YAZARLAR

Potemkin Merdivenleri için büyüyen endişem

Aklım Odessa’da… Josef Stalin, Odessa Merdivenleri'ni, Ayzenştayn Potemkin Zırhlısı filminin en ünlü sahnesini orada çektiği için yıktırmamıştı. Dilerim Putin, bombalatmaz!

Belgesel filmim ‘Merdiveni Arayan Adam’ı iki üç ay önce bitirdim. Odessa’da üç yıl önce çektiğim görüntüleri içeriyor…

Şimdi yaralı, yanmış-yıkılmış neredeyse bir zamanların Hiroşima’sına dönmüş Kiev’de Bağımsızlık Meydanı ve Kreşatik Caddesi, Büyük Vatanseverlik Savaşı Müzesini vb. pek çok yeri görme olanağı bulmuştum… Lviv’de Opera’ya bilet bulma şansım oldu… Odessa için zaten amacım vardı, Kavafis’in dizesindeki gibi bu şehir de arkamdan geldi. Ve her üç şehrin özgür havasını kokladığım, tanıdık sandığım yüzlerle göz göze geldiğim o güneşli-masalsı günlere ilişkin görüntülerle geri döndüm.

Evet, daha bir ay önce Tatiana ya da Boris “iki kardeş halk, birbiriyle savaşmaz, bu yalan bir propaganda” diyordu, Ukrayna’da olduğum günlerde savaşın “S”sini bile kimse aklına getirmiyordu.

Merdiveni Arayan Adam belgesel filminin afişi

Ukrayna gezisi öncesi danışmış, “Ne Yenir? Ne İçilir?” diye sormuştum… Şimdi soramam, şehirler kuşatma altında, ölüm korkusu ve acılara, bombalanan fırınlar, alışveriş merkezleri nedeniyle ‘açlık’ eklendi. Hatırlatmak istemem ama, Ukraynaca "açlıktan ölüm" anlamına gelen ve tarihlerinin en acı olayı Holodomor trajedisini yaklaşık 90 yıl önce yaşamışlardı.

Ukrayna mutfağının ilk akla gelen yemeklerinden söz etmem de tatsız bir şaka gibi olacak. Örneğin borç çorbası, Kiev usulü tavuk, içi vişneli sos veya peynirle dolgulu mantı Vareniki, bir çeşit lahana dolması Glopsy, mısır unu ile yapılan Banush, hamurlu tatlı Pampushky ve bir çeşit komposto Uzvar… Onları artık bu güneşli ülkenin ne restoranlarında, ne de ‘yok-yer’ olmuş evlerinin mutfaklarında aramayacağız…

Bir zamanlar fırınları vardı. 

Filmimin Odessa’daki görüntülerinin üzerine düşen sözlerinin bir bölümü şöyleydi:

“Puşkin’i arıyorum…. şair Puşkin’i, işte burada bakın… buluyorum heykelini;

‘Özgür akıl nereye götürüyorsa seni.
Yetiştir emeğinin sevgili meyvesini’

diyen şiirleriyle Puşkin'i, kentin şiir anahtarı elimde Puşkin'i arıyorum.

Leonid Utyosov’u arıyorum, Caz sanatçısı Utyosov’u
işte buldum, bankta oturuyor tek başına
şarkılarını dinliyorum, eskimeyen şarkılarını”

Görüntülerden birinde çiçekli-ağaçlı bir meydandaki Aleksandr Puşkin, diğerinde bir banka oturmuş Leonid Utyosov heykeli vardı, caz şarkısı söylerkenki belge görüntülerini de filme koymayı unutmadım. Diğer görüntüler devam ediyordu; Çariçe Katerina ve şehrin ilk valisi Fransız asıllı Plessis’in heykelleri… Amacım şehrin caddeleri, sokaklarını, bazıları Art Nouveau stili binalarını hızla geçip bir an önce Potemkin Merdivenlerine ulaşmaktı.

1794 yılına dek adı Hacıbey olan bu şehre Odessa adını verenin Katerina olduğu söyleniyor. Yunanca Ode sözcüğü, bir tür şiir-kaside anlamına geliyormuş, acaba ‘şiirin şehri’ mi denilmek istenmiş?.. Tabii ki şehrin adı için başka açıklamalar da yapılmış…

2019 yılında Odessa-Potemkin merdivenleri

Potemkin Merdivenleri dünyaca ünlü. Çünkü 1925 yılında sinema tarihinin baş yapıtlarından Potemkin Zırhlısı filmi bu merdivenlerde çekilmişti. Aradan yıllar geçmiş filmin merdivenlerdeki bebek arabalı sahnesi hiç unutulmamış, aşağıda adlarını vereceğim filmler için esin/parodi yapma kaynağı olmuştu.

Örneğin, Hitchcock’un Yabancı Muhabir, Woody Allen’in Muz Cumhuriyeti (Bananas), Francis Ford Coppola’nın Baba, Woody Allen’in Aşk ve Ölüm, Terry Gilliams’ın Brazil, Brian de Palma’nın Dokunulmazlar, Peter Segal imzalı Çıplak Silah 3, Georges Lucas’ın Yıldız Savaşları… Merakınızı gidermek isterseniz linki işte burada.

Potemkin Zırhlısı filmindeki bebek arabalı merdiven sahnesi filmlere esin kaynağı oldu- solda Dokunulmazlar filmi

Potemkin Zırhlısı düşüncesi, 1905 yılında Karadeniz filosuna bağlı Savaş Gemisi Potemkin’de yaşanan gerçek olaylardan çıkar. Zor koşullara, Çar subaylarının baskısına dayanamayan mürettebat ayaklanmıştır… Film kurguyu sanatlaştırmakla tanınır. Ama filmin en ünlü sahnesi Odessa Merdivenleri'nde yaşanır.

Hem duygu ve dostluk, hem ‘özlem’ evrenimde yaşayan sevgili Onat Kutlar, Ayzenştayn’ın bu filmiyle “Görüntüler ve görüntü düzenlemeleriyle salondaki seyircinin duygularını coşturmak” istediğini yazmıştır.

Potemkin Zırhlısı filmi 21 Aralık’ta, tek bir sinemada gösterilir Moskova’da…Şaşırtıcıdır sadece bir hafta gösterimde kalır. Çünkü halkın eğilimi o günlerde bile hala Hollywood tarzı filmleredir. Potemkin Zıhlısı filmi ‘gün gelir gösterilir’ diyerek rafa kaldırılır.

Yurt dışına gönderilir. Berlin’de gösterildiğinde coşkuyla karşılanır film. Belki bu ilgide filmin müziğini Alman besteci Edmund Meisel’in yapmış olmasının da rolü vardır.

 Potemkin Zırhlısı tüm zamanların en etkileyici filmi olarak sinema tarihine geçti.

Ancak Potemkin Zırhlısı filminin Almanya'daki gösterimi devam etmez, biraz gülünç de olsa, “Filmdeki gemilerin sayı ve biçimleri, Sovyet Donanmasının gücünü göstermekte, Alman İmparatorluğu için tartışma yaratabilir.” gerekçesiyle gösterimi yasaklanır.

Altı yedi yıl sonra ise, Nazi propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in filmi izledikten sonra yaptığı “Eşi benzeri olmayan şaheser. Bu filmi izleyen insan bir Bolşevik olabilir.” açıklaması gazetelerde dolaşır.

Amerika’da gösterildiğinde New York Sun gazetesi filmi “yılın büyük olayı” olarak niteler. Kısa bir süre önce Altına Hücum filmini çeken Charlie Chaplin “Potemkin Zırhlısı’nın dünyadaki en iyi film olduğunu ve Panteonda bir yer hak ettiğini” basına açıklar.

Zaman geçmiştir, nasıl olduysa Potemkin Zırhlısı’nın elde bulunan tek müzikli kopyasındaki bazı çekimlerin eksik ya da yer değiştirmiş olduğu saptanır. Elli yıl sonra Ayzenştayn sineması uzmanı Naum Kleiman danışmanlığıyla orijinaline yakın kurgulanır ve gösterilir.

Ayzenştayn ve Chaplin (Şarlo) Amerika buluşması, 1930

Odessa Merdivenleri kendine özgü… 192 basamaklı merdivenlerin bir özelliği var, her 20 basamakta bir düzlük bulunan, yaya çıkışlara kolaylık sağlayan merdivenlere yukarıdan bakıldığında sadece bu düzlükler, aşağıdan bakıldığında ise sadece basamaklar görülmekte…

Odessa’nın simgesi bu merdivenler için gerçekte iki sözcük yeterlidir: Potemkin Merdivenleri… Hayır, çok yanıldınız, Potemkin Merdivenleri değil, “Primorsky Merdivenleri”…

1873 yılında İtalyan mimar Francesco Boffo ve St. Petersburg mimarları Melnikov ve Pot'e tarafından tasarlandı

1955 yılına dek Josef Stalin’in emriyle adı Primorski Merdivenleri’dir. Nedeni, Stalin’in gösterimini yasaklattığı Ayzenştayn’ın son filmi Korkunç İvan için yaptığı -ki kendisini bu tarihi kahramanda görmek ister- ve 30’lu yıllardan o güne sürdürdüğü şekilcilik suçlamasını da içinde kattığı ağır eleştiride saklıdır.

“Korkunç İvan iradeli, karakterli bir adamdı, Ayzenştayn’da ise aciz Hamlet gibi. Bu şekilcilik. Şekilciliği bırakalım…”

Stalin’in 1953’te ölümünden iki yıl sonra ancak merdivenlerin adı Potemkin Merdivenleri olacaktır.

Fünikülerden Potemkin Merdivenleri

Bana gelince 8 Haziran 2019 günü kaykay yapan bir çocuk gibi Potemkin Merdivenlerinden indim çıktım… Sonra merdivenler boyunca uzanan füniküler yardımıyla aşağıya indim ve yukarı çıktım. Ve böylece Ayzenştayn’ı kıskandıracak (!), sinemacıların uzun kaydırma dediği o çekimi füniküler yardımıyla yaptım.

Bugünlerde güzel ve çiçekli şehir Odessa’nın dört bir yanında olası bir Rus saldırısına karşı savunma mevzileri oluşturuluyor… Potemkin Merdivenlerine girişler kum torbaları ile kapatılmış.

Aklım Odessa’da… Josef Stalin Odessa Merdivenlerini Ayzenştayn Potemkin Zırhlısı filminin en ünlü sahnesini orada çektiği için yıktırmamıştı.

Dilerim Putin, bombalatmaz!


Oğuz Makal Kimdir?

Sinema alanında ilk doktora yapan öğretim üyesi. 1997 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde profesör oldu. Yemek ile sinema arasındaki ilişki yeni ilgi odağı, bu alanın filmlerini ve toplumsal-kültürel tanıklıklarını kitaplaştırmak için araştırmaya devam ediyor. Sinema Tarihi, Film Kuramı, Türk Sineması, Sinema ve Diğer Sanatlar, Sinema ve Tarihi İlişkisi gibi dersler veren, tezler yöneten Makal, Uluslararası İzmir Film Festivalini kurdu, 2001 yılına dek on bir yıl yönetti… Kısa, uzun, belgesel filmler yaptı, son yıllardaki birkaç belgeseli: El Cezeri, Eğitmenler, İstanbul’da Bir Gizli Bahçe-Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi, Uzak ve Yakın, Suriye Mutfağı İstanbul’da, Merdiveni Arayan Adam. Bazı kitapları ise: Sinemada Yedinci Adam, 1895-1950/İzmir Sinemaları Tarihi, Fransız Sineması, Beyazperde ve Sahnede Nazım Hikmet, Sinemada Tarihin Görüntüsü, Yönetmenleri ve Filmleriyle Gülmenin Sineması.