çekinmeye, ertelemeye ve ötelemeye gerek olmadığını savunan Işık, “Sadece hastane odaklı düşünmemek gerekiyor. Özellikle aile sağlığı merkezleri, birinci basamak sağlık kurumları da birçok sağlık sorununun kolaylıkla çözüldüğü merkezlerdir. En yakınımızda olan aile hekimimize danışarak, onun yol göstericiliğinde sağlık sorunlarımızı kolaylıkla halledebiliriz. Bize en yakın olan ve sağlık sorunlarımızın büyük oranda çözüldüğü birinci basamak aile sağlığı merkezlerimiz halen faaliyette. Aksi halde bu korku, çekinme ve psikolojik sıkıntılar daha ağır sağlık sorunlarının gelişmesine yol açabilir” diye konuştu.

‘ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE KARGAŞA YAŞANACAĞINI DÜŞÜNÜYORUZ’

Salgın döneminde iş yoğunlukları artan aile hekimleri, ihtiyaç duyduğunu düşündükleri hastaları ikinci basamak hastanelere yönlendirmeye devam ediyor. İnsanların genelde, ‘‘Emin misiniz hastaneye gideyim mi” dediğini ve hastaneye gitme konusunda kaygı yaşadığını belirten TTB Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Filiz Ünal, “Korona virüsü olduğunu düşünen ve ateşi olduğunu düşünenler de dahil olmak üzere birinci basamaklara çok ciddi bir yöneliş var” dedi.

Ramazan Bayramı’nın ardından daha da fazla hasta yoğunluğu yaşanacağını ifade eden Ünal sözlerini şöyle sürdürdü:

“3 aydır, diyabeti olan bir hastanın şekerine bakılmadı, tansiyonu kontrol edilmedi. Bana gelen birçok vaka artık kalp krizi geçirecek kadar göğüs ağrısı varsa geldi. Bunların tümünün biriktiğini ve bir sistematik içerisinde eritilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hastaların bir kısmını ikinci basamağa göndereceğiz. Biz şimdiye kadar gebelere ve aşı için gelen bebekli annelere korona virüsünden korunmaları için ‘sabah erken gelin’ diyorduk. Ama aynı saatte 65 yaş üzeri de gelecek. Aile hekimi arkadaşlarımıza, ‘65 yaş üzerini öncelemeyin, önce gebelere ve bebeklere bakıp onları aşı odalarına yönlendirin, 65 yaş üzeri ve kronik hasta takiplerini de mümkün olduğunca çok bekletmeden almak gerekir’ diyoruz. Önümüzdeki dönemde kargaşa yaşanacağını, biz sevk etmeden hastaneye insanların da gitmeyeceğini düşünüyoruz.”

‘MUTLAKA MASKE TAKARAK GELİNMESİ GEREKİYOR’

Aile hekimlerinin önümüzdeki süreçte, korona pozitif olduğunu düşündükleri kişileri kapıda ayrıştıracağını, birçok insanı merkezlerin dışında bekletip farklı kapılardan çıkışlarını sağlayacağını ifade eden Ünal, “Fakat aile hekimliği birimlerinin çoğunun derme çatma, dükkanlardan bozma olması nedeniyle sürekli bir hemşire hanımın kapıda insanları yönlendirmesi gerekiyor. İçeride oturan insanların sosyal mesafeye dikkat edecekleri düzenlemelerin de hayata geçirilmesi gerekiyor. Belli sayıda hastayı almayı hedefledik ama bu da çok olası değil. ‘Dışarıda bekleyin sizi tek tek alacağız. Sosyal mesafe var desek de kişi, ‘şekerim düşüyor beni alın’ diyecek. Bir kargaşa ve karmaşa olacağını düşünüyoruz” dedi.

Sağlık Bakanlığı’nın kan tahlilleri yapılan laboratuvarları sabah saat 10.00’da kapattığını, bu sürenin de mutlaka 11.00’e uzatılması gerektiğini belirten Ünal, “Şu an Sağlık Bakanlığı’nın bir organizasyonu yok. Biz kendi kendimize formül üretip talepte bulunuyoruz. Bu taleplerimizden birincisi saat 11.00’e kadar laboratuvarlardan kan örneklerinin alınabilmesi. Bu yoğunlaşmayı azaltacaktır. Öte yandan insanların sosyal mesafeye sağlık ocaklarında da mutlaka uyması gerekiyor. Bir diğer mesele ise mutlaka maske takarak gelinmesi. Marketlere bile maske ile gidilirken, ‘sağlık ocaklarına da maskeyle gidin’ diye bir cümle kurmuyoruz. Ateşiniz varsa maskeyle gidin diyoruz” ifadelerini kullandı.

‘BİZ SALGINA PLANSIZ VE PROJESİZ YAKALANDIK’

Sağlık Bakanlığı’nın önümüzdeki dönemde aile sağlığı merkezlerinin işleyişine dair bir eylem planının olmadığını belirten Ünal, “Çünkü çalıştığımız birimlerde bir standardizasyon yok” dedi. TTB olarak ‘aile sağlığı merkezlerinin standartlarını ortaklaştırın’ çağrısını en başından bu yana dile getirdiklerini hatırlatan Ünal şöyle devam etti:

“A, B, C sınıfı sağlık ocağı olmaz. Herkesin en iyi şekilde hizmet alması şarttır. Dükkândan bozma sağlık ocakları var, onlara eylem planı gönderirsiniz ama uygulanamaz. Ne bina, ne koşullar ne de çalışma saatleri buna uygun. O yüzden sağlık sisteminin baştan ele alınıp tümüyle gözden geçirilmesi gerekiyor. Önce derme çatma yerlerden vazgeçecek, sağlık ocağındaki aile hekimlerini sözleşmeli personelden çıkaracak, sağlık ocağındaki diğer hemşire ve temizlik personelinin sözleşmeli statüsünü ortadan kaldıracak. Bunları bir standardizasyona ulaştırdıktan sonra eylem planı şeklinde Türkiye’nin tamamına yaygınlaşacak. Bunun da çok hızlı yapılması gerekiyor. Eylülde tekrar bu salgın geri gelecek. Ya da korona şekil değiştirerek belki daha ağır bir biçimde gelecek. Bizim bunlara hazırlık yapmamız gerekiyor. Bu salgına maskesiz eldivensiz yakalandık. Maskesiz ve eldivensiz olduğumuz hep o ön plana çıktı ama biz salgına plansız ve projesiz yakalandık.”