Rusya basınında geçen hafta: 'Batı, Suriye’ye yardımı reddediyor'

Türkiye’nin yardım çağrısına aktif şekilde cevap veren uluslararası toplum, Washington’da kabul edilen “Sezar kanununu” ihlal etmek korkusuyla, Şam’ın benzer ricasını görmezden gelmeyi tercih etti.

Google Haberlere Abone ol

Hazal Yalın 

Bu haftanın seçkisi tamamen depremle ilgili. Bunların ikisi, Suriye’ye batı yaptırımlarının depreme rağmen devam ettiğini vurguluyor. Diğerleri, depremin Türkiye-Rusya ilişkilerindeki olası sonuçlarını ele alıyor. Yorumlarda bir kafa karışıklığı, hiç değilse belirsizlik okurun dikkatini hemen çekecektir. Düğüm noktası, RFKP MK Sekreteri Sergey Obuhov’un yorumunda: bağımsızlıkçı değil İslamcı-Amerikancı bir güç olarak kabul edilen muhalefetin Karadeniz Boğazları üzerinde uygulayabileceği siyasetten duyulan endişe.

'Batı, Suriye’ye yardımı reddediyor'

Uluslararası toplum, Türkiye’nin güneyi ile Suriye’nin kuzeyi arasında bulunan bölgeleri yıkan 6 Şubat depreminden sonra Türkiye’nin yardım çağrısına aktif şekilde cevap verdi. Ama çoğunluk, Washington’da kabul edilen “Sezar kanununu” ihlal etmek korkusuyla, Şam’ın benzer ricasını görmezden gelmeyi tercih etti.

Kanun ABD tarafından 2019’da kabul edilmişti. Kanuna göre Amerikan yönetimi, Rusya ve İran tarafından desteklenen Suriye hükümetine doğrudan veya dolaylı yardımda bulunan örgüt ve kişilere karşı kendi mülahazasıyla yaptırımlar getirebilir. Ve şimdi, batı ülkelerinin Washington’un gözünden düşmek istemeyen hükümetleri, depremin yaklaşık 2.500 can aldığı, 3.500’den çok insanı sakat bıraktığı ve 3 binden çok evi yıktığı ülkeye yardım göndermeyi reddediyorlar. Yüzlerce Suriyeliden ise hâlâ haber alınamıyor. ... (O. Lebedeva / Pravda.RU, 10 Şubat)

'Ekonomik krizin nedeni başarısız ekonomi siyaseti'

... Türkiye’de deprem, cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine fazla bir zaman kalmamışken gerçekleşti. Seçimlerin mayıs ayında yapılması planlanıyor. Erdoğan’ın popülaritesi daha felaketten önce düşmüştü, bu sebepsiz de değildi: Türkiye ciddi bir hayat pahalılığı kriziyle karşılaşmıştı. İktisatçılara göre bunun nedeni dünyadaki çalkantıdan ziyade Türkiyeli yetkililerin ve Merkez Bankası’nın pek de yetkin olmayan ekonomi siyasetiydi.

Görünen o ki yaşananlar nedeniyle yetkililere yönelik aleni suçlamalara bir ara verdirmeliydi, ama Türkiye’de muhalefet depremden ötürü cumhurbaşkanını eleştirmekten geri kalmadı. ... (İ. Litomin, İ. Şekoyan / İzvestiya, 9 Şubat)

'Suriye’de durum daha zor'

... Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre Türkiye’de ve Suriye’de felaket bölgesinde 23 milyon insan yaşıyor, bunların 1,4 milyonu çocuk. Uluslararası örgütler yardım çanlarını çalıyor. En önemli soru, kaynakların bütün ihtiyaç sahiplerine yetip yetmeyeceği.

Salı günü Uluslararası Kızıl Haç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu, uluslararası toplumu deprem sonucu zarar görenlere 200 milyon İsviçre frangı (yaklaşık 216 milyon dolar) yardım ayırmaya çağırdı. Erdoğan’ın dediğine göre Türkiye’ye 70 ülke ve 14 organizasyondan yardım teklif edildi, ama Suriye’de durum daha zor. Suriye’ye Rusya, İran, Afganistan, Ermenistan ve Arap ülkeleri yardıma koştular. Bununla birlikte Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la görüşmeyi yıllardır reddeden bazı liderler de kendilerini aştılar. Örneğin Mısır Devlet Başkanı Sisi, Suriye liderini ilk defa aradı ve trajediden ötürü taziyelerini bildirdi. Ama Avrupa Komisyonu temsilcisi Balazs Ujvari, AB’nin Suriye’ye yardım göndermeyeceğini, çünkü Şam’dan talep gelmediğini söyledi. Almanya, Esad’la doğrudan iş yapmamak için, Suriyelilere yardım için Malta International adlı STÖ’ye 1 milyon avro ayrıldığını açıkladı. ... (M. Belenkaya, K. Krivoşeyev / Kommersant, 7 Şubat)

'Seçimler ileri bir tarihe ertelenir'

Moskova’daki yetkililer, Türkiye’de 6 Şubat’ta meydana gelen yıkıcı depremin, bu ülkede bir doğalgaz 'hub'ı projesinin gerçekleşme süresini etkileyebileceğini kabul ediyorlar. Kremlin Basın Sekreteri Dmitriy Peskov 9 Şubat’ta gazetecilere şöyle dedi: “Elbette bu şimdi Türkiye Cumhuriyeti için bir öncelik olamaz. Buna anlayışla yaklaşıyoruz. Dolayısıyla zamanda bir öteleme olabilir... Süreç biraz ötelenebilir, ama esasen planların gerçekleşmesini etkilemez.” ...

Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü’nden Amur Gaciyev şu görüşte:

“Çok sayıda kurban ve yaralıya neden olan bu korkunç deprem elbette Türkiye’nin planlarını etkiledi. ... Ama Ankara doğalgaz hub'ıyla son derece ilgili, zira mavi yakıtın transitinden başka doğalgaz fiyatlarının ve yeni alanlar ve yeni bir tedarik yolunun belirlenmesi söz konusu. Ve bunu sadece Rusya değil diğer üreticiler de (Azerbaycan, Katar) kullanabilir. Şubat ayında İstanbul Doğalgaz Forumu planlanıyordu, burada tedarikçiler kadar tüketiciler de bulunacaktı ve gündemi bu soruları kapsayacaktı, ama doğal afet yüzünden büyük olasılıkla ertelenecektir. Ama forumu iptal etmeyeceklerdir. ... Cumhurbaşkanlığı seçimleri faktörü projenin perspektiflerine etki etmez, çünkü, mevcut şartlar dikkate alındığında seçim günü büyük ihtimal ileriki bir tarihe ertelenecek. ...” (Y. Niktovenko / Argumentı i Faktı, 9 Şubat)

'Boğazları kontrol eden Amerikan kukla eliti?'

Sosyal Çatışmaların Çözüm Merkezi Başkanı Oleg İvanov şu görüşte:

“Genel olarak Erdoğan’ın pozisyonu epey güçlü, bununla birlikte Türkiye’de sadece İstanbul belediye başkanını alsanız bile güçlü bir muhalefet var. Bu noktada her şey, depremin sosyoekonomik sonuçlarını Türkiyeli yetkililerin ne kadar etkili ve hızlı önleyebileceklerine bağlı. ... Dünyanın bütün ülkelerinde trajik olaylar olduğunda halk krizin sonuçlarını aşmak gayesiyle iktidarın etrafında konsolide olur. Türkiye’nin, iktidarın toplum tarafından üstün algılandığı ataerkil İslami bir ülke olduğunu dikkate alırsak, bence Erdoğan neticede pozisyonunu daha da güçlendirecek, bugünkü felaketin sonuçlarının üstesinden gelinmesi neticesinde iktidarı ve toplumu konsolide edecektir. Çünkü bu sonuçlarla etkili mücadele kaynaklarına muhalefet değil mevcut iktidar sahip. Ayrıca Türkiye’de yetkililerin elindeki kaynakların kullanımında verimlilik derecesi tamamen göz ardı edilmemelidir.”

Rusya Federasyonu Komünist Partisi MK Sekreteri, iktisatçı Sergey Obuhov ise şöyle diyor:

“Doğal ki bu büyüklükteki bir doğal afetin kaçınılmaz olarak uluslararası siyasi-ekonomik arenada da yansımaları olacaktır. Hindistan’la birlikte Türkler de, Ukrayna’daki çatışmayı dikkate alırsak mevcut uluslararası durumdan en çok iktisadi fayda sağlayanlardan biri. Burada pek çok şey, Türkiye’ye uluslararası yardımın nasıl ve ne derece aktif bir şekilde ulaşacağına, keza jeopolitik muhaliflerinin Türkiye’nin dış finans kaynaklarındaki acil ihtiyaçları göz önüne alınarak nasıl davranacaklarına bağlı. Türkiye ekonomisinin küresel modele entegrasyonunu göz önüne alırsak, bu dış ekonomik istikamette Erdoğan’a yapılacak uluslararası baskı ihtimalini de dikkate almak gerek. ... Bu noktada şahsen, Rusya için öncelikle risklerde bir artış ihtimali mülahaza ediyorum. Birincisi, rakipler muhakkak ki Türkiye’nin marjın aslan payını aldığı hububat anlaşmasındaki rolünü engelleme çabalarına devam edeceklerdir. Dünya doğalgaz pazarında da aynı durum ortaya çıkabilir, keza Rusya’ya karşı yaptırımların ve Türkiye üzerinden yapılan bütün uluslararası ithalat ve ihracatın etrafından dolanma alanında da öyle. Ama en büyük tehlike şu: Erdoğan beklenmedik ve şiddetli bir depremin ardından... tarihini bizzat kendisinin öne çektiği seçimleri gene de kaybederse ne olur? Bu durumda Türkiye’de iktidara İslamcı görüşteki Amerikan yanlısı güçler gelecek. Bununla karşılaştırıldığında, bizim iktisatçıların sepetlerine fazladan milyarlar doldurmasından elde edilecek iktisadi avantajlar ayçiçeği çekirdeği gibi görünecek. Bizim Maliye Bakanlığı bu tür kategorilerle düşünebilir, siyasetçiler ise biraz daha ileriye bakmalı. ... Bu durumda güney kanadımızda Bulgaristan ve Romanya’ya ek olarak epeyce güçlü bir Amerikan kukla elitiyle daha karşılaşacağız. Bu elitin Karadeniz Boğazları üzerinde tam bir kontrol sağlayabileceğini dikkate alırsak, neticede ne tür meyveler alacağımızı tahmin etmek güç değil; geri kalan her şey, bunlarla karşılaştırıldığında çiçek kabilinden görünecektir.” (A. Zaharçenko / Svobodnaya Pressa, 9 Şubat)