Duvar Arkası: Belediye başkan adayları belli mi?

Ana muhalefet partisinde yerel seçim heyecanı erken başladı. Kurultay’a hazırlanan partide bir yandan da belediye başkan adaylıkları konuşuluyor.... İstanbul Büyükşehir için Meclis Başkanvekili Akif Hamzaçebi’nin adaylığı sır değil... HP kanadı son günlerde sıkça dile getirilen “CHP-HDP ittifakı” tartışmalarına sıcak bakıyor mu? Hükümet, darbe girişimi davası sanıklarına tek tip kıyafette ısrarcı mı? Hepsi Duvar Arkası'nda...

Google Haberlere Abone ol

CHP MİLLETVEKİLLERİNİN BELEDİYE HAYALİ

Ana muhalefet partisinde yerel seçim heyecanı erken başladı. Kurultay’a hazırlanan partide bir yandan da belediye başkan adaylıkları konuşuluyor. İstanbul Büyükşehir için Meclis Başkanvekili Akif Hamzaçebi’nin adaylığı sır değil. İstanbul’u gönlünden geçiren milletvekilleri arasında Gürsel Tekin, Engin Altay, Mahmut Tanal da var. Diğer büyükşehirler ile il ve ilçe belediye başkanlıkları için de çok sayıda milletvekilinin adı geçiyor. İzmir Büyükşehir için Grup Başkanvekili Özgür Özel, İstanbul Beşiktaş için Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, konuşulan isimler arasında.

CHP’li bir siyasetçi şu yorumu yaptı, “Genel Başkan hariç 132 kişilik Meclis grubunun yarısı bir belediye başkanlığına aday olursa şaşırmayın.” Belediye başkanlığa aday olmayı istemek elbette suç değil ama CHP yönetiminin aday enflasyonu karşısında farklı arayışlarda olduğu konuşuluyor. Kulislerde parti yönetiminin adaylık için bazı sınırlamalar getirebileceği ifade ediliyor.

CHP-HDP İTTİFAKI DEĞİL

vicdan-ve-adalet-nobetiHDP’nin Adalet ve Vicdan Nöbeti’nde sona gelindi. Bir ayda 4 şehri dolaşan nöbet eylemine CHP’den de dikkat çekici destek ziyaretleri yapıldı. Ziyaretlerin Zeynep Altıok, Erdal Aksünger gibi Genel Başkan Yardımcısı düzeyinde olması önemliydi. Bunun yanı sıra CHP milletvekillerinden bireysel ziyaretler de oldu. Adalet ve Vicdan Nöbeti’nde milletvekillerinin CHP’nin yürüyüş sloganı olan “Hak, hukuk, adalet” sloganını kullanmaları da dikkate alınırsa iki parti arasında “adalet ittifakı”nın kurulduğu söylenebilir. Ancak CHP kanadı son günlerde sıkça dile getirilen “CHP-HDP ittifakı” tartışmalarına sıcak bakmıyor. Kulislerde “önemli olan ortak talepler üzerinden yan yana durabilmek” değerlendirmesi yapılıyor.

TEK TİP KIYAFETE İLGİNÇ SAVUNMA

Hükümet, darbe girişimi davası sanıklarına tek tip kıyafette ısrarcı. En son Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Yasa değişikliği ihtiyacı var, önümüzdeki günlerde çıkacak KHK’larda bu konu yer alabilir” dedi. Nasıl bir değişikliğin yapılacağı merak konusu olurken uygulamaya iktidar partisinin yıllar önce cezaevinde yatmış bir milletvekilinden ilginç bir savunma geldi. İktidar partisi milletvekilinin cezaevlerinde tep tip kıyafet uygulamasını, ‘hapishanede çamaşır yıkamanın zorluklarına dikkat çekerek’ savunduğu, tek tip kıyafetin tutukluların hayatını kolaylaştıracağını söylediği öğrenildi. İnsan hakları, masumiyet karinesi, temyiz süreçleri gibi birçok açıdan tartışılan konuya daha önce böyle yaklaşan olmamıştı.

cenkyigiter

OHAL’DE ÜNİVERSİTEDE 28 ŞUBAT TAKTİĞİ

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki görevinden kanun hükmünde kararname ile ihraç edilen barış bildirisi imzacısı akademisyen Cenk Yiğiter girdiği üniversite sınavında aynı üniversitenin İletişim Fakültesi’ni kazandı ama rektörlüğün yönetmeliği değiştirmesi sonucu hocalık yapamadığı okulda öğrenci de olamayacağını öğrendi. Kamuoyuna “Cenk Yiğiter düzenlemesi” olarak yansıyan bu değişiklik pek çok açıdan tartışılırken 28 Şubat döneminin tanığı hocalar o günleri ve o tarihte yapılanların bugünle benzerliğini hatırlatıyorlar.

Tarihe 28 Şubat kararları olarak geçen 1997 yılının Milli Güvenlik Kurulu bildirisinden bir yıl sonra İstanbul Üniversitesi rektörünün başörtüsünü bir genelgeyle yasaklaması, önemli bir hukuk tartışmasını gündeme taşımıştı. Anayasa’nın 13’üncü maddesinde yer alan ‘temel hak ve özgürlüklerin’ ancak bu maddede belirtilen sebeplere dayanılarak ve sadece kanunla düzenlenebileceği ortadayken yine anayasal bir hak olan eğitim ve öğretim hakkının idari bir kararla yasaklanması hukuken imkânsızdı ama yapıldı. Bu hukuksuzluk birçok üniversitede AK Parti iktidarının ilk yıllarında da sürdü.

Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş, 2000-2005 yılları arasında rektör yardımcısıydı ve üniversitenin farklı yerleşkelerinde başörtülü öğrenciler okullara girerken başını açmaya ya da peruk takmaya mecbur kalıyordu. İbiş’in bu kez rektör olduğu dönemde KHK ile ihraç edilen bir akademisyen üniversiteye yine bir yönetmelik değişikliğiyle öğrenci olarak dönemiyor. 28 Şubat’ta başörtülü öğrencilere baskı amaçlı kullanılan yöntemlerin aynısının bugün KHK ile ihraç edilen akademisyenlere yapılması daha çok tartışılacağa benziyor.