Rusya basınında geçen hafta: 'Avrupa Guatemala'ya mı dönüşüyor?'

Rusya basını İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılma başvurusu ve Türkiye'nin karşı çıkmasıyla ilgili analizlere yer verdi. Umberto Eco'nun "Avrupa Guatemala'ya dönüşebilir" uyarısı da hatırlatıldı.

Google Haberlere Abone ol

Hazal Yalın

DUVAR - Rusya basınında bu hafta İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik başvurusu yer bulurken Türkiye'nin iki ülkenin üyeliğine karşı çıkması ele alındı.EurAsia Daily’den İ. Devitas, ABD Başkanı Joe Biden'ın Türkiye'yle İsveç-Finlandiya arasında arabuluculuk yapacağı söylemlerini alayla yorumladı. Nakanune’de A. Nazarov, Umberto Eco’nun eski bir makalesini hatırlatarak "Avrupa Guatemala'ya mı dönüşüyor?" sorusu yöneltti. 

Siyaset bilimci A. Podberezkin, faşist Azov Taburu mensuplarının yargılanması üzerine konuştu. Rusya Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki Uluslararası İlişkiler Üniversitesi’nden V. Kozin, Litvanya’nın nazi suç ortağı olarak tanımlanmasını istedi. Bush’u işleten ünlü Rus şakacılar, Ukrayna’daki askeri-biyolojik laboratuarlarla ilgili itiraf kopardı. Avrora’da B. Martsinkeviç Lenin’in öğretisinin ilmihal olmadığını vurguladı.

Rusya basınından derlemeler şu şekilde:

'İSİMLERİ HATIRLAMAYAN ADAM MI ARABULUCU OLACAK?'

"Bugünün haberleri eğlenceli. Hangisinden başlayacağını bilmiyorum. 

1. G7 ülkeleri, Rusya’dan alınacak petrol için fiyat eşiği saptanması üzerine görüşmelerde bulundular. Düşünsenize; pazara gidiyorsunuz, patatesin fiyatı X dolar. Diyorsunuz ki: “Ama ben bunun yarı fiyatına alacağım.” Sizin gibi bir grup aptal daha toplanıyor. Satıcı der ki: “Ben bu fiyata satıyorum; beğenmediysen dolaş.”

2. Milliyet’in haberine göre Biden, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesi müzakerelerinde Türkiye ile arabuluculuk yapacakmış. Bu, çevresindeki insanların adlarını, görevlerini hatırlayamayan adam mı? Erdoğan’a Irak devlet başkanı der, İsveç’i de İsviçre ile karıştırır. 

3. Biden, Seul ziyaretinde şimdiki ve eski devlet başkanının isimlerini karıştırdı. Biden’a yoğun tedavilerinden ötürü Amerikalı doktorlara teşekkürler; birkaç defa doğru hatırlamış. 

4. İngiltere, eğer bu ülkeye kanuni temelde geldilerse Ukraynalı mültecileri Ruanda’ya sınır dışı etmeyecek. Peki kim biliyor Britanya İmparatorluğu’nun kanunlarını?

5. ABD Arizona’da idam hükümlerini infaz etmek için nazilerin Auschwitz’te kullandığı hidrojen siyanür kullanılan gaz odaları yapılmış. 

6. AB diplomasi şefi J. Borrell, Rusya ile barış şartlarını Ukrayna’nın tayin etmesi gerektiğini söylemiş. Bu kadar aptallık olmaz. Bana şu dünyada, Ukrayna’nın hiçbir şeye karar veremeyecek bir sömürge, Batı’ya bağımlı bir ülke olduğunu bilmeyen tek kimse gösterin." (İ. Devitas / EurAsia Daily, 21 Mayıs)

'UMBERTO ECO'NUN KORKU HİKÂYESİ'

"Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girme müzakerelerini bloke etti. Fransız siyaset bilimcisi Rousseau Edmond’a göre 'AB’nin sonunun (bilhassa Macaristan sayesinde) başlamasından sonra NATO’nun sonu da başladı.' NATO’nun açgözlü genişlemesi ve Ukrayna’yı kabule hazırlanan Avrupa’nın ihtirası gerçekten de 'AB’nin sonunun başlangıcı' mı? Bu yeni bir fikir değil. 20 yıl önce Umberto Eco 'Avrupa Senaryoları' başlıklı makalesinde Avrupa’nın önünde sadece iki yol olduğunu yazmıştı: Ya olduğu gibi kalacak ve ortak sınırlara ve orduya sahip yekpare bir birlik olacak ya da dağılacak. Eco’nun görüşüne göre dağılma varsayımı gerçekçi değildi, ama bunu 20 yıl önce yazıyordu. O zaman bu varsayımı tamamen 'teorik' çerçevede incelemeye koyulmuştu: böyle bir şey nasıl olabilir? Eğer yeni süper güçler (ABD’nin yerini alırsa eğer Çin; ama bu henüz gerçekleşmedi; Eco bunda yanıldı) zayıf Avrupa ülkelerini kendine taraf çeker ve böylelikle süper güç olarak pozisyonunu tahkim ederse (Eco bunda yanılmadı; ABD bunu yapıyor). 'Bu süper güç askeri üslerini Polonya veya Cebelütarık’a, Helsinki veya Talin’e rahatlıkla konuşlandırabilir' diye yazıyordu Eco, 'korku hikâyesinin' sadece yirmi yıl sonra gerçek olabileceğini tahmin etmeksizin. AB, bir takım belgeler imzalarsa fiilen yekpare bir ülke haline gelerek kendini kurtarabilirdi, ama bunun da şerhleri vardı. Eğer 'Estonya, Türkiye, Polonya’yı ve hani olmaz ya, Rusya’yı kendine katarsa' AB yekpare olamaz. 'Avrupa’nın konsolidasyonu ancak AB’nin çekirdeğinde olan ülkeleri kapsayabilir.' Bu birlik gerçekleşmezse, Eco şöyle yazıyordu: 'Avrupa bir Guatemala’ya dönüşür.' Eco bugün olsa yolsuzluğa batmış, boğazlaşmalarla dolu, iflas etmiş bir Ukrayna’nın adaylığı hakkında ne derdi? Böyle dostlar varken düşmana gerek yok. Guatemala mı dediniz? Bekleyelim, görelim." (A. Nazarov / Nakanune, 19 Mayıs)

'AZOVCULARIN YARGILANMASI İÇİN NE GEREKLİ?'

"Azovstal’da bloke edilen Ukrayna askeri personelinden teslim olanların sayısı 1730 kişiyi buldu. Ama bunları nasıl bir kader bekliyor? Ellerinde kan olanlar, sürücü veya aşçı numarası yapanlar sorumluluktan kurtulacaklar mı? Bu canavarlar hoşgörü gerekçesiyle salınacak mı? Askeri-Siyasi Problemler Merkezi Müdürü Aleksey Podberezkin’e göre: “Hayır, kimse onları salmayacak. Soruşturmadan geçecekler, kaldı ki Donetsk, Lugansk ve Rusya gizli servisleri bunlarla ilgili çok miktarda malzeme topladı. Yalnız Azovstal’ın yeraltı sığınaklarındaki bu kişilerin tamamının Azovcu olmadığını unutmamak gerek. Bunlar arasında deniz piyadeleri ve sınır muhafızları da vardı. Burada kimisi Rusya’dan giden yabancı paralı askerler de gizleniyor. Aşçı ve sürücü olmayanlarla ilgili bütün kanıtlar mevcut. Bunca yıldır bütün bu kişiler ve eylemleri hakkında devasa bir dosya oluşturuldu. Tek problem, Rusya soruşturma Komitesi, Rusya İçişleri Bakanlığı, keza Donetsk ve Lugansk’ın ilgili organlarının kaynaklarının sınırlı olması. Bu yüzden şu anda en önemli nokta personel, soruşturma görevlileri ve hücrelerin yeterli olması.” (A. Sargin / Argumentı nedeli, 19 Mayıs)

'LİTVANYA NAZİ SUÇ ORTAĞI OLARAK GÖRÜLMELİ'

"10 Mayıs’ta Litvanya parlamentosu Seym, Rusya’yı “terörizmi destekleyen ve hayata geçiren devlet” olarak tanıyan bir kararı oybirliğiyle kabul etti. Gerçekte Litvanya, devlet terörizmi ve Kiev’in Donbass’a karşı saldırganlığının suç ortağı siyaseti sürdüren bir devlettir. Litvanya parlamentosunun kararının Rusya açısından hiçbir hukuki veya siyasi sonucu yoktur. Diğer yandan Litvanya’nın eylemleri, Avrupa ülkelerinin ek NATO birliklerini beslemek için harcamalarını artırmasına yönelik gerekçe olarak görülebilir. Unutmamak gerek ki bu harcamaların esas yükünü sübvanse edilen Baltık devletleri değil Avrupa halkları çekecek. Rusya parlamentosu Duma’da, Litvanyo, Letonya ve Estonya’yı “nazizmin işbirlikçileri” kategorisinde değerlendirmeye yönelik görüşmeler başladı. Ama bu yetmez. Bu üçlüyü “Ukrayna’nın Donbass’a karşı saldırganlığının suç ortağı” olarak ilan etmek de kesinlikle mümkün. Bu kararı almak için her tür sebep mevcut. Nürnberg’de hüküm giyen canavarlıkların failleri bu Baltık ülkelerinde sadece gizlenmemekle kalmıyor, bunlardan övünç duyuluyor ve milli gurur objesi sayılıyor. BM Genel Kurul’unda “nazizmin kahramanlaştırılmasıyla mücadele” tasarısının oylanmasında 133 ülke tasarıyı desteklerken bu üçlü beklendiği gibi çekimser kaldı. 20 yıldan uzun zamandır bu üç devlet de kendilerinin özel ayrıcalık sahibi olduğu Sovyet dönemini itibarsızlaştırıyor, Hitlerci Almanya işbirliği yapan yerli kollaborasyonistleri rehabilite ediyor. Litvanya yetkilileri canavarca suçları eksiksiz belgelenmiş olan suçluların kitleler nezdinde kahramanlaştırılmasını devlet ideolojisi olarak benimsiyor. Günümüzde hemen her Litvanya şehrinde nazi işbirlikçilerinin adlarını taşıyan yerler var. Nazi Almanya’sına karşı savaşanlarla faşistleri savunanlar eşitleniyor. Sovyet askerlerinin anıtlarına yönelik vandalizm teşvik ediliyor. Rusya tarafından Litvanya’nın nazi suç ortağı ülkeler kategorisinde değerlendirilmesinin bu ülke için iktisadi yaptırımlardan siyasi ve kültürel bağların parçalanmasına kadar ciddi etkileri olacaktır. Rusya üzerinden geçerek Klaipėdos Limanı’nda son bulan Kazakistan petrol boru hattının kesilmesi bütçesi zaten açık veren Litvanya’yı yüzde 10 paydan yoksun bırakacaktır. (V. Kozin / Tsentr voenno-politiçeskih issledovaniy (Rusya Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Uluslararası İlişkiler Üniversitesi bünyesinde), 15 Mayıs)

'BUSH, UKRAYNA'DA BİYOLOJİK LABORATUVARLARI İTİRAF ETTİ'

"George W. Bush, kendilerini Zelenskiy olarak tanıtarak eski başkanı işleten Vovan ve Leksus’a, Ukrayna’daki ABD askeri-biyolojik laboratuarların varlığını ve faaliyetini teyit etti. Bush konuşma sırasında eski ABD Dışişleri Bakanı J. Baker’in Gorbaçov’a NATO’nun genişlememe sözü vermesinin ABD’nin umurunda olmadığını da söyledi. Askeri-biyolojik laboratuarlar konusu ise işletmenin en ilginç tarafı. Sözde Zelenskiy, Bush’a, ABD tarafından finanse edilen bu laboratuarları kastederek Ukrayna’da Amerikan mirasını koruduklarını söyledi ve Bush’a, bunu hatırlayıp hatırlamadığını sordu. Bush buna olumlu cevap verdi. Yani, anlamanız için söylüyorum; bu olay yeni ortaya çıkmadı, daha Bush’un başkanlığı sırasında ortaya çıktı ve kendisi de bunu çok iyi biliyor. Sözde Zelenskiy daha sonra Pentagon’un post-Sovyet coğrafyasında pek çok askeri-biyolojik laboratuvarı finanse ettiğini lafa sokuşturdu ve Ukrayna’nın başarılı bir şekilde bunları tahliye ettiğini ve Rusya’nın eline geçmesini önlediğini söyledi. Bush buna şu karşılığı verdi: “Peki. Akıllı birisiniz siz.” (D. Rodionov / Svobodnaya Pressa, 20 Mayıs)

'KADROLAR HER ŞEYİ ÇÖZERLER'

"Şaşılacak şey, daha önceki yazıma gelen yorumlarda Rusya’da derhal sosyalizmin kurulması zaruretinden söz etmedim diye bana epey eleştiri yöneltiliyor. Beyazlar ve Kızıllar arasındaki kavga devam edebilir, ama şu anda gerçekten şart mı? Derhal millileştirmelere başlanması çağrısında bulunan herkes için ünlü birinin sözlerini hatırlatıyorum: “Kadrolar her şeyi çözerler.” [Stalin.] Devletleştirmeden, bütün alanlarda planlı ekonomiye geçmekten bahsedebiliriz, ama bu tür bir şeye hazır mıyız? 1917 güzünde Rusya’da ortaya çıkan durum tamamen özeldi ve bundan çıkış yolunu özel biri önerip gerçekleştirdi: Vladimir Lenin ve Bolşevik Partisi. Lenin’in öğretisi Yahudilerin Tora’sı değil; bu öğreti geliştirilmeliydi. Geçmiş zamanla konuşuyorum. Sovyetler Birliği’nde dümenin başında olanlar Lenin’in düşüncelerini özüne nüfuz etmeden ezberlenmesini önerdikleri bir ilmihale çevirdiler. Yeni Rusya bu yıl 30 yaşına girdi, bu bütün bir kuşağın hayatı demek, bu kuşak parti kongrelerinin ve plenumlarının, birlik kalkınma hamlelerinin, beş yıllık planların vb. ne olduğunu bile bilmiyor." (B. Martsinkeviç / Avrora, 16 Mayıs)