YAZARLAR

Pertek önünde kelek, Dersim’e gidek gelek

Uzun yıllar acının her tonunu yaşayan Tunceli, günümüzde en çok ilgi çeken illerinden biri... Haşmetli dağları, muhteşem vadileri, çağıl çağıl akan suları görenleri hayran bırakıyor. Sokaklarında özgür kadınları görmek ise hem insanı mutlu ediyor hem de diğer illerimizi düşünerek “Ah keşke!” dedirtiyor.

Şimdi başlığı “Dersim” diye atınca “Haaayııırrrr! Oranın adı Tunceli!” diye karşı çıkanları duyar gibiyim. Bilmeyenler için özet geçeceğim; bu coğrafyanın ismi geçmişte uzun yıllar “Dersim”miş. Dersim, Farsça “gümüş kapı” anlamına geliyor. Yöre, 1847 yılında, Hozat merkez olmak üzere “Dersim Livası” adıyla sancak yapılmış ve Erzurum’a bağlanmış. 1879’da da “Dersim” adıyla ayrı bir il olmuş ve 1892 yılında tekrar sancak yapılarak, Mamurat-ül Aziz (Elazığ) iline bağlı hâle getirilmiş. Cumhuriyet’in ilanından sonra, 25 Aralık 1935 tarihinde ise çeşitli ilçelerin ilave edilmesiyle vilayet olarak teşkil edilmiş. Bu tarihte, daha önce Dersim olan bölgenin ismi, Tunceli olarak değiştirilmiş. Günümüzde Dersim ya da Tunceli demeyi tercih etmek politik bir görüşün ifadesi ve yılların bir hesaplaşması gibi olsa da sonuçta orada yaşayanlar ne demek istiyorsa onu seçebilir ve “Dersim mi, Tunceli mi?” diye yapılacak bir referandumun sonucu halkın iradesini ortaya koyabilir. Çok zor olmasa gerek!

Tunceli Müzesi (Fotoğraf: Sidar Can Eren)

EN KÜÇÜKTEN BİR ÖNCE

Adı ne olursa olsun bu ilde yaşayanlar, uzun yıllardır aşiretler, isyanlar, katliamlar, kayıplar, sürgünler, çatışmalar, göçler, ölümler, yaralanmalar derken acının her tonunu yaşamış. Şu anki nüfusu 84 bin 366... “Türkiye’nin en az nüfusa sahip ili” unvanını, 125 kişiyle Bayburt’a kaptırmış. 1975 yılında nüfusunun 164 bin 591 olması ve sadece beş yılda yarıya düşmesi, insanı şaşırtıyor gerçekten. Yurt dışının yanı sıra insanlar, en çok İstanbul, Elazığ, Ankara, İzmir ve Diyarbakır illerine göç etmiş. Enteresandır Tunceli’ye en çok göç de yine bu illerden olmuş. Bu konuya girince insan Tunceli’ye yabancı göçünü de merak ediyor. Mülteciler Derneği’nin “Türkiye’deki Suriyeli Sayısı” raporuna göre; 19 Ekim 2023 tarihi itibarıyla kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı Türkiye’de 3 milyon 189 bin 434 kişi... Bunların sadece kırk dokuzu Tunceli’de (en az Suriyeli otuz dokuz kişiyle Bayburt’ta)... İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı’nın “Ülkemizde Bulunan Yabancıların İkamet İzinleri” raporuna göre ise yine aynı tarih itibarıyla Tunceli, elli bir kişiyle son sırada... Muş’ta seksen, Bayburt’ta 186 kişi ikamet ediyor. Bayburt’u geçmiş, enteresan!

Tunceli Merkez

SON YILLARIN GÖZDE İLİ

Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat bölümünde yer alan Tunceli’nin komşuları Bingöl, Elazığ, Erzincan ve Malatya... Şehre kara yoluyla gelmiyorsanız hava yolu seçenekleriniz Elazığ (120 km) ve Erzincan (135 km)... İl topraklarının yüzde yetmişini dağlar, yüzde yirmi beşini platolar, yüzde beşini ovalar ve düzlükler oluşturuyor diyeyim, coğrafyanın haşmetli güzelliğini varın siz düşünün (Bu konuya tekrar geleceğiz).

Munzur Vadisi Milli Parkı

Tunceli, özellikle son yıllarda en çok ilgi çeken illerden biri... Bu durumda coğrafyasının yanı sıra biraz da “Komünist Başkan”ın etkisi var. Daha önce Ovacık Belediye Başkanı olan, 2019’dan beri de Tunceli ilini yöneten TKP’li Fatih Mehmet Maçoğlu’nun çalışmaları, taraflı tarafsız herkesin ilgisini çekiyor ve takdirini topluyor. İlde bizzat belediye eliyle gerçekleştirilen tarım faaliyetleri, elde edilen gelirle yoksul ailelere yardım edilmesi ve öğrencilere burs verilmesi, belediye işçilerine yüzde seksen beş zam yapılması, vatandaşların belediyeden ulaşıma ve suya zam yapmasını istemesi gibi haberler, insanların merakını artırıyor ve “Tunceli’de neler oluyor?” sorusunun cevabını aramalarına sebep oluyor. Öyle ki sırf belediye binasını görmek için bile ile gelenler var.

Tunceli baraj gölleri, su sporları

ÖZGÜR KADINLARI

Tunceli, bir vadi içinde kıvrılarak akan nehrin iki yanına kurulmuş küçücük bir şehir... Hayat genelde şehrin ortasındaki çarşı çevresinde ve Munzur Çayı etrafında şekilleniyor. “Türkiye’nin Moskova’sı”, “Doğu’nun İzmir’i”, “Küçük Paris” gibi birçok benzetme yapılan Tunceli, oldukça çağdaş bir il... Şehrin neresinde gezerseniz gezin, dikkatinizi ilk olarak kadınların özgürlüğü çekiyor. Saat kaç olursa olsun kadınlar sokakta rahatça dolaşıyor, erkeklerle gönüllerince sosyalleşebiliyor, isteyen istediği kıyafeti giyebiliyor. Plajlarda bikinili kadınların erkeklerle denize girmesi, birlikte alkol tüketmesi garipsenmiyor. Bu açıdan gerçekten muazzam bir şehir... Ancak bu durumu Türkiye’nin çok az ilinde görmek de bir o kadar acı...

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı “İllerde Yaşam Endeksi” araştırmasında eğitimde en iyi il Tunceli... Kadınların okuryazarlık oranı da yüksek... Aynı kurumun verilerine göre evlenme yaşının da en yüksek olduğu şehir...

İNSANLARIN GÜNÜ NASIL GEÇİYOR?

HEGEM Vakfı tarafından yayımlanan “Tunceli İli Sosyal Analiz Çalışması” da bize yöre halkının yaşamı hakkında ipuçları sunuyor. Tunceli’de yaşayanların yarıya yakını kitap okuyarak boş vakitlerini değerlendiriyormuş. Geri kalanı televizyon ve internet/bilgisayarda zaman geçirirken kahveye ya da kafeye gidenlerin oranı yüzde on beş ki bu Türkiye ortalamasının çok altında... Alışverişe gitmek, Munzur ve Harçik kıyısında piknik yapmak, arkadaş grubu ile vakit geçirmek de tercihler arasında... İlin yarısından fazlası hobi sahibi... Birçok branşta spor tesisi var. Hâl böyle olunca genel olarak Tunceli’de yaşayanlar mutlu ama kimisi sosyal imkânlarının ve iş imkânlarının yetersizliğinden dem vuruyor. Sonuçta pek yatırım görmeyen ilin ekonomik yapısı daha çok hayvancılık ve kısmen tarıma dayalı... Bu arada ildeki üniversite de kente ekonomik ve sosyal yönden biraz daha canlılık getirmiş. Bu arada kiralık ev ilanlarının azlığı açıkçası beni çok şaşırttı ve sebebini merak ettirdi. Kiralama sitesinden baktığımda karşıma çıkan kiralık ev ilanı sadece on üç!

Tunceli Müzesi (Fotoğraf: Sidar Can Eren)
ÖNYARGILAR

Şehir merkezinin küçük bir yer olduğunu söyledim. Çoğu kişiye bir ilçe gibi de gelebilir. Direkt merkeze gittiyseniz yaya olarak kenti turlamanızı tavsiye ederim. Zaten çok zamanınızı almayacaktır. Tunceli ya da Tuncelililer hakkında önyargılarınız varsa da çay bahçelerinde, kafelerde ve hatta doğada insanlarla sohbet etmek, ilk ağızdan önyargılarınızı gidermekte faydalı olabilir. Bu tür konuşmalara herkes çok açık... Zaten Tuncelililer, öğrenci, memur ya da turist olarak farklı kesimlerin şehre gelmesinin, onlarla sohbet etme fırsatı bulmalarının Tunceli, Kürtler ve Aleviler hakkındaki önyargıların yıkılmasında etkili olduğunu düşünüyor.

Kışla Binasının eski hali

Alevi-Bektaşi ritüellerinin de sergilendiği, European Museum Academy Luigi Micheletti Ödülleri’nde Avrupa’nın en iyi üç müzesi arasına giren Tunceli Müzesi’ni de gezmenizi tavsiye ederim. 1935-1937 yılları arasında askerî kışla olarak inşa edilen bina, ardından memur lojmanlarına, son olarak da müzeye dönüştürülmüş. Arkeolojik eser teşhirinde, bu yörede çıkarılmış toplam 340 eser sergileniyor.

Munzur Vadisi Milli Parkı
VER ELİNİ MUNZUR

Sonrasında da zaten kendinizi doğaya atın. Asla pişman olmayacaksınız! Munzur Dağları, ilin kuzeybatısı, kuzeyi ve kuzeydoğusunda çok zor geçit veren sıralar hâlinde 130 kilometre boyunca uzanıyor. Güney yamaçlarında yer yer meşe ve ardıç toplulukları var. Bunun dışında tümüyle çıplak desek yeridir. Yüksek kesimleri sürekli karlarla kaplı... Kış aylarında yüksek ve sarp geçitler kapanıyor. Bu geçitlerin en önemli yükseltileri, üç bin metreye yaklaşan Mercan ve Kemah geçitleri...

Gelelim Munzur Suyu Vadisi’ne... Ovacık’ın kuzeyinde Munzur Dağları’nın üzerindeki Ziyaret Tepesi’nin eteklerindeki gözelerden doğuyor. Tunceli merkezden Ovacık’a doğru giden yolun üzerinde 200-300 metrelik alanda buz gibi suyun çağıl çağıl yeryüzüne çıktığı kırk göze ve irili ufaklı şelale var. Derin ve kayalık bir vadinin içerisinde yer alan Halbori Gözeleri, dinlenme ve mesire yeri olarak sık ziyaret edilen bir bölge...

Halbori Gözeleri

Mercan Vadisi’ne inen yamaçlarında yer alan Kırk Merdiven Şelaleleri, birkaç şelaleden oluşuyor. Munzur Suyu, il sınırları içerisinde oldukça uzun yol kat ediyor. İşte bu yolun tamamı; bitki örtüsü, yabanıl yaşamı, kaya oluşumları, kanyonları ve şelaleleriyle mükemmel güzellikte...

Şahverdi köyünün Kale Tepe mevkisindeki mekân kalıntıları, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1. Derece Arkeolojik Sit alanı olarak tescil edilmiş. Yine Munzur Vadisi Milli Park sınırları yakınında Tülin Tepe, Tepecik ve Pulur höyükleri yörenin kalkolitik ve neolitik dönemlerinde iskânın mevcut olduğunu gösteren önemli tarihî alanlar mevcut.

Peri Suyu
PERİ SUYU VE DİĞER VADİLER

Bağırpaşa Dağı, Munzur Dağları’nı Karasu-Aras Dağları’na bağlıyor. Pülümür Çayı Vadisi, Karasu Vadisi, Peri Suyu Vadisi ile çevrili... Onun da zirveleri sürekli kar ve buzlarla kaplı... Bu kar sularıyla beslendiği için Peri Suyu, yaz aylarında da gür akıyor. Bağın Kaplıcaları’nın bulunduğu kesimde Peri Suyu Vadisi darlaşırken iki tarafındaki kayalık yamaçlar, hem görsel hem de kaya tırmanışı açısından cezbedici... Aynı bölgede Bağın Kalesi yer alıyor.

Pülümür Çayı

Pülümür Çayı’nın iki tarafındaki zengin orman örtüsü, şelaleler, kayalık yamaçlar ve kanyonlardan oluşuyor Pülümür Çayı Vadisi... Her yer birbirinden güzel... Pülümür Çayı’nın kollarından birine akan, Gelin Pınarı olarak da bilinen Dereova Şelalesi, yirmi metre yükseklikten dökülüyor. Kışın şelale sularından oluşan sarkıt ve dikitler, bir buzul tabakası meydana getiriyor. Zenginpınar (Zağge) Şelalesi ve Ağlayan Kayalar da bu vadide. Urartular tarafından yapıldığı sanılan Gelin Odaları ve Mağaraları enteresan bir yer... İçinde bir kral tahtı ve tutsakların cezalandırıldığı zindan bulunuyor. Bir kadın lider tarafından yaptırıldığı iddia ediliyor. Kaya oyularak, taş merdivenlerle çaya ulaşmak ve su almak için yapılmış gizli bir geçiti var. Pülümür Çayı kenarında yer alan ve su gözelerinin de bulunduğu Kutudere Mesire Yeri, yöre halkının en yoğun kullandığı piknik alanlarından...

Zenginpınar Şelalesi

Kırklar Dağı’nın batı yamaçlarından başlayan Tahar Vadisi ise diğerleri kadar dar ve dik değil... Vadinin yukarıya doğru uzanan sarp kalker kayalarına konut amaçlı oyulmuş yirmi civarında oda bulunuyor. Üç kat hâlinde sıralı odalar ve bu odaları aydınlatan büyük pencereler ile uzun koridorlardan oluşan İn Delikleri’nde (Derviş Hücreleri), sarnıçlar, merdivenler ve galeriler bulunuyor.

İn Delikleri-Derviş Hücreleri

Bu güzelliklerin hakkını öyle arabayla gezerek veremezsiniz. Yürümeyi göze alın.

KEBAN VE KRATER GÖLLERİ

Vadilerden akan suların toplanma yeri Keban Baraj Gölü... Geçmişte Pertek ve Elazığ’ı birbirine bağlayan köprü, Keban Baraj Gölü suları altında kalmış. Günümüzde ise Pertek’teki feribot iskelesinden Elazığ’a ulaşım sağlanıyor. Yolculuk süresi on beş dakika...

Keban Baraj Gölü

Tunceli’de Keban Baraj Gölü’nün dışında önemli ve büyük bir göl yok. Dağların doruk bölgelerinde buzul yataklarının zamanla suyla dolması sonucunda oluşmuş küçük krater gölleri var. Bunlardan bazıları Karagöl, Koçgölü, Mercan Gölleri, Katır Gölleri, Dilincik Gölü, Çimli Gölü, Şer Gölü ve Buyer Baba Gölleri... İçlerinde en büyüğü Karagöl...

Koç, koyun tasvirli mezar taşları
KOÇ-KOYUN BİÇİMLİ MEZAR TAŞLARI

Tunceli’nin çeşitli bölgelerinde günümüze kadar kalan koç-koyun biçimindeki tarihî mezar taşları da oldukça ilgi çekiyor. Tunceli yöresindeki eski mezarlar ya bir tepe üzerinde ya da köyün üst tarafında yüksekçe bir yerde bulunuyor. Mezar taşlarında geleneksel örf ve adetlerin yanı sıra dinî ve mitolojik unsurları da görmek mümkün. Sade şekilde işlenmiş heykellerin bir kısmının üzerinde kılıç, bıçak, sadak, kalkan, hançer, dokuma tezgâhı, şiş, herek, çatal gibi eşyalara ait kabartma figürlerin yanı sıra çeşitli hayvan ve bitki figürleri de yaygın olarak kullanılmış. Tescil edilerek koruma altına alınan eski mezar taşlarının bulunduğu mezarlıkların bazılarının yerleri ve isimleri şöyle: Pülümür-Sağlamtaş, Pülümür-Salkımözü, Hozat-Uzundal, Mazgirt-Yeldeğen, Mazgirt-Gelincik, Mazgirt-Kale, Pertek-Kayabağ, Pertek-Çalıözü, Nazımiye-Bostanlı, Ovacık-Kozluca.

Bağın Kalesi
TARİHÎ YERLEŞİM KALINTILARI

Tunceli merkez, Atlantı Köyü, Pah Mezrası’nda bulunan tarihi yerleşim yerine ait bina kalıntıları, “Sivil Mimari Örneği” olarak Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1991 yılında tescil edilerek koruma altına alınmış. Hâlen söz konusu bina kalıntılarına ait herhangi bir bilimsel çalışma yapılmadığından tarihî dönemi hakkında bilgi mevcut değil.

Günümüze kadar ulaşan eski uygarlıkların yaşadığı devirlerin sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerini yansıtan bulgulara rastlanılması nedeniyle Şahverdi bölgesi de “I. Derece Arkeolojik Sit Alanı” ilan edilmiş.

Pertek Kalesi

Tunceli’ye gittiğinizde gezdiğiniz yerlere göre konumlarına bakarak görebileceğiniz birçok kale/kale kalıntısı var. Bunların en heybetlisi, Murat Irmağı’nın kıyısındaki bir tepenin üzerinde inşa edilen Pertek Kalesi diyebilirim. Bu bölgenin Keban Baraj Gölü suları altında kalması nedeniyle kale, bugün bir ada üzerinde yer alıyor. Şehir sınırlarındaki diğer kaleler; Bağın, Derun-i Hisar (Sağman), Mazgirt, Kale Köyü, Çemişgezek ve Ambar kaleleri...

Ergen Kilisesi

Tunceli tanıtımlarının yapıldığı internet sitelerinde önerilen diğer yerler ise şöyle: Yine Ergen Kilisesi, Gölbağı Ermeni Kilisesi, Sağman Camii, Sungur Bey Camii, Çelebi Ağa Camii, Yelmaniye (Medrese) Camii, Elti Hatun Cami, Ulukale Camii, Süleymaniye (Kale) Camii, Hamidiye Medresesi, Askeri Gazino Binası, Aşağı Köprü, Sivdin Köprüsü, Meydan Çeşmesi, Göktepe Höyüğü, Tahar (Yusuf Ziya Paşa) Köprüsü, Hatun Köprüsü, Til Höyüğü, Pınarlar Kaynar Höyüğü, Efkar Tepesi Höyüğü, Yeniköy Höyüğü, Anıt Çınar Ağacı, Dedebağ (Bağın) Kaplıcası, Aşağı Doluca (Harik) Kaplıcası, Karaderbent Köyü Kaplıcası


Serpil Kurtay Kimdir?

1978 yılında Almanya’nın Esslingen kentinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Bilecik’te tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1999 yılında mezun oldu. 1995-2003 yılları arasında Evrensel Gazetesi’nde muhabir, istihbarat şefi ve haber müdürü olarak çalıştı. Ardından on altı yıl Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün dergisinde editörlük ve genel yayın yönetmenliği görevinde bulundu. Çeşitli dergilerde yazarlık, kitap editörlükleri yaptı, yayın süreçlerinde görevler aldı. Hâlen kitap editörlüğüne, Antalyaspor Kulübü’nün dergisinde ve Gazete Duvar’da da yazılarına devam ediyor.