Maske için 8 itiraz, 8 destek: Ne yapmalısınız?

Eğer mümkünse, acil durumlar haricinde hiçbir nedenle dışarı çıkmayın. Bunun maskeyle ilgisi yok, salgına karşı şu anda var olan en güçlü silahımız bu. Maske takan ülkelerin de istisnasız olarak hepsinde etkili bir şekilde yapılan uygulama bu, unutmayın!

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Korona virüsü salgınına ilişkin olarak en çok tartışma yaşanan konulardan biri de maske kullanımı oldu. Evrim Ağacı yazarı Çağrı Mert Bakırcı, konuyla ilgili farklı görüşleri değerlendirdiği "Maske Konusundaki Kafa Karışıklığı: Maske Takmalı mısınız?" başlıklı yazısında şu değerlendirmeleri yaptı...

Bu yazıyı yazmamızdan kısa bir süre önce WHO, CDC, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve birçok diğer sağlık örgütü tarafından yapılan açıklama aynıydı:

Hastaysanız veya hastalarla ilgileniyorsanız maske takın, hasta değilseniz maske takılmasını önermiyoruz. 3 Nisan 2020'de ise Türkiye kalabalık yerlerde maske takımını zorunlu kıldı. Bundan kısa bir süre sonra da CDC, Amerikalıların dışarı çıkarken bez maskeler takmasını önerdi. Türkiye'de marketler, pazarlar ve çok sayıda insanın bulunabildiği yerlerde maske takmak zorunlu oldu.

MASKE TAKILMAMASI YÖNÜNDE TAVSİYELERİN 8 GEREKÇESİ

Ama birçok ülke ve sağlık kurumu halen genel halkın maske takmasını önermiyor. Bunun gerekçelerini 8 başlıkta toplamam mümkün:

Maskeyi Düzgün Takmamak Tehlikeli!

Bunların ilki; maske takma, çıkarma ve maskeden kurtulma kuralları ile ilgili. Eğer maskeyi doğru takamazsanız, bakımını düzgün yapmazsanız ve düzgün çıkarıp atmazsanız, maske sizi korumak yerine daha büyük bir tehlikeye yol açacaktır. Çünkü düşünün: Maske, yapısı gereği patojenleri filtreleme görevi olan bir bariyer. Siz bunu düzgün kullanmazsanız, bir kapı kolundan veya tuvalet kapağından bile beter düzeyde hastalık yapıcı bir yuvaya dönüşecektir.

Maske, Yüze Dokunma Sıklığınızı Arttırır!

İkincisi, maskelerin yüze dokunma oranını arttırma riski. İşi gereği düzenli olarak maske takanlar haricinde hiçbirimiz maske kullanımına alışık değiliz. Dolayısıyla maskelerin mandalları ve kumaşı yüzümüze değdikçe kaşındıracak, sık sık maskeyi düzeltme ihtiyacı duyacağız ve bu nedenle yüzümüze dokunma ihtimalimiz artacak. Hastalığın ana bulaşma mekanizması da yüze dokunma olduğu için, maske korumadan çok zarara neden olacak.

Maske Takmak, Sahte Bir Özgüven Verir!

Üçüncü neden, sahte özgüven. Bildiğiniz ve daha önceki yazılarımızda anlattığımız gibi, ilaç veya aşı gelene kadar bu salgını yenmenin tek yolu sosyal mesafelendirme. Yani mümkün olduğunca evde kalma, dışarı çıkmama, insanlarla olan fiziksel mesafemizi koruma, toptan karantina uygulamaları ve benzeri uygulamalar. Ama maske takıldığında kişi, "nasılsa koruma altındayım" diye düşünerek bu kurallara uymayabilir; hele ki Türkiye'de olduğu gibi, devlet eliyle uygulanan bir karantina yoksa... Maskeler de bu salgını önlemek konusunda tek başına yeterli olamayacağı için, bu sahte özgüven, salgının daha da büyümesine neden olabilir.

Maskeler, Yüz Kimyanızı Bozabilir!

Dördüncü ve oldukça az söz edilen bir neden, maskelerin yüzümüzün kimyasını bozuyor olması. Yüzümüzde anti-mikrobiyal etkili peptit proteinler, yani AMP'ler var. Bunların virüslere karşı etkinliği olduğu da biliniyor. Yani bunlar, yüzümüzü hastalık yapıcı etmenlere karşı koruyan, katelisidin, defensin, psöriasin gibi proteinler... Siz hasta değilken maske taktığınızda, bu proteinlere zarar veriyorsunuz ve vücudunuzun normal savunmasını kırmış oluyorsunuz. Hele ki az önce sözünü ettiğimiz nedenlerle, maske yanlış kullanılacak olursa, bu savunmasız hale gelen yüzünüze daha da fazla viral yük bulaştırmış olacaksınız.

Maskeler, COVID-19'un Ana Bulaşma Mekanizmasına Karşı Pek İşlevsel Değildir!

Beşinci neden, COVID-19 salgınının etmeni olan SARS-CoV-2 virüsünün bulaşma yöntemi. Bu konuda uzmanlar arasındaki tartışmalar halen sürüyor; ancak virüsün ana bulaşma mekanizması, damlacıklar ve temas yoluyla diyebiliriz. Yani hasta olan veya virüsü taşıyan biri hapşırdığında veya öksürdüğünde, ağzından ve burnundan çıkan damlacıklar etrafa saçılıyor ve hızla yere ve yüzeylere düşüyor. Bunlar, mesela gaz çıkardığınızda olduğu gibi "havada asılı kalmıyor", yani aerosol bir etkiye sahip değil. Siz, damlacıklar yoluyla viral yüke sahip yüzeylere dokunup, sonra da ağzınıza, burnunuza veya yüzünüze dokunduğunuzda, virüsü vücudunuza bulaştırmış oluyorsunuz. Yani sokakta yürürken havayı soluyarak hastalığı kapma ihtimaliniz neredeyse sıfır, çünkü anca 1 metre uzağınızdaki biri suratınıza hapşıracak ki o damlacıklar yüzünüze doğrudan ulaşabilsin ve maske de sizi koruyabilsin... Zaten bu yüzden hastanelerde doktorlar ve hemşireler gibi sağlık personelinin maske takması gerekiyor, çünkü neredeyse her zaman, hastalarla burun buruna yaşıyorlar. Dolayısıyla sokakta yürürken maske takmak çok anlamsız bir korunma yöntemi olarak görülüyor.

Virüsün Boyutu Filtre Açıklığından Küçük!

Altıncı neden, virüsün boyutu ile maskelerin filtreleme boyutunun uyumsuz olabilecek olması. Bu konu maskeden maskeye çok değişiyor; ancak N95 ve N99 gibi maskeler en çok 100 ila 300 nanometre büyüklüğündeki cisimleri filtreleyebiliyor. Bundan küçük cisimleri ise geçiriyor. SARS-CoV-2 virüsünün çapı 60 ila 140 nanometre arasında değişiyor. Dolayısıyla maskeler, teknik olarak bu virüsü tek başına ayıklayamayacak kadar büyük deliklere sahip. Ancak tabii virüs genelde tek başına gezmediği ve bir damlacık içinde bulunduğu ve bu damlacık da maskenin filtre boyutundan çok daha büyük olduğu için maske bu damlacıkları önleyebilir.

Her Maske Aynı Koruyuculukta Değil!

Yedinci neden, N95 tarzı respiratör maskeler yerine cerrahi maskeler kullanıldığında, bu maskelerin yüzü tam olarak kapatmamasından ve kenarlardan hava sızdırmasından ötürü işleri daha kötü yapabilecek olması. Çünkü hem sahte bir özgüven verecek, hem de virüsün asıl bulaşma yolu olan damlacıkları sızdırarak salgını körükleyecek. Eğer ki virüsün aerosol yoluyla bulaşması mümkünse, yani adeta bir gaz gibi havaya yayılabiliyorsa, o zaman cerrahi maskeler zaten büyük oranda işlevsiz olacak ve N95 maskeler kullanılması gerekecek. Ki o durumda bile, gözler nihayetinde açıkta kaldığı için yine de bulaşma yaşanabilecek.

Maskeler Sağlık Personelinin Önceliği Olmalı!

Sekizinci ve en kritik ve aynı zamanda en tartışmalı nedenlerden birisi ise, maskelere yönelik arz talep dengesizliği. Kurulu sistem içinde, önlem amaçlı ek maske üretmek maddi açıdan mantıklı bir uygulama değil. Sağlık malzemelerinin tamamı, "tam ihtiyaç olan kadar" üretilecek şekilde optimize ediliyor ki, "gereksiz" sarfiyat olmasın ve kârlar maksimize edilebilsin. Ancak beklenmedik bir salgın olduğunda, bu sağlık malzemelerine yönelik ihtiyaç da bir anda katlanıyor ve fabrikalar aşırı talep altında eziliyor. Bu, durumun aciliyeti ve panik ile birleşince, maske stokları hızla tükeniyor. Bu AŞIRI SAKAT bir durum, çünkü eğer sağlık personelimize yeterli sayıda maske ve diğer ekipmanı sağlayamazsak, onların sağlıklarını korumamız imkansız olur. Onların sağlığını koruyamazsak, bu salgın ile verilen savaşı kazanmak imkansız olur. Dolayısıyla maske önceliği her zaman sağlık personelinde olmalı ve stoklar kısıtlıyken halkın maske almaya çalışması tehlikeli bir sağlık politikası olacaktır.

Buna birkaç madde daha eklemek mümkün; ancak halkın maske takmasına karşı olan uzmanların ana argümanları bu şekilde.

MASKE TAKMA GEREKSİNİMİ YÖNÜNDEKİ 8 ARGÜMAN

Ne var ki, dediğimiz gibi, masanın öteki tarafında maske kullanımını öneren uzmanlar da var. Onların argümanlarını da ele alalım ki, tartışmanın bilimsel boyutuyla ilgili tam bir kavrayışa erişebilelim. Bu argümanları da 8 başlıkta inceleyeceğiz:

Maske Takmak Zor Bir Şey Değil!

İlk argümanları, maskelerin doğru kullanım, bakım ve yok edilmesi kurallarını halkın öğrenemeyeceği iddiasının hatalı olduğu yönünde. Sonuçta maske dediğimiz araç o kadar da karmaşık ve kullanımı zor bir araç değil. Sıradan bir insan, eğer düzgünce anlatılırsa, bunu öğrenecektir. Temel prensipleri öğrenmek de çok kolay: Maskeyi takmadan önce ellerinizi sabunlu suyla yıkayın. Maskenizi burnunuzu olabildiğince yukarıdan, çenenizi ise olabildiğince aşağıdan kapatacak şekilde açın. Bir elinizle maskeyi tutarken, diğer elinizle kafa bantlarından biri kafanızın arkasına, diğeri ensenize gelecek şekilde takın. Maskenin burun mandallarını sıkıca yüzünüze bastırın ve yüzünüzü kavramasını sağlayın. Maskeyi iki elinizle kapatarak güçlü bir şekilde nefes alıp verin, hava sızdırmadığından emin olun. Maske yüzünüzü rahatsız etse bile, yüzünüze dokunmayın. Maskeyi çıkarırken, maske yüzeyine dokunmayın. Maskeyi bir poşet içine hapsettikten sonra çöpe atın. Sonrasında ellerinizi sabunlu suyla yıkayın.

Maskeler Konusundaki Hatalar Bahane Değil!

İkincisi, halkın maskelerle ilgili yönergelere uymayacak olması endişesinin, diğer yönergeler için de geçerli olması. Örneğin sosyal mesafelendirme kurallarını istediğiniz kadar anlatın, bu kurallara uymayanlar olacaktır ve oluyor da. Maskelerde de bazı kişilerin hatalı kullanacak olması, maskelerin işlevsiz olduğu anlamına gelmez.

Maske Kullanımı Birçok Ülkede İşe Yaradı!

Üçüncüsü, maske kullanımının yaygın olduğu, maske kullanımının teşvik edildiği ve hatta maske kullanmayanların tuhaf karşılandığı Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan gibi ülkelerde salgının çok daha hafif atlatılıyor olması. Sadece doğuda da değil, Çekya ve Avusturya gibi batılı ülkelerde de aynı durumu görüyoruz. Elbette bu korelasyon, illa neden-sonuç ilişkisi anlamına gelmiyor. Örneğin doğulu ülkelerde çok daha fazla test uygulanması, çok daha katı karantinaların uygulanması, vb. uygulamalar da bunda daha büyük bir etkiye sahip olmuş olabilir. Buna rağmen maskeler, salgınlarla mücadelede etkili olan araçlardan birisi ve kullanılmalı.

Maskeler %100 Koruma Sağlamasa Bile Önerilmelidir!

Dördüncüsü, maske kullanımının %100 koruma sağlamıyor olması gerçeği, maskelerin işlevsiz olduğu anlamına gelmez. Maskeler %5 bile koruma sağlıyor olsaydı, hiç kullanılmamasından iyi olurdu. Ama bazı araştırmanın da gösterdiği üzere, maske kullanımı, eğer el yıkama ve eldiven giyimi gibi ek önlemlerle birleştirilecek olursa, salgınların yayılmasını %91'e varan oranlarda engelleyebiliyor. Maskelerin tek başına kullanımı bile %68 civarında bir koruma sağlıyor. Bu nedenle maskeler kullanılmalı.

Hastalık, Aerosol ve Mikrodamlacık Yoluyla da Yayılıyor Olabilir!

Beşincisi, bazı çalışmalar virüsün sadece aerosol veya damlacık yoluyla değil, üçüncü bir yol olan mikro-damlacık yoluyla da bulaşabildiğini düşündürüyor. Yani öksürme veya hapşırma sonrasında damlacıklar yere düşerken, mikro-damlacıklar uzun bir süre havada asılı kalıyor olabilir. Bunları solumamız halinde hastalığa yakalanabiliriz. Elbette bu ana bulaşma mekanizması olmayabilir; ancak böyle bir yöntemin var olması bile maske kullanımının teşvik edilmesini gerektirir; çünkü özellikle de N95 maskeler bu tarz bulaşmalara karşı etkilidir.

Maskeler Sağlık Personeli İçin İşlevsel iken, Genel Halk İçin İşlevsiz Olamaz!

Altıncısı, maskeler ya işlevseldir ya işlevsizdir. Sağlık personeli için maskeler işlevselken, genel halk için birdenbire işlevsiz olduğunu söyleyemeyiz. Elbette belirli koşullarda, örneğin taşıyıcılarla çok daha iç içeyken maskelerin etkisi de çok daha yüksek olabilir; ancak bu, maskelerin genel halk için işlevsiz veya gereksiz olduğunu söylemek için yeterli değildir.

Maske, Asemptomatik Hastalara Karşı Önlem Sağlar!

Yedincisi, halkın maske kullanımındaki ana amaç, kendilerini hastalara karşı korumak değil, eğer hastalarsa bunu diğer insanlara bulaştırma ihtimallerini azaltmaktır. Çünkü vakaların %25 ila 50 arasında değişen bir oranı asemptomatik olarak geçiyor. Yani bu kişiler virüsü taşıyorlar; ancak hastalık belirtilerini göstermiyorlar ve bu nedenle daha rahat davranabiliyorlar. Herkes maske takarsa, bu vakaların diğer insanlara hastalığı bulaştırma ihtimali çok daha azalacaktır.

Maske Kıtlığı ve Sağlık Personeli Önceliği Doğru Olsa da, Maskeler Üretilmeli ve Önerilmelidir!

Sekizincisi ve belki de en önemlisi, maskeler konusunda kıtlık olduğu ve sağlık personelinin maske önceliği olduğu kesinlikle doğrudur, buna şüphe yok. Ancak içinde yaşadığımız sistemin bu konuda aksıyor olması, maskelerin halk için önerilmemesi gerektiği anlamına gelmez. Ülkeler derhal maske üretim kapasitelerini katlayarak arttırmalı ve öncelikle tüm sağlık personeline, ama aynı zamanda vatandaşlarına maskeleri ulaştırmalıdır. Yani ekonomik beceriksizlik, sağlık önerilerimizi etkilememelidir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Kafanız mı karıştı? Evet, her iki tarafın da argümanları son derece güçlü ve her biri dinlemeye değer argümanlar.

Ayrıca başka argümanlar da duymuş olabilirsiniz; örneğin yapılan bir çalışmada virüsün 3 saat boyunca havada asılı kalabildiği iddia edilmişti; ancak bu, aşırı kontrollü laboratuvar şartlarında yapılan bir çalışma ve gerçek bir durumu pek yansıtmıyor. Türbülans ve hava akışı gibi durumlar, bu süreyi saniyelere kadar düşürebiliyor. Veya salgının görüldüğü cruise gemilerinden birinde 17 gün sonra bile viral RNA bulunduğunu duymuş olabilirsiniz. Ama bunlar, viral RNA artıkları ve virüsün bu şekilde size bulaşması mümkün değil. Tarafların bu yazıda saydığımız argümanlarına, bu şekilde bariz biçimde hatalı olanları eklememeye çalıştık.

Aslında her biri üzerinde uzun tartışmalar yapılabilir. Okunması gereken çok sayıda makale ve anlaşılması gereken çok sayıda detay var.

Ancak bu yazının başlığındaki sorudan yola çıkarak, size tavsiyemiz şu olur: Eğer mümkünse, acil durumlar haricinde hiçbir nedenle dışarı çıkmayın. Bunun maskeyle ilgisi yok, salgına karşı şu anda var olan en güçlü silahımız bu. Maske takan ülkelerin de istisnasız olarak hepsinde etkili bir şekilde yapılan uygulama bu, unutmayın!

Evinizde hasta yoksa zaten ev içinde maske takmanıza gerek yok, bu da kenarda dursun. Eğer evde maske varsa ve dışarı çıkmanız gerekiyorsa, maskenin kullanım kurallarına harfiyen uyarak takın ve bu şekilde dışarı çıkın. Eğer evinizde hasta biri varsa veya siz hastalanacak olursanız, kendi kendine karantina uygulamanız gerekebilir. O durumda eğer evinizde başka insanlar varsa, zaten maske takmanız gerekecek.

Eğer maskeniz yoksa, fahiş fiyatlara maske almaya çalışmayın; zaten artık alabileceğiniz pek bir yer de kalmadı, kaynaklar neredeyse tamamen tükenmiş vaziyette. Ama bu nedenle korkuya da kapılmayın, önceki yazılarımızda anlattığımız hijyen kuralları ve sosyal mesafelendirme kuralları zaten bu salgındaki ana savunma yöntemleri.

Sosyal mesafenin mutlak olarak karantinalarla sağlanmadığı bir ortamda maskelerin genel bir avantajı var gibi gözüküyor; ancak tek başına koruma sağlayamadığı unutulmamalı. Ayrıca evinizde maske yapmanız da mümkün ve bu tarz ev yapımı maskeler bile size ek bir koruma sağlayacaktır.

Maskelerle ilgili daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.

Elinizde fazladan maske varsa, bunları hastane ve kliniklere bağışlamayı düşünün. Eğer sağlık personelimizi koruyamazsak, isterseniz maskelerden oluşan bir yatak üzerinde yatacak kadar maskeniz olsun, hayatınız ölümcül derecede tehlikede demektir. Bu işin şakası yok: Sağlık personelini korumak zorundayız.

Bu salgını mutlaka atlatacağız. Bu süreçte ortaya çıkan birçok kafa karışıklığı, toz duman indiğinde daha net bir şekilde anlaşılabilecek. Tabii o zaman halkın konuya ilgisi de kaybolmuş olacak; bu nedenle biz ne desek az olacak. Bu nedenle çok büyük ve abartılı iddialardan kaçınmaya çalışmakta fayda var.

Bildiğimiz bir şey var: Aşı veya ilaç gelene kadar salgını olabildiğince ötelemek ve baskılamak zorundayız; eğer sağlık hizmetleri kapasitemizi aşarsak, işler hiç hoş olmayacak.

Bu nedenle, demesi kolay biliyoruz ama, evinizde kalın. Kalamıyorsanız, insanlarla mesafenizi en az 2 metreye çıkarın. El sıkışmayın, ellerinizi sık sık sabunlu suyla en az 20 saniye boyunca yıkayın. Yüzünüze dokunmayın. Bilinçlenin, bilinçlendirin. (Kaynak)