Rus kültürünü boykot, Batı siyasetinin yeni bir gösterisi mi?

İçinde sevgi ve merhamet duygusunu taşıyan bir kültürü boykot etmeye kalkışmak, hem Ruslara hem Ukraynalılara kötülük yapmanın yeni bir biçimi olmalı. 

Google Haberlere Abone ol

Mehmet Öztürk                                           

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali bütün dünyada çeşitli biçimlerde protesto ediliyor. Bu duyarlılığa karşın işgal sona erdirilebilmiş değil. Savaşın bitmesinin insani ve doğal aciliyetini herkes biliyor. Avrupa'da savaş karşıtlığının boyutu gerçekten önemli bir düzeyde. Kıtadaki güvenlik korkusu ve paranoyası ile Rusya karşıtlığı bir yana, Avrupalıların Ukrayna halkıyla dayanışması takdir edilecek durumda. Avrupa ve Amerika, büyük bir ihtimalle ilk kez bu denli kararlı bir şekilde savaşa "hayır" diyor. 1990'larda Balkanlar'daki savaş ve yıkımlar karşısında Avrupa'nın bazen çaresiz ve "seyirci" kaldığını bazen de olayları alevlendirdiğini; ama aynı zamanda barış yanlısı güçlerin de orada etkin olduğunu biliyoruz.

Ukrayna işgalinin bir an önce bitmesi ve Rusya üzerinde her türlü baskı kurmak uğruna Batı'da birkaç haftadır kültürel ve kamusal alanlarda "sansasyonel" yeni bir "bilinç" oluşuyor. Şimdiye kadar savaş karşıtlığı; savaşı ortaya çıkaran, işgalci konumundaki ülkenin medeni kültürel alanına müdahale etmiyordu; çeşitli siyasi, ekonomik, askeri boykotlar harekete geçiriliyordu. Şimdiyse, amacı ne olduğu konusunda şüphe verici olan Ruslara ait her türlü fenome karşı çıkma, boykot etmekle karşı karşıyayız. Tarihte böyle şeyler daha önce yaşanmış olabilir; ama çağdaş zamanlarda bunun bir örneğini bilmiyoruz veya gerçekten yoktur. Angaje sanatçı olma talebinin ötesinde bir şeyler söz konusu; yoksa bir kısmı hayatta olmayan Rus sanatçıların eserlerinin boykot edilmesi veya yasaklanması kimin aklına gelir?

Boris Godunov operası, Çaykovski, Prokofiev müzikleri, film gösterileri, sergiler ve daha birçok kültürel etkinlik Polonya, Almanya, İngiltere, Kanada, İsviçre gibi birçok ülkede iptal edildi; Rus üniversite ve müzelerle ilişkiler kesildi. Rus kültürünü, sansasyon ve demagojiyle dikkat çekmeyi seven genellikle politikacı ve bürokratlar boykot etmek, yasaklamak veya cezalandırmak istiyor; ama çoğu sanatçı bunun saçmalığını hemen anladı. Bu soytarılığa karşı ilk muhalefet de Ukraynalı sanatçılardan geldi. Son yıllarda filmleriyle dünyada çok dikkat çeken yönetmenlerden olan Ukraynalı Sergey Loznitsa, Rus kültürünün boykot edilmesinin, yasaklanmasının delilik olacağını Avrupa Film Akademisi'ne yazdığı bir mektupla bildirdi. Vişne Bahçesi'nin (Çehov) sahnelenmesine, Turnalar Geçerken (Kalatozov) filminin gösterilmesine izin vermeyenlere kim tahammül edebilir?

İtalya'da Milano-Bicocca Üniversitesi yönetiminin Dostoyevski konferansını iptal ettiğini dünya hemen öğrendi. İtalyanlar bunun gülünç bir karar olduğunu çabuk anladı. Bunun “İtalyan usulü” bir soytarılık olduğunu zannederken, hemen sonra Fransa'da Toulouse belediye başkanı, Capitol orkestrasının Rus şefi Tugan Sokiev'den savaş konusunda açık bir açıklama yapmasını istedi. Her türlü savaş muhalifi olan müzisyen, açıklama yapma zorunluluğunu reddedip hem Bolşoy (Moskova) hem Capitol (Toulouse) orkestralarından istifa etti. Capitol'un bütün sanatçıları da Rus sanatçıyla dayanışma halinde olduğunu açıkladı. Yine Fransa'nın Nantes şehrinde 31 Mart ile 3 Nisan 2022 tarihleri arasında Nantes Üniversitesi'yle birlikte Rus Sinema Festivali düzenleyen bir kuruluş (Universciné), çeşitli baskılar nedeniyle festivali iptal etti. Üstelik seçkideki filmlerin bir kısmı Rus rejimine muhalif, bir kısmı Ukrayna filmiydi; hatta aralarında Loznitsa'nın Donbass filmi de gösterilecekti. Bundan daha önce çok hızlı bir kararla Cannes film festivali yönetimi de Rusya işgalinin devam etmesi durumunda hiçbir Rus filminin festivale kabul edilmeyeceğini duyurdu. Bunun gibi daha birçok örnek var. Rus kültürünün, hümanizmasının temsilcilerine -konser, tiyatro, film, sergi...- karşı peş peşe kararlar alındı; oysa barışçıl ve medeni olmanın kültür için her zaman varoluşsal olduğunu en iyi sanatçılar bilir. Bir siyasi otorite veya bir işveren bir Rus sanatçısından tarafını herkese açık şekilde açıklama yapma zorunluluğunu isteyebilir mi? Bu konu spor, moda, ticaret, eğitim, her alanda olabilir. Ya savaş konusunda çok hassas ve gerçekten tavizsiz biçimde barış yanlısı bir durumla karşı karşıyayız ya da başka bir şey...

"Barış militanlığı" ile "Rus düşmanlığı" ve bu arada NATO ile Batı'nın her türlü silahlanması konusundaki destek veya "suskunluk" iç içe geçmiş durumda. Yeni tür bir siyasi gösteriyle mi karşı karşıyayız yoksa? Bir Rus tiyatro topluluğu Putin Rusyası karşıtı bir oyunu Avrupa'da oynayamaz mı? Televizyon kanalları klasik Rus filmlerini gösteremeyecek mi? Üniversitelerin sinema, müzik, edebiyat bölümleri Rus sanatından bahsedemeyecek mi? Doktor Jivago romanı bir süre kütüphanelerde mi gizlenecek? Dünyanın en iyi müzelerindeki Rus ressamlarına ait tablolar depolara mı indirilecek? Ukraynalı olan Dovjenko'nun Toprak filmi Sovyet yapımı diye Ukrayna'da, Avrupa'da yasaklanacak mı? Veya bir havayolu şirketinde çalışan bir Rus pilottan tarafını açık şekilde beyan etmesi zorunlu hale mi getirilecek? Buna rağmen böyle bir Rusya karşıtı manzaranın ortaya çıkmasının ilk sorumlusu Ukrayna'yı istila ettiği için Putin yönetimindeki Rusya devletidir.

Baskı altında olan akıl, aklın karabasanı, akıl tutulması, aklın yıkımı, ayartılmış akıl, ezilmiş akıl, saçma akıl, salt akıl gibi tanımlamaları biliyoruz. Bu denli barış yanlısı bir Avrupai akıl, bu denli "akıl dışı" olabilir mi peki? Aklın, rasyonalitenin teorik ve uygulama düzeyinde en çok kullanıldığı Avrupa'da Çaykovski'yi, Pasternak'ı, yaşayan ve yaşamayan Rus sanatçıyı boykot etmek, ismini kaldırmak, yasaklamak... Bu kıtanın bu kadar yetişmiş rasyonel elemanı varsa Rusya'daki oligarşik kapitalizm -bu tip bir kapitalizmde devlet aygıtı çok kez burjuvaziden daha güçlü bir konuma sahiptir; meraklısı için Franz Kafka veya Orson Welles’e bakılmasını tavsiye ederim- ile Avrupa ve Amerika'daki kapitalizm arasında çelişkiler, çıkar çatışmaları olduğunu bilmeyecek kadar "saf akıl" olamaz. Çok düşünen, çok hesap yapan bir Batılı akıl bu kadar aptallaşır veya saçmalar mı? Gerçekte, bir yanda "Dünya sistemi"ne uyum sağlamayanları yutmak isteyen büyük bir “sistem” var, diğer yanda Putin Rusya'sında kendisine uyum sağlamayan yerleri yutmak isteyen bir “sistem”... İşte kültürel alan bu zorba ekonomi-politik "savaş"ın, mizansenin kırılgan, hassas bir yerinde duruyor. Önde, bağırıp çağıran siyasiler; yanlarında teknokratlar, bilirkişiler, iktidar elitleri ve ötelerinde topladıkları, -kimileyin etrafları asker ve polislerle çevrili- özgürlükten ve “akıl”dan kaçan kitleler… Oysa sanat özgürdür ve medenidir, kendi siyasi ve etik bilinci vardır; sansasyona ise ihtiyacı yoktur ve siyasetin diktasına boyun eğmez.

Bir halkın ulusal ve evrenselleşmiş her türlü kültürünün -Rus devleti üzerinde baskı kurmak adına- birdenbire dünyanın en kültürlü ülkelerinde cezalandırılmak istenmesi, siyaset ile kültür arasındaki gerilim ve zıtlığın yeni bir biçimi olmalı. Batı çok hızlı ve eşgüdümlü biçimde Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimi kültürel alana da mı yaymak istiyor? Batı’nın Rus kültür düşmanlığı siyasetine karşı Ukraynalı Loznitsa gibi, Rus kompozitör Sergey Nevski'nin önerisi iyi bir alternatif olabilir: "...Diyaloğu sürdürmek önemlidir. Putin'e karşı olan, bu savaşa karşı olan Ukraynalı, Belaruslu, Rus sanatçıların birlikte çalışacağı daha fazla platform aramamız gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde iletişim olanaklarını kaybederiz", (Bkz. "Kultur gegen Krieg mit Boykott?" Kateryna Mischenko ile konuşma, rbb Kultur, 17 mart 2022).

İçinde sevgi ve merhamet duygusunu taşıyan bir kültürü boykot etmeye kalkışmak, hem Ruslara hem Ukraynalılara kötülük yapmanın yeni bir biçimi olmalı.  

* Mehmet Öztürk, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Sorbonne Nouvelle IRCAV - INALCO öğretim üyesi