Özcan Purçu: Devletin hiçbir kurumunda Romanlarla ilgili çalışma yok

İlk Roman milletvekili Özcan Purçu, 2016'da hazırlanan strateji planının lafta kaldığını ve Romanların sorunlarıyla ilgili devletin hiçbir kurumunda çalışma olmadığını söyledi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Türkiye'de yoksullukla ilgili araştırmalara göre 'en yoksul' olarak hep Romanlar karşımıza çıkıyor. Yine Türkiye'nin en örgütsüz ve siyasallaşmadan uzak halkı olarak da Romanlar öne çıkıyor. Hem toplum hem devlet tarafından dışlanma, Romanları toplumdan uzak izole bir yaşama itmiş görünüyor. Öyle ki bu kapalılık, dışarıdan evlilikleri yasakladı, çocuk evliliklerinin önünü açtı.

Sadece bununla da kalmadı, Romanların yaşadığı mahalleler ‘kentsel dönüşüm’ adı altında yıkıldı, kültürleri yok edildi, kentin dışına sürüldü. Vergi veriyorlar ancak devlet tarafından görülmüyorlar. Romanlar sadece seçim zamanlarında hatırlanıyor. Bu onların yoksulluklarından yararlanarak, bir oy deposuna dönüştürülmelerine neden oldu. Örgütlü olmadıkları için oyları pazarlık konusu bile olamadı.

Seçim zamanı yaklaşırken, partililer mahallelerine uğradı, kaldıkları çadırlara girdi, yoksulluklarından oy devşirmek için onlara makarna, kömür ve birkaç aylık gıda yardımı sözü verdi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, ilk kez 2016 yılında Romanların daha iyi şartlarda yaşamaları için 'Roman Vatandaşlara Yönelik Strateji Belgesi'ni hazırladı. Bu 5 yıllık yol haritasında yapılacaklar detayları olarak listelendi.

Buna göre Roman vatandaşların sosyoekonomik profilleri, kamu hizmetlerine ve temel haklara erişimleri, beklentileri ve ihtiyaçları üzerine saha araştırmaları yapılacak, Roman vatandaşlara yönelik toplumda rastlanan önyargıların giderilmesi için kamuoyu bilgilendirilecek, temel hizmet sunan personele eğitimler verilecek, Romanların yoğun yaşadığı bölgelerde iş piyasası analizleri ve istihdam araştırmaları yapılarak, istihdam hizmetlerinde ve mesleki eğitimde önceliklerin ve içeriklerin belirlenmesi sağlanacak, çocuğun ve ailenin okula devam konusunda farkındalık düzeyleri artırılacak ve çocuk işçiliğinin önlenmesi konusunda daha sıkı tedbirlerin alınması sağlanacaktı. Ayrıca Roman vatandaşların yoğun yaşadıkları mahallelerden başlanmak üzere ufak tadilatlarla koşulları iyileştirilebilecek konutlar tespit edilerek bu konutların iyileştirilmesi için çalışmalar başlatılacak, oturulmayacak durumda olan veya kentsel dönüşüm kapsamına giren konutlarda yaşayanlar için planlanacak konut projelerinde onların yaşam biçimleri ve talepleri dikkate alınacak ve bu çerçevede bahçe tarımı yapmaya müsait, müstakil konut projeleri hayata geçirilecek, sosyal hizmet ihtiyacı bulunan engelli, yaşlı gibi dezavantajlı grupların sahip oldukları haklar ile toplumsal cinsiyet eşitliği ve erken yaşta evlilikler konusunda bilinçlendirici kampanyalar yürütülecekti. Ancak bu plan kağıt üzerinde kaldı.

Romanlara bugüne kadar devlet ve iktidarlar tarafından neden sırt çevrildiğini, neden örgütlü olmadıklarını ve yoksulluklarını Türkiye'nin ilk Roman milletvekili olan Özcan Purçu ile konuştuk. İşte CHP İzmir Milletvekili Purçu'nun anlattıkları...   

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2016 yılında 'Roman Vatandaşlara Yönelik Strateji Belgesi'ni hazırladı. 2016 ile 2021 arasında yapılacakların listelendiği bu eylem planında eğitim, istihdam, barınma ve sağlık alanında iyileştirmelere ve çözüm üretmeye yönelik çalışmalar yapılacaktı. Eylem planının hazırlanmasının üzerinden 6 yıl 2 ay geçti. Bu süre zarfında Romanlara yönelik neler yapıldı?

2016'da hazırlanan eylem planı istihdam, sağlık, barınma ve özellikle eğitim konularında birçok madde içeriyor. Ama sahaya baktığımızda bunların hiçbiri yapılmadı. Örneğin barınma konusunda hangi sorunu çözdüler? Roman vatandaşlar hâlâ çadırlarda yaşıyor. Roman çocukların çoğunluğu ilköğretimi yarıda bırakıyor. Kadınlarımızın yüzde 50'sine yakın okuma yazma bilmiyor. Ekonomik ve sosyal sebeplerden dolayı çocuklarımız okullardan uzaklaşıyor. Roman vatandaşlarımızı hiçbir kurum takip etmiyor. Romanlar çadırda mı kalıyor? Çocuklar okula mı gitmiyor? Neyle besleniyor? Roman vatandaşlar geçimini neyle sağlıyor? İstihdamı var mı? Bunları devletin hiçbir kurumu takip etmiyor. Söz ettiğiniz strateji eylem planı sadece masada kalmıştır.

Avrupa Parlamentosu bu sorunlarla ilgili ne diyor?

Avrupa'da her yıl Türkiye ilerleme raporu yayımlıyor. Bu ilerleme raporunda her yıl Roman vatandaşlarla ilgili hükümetin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yeterli çalışma yapmadığı, strateji eylem planına dönük kararlara zamanında uyulmadığıyla ilgili her zaman bir eleştiri var. Bu yılkı ilerleme raporuna da yansımış durumda.

Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV), İstanbul Planlama Ajansı (İPA) ve Sıfır Ayrımcılık Derneği tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen ‘Türkiye’de Roman Toplulukları ve Yoksulluk Araştırması’nın sonuçlarına göre Romanların aylık gelirleri 1426 lira ve yüzde 77,5’i ise işsizlik sorunu yaşıyor. Romanların hem devlet dairelerinde hem özel sektörde istihdam edilmiyor olmasını neye bağlıyorsunuz?

Romanlar Türkiye kurulduktan sonra hiçbir şekilde devletine, milletine karşı bir saygısızlıkta bulunmadı. Yoksulluğa, ulaşamadığı hizmetlere, çaresizliklere rağmen herhangi bir tepkileri olmadı. Tepki olmadığı için de hep geri plana itildi. Bu sebeple devletin hiçbir kurumunda neredeyse yokuz. Hiçbir devlet kurumunda görev alamıyoruz. 2016'ya kadar devletin hiçbir planlamasında yer almadık. Devlet bizi sadece askere giderken hatırladı. 'Askerlik zamanın geldi, askere gideceksin' dedi. Onun dışında maalesef hiçbir devlet kurumu bizimle alakalı olumlu bir çalışma yapmadı. Bu yüzden hep geri planda kaldık. Son sınıfta kaldık. Son sıralarda yer aldık. Bunun sebebi devletimize olan saygımız, milletimize olan sevgimiz, ülkemize olan bağlılığımız. Bu kadar yoksul, bu kadar fakir, bu kadar çaresiz bir toplum olup bu kadar devletini, milletini seven, vatanını seven, milletine devletine ülkesine bağlı ve saygılı bir toplum daha yok. Hangi toplumu Romanlar gibi bırakırsanız, isyan eder. Devlet tarafından bu kadar geri plana itilmemize rağmen bizim bir isyanımız olmadı.

Romanların önemli bir bölümü müzisyenlik, çiçekçilik ya da seyyar satıcılık yaparak geçimini sağlıyor. Yani yüzde 80'i düzenli gelire sahip değil. Salgında Mart 2020'den sonra başlayan kapanmalar ve sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte hepsi işini kaybetti. Derin Yoksulluk Ağı'nın araştırmasına göre, salgında en yoksunluk çeken mahalleler Roman mahalleleri ve buralarda yaşayanlar çocuklarına mama yerine şekerli su içiriyor. Ortada bu kadar ağır bir tablo varken, devlet neden sırtını dönüyor?

Devletine ve milletine bağlı bir toplumuz. Ama halen en son sınıftayız. Çaresiz bir toplumuz. Buna rağmen kendi kültürümüze bağımlılığımızı, kendi hayat felsefemizi yaşatmaya devam ediyoruz. Dünyanın en barışçıl toplumuyuz. Dünyada o kadar büyük savaşlar oldu ama Romanlar bu hiçbirinde taraf olmamıştır. Toprak mücadelesi içerisinde yer almamıştır. Roman toplumu, tarihte hiçbir zaman kan dökmemiştir. Bu da şunu gösteriyor. Artık Romanları bu dünya örnek almalı. Yaşam felsefesiyle, barışçıl bir toplum olması vesilesiyle, doğaya uyumlu, doğa yanlısı ve hayvanlara olan bağlılığıyla dünyaya olan sevgisiyle tüm dünya toplumları Romanları örnek almalı. Her türlü olumsuz koşullarda, fakirlikte, her türlü yoksullukta, her türlü çaresizlikte hiçbir zaman neşemizi kaybetmemeliyiz ve kaybetmedik. Bağlı bulunduğumuz ülkeye olan sevgimizi ve saygımızı kaybetmedik. Bu anlamda örnek alınması gereken bir toplum. Biraz önce söylediniz, maalesef devlet bu yönümüzü hiçbir şekilde değerlendirmedi. Çok zengin ve tarihi bir kültürümüz var. Ama devlet bunu ele almadı. Bizim kültürümüzden faydalanmadı. Gerek sanatlarımız gerek mesleklerimiz dünyada en ender görülenlerdir. Maalesef devlet bunu mozaik olarak, renkli bir kültür olarak görmüyor. Devlet bizi siyasi rant aracı olarak görüyor. Türkiye'de 7 milyona yakın Roman vatandaşı var. Ciddi bir oy deposu olarak görülüyoruz. Buna da üzülüyorum. Seçimlerden seçimlere hatırlanan, odun ve kömürle oyları alınmaya çalışılan, geçici vaatlerle oyları alınmaya çalışılan bir toplum olarak gördükleri için dediğiniz gibi refahımızı, yaşam standartlarımızı yükseltecek bir hamle yapılmadı. Artık Romanlar bunu biliyor, buna göre davranıyor. Biz de oylarımızı bilinçli bir şekilde veriyoruz. Artık neyin ne olduğunun farkına vardık. Ona göre gerekeni seçimlerde yapacağız.

Romanlar hayatın her alanında ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Bu hayatlarını nasıl etkiliyor?

Yüzyıllardan beri birbirimizle, akrabalarımızla iç içe yaşarız. Bu nedenle binlerce yıldan beri kültürümüzü devam ettirmişiz. Anadolu topraklarında binlerce medeniyet gelmiş geçmiş ama Romanlar hep yaşamaya devam ediyor. Lidyalılar, Urartular, Asurlular gelmiş yok olmuş. Ama Romanlar binlerce yıldan beri kendi kültürlerini, ırklarını devam ettiriyorlar. Bunun da en büyük sebebi hep dışardan zarar görmüşler, ayrımcılığa tabi tutulmuşlar, bu sebeple biz komün halinde yaşıyoruz. Çünkü Romanlar şunu biliyorlar: Romanın Romana zararı olmaz. Bir arada yaşamalıyız. Bu sebeple yaşıyoruz. Dışarısı bizi hiçbir zaman kabul etmedi. Bizi hep öteki gördü. Bu yüzden biz de izole olarak bir arada yaşamaya devam ediyoruz.

Romanların mahalleleri ayrı, toplumla çok içe içe geçmekten kaçınıyorlar. Dışarıyla evlilikler de yasak. Biz Romanlarla konuşurken en çok dile getirdikleri iki şey var. Biri yoksulluk, diğer çocuk yaşta evlilik. Yoksulluğu konuştuk, peki çocuk evliliği ne durumda?

Maalesef çocuk yaşta evliliklerimiz eskisi kadar olmasa da halen devam ediyor. Teknolojinin ilerlemesiyle, telefonlar aracılığıyla farklı bir yaşam penceresinin olduğunu görüyorlar. Farklı bir yaşamın olduğunu fark ediyorlar. Okumaya daha çok yönelmeye başladılar. Hem okuma oranımız, üniversiteye gitme oranımız artıyor hem de erken yaşta evliliklerimiz gittikçe azalıyor. Ama çocuk yaşta evlilik yok diyemem. Maalesef devam ediyor.

Partiniz CHP, 8 Ocak’ta İstanbul'da Roman Buluşması toplantısını düzenledi. Bundan sonraki süreç için neler yapacaksınız?

Bu toplantıları, çalışmaları sürdürmeye devam edeceğiz. Roman vatandaşlarımız ile Genel Başkanımız bir araya gelmeye devam edecek. Biz daha çok çalışacağız. CHP çatısı altında bir araya geleceğiz. Çünkü iktidar olacağız. Çünkü çözüm bekleyen birçok sorunumuz var. Bunları da CHP iktidarında çözmek için umutluyuz. Bu bağlamda genel başkanımız Romanların sorunlarıyla ilgili çok samimi. Yakında İzmir'de bir araya geleceğiz. Ondan sonra Diyarbakır, Bitlis, Adana, Mersin ve Karadeniz bölgesinde bir araya gelmeye devam edeceğiz.

Tüm yaşadıklarına rağmen Romanları örgütlü olarak göremiyoruz. Ancak Roman kimliğinin siyasallaşması ilk defa Sulukule'de karşımıza çıkıyor. Sulukule Romanlar için ne anlama geliyordu ve Roman kimliğinin gündeme getirilmesi çerçevesinde nasıl değerlendirmeliyiz?

Eskiye nazaran çok iyiyiz. İki tane milletvekilimiz var. Meclis üyelerimiz var. Artık bir yerlerde görünmeye başladık. Romanların örgütlenmesi daha yeni başladı. 20 yılını bile doldurmadı. Sulukule süreci daha da kamçıladı. Onun öncesinde STK'lerimiz, derneklerimiz vardı. Ama tabi Sulukule bizim için bir milat. Sulukule ile hak arama mücadelemiz hızlandı. Öncesinde mağduriyetlerimiz gündemdeydi. Ancak Sulukule ile bu mücadelemiz kolektif hale geldi. Yeni bir oluşum içerisinde olduğumuz ve organizasyonlarımız yeni yeni bilinçlendiği için güçlü görünmeyebiliriz ama zaman geçtikçe daha da güçlü oluyoruz. Güçlü olacağız. Sulukule 560 yıllık dünyanın en eski mahallelerinden bir tanesi. UNESCO tarafından korunma altına alınan bir mahalleydi. Maalesef yıkıldı. Dolayısıyla o mahalleyi yıkarken sadece binaları yıkmadılar. Kültürümüzü de yok ettiler. Yaklaşık 600 yıllık tarihi olan bir mahalleyi yok ettiler. Dolayısıyla siyasallaşmamız açısından bir dönüm noktasıydı. Artık buna izin vermiyoruz. Roman mahalleleri yıkılıyor diye haberler gelmiyor. Çünkü artık siyasallaştık, örgütlendik. Güçlü STK’lerimiz var. Bunların önüne geçebiliyoruz. İzin vermeyiz bundan sonra.

Romanlar asimilasyona nasıl direniyor?

Yıllardan beri asimilasyonlar yapılıyor. Roman vatandaşlar üzerinden de oluyor. Ama tarihi geçmişimizden kaynaklanan yaşam felsefemizle, kültürümüzle, biraz da yaşama geleneğimizle asimilasyona karşı dik durmaya çalışıyoruz. Bu asimilasyona karşı mücadelemiz devam edecektir.

CHP iktidara gelirse, Romanları azınlık olarak tanımaya yönelik bir çalışması olacak mı?

Biz azınlık olarak görülmek istemiyoruz. Öyle bir talebimiz olmadı. Biz Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı vatandaşlarız ve bununla gurur duyuyoruz. Azınlık kelimesini kabul etmiyoruz. Öyle bir talebimiz asla olmaz. CHP'nin de böyle bir teklifi, çalışması mümkün değildir. Biz her türlü şartlara rağmen, her türlü olumsuzluklara rağmen bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olarak kendimizi görüyoruz. Azınlık değil bu ülkenin asli unsuruyuz.