Murat Yetkin: Suriye bir daha asla eski Suriye olmayacak: hesaplar ona göre yapılmalı

'Ne Suriye rejimini görmezden gelerek, ne de onu hâlâ duruma hâkim bir muhatap sayarak Türkiye üzerindeki riskleri azaltan, çıkarları kollayan bir siyaset izleme imkânı kalmıştır.'

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Gazeteci Murat Yetkin blogunda yayımladığı yazısında Suriye merkezli yaşanan son gelişmeleri ele aldı. Tarihsel süreci anlatarak başladığı yazısında, Türkiye'nin politikalarını gözden geçirmesi gerektiğini dile getirdi. İşte Yetkin'in yazısının bir bölümü:

Suriye ve Irak bundan bir asır kadar önce, Fransa’nın ortaklığıyla ama asıl olarak bir İngiliz icadı olarak tarih sahnesine çıktı.

Birinci Dünya Savaşı sona yaklaşıyor, Osmanlı hanedanı yönetimindeki Türk İmparatorluğu dağılıyordu. Londra Türk imparatorluğunun çöküşüne üç nedenden özel önem veriyordu: Hindistan yolu, Mekke-Medine ve petrol.

...

Kuruluşlarından bu yana darbeler, diktatörlükler ve savaşlarla yaşayan Irak 2003, Suriye 2011’den itibaren sönme sürecindedir. Dış destekler olmadan ne siyasi varlıklarını, ne sınırlarını, ne de sınırları içinde yaşayan vatandaşlarını koruyabilecek durumdadırlar. Dış destekler olduğu durumda (Irak yönetimi hem Amerikan, hem İran desteği ile Suriye yönetimi hem Rusya, hem İran desteğiyle) dahi sınırları üzerinde ve içindeki egemenlik haklarını ve ekonomik varlıklarını kullanamaz durumdadırlar.

Suriye iç savaşı çıkana dek PKK’nın en zayıf etki alanı olan Suriye’nin, bugün ABD’nin de desteğiyle en önemli üssü haline gelmesinin birinci kaynağı, Suriye’deki muazzam otorite boşluğudur.

Doğa gibi, siyaset de boşlukları sevmez. Suriye ve Irak devletlerinin sönme sürecinde ortaya çıkardıkları boşluğu doldurabilecek siyasi, ekonomik ve askeri imkân ve kabiliyetlere sahip dört ülke var bölgede: Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve İsrail.

...

Olan biten aslında bundan ibaret… Irak’ın, ama özellikle Suriye’nin artık eski dengelerine dönmesi mümkün değil. Suriye’de Esad yönetimi, Rusya’nın desteğine rağmen ayakta kalacaksa, Kürt özerkliği dâhil bir tür federasyon dayatmasını kabul etmek zorunda kalabilir.  Ahmet Yavuz’un 18 Ağustos tarihli Cumhuriyet’te yazdığı gibi, bundan Türkiye de yararlanabilir; Fırat’ın Doğusunda zor olsa da Batısında tampon bölgeler oluşabilir. Irak’ta, ABD ve İran arasında bunalan Bağdat’ın merkezi yapıyı daha da gevşetmek zorunda kalması, Türkiye’nin Irak sınırının öte yanında fiili tampon bölgeler ve Kürt yönetimiyle daha çok petrol ticaretine kapı açabilir. Bu gelişmelerin Türkiye’deki iç barışa, terörizm ve Kürt sorununun çözümüne olumlu katkı vermesi ise kuşkulu.

...

Akdeniz’de de yeni dengeler kuruluyor. Kıbrıs’ın stratejik değeri arttıkça oyuncu sayısı artıyor, Türkiye nüfuz alanını kaybetmeme baskısı altına alınıyor.

Bütün bunların yepyeni bir anlamı var. Sınırların artık mutlaka resmen, kâğıt üzerine değişmesi gerekmiyor; sınırlar böyle fiili nüfuz ve egemenlik alanları şeklinde de değişiyor.

Türkiye’de hem iktidar, hem muhalefet bu gerçeği görmek ve hesapları buna göre gözden geçirmek zorundadır. Ne Suriye rejimini görmezden gelerek, ne de onu hâlâ duruma hâkim bir muhatap sayarak Türkiye üzerindeki riskleri azaltan, çıkarları kollayan bir siyaset izleme imkânı kalmıştır.

Yazının tümünü okumak için tıklayınız