Rusya’dan bölgeye ve küreye mesaj: Masa benim!
Fotoğrafta Putin’in elleri masada bir şeyler anlatıyor, diğer iki cumhurbaşkanı ellerini masanın altında tutuyor. Yani masaya elini koymak kolay değil. Liderlerin başlarının konumuna, ellerine baktığımızda, Putin’in bir aracı gibi değil de talimatlar veren bir yönetici gibi olduğu görülüyor. Peki bu kare bize nasıl bir mesaj veriyor, Rusya ne diyor?
Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in 11 Ocak’ta Kremlin Sarayı’nda iki önemli misafiri vardı: Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliev ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Nikol Paşinyan. İki ülke lideri, 10 Kasım’da imzalanan ateşkes anlaşmanın ardından ilk kez Kremlin’in çağrısıyla bir araya geldi. Üçlü zirve, taraflar arasında savaşı bitirmek için varılan anlaşmayı riske atan sorunları gidermek içindi. Bu yüzden Putin, iki liderle hem ortak bir görüşme yaptı hem baş başa bir araya geldi. Görüşmelerin ardından liderler basının karşısına geçti ve imzalanan bildiriyi kamuoyuna duyurdu.
Üçlü zirveden çıkan bildiri ne söylüyor? Bildiri taraflarda nasıl karşılandı? Zirveden paylaşılan bir fotoğraf karesi neden önemliydi? Kremlin’de gerçekleşen görüşme bölge ve bölge dışı aktörlere nasıl bir mesaj veriyor? Bu hafta bu sorulara yanıt arayacağız.
ZİRVENİN ÇÖZDÜKLERİ VE ERTELEDİKLERİ
Moskova’daki mini zirve sonrası ilan edilen bildiriye göre, Dağlık Karabağ'da inşaat, ekonomik ilişkiler ve altyapı projelerini geliştirmek için somut adımlar atmak üzere üç ülkenin hükümet başkanlarının liderlik ettiği bir çalışma grubu oluşturulacak. Çalışma grubu, 30 Ocak 2021’e kadar ilk toplantısını yapacak. Demiryolu ve karayolu bağlantılarının sağlanması öncelikli olmak üzere, ana faaliyet alanlarının listesi oluşturulacak. Bu faaliyet alanlarının diğer unsurları her üç devlet arasında varılacak mutabakat ile belirlenecek.
Bildiride bazı alanlar işaretlenirken bazılarının daha sonraya bırakıldığı, Paşinyan’ın esir askerler konusunda sonuç alınmadığı için üzgün olduğunu ifade etmesinden anlaşılıyor. Ancak, Aliyev ile Paşinyan'ın Karabağ’da sorunun çözümüne dönük inançlarının tazelendiğinin altını çizmesi, liderlerin görüşmeden yine de memnun ayrıldıklarını gösteriyor. Liderlerin açıklamasına bakıldığında, Aliyev'in Rusya kuvvetlerinin bölgedeki varlığı sayesinde endişe verici olayların yaşanmadığını söylemesi dikkat çekiciydi. Dahası, Aliyev’in “Bu durum, Dağlık Karabağ çatışmalarının geride kaldığına yönelik inancı yükseltiyor. Putin’in dediği gibi artık geleceği düşünmemiz gerekiyor” sözleri, yani Putin’in konuşmasına yaptığı atıf, Rusya’nın masadaki konumu hakkında fikir veriyor. Ancak Rusya’nın konumunu anlamak için görüşmelerin başına ve masa düzenine bakmak da gerekiyor.
BÖYLE OLUR RUSYA’NIN MASASI
Taraflar arasındaki görüşmeden basına yansıyan bir kare, diplomasideki müzakere süreçlerine yeniden dikkat çekiyor. Görüşmelerin yeri, müzakere masası ve konukların oturma şekli bu anlamda hep önemli olmuştur. Diplomatik müzakerelerde taraflar arasında eşitlik sağlanmasının önemi, akıllara Lozan Antlaşması görüşmelerinde Türkiye’yi temsil eden İsmet İnönü örneğini getiriyor. 20 Kasım 1922’de başlayan görüşmelerde Türkiye Heyeti’nin başında İsmet İnönü yer alır. Diplomasi tarihine geçen örnek de burada yaşanır. Türkiye adına İnönü salona girdiğinde, diğer heyetlere verilen koltukla kendisine verilen arasında bir fark olduğunu görür. Türkiye’ye diğer heyetlerinkinden daha küçük bir koltuk verilmiştir. Bunun nedenini soran İnönü’ye, aynı boyutta başka koltuk bulunamadığı yanıtı verilir. İnönü bu durum karşısında gayet sakin bir şekilde “o halde bulduğunuz zaman ben salona girerim” yanıtı verir. Nihayetinde diğerleriyle eşit boyutta olan koltuk bulunur ve İnönü salona girer, görüşmeler devam eder. Lozan görüşmelerinden anlaşılacağı gibi, müzakerelerdeki koltuğun ebatlarından, tarafların nasıl oturacağına kadar olan düzen, kişilerin mevkisine, temsil ettikleri tarafa ve görüşülecek konuya göre belirlenir. Bu bilgi uyarınca Moskova’daki zirveye bakalım.
Üçlü görüşmede Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan cumhurbaşkanlarının oturdukları sandalyelerin eşit olduğu, basınla paylaşılan fotoğraflarda görülüyor. Ayrıca Rusya arabulucu konumda olduğu için Putin her iki tarafa eşit mesafede konumlanıyor. Oturma düzeni ve koltuklar tamam, ancak durum bununla bitmiyor. Fotoğrafta Putin elleri masada bir şeyler anlatıyor, diğer iki cumhurbaşkanı ellerini masanın altında tutuyor. Yani masaya elini koymak kolay değil. Liderlerin başlarının konumuna, ellerine baktığımızda, Putin’in bir aracı gibi değil de talimatlar veren bir yönetici gibi olduğu görülüyor. Peki bu kare bize nasıl bir mesaj veriyor, Rusya ne diyor?
Fotoğraf bir yandan Rusya’nın arka bahçesi olarak adlandırdığı bölgedeki konumunu gösteriyor. “Burada bir savaş, çatışma olursa, çözüm için Moskova’ya gelinir ve Kremlin’de yol alınır” diyor. İkincisi, Rusya hem bölge ülkelerine hem de küresel aktörlere bölgedeki gücünün yalnızca askeri değil, diplomatik olduğunu da gösteriyor. “Bakın ne yaşanırsa yaşansın, hâlâ sorunların çözüm adresi biziz ve sorunun tarafları bizi dinler, elleri masanın altında dinler” mesajı.
ZİRVENİN GÖR DEDİĞİ: RUSYA’NIN ÂLİ ÇIKARLARI VE MASADAKİ YERİNİZ
Yapılan görüşmeler sonrasında Putin, Rusça şöyle bir mesaj verdi: "Anlaşmaların uygulanması hem Azerbaycan hem de Ermeni halkının yararına olacaktır. Ve şüphesiz, bütün bölge ve Rusya’nın çıkarına olacaktır.”
Putin’in sözleri dikkatli biçimde dinlendiğinde “Rusya’nın çıkarı” vurgusu dikkat çekiyor. Putin’in bu söz grubunu kullanması -seçtiği kelimeler tesadüf değil- kıdemli liderin sözlerinin, dış politikada Rusya’nın bir ilkesinin uygulaması oluyor.
Rusya dış politikası doktrinleri incelendiğinde (genellikle 4 yılda bir düzenli olarak yayınlanır) en dikkat çeken ilkelerden birinin “pragmatizm (faydacılık/yararcılık)” olduğu görülür. Söz konusu ilkeye dönük doktrinde şu ifadelere yer verilir: Rusya Federasyonu’nun çıkarları ve dış politika ilkelerinde ulusal çıkarlarının korunması dış politikanın ana hedefidir. Bu çerçevede Rusya Federasyonu, küresel ve bölgesel ölçekte ikili, çoklu, uluslararası örgütler nezdinde bu ilkeye sadık kalarak görüşmeler yapar. İlkenin öncesinde Rusya’nın uluslararası hukuka verdiği önem, BM düzenine dönük atıflar dikkatlice aktarılır; ancak neredeyse doktrinin genelinde pragmatizmin izlerini görmek mümkündür. Özetle Rusya şunu demektedir: Değinilen hukuk kaideleri uyarınca ilk önceliğim kendi çıkarlarımı koruyacak adımlar atmaktır.
Pragmatizm ilkesi iki açıdan önemli. İlk olarak lafı dolandırmadan “ben çıkarıma bakarım” denmesindeki açık sözlülük. İkincisi, "Benden 'dostum', 'yoldaşım', 'en sevdiğim lider' hitapları duyduğunuzda kendinizi özel sanmayın. Benim için hitaplar önemli ama çıkarım kadar değil” diyor olması…
Belgelerdeki öğretici dilden hareketle, Putin’in üçlü zirve sonrasında "Bu anlaşma hem iki devlet hem bölge hem de Rusya Federasyonu’nun çıkarınadır" sözünün ne ifade ettiği görülür. Rusya belgelerinde, doktrinlerinde yakın çevresi konusunda ne kadar hassas olduğunu gösterir. Bunu 2008 Gürcistan Savaşı’nda, 2014 Kırım ilhakında da gördük. Dağlık Karabağ konusundaki tutumumun farklı olacağını beklemek Rusya dış politikasını eksik yorumlamaktan ileri geliyor.
Nitekim, Rusya kuvvetlerinin Dağlık Karabağ’a yerleşmesi, burada kalıcı olması, Rusya’nın savaşın başından sonuna kadar bazen açıkça bazen perde arkasından sürece dahli, yer yer tarafların kozlarını paylaşmasına izin vermesi; soruna dönük hem teorik hem de pratik çerçevesini açıkça ortaya koyuyor. İşte bu noktada fotoğrafa tekrar döndüğümüzde bu kare, eşitmiş gibi görünen bazı ilişkilerin aslında hiyerarşiyi de dikkate alan özelliklerinin kelimelerle değilse de mimik, el kol hareketleriyle korunduğunu gösteriyor.
Masanın mesajına dönersek, bölgede söz sahibi olmak isteyen devletlerin dikkat etmesi gereken en önemli nokta, Rusya’nın yakın çevresinde tüm yolların Moskova’ya çıktığı ve o yolun sonunda çıkarlarını ölçmüş biçmiş bir Kremlin’in sizi beklediğidir. Dolayısıyla Rusya pragmatizmi uyarınca masaya buyur edilebilirsiniz, masadan kovulabilirsiniz ya da masada size değil bir koltuk, bir tabure bile verilmediğini görebilirsiniz… Edip Cansever ustayı anarak bitirelim: Masa da masaymış ha.
Mühdan Sağlam Kimdir?
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir. 8 Kasım 2023'te Ankara İdare Mahkemesi kararıyla Mardin Artuklu Üniversitesi'ndeki görevine iade edilmiş, ancak 27 Şubat 2024'te İstinaf Mahkemesi kararıyla yeniden ihraç edilmiştir. 2017-2023 yılları arasında aralarında Gazete Duvar, Almonitor, Kısa Dalga ve Artı Gerçek'in de bulunduğu medya kuruluşlarında çalışmıştır.
İklim değişimiyle mücadelenin yeni çözümü nükleere enerji mi? 25 Eylül 2024
Doç. Dr. Bıçakcı: Türkiye siber diplomaside geri kaldı 23 Eylül 2024
AB’nin Rus gazıyla imtihanı: LNG yaptırım paketi ve Ukrayna 20 Eylül 2024
Türkiye BRICS’e neden katılmak istiyor? 11 Eylül 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI