Rusya basınında geçen hafta: Yasadışı para çıkışında birinci Türkiye

Rusya’dan en çok para sırasıyla Türkiye, BAE, Özbekistan, Azerbaycan, İsrail ve Almanya’ya gidiyor. Rusya’ya yasadışı giren paranın mahreci ise sırasıyla ABD, İtalya, Tacikistan, Almanya ve Türkiye.

Google Haberlere Abone ol

Hazal Yalın

Vzglyad’da Türkiye-Rusya ilişkilerini yorumlayan Gevorg Mirzayan, Türkiye’nin Rusya için önemi üzerine yazmış. Mirzayan, Rusya Maliye Üniversitesi’nde siyaset bilimi doçenti. Üniversite doğrudan hükümete bağlı; dolayısıyla iktidarın doğrudan kadro kaynaklarından biri ve bu anlamda Mirzayan’ın görüşleri de önem taşıyor.

Kommersant’ın Rusya’da yasadışı para giriş-çıkışlarıyla ilgili yazısında Türkiye, en çok yasadışı para çıkışı yapan ülke olarak anılıyor. Bu, deklase olan orta burjuvazinin BAE’ye gidemeyip mecburen Türkiye’yi tercih ettiğine yorulmalı.

Vestnik Kavkaza, Ermenistan’daki gelişmeler üzerine yazıyor. Türkiye ile Ermenistan arasında yeni bir “diplomatik açılım” hazırlığının sürdüğü bu günlerde Ermenistan ile Rusya arasındaki ilişkileri de dikkatle takip etmek gerek; yazı, bu nedenle, not etmeye değer.

Andrey İsayev’in Mejdunarodnaya Jizn’deki, Gazze şeridinde son çatışmalar ve İsrail’in operasyonuyla ilgili yazısı, İslami Cihad karşıtı tutumuyla dikkat çekiyor. Dergi, Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanıyor; her ne kadar sadece resmi görüşler yer bulmuyor olsa da hiç değilse resmi görüşle çelişmediği açık. Bunda temel rolü, İslami Cihad'ın Rusya’da “terörist ve aşırılıkçı örgütler” listesinde, yasak bir örgüt olması oynuyor.

'Türkiye, Rusya için nedir?'

İkili işbirliğinin muhtelif alanlarındaki somut görevlerin belirlendiği Soçi’deki son Rusya-Türkiye zirvesi, Rusya dış siyasetinin en tartışmalı sorularından birini tekrar canlandırdı: Türkiye, Rusya için nedir?

Bazıları Türkiye’nin dost ve ortak olduğunu ileri sürüyorlar. Rusya’nın Avrasya projelerinin potansiyel katılımcısı ve tıpkı Rusya gibi, kolektif Batı’nın her şeyi dikte etmesini kabul etmeyen egemen bir devlet. ...

Tam bu yüzden Türkiye ABD’nin görüşüne rağmen Suriye Kürtlerine (Amerikan müttefikleri) karşı askeri operasyon yürütmeye, keza Rusya’dan silah almaya hazır. Tam bu yüzden, 1990’larda ABD’nin Rusya’ya karşı baskısına keyifle katılan Türkiye (bilhassa ... Çeçen teröristleri destekledi ve teçhiz etti) bugün Rusya’ya karşı yaptırımlara katılmayı reddetmekle kalmıyor, Rusya’ya Batı yaptırımlarının etrafından dolanmakta yardıma da hazır. ... Dahası Erdoğan, Batı yaptırımlarından Moskova ile siyasi-iktisadi işbirliğini geliştirmek için faydalanmaya çalışıyor. ...

Ama Rusya’da başka uzmanlar da var. Türkiye’nin bir rakip ve potansiyel düşman olduğunu söyleyen düşmanlar. Paradoksal olarak onlar da bir noktada haklı, zira Ankara ve Moskova’nın bir dizi bölgedeki tutumları çelişiyor. Mesela Türkiye Suriye’de İdlib’deki teröristleri destekliyor, Rusya ise (İran’la birlikte) meşru hükümetin tarafında bulunuyor ve Türkiye’nin kanatları altında bulundukları için İdlib bölgesindeki teröristleri temizleyemiyor. Dahası Türkiye Güney Kafkasya’da da kendisine müttefik olan Azerbaycan’ı desteklerken Rusya’nın askeri-lojistik (KGAÖ) ve ekonomik (Avrasya Birliği) müttefiki, Ermenistan.

Ankara Ukrayna çatışmasında şatafatlı tarafsızlığına rağmen Kiev’e, Zelenskiy rejiminin terörist faaliyetlerinde kullandığı Bayraktar ve muhtelif silahlar tedarik ediyor. Ayrıca Türkiye, kimi uzmanların görüşüne göre, Rusya’ya ait bir dizi toprak parçasında da nüfuz iddiasında. ...

Bu listeye sadece, Türkiye’nin 2014’e kadar İslamcı teröristleri aktif şekilde beslediği, 2014’ten sonra da terörist “Meclis” grubunun sponsorluğunu yaptığı... Kırım değil, Ankara’nın “eğitim faaliyeti” yürüttüğü Sibirya ve Volga bölgesi de giriyor.

Türkiye’nin Rusya için hem dost hem düşman olabileceği nasıl ortaya çıkıyor? Uluslararası ilişkilerde yeni bir döneme girdiğimizi kavrarsak, çok basit. ...

Bu dönemde “yol arkadaşı” statüsü güncel hale geliyor; bu, menfaatleri belli somut bir zamanda ve belli somut bir istikamette örtüşen ülkeler demek. Rusya ve Türkiye de böyle “yol arkadaşları” haline geliyorlar. Her ikisi de kolektif Batı ile yollarının kesişmediğini biliyorlar. Batı’nın bu ülkelerin elitlerini görüşülmemesi ve devrilmesi gereken rakipler olarak itibarsızlaştırdığının bilincindeler. Her ikisi de Batı baskısını dengelemek için de birbirlerine ihtiyaçları olduğunun bilincindeler. Son olarak her iki devlet de teknolojik egemenlik yolu tutmuş bulunuyorlar ve iktisadi ve siyasi egemenliklerini sağlamakta ve savunmakta birbirlerine başarılı şekilde yardımcı olabilirler. ... (G. Mirzayan / Vzglyad, 15 Ağustos)

'Yasadışı para çıkışında birinci sırada Türkiye'

24 Şubat’tan 10 Ağustos’a kadar Rusya’dan yasadışı para girişi ve çıkışı girişimleri yüzde 21 artış gösterdi. Federal Gümrük Hizmetleri bu dönemde yaklaşık 5 bin cezai ve idari soruşturma açtı. Cezai soruşturmalara konu olan yasadışı para çıkışının toplam miktarı 104,2 milyar ruble; idari soruşturmalara konu olan miktar ise 610,4 milyar ruble...

Rusya Ceza Kanunu’nun 200.1’inci maddesi uyarınca (nakit para ve parasal araç kaçakçılığı) açılan cezai dava sayısı 443. Bu maddeyle suçlananlar 4 yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya. 2021’in aynı döneminde açılan davaların sayısı ise sadece 40. Rusya İdari Suçlar Kanunu 16.4’üncü maddesi uyarınca (deklare edilmemiş veya yanlış deklare edilmiş para ve parasal araç) açılan idari dava sayısı ise 4874. Bu sayı geçen yıl 4028’di.

Federal Gümrük Hizmetleri, 2021 ve 2022’de yasadışı para çıkışına konu olan toplam miktarın neredeyse değişmediğine dikkat çekiyor: 2022’de 714,6, 2021’de ise 709 milyar ruble. İhlallerin büyük bölümü rublede; bu, toplamın yüzde 30’unu oluşturuyor. Onu Amerikan doları ve avro takip ediyor. Rusya’dan en çok para sırasıyla Türkiye, BAE, Özbekistan, Azerbaycan, İsrail ve Almanya’ya gidiyor. Rusya’ya yasadışı giren paranın mahreci ise sırasıyla ABD, İtalya, Tacikistan, Almanya, Türkiye ve BAE.

Federal Gümrük Hizmetlerine göre yasadışı para giriş ve çıkışındaki artış, Rusya’nın bir dizi ülkeyle parasal işlemlerinin engellenmiş olmasından kaynaklanıyor... (O. Pavlenko / Kommersant, 19 Ağustos)

'Erivan’da Putin karşıtı miting hazırlığı'

24 Ağustos’ta Erivan’da Putin ve Rusya’nın Ukrayna’daki özel operasyonuna karşı bir miting planlanıyor. Mitingin katılımcıları Rusya Devlet Başkanı’nın istifasını talep edecekler. Hürriyet Meydanı’nda opera binasının önünde toplanmayı ve oradan ilkin Cumhuriyet Meydanı’na, sonra da Rusya Meydanı’na yürümeyi planlıyorlar, gösteriyi de Rusya Büyükelçiliği’nin önünde bitirecekler. Mitingin örgütleyicileri Ermeniler değil kaçak buraya kaçmış Rusya vatandaşları. ... Bunlar iş insanları, bilişimciler ve muhalif düşünceli insanlar.

Bunlardan biri Yuriy Aleksandrov. ... Yabancı acentası Mihail Hodorkovskiy, Yuriy’i ve onun gibi kaçmışları Kovçeg (“Nuh’un Gemisi”) örgütü üzerinden para ayırdı. Aleksandrov, Ermenistan’da Putin’e karşı güçlü bir destek bulabileceğini, zira burada Rusya karşıtı bir halet-i ruhiye olduğunu düşünüyor. Bu bağlamda vurguyu Ukrayna’ya değil Putin’e yapıyor, çünkü Karabağ çatışmasında Kiev Ermenistan’ı değil Azerbaycan’ı destekledi. Bu ihtilafa rağmen Erivan valiliğinde, daha açık konuşmak gerekirse Paşinyan kabinesinde Aleksandrov’a gösteri için vize verildi.

Ermenistan yetkilileri neden Kremlin’e karşı böyle bir adım atıyorlar? ... Paşinyan neden Putin’e karşı hamlelere göz yumuyor? Burada en azından iki sebep rol oynuyor olabilir: ya planlanan miting öylesine marjinaldir ki Kremlin’de buna aldırış edilmeyecektir, ya da Ermenistan başbakanı Rusya’ya bir sinyal gönderiyor.

Eğer ilk noktaya bakarsak, herhalde gösteriye çoğunluğu Rusyalı birkaç yüz kişi katılacaktır. Gerçi yerel aktivistlerin yer alması da mümkün. Erivan’daki alışveriş merkezinde geçtiğimiz günlerde meydana gelen ve 16 kişinin hayatını kaybettiği patlamadan sonra “Sasna Tsrer” milliyetçileri Rusya izi aramaya başlamışlardı. Dolayısıyla en azından onlar katılabilirler. Bütün olarak bakarsak da Ermenistan’da Rusya karşıtı ruh hali epey güçlü. Toplumun bir kesimi, Karabağ savaşını Rusya’nın sessizliği yüzünden kaybettiklerini düşünüyor.

Paşinyan’ın kendisi de hoşnutsuzluğunu gizlemiyor. ... Ermenistan yetkilileri belli ki Rusya barış gücünün Azerbaycan askerleriyle çatışmaya girişeceğini düşünüyorlar, oysa bu kesinlikle mümkün değil, hem Rusya Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıdığından, hem de Baku Moskova’nın müttefiki olduğundan.

ABD’nin Ermenistan’a baskıda bulunması ihtimalini de dışlamıyorum. ABD Maliye Bakanlığı Ermenistan ve Gürcistan’ı Rusya’ya yaptırımların etrafından dolanması için yardım eden ülkeler listesine aldı ve zaruret halinde bunlara ekonomik baskıda bulunabilir. Paşinyan’ın siyasi bir figür olarak batılı STÖ’lere, Fransa’ya ve ABD’ye dayandığını da unutmayalım. Yani Rusyalı muhaliflerin Erivan’da gösterisine izin vermeye, en azından batılı kuratörlerine saygıdan ötürü mecbur. Bunlardan biri, CIA Başkanı William Burns de geçtiğimiz günlerde gizli bir misyonla Erivan’ı ziyaret etti. ... (K. Gasanov / Vestik Kavkaza, 19 Ağustos)

'İsrail’in Gazze operasyonu'

İsrail’in “Şafak” operasyonu bölgenin siyasi ikliminde bir takım değişiklikleri belirginleştirdi. Gerekçe, Filistin İslami Cihad (FİC, Rusya’da yasak) liderlerinden biri olan Basema el Sadi’nin tutuklanmasıydı. Hatırlayalım: bu hareket kendisine hedef olarak İsrail devletini yok ederek bağımsız Filistin İslam Devleti kurmayı koyuyor; bu, Gazze şeridinde aktivist sayısı ve etki itibariyle Hamas’tan sonra en güçlü ikinci hareket.

İsrail yönetimi misilleme eylemleri için beklemedi. ... Füze ve topçu düellosuna dönüşen çatışma 55 saat sürdü, ancak bu süre boyunca Mısır’ın arabuluculuğunda taraflar arasında mütareke görüşmeleri de yapıldı.

FİC’ın ateşkes şartlarından biri İsrail hapishanelerindeki iki liderinin serbest bırakılmasıydı. ...

Uluslararası topluluk bütün olarak şiddeti kınamakla yetindi ve çatışmanın taraflarına itidal çağrısı yaptı. Yaptırımlar savaşı ve Ukrayna’daki olaylar bugün geri kalan bütün problemleri ikinci plana itiyor.

Müslüman dünyanın Ortadoğu’daki gerilimin bu yeniden tırmanışına tepkisi de uyuşukçaydı. Kendilerini Filistinlilerin baş avukatı olarak konumlandıran Arap ülkeleri ve Türkiye, hatta Filistinli Hamas ve Lübnanlı Hizbullah, İsrail’in eylemlerini kınamakla yetindiler. ... Mesele şu ki FİC Arap ülkelerinin çoğuna, bunlar Batı ile ilişkilere devam ettikleri için düşmanca yaklaşıyor ve Müslüman ülkelerin elitlerinden pek sempati görmüyor. ...

Hamas’ın askeri eylemlerin dışında kalması ... açıklanabilir.

Birincisi, Gazze şeridini kontrol eden Hamas “kendi” bölgesindeki halkın güvenliği ve hayat seviyesi ve kalitesinin sorumluluğunu taşıyor ve Mısır’la da bölgenin sivil altyapısının geniş ölçekli yeniden yapılanması için anlaşmış durumda. ...

İkincisi (belki de en önemlisi bu) FİC Filistinlilerin kafasını ve yüreğini kazanma mücadelesinde Hamas’ın başlıca rakibi. ...

Bir Arap-İsrail “Ortadoğu NATO’su” kurulmasına yönelik görüşmeler de ağır ağır yeniden başlatılıyor. Radikalleri öfkelendiren, bölgesel oyuncular ve İsrail arasındaki bu sürecin ilerlemesi ölçüsünde Filistinlilerin de antisiyonist açıklamalarla deklarasyonlarda zorunlu olduklarını hatırlatması gerekiyor.

Öte yandan İsrail’de kasım ayında üç buçuk yıldır beşinci genel seçimler yapılacak ve belli ki mevcut yönetimin seçmenlere muzaffer küçük bir savaş sergilemesi de gerekliydi. (A. İsayev / Mejdunarodnaya Jizn, 15 Ağustos)