'Pers Barışı’ nasıl kuruldu nasıl bitti?

Büyük İskender, Pers İmparatorluğu’nu ortadan kaldırdıktan sonra bir bakıma Yakın Doğu’da iki yüzyıldan fazla devam eden bir barışa da son vermiştir.

Google Haberlere Abone ol

Reyhan Körpe*

M.Ö. 334 yılının Mayıs ayında günümüzde Çanakkale’nin Biga ilçesi yakınlarında, Granikos ırmağı kıyısında dünya tarihinin en önemli savaşlarından biri yapıldı. Makedonya’nın genç kralı Büyük İskender burada kendisine Asya’nın kapılarını açan savaşta büyük bir Pers ordusunu bozguna uğrattı. Savaşın sonunda Anadolu’daki Pers satraplarının güçleri ve onların yanında savaşan Yunan paralı askerlerinden oluşan büyük bir Pers ordusu komutanlarıyla birlikte yok edilmişti. Granikos savaşı bir anlamda Büyük İskender’le ilk kez karşılaşan Perslerin iki yüzyıldan fazla süren Anadolu hakimiyetini de sonlandırmıştı.

Büyük İskender’in bu seferi tarih kitaplarında genellikle “Anadolu’nun Pers işgalinden kurtarılması” ya da “özgürleştirilmesi” olarak anlatılır. Batılı tarihçiler tarafından bir kurtarıcı olarak gösterilen Büyük İskender, ertesi yıl İssos savaşını da kazanarak Suriye ve Mısır’ı da ele geçirdi. Bir yıl sonra yapılan Gaugamela savaşı ile de Pers İmparatorluğu'na son verdi. Böylece Büyük Kyros’un kurduğu tarihin ilk büyük imparatorluğu olan Persler tarihe karışmış oldu.

Pers-Yunan savaşları sırasında yapılmış ve Pers askerini aşağılar şekilde tasvir eden Olpe. Triptolemos Ressamı, M.Ö. 460.

 

DÜNYANIN İLK BÜYÜK İMPARATORLUĞU

Peki, kimdi bu Persler? İndus’tan Tuna’ya, Aral gölünden Mısır’a kadar o zaman bilinen dünyanın neredeyse tamamına 230 yıla yakın süre hükmeden bu imparatorluk nasıl ortaya çıkmıştı? Tarihçi Herodot’un bize aktardığına göre Persli Kyros, Med kralı ve aynı zamanda anne tarafından büyük babası olan Astyages’i yenerek Pers devletini kurmuştu. Kyros, Babil ve Lydia devletlerini de ortadan kaldırıp ülkesinin topraklarını Karadeniz’den Doğu Akdeniz kıyılarına kadar batıya doğru genişletti. Ondan sonra tahta çıkan oğlu Kambyses, Mısır’ı fethederek imparatorluk topraklarını Afrika’ya kadar uzattı.

Kambyses’in ölümünden sonra Kyros’un damadı olan Darius tahta çıktı. Darius, imparatorluğu doğuda Pakistan, batıda Makedonya ve hatta Romanya içlerine kadar büyüttü. Darius’un iktidarı aynı zamanda Pers İmparatorluğu’nun en geniş sınırlarına eriştiği zamandır. Dünya tarihi ilk defa böyle muazzam büyüklükte bir imparatorluk görüyordu.

Perslerin Batı Anadolu’daki hakimiyeti oldukça sorunsuz başlamıştı. Lydia Krallığı yıkıldıktan sonra, kıyılardaki kent devletleri de Pers hakimiyetini kabul ettiler. Hatta başta Miletos olmak üzere pek çok kent devleti, Lydia baskısından kurtuldukları için memnun olmuş, Perslerle son derece yakın ilişkiler geliştirmişlerdi. Perslerin bu devletlere getirdiği vergi yükü daha önce Lydialılar’a verdiklerinden daha fazla değildi. Üstelik çoğu deniz ticaretiyle uğraştığından Mısır’dan Karadeniz’e kadar bütün kıyıların Pers kontrolüne girmesi de büyük avantaj sağlıyordu.

İONİA İHTİLALİ: PERSLERİN KÖTÜ İMAJININ BAŞLANGICI

Fakat Darius’un İskit seferinin, İon kent devletlerinin Karadeniz’deki çıkarlarını bozması ve bazı hırslı yöneticilerin bunu kullanması üzerine Miletos önderliğinde M.Ö. 499 yılında büyük bir isyan patlak verdi. Tarihte “İonia İhtilali” olarak bilinen bu isyana bütün Yunan kent devletleri katıldı.

İonia İhtilali sonrasında Persler ile Yunanlılar arasındaki savaşlar daha uzun süre devam etti. Bu savaşlar aynı zamanda Pers olumsuz imgesinin batı dünyasına da yerleşmesine yol açmıştır. Günümüz tarih kitaplarında Persler hakkında genellikle olumsuz bir yargının hakim olduğunu görürüz. Oysa Pers İmparatorluğu’nu gerek kendilerinden önceki Asurlular, gerekse kendilerinden sonraki Romalıların düşmanlarına yaptıkları ile karşılaştırmak mümkün değildir. Asurluların İsrail’deki Laktish kentini ele geçirdikten sonra halkına neler yaptığı bugün British Museum’daki kabartmalarda görülebilir. Romalılar ise Kartaca ve Korinth kentlerini neredeyse temellerine kadar yok etmiştir. Bu kentlerin insanları ya öldürülmüş ya da köle olarak satılmıştır. Pers İmparatorluğu’na son veren Büyük İskender’in de bu konudaki sicili parlak değildir. O da Thebai ve Sidon kentlerini yerle bir etmiş, hayatta kalan bir avuç insanı da köle yapmıştır.

 

Granikos Savaşı'nın yaşandığı alan.

 TEVRAT'TA ÖVÜLEN TEK YABANCI HÜKÜMDAR

Kendisi de Halikarnassoslu bir Yunan olan Herodot, Persler hakkında oldukça olumlu ifadeler kullanır. Ondan öğrendiğimize göre Perslerin ele geçirdikleri ülkelerin insanlarına karşı davranışları oldukça barışçıldır. Kmbyses’in Mısır’da yaptıklarını bir tarafa koyacak olursak, yönetimleri altındaki halkların inanç ve alışkanlıklarına hiçbir zaman karışmamışladır. Bu nedenle Asurluların Babil’e sürgün ettikleri Yahudilerin geri dönüşüne izin veren Kyros, Tevrat’ta övülen tek yabancı hükümdardır. Tarihin ilk çok uluslu imparatorluğu olan Pers İmparatorluğu’nda, Hindistan’dan Akdeniz kıyılarına kadar çeşitli kültürler barış içinde bir arada yaşamışlardır. Perslerin diğer halkları Yunanlar gibi ötekileştirmediği aksine imparatorlukta özellikle bu yerli unsurlarla sonraki dönemlerde olmadığı kadar işbirliği yapıldığı söylenebilir. Pers yönetiminin diğer imparatorluklardan bir diğer farkı da yönetimleri altındaki halklara karşı herhangi bir asimilasyona kalkışmamalarıdır. Diğer halkları “Persleştirmek” ya da onları kendi dinlerine çekmek gibi bir çabaları hiçbir zaman olmamıştır. Belki de bu nedenledir ki, Pers İmparatorluğu yıkıldığında Anadolu da dahil olmak üzere hakim olduğu topraklarda kültürel anlamda hiçbir izleri kalmamıştır. Fakat Büyük İskender ile başlayan süreç sonrasında Anadolu’daki yerel kültürler, dinler ve diller kaybolmuştu. Anadolu insanları kendi dillerini bile unutarak artık sadece Yunanca konuşuyordu.

Kyros silindir yazıtı. Kyros, Babil'deki tapınakların tamir ettirilmesini istiyor.
Bu yazıt tarihte ilk defa bir hükümdarın ele geçirdiği bir ülkenin dinine
ve tapınaklarına saygı duyup koruduğunun belgesi olarak kabul edilir.

PROPAGANDANIN BAŞARISI

Ama nasıl oluyor da aynı topraklara hükmeden Persler böyle 'işgalci' görülürken, Büyük İskender 'kurtarıcı' oluyordu? Bunu belki de tarihin ilk bilinçli propagandasında aramak gerekir. Daha İonia İhtilali sırasında Atina’da Perslerin yaptığı katliamları anlatan oyunlar sahnelenmeye başlamıştı bile. Günümüze kadar gelen Yunan seramikleri üzerinde Persler bilinçli bir şekilde aşağılanmaktadır. Bu Pers-Yunan savaşları sırasında kendilerince “barbar” olan Perslere karşı Yunan halkının düşmanlık bilincini canlı tutmayı amaçlayan bir girişimdi. Bunun sonucu olarak da bugün tarih kitaplarında Büyük İskender’in neredeyse İran’ı bile Perslerden kurtardığı savı işlenmektedir. M.Ö. 334 yılında Anadolu’nun sadece Batı kıyılarında Yunan kent devletleri varken, iç kısımlarda Yunanca bile konuşulmuyordu. Üstelik kendilerini “kurtaran” Büyük İskender en az Persler kadar yabancı ve işgalciydi.

Pers imparatorluğunu daha iyi anlayabilmek için dönemin propagandasından etkilenmiş Eski Çağ ve modern dönem kaynaklarının verdikleri bilgilerin dışında, arkeolojik bulgulara bakmak yerinde olacaktır. Arkeolojik araştırmalar Pers hakimiyeti boyunca Anadolu’da özellikle M.Ö. 5. yüzyılda ekonomik ve kültürel anlamda büyük bir canlanmayı işaret etmektedir. Tarım arazilerinin kullanımı neredeyse günümüzdekine yakınken, kentlerin bastığı sikkelerde büyük bir artış vardır. Nüfus da bu dönemde çoğalmış, kentler büyümüştür. Mezopotamya’ya sürgüne gönderilen Miletoslular kısa bir süre sonra dönmüşler ve kentlerini eskisinden çok daha görkemli bir şekilde inşa etmişlerdir. Yani tarih kitaplarında anlatılanlarla arkeolojik kanıtların gösterdikleri birbirini tutmamaktadır. Günümüzde pek çok modern araştırmacı bu dönemi haklı bir şekilde “Pax Persica” yani “Pers Barışı” olarak adlandırmaktadır. Üstelik bu barış Tacitus’un, Romalıların barışı için söylediği, “Bir harabe yarattılar ve adına barış dediler” türünden bir barış da değildir!

Dolayısıyla Büyük İskender, Pers İmparatorluğu’nu ortadan kaldırdıktan sonra bir bakıma Yakın Doğu’da iki yüzyıldan fazla devam eden bir barışa da son vermiştir. Özellikle de onun erkenden ölmesiyle ardılları arasında çıkan savaşlar ancak Romalıların kendi barışlarını getirmelerine kadar, yeni kurulan krallıklarda da devam etmiştir. Elbette Pers İmparatorluğu en az dünyadaki diğer imparatorluklar kadar emperyalist ve yayılmacı idi. Doğuda Tomris, batıda Yunanlar durdurmasaydı belki daha da büyüyecekti. Ancak yıkıldıktan sonra dünya tarihindeki yerlerinin biraz da haksız şekilde kötü gösterilmesini Antik Çağ'ın en büyük propagandacıları olan Yunanların düşmanı olmalarına bağlayabiliriz. Tabii bir de kendileri hakkında yegane kaynağımızın Yunanlılar olmasına...

Yakın Doğu’nun günümüzde her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğu barış, geçmişte kısa bir süre için de olsa Persler tarafından getirilmişti. Fakat her zaman olduğu gibi, tarihte savaşlar hatırlandığından bu değerli barış zamanla unutuldu...

* Prof. Dr. / Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü