Özçağdaş: MESEM'de ölen çocukların vebali Yusuf Tekin'in boynunda

CHP’li Özçağdaş, MESEM öğrencileri Arda Tonbul ve Erol Can Yavuz’un iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirmesi hakkında “Bu ölen çocuklarımızın vebali, sayın Bakan'ın boynuna asılmıştır" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili ve Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, DEM Parti’nin MESEM kapsamındaki öğrenci istihdamının denetlenmesi ve bu yolla çocuk işçi olarak çalıştırılmasının önüne geçilmesi yönündeki önergesi hakkında TBMM Genel Kurulu’nda CHP Grubu adına konuştu.

Son 5 ayda 8 çocuğun çalıştırılırken yaşamını yitirdiğini belirten Özçağdaş, “Geçtiğimiz hafta mesleki eğitim kisvesi altında çalıştırıldığı iş yerinde 14 yaşındaki Arda Tonbul evladımızı kaybettik. Arda’nın acısı hala tazeyken, Salı günü ise 16 yaşındaki Erol Can Yavuz evladımız Kütahya’da bir iş yerinde hayatını kaybetti. Böylece son 5 ayda toplamda 8 çocuk çalıştırılırken hayatını kaybetmiş oldu. Arda da Erol Can da MESEM öğrencileriydi. Yaşanan facialar üzerine mesleki eğitim veren kurumlarda neler olduğuna dair ve bu çocuklarımızın ölümlerinin önüne geçmek için atılabilecek adımlar konusunda bir araştırma yapma ihtiyacı doğdu.

Fikir Sanat Atölyesi Derneği (FİSA) tarafından Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinde iş kazaları üzerine hazırlanan rapora göre, 2013-2019 yılları arasında meslek liselerinde 11 bin 196 iş kazası gerçekleşmiş. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin araştırmasına göre ise 2002-2023 yılları arasında toplamda 931 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Buna 2024 verileri dahil değil. Bu acı rakamlar bize çocuklarımızın güvensiz ortamlarda çalıştırıldığını ve maalesef gencecik yavrularımızın, ana-baba kuzularının hayatlarını kaybettiklerini göstermektedir” dedi.

'MİLLİ EĞİTİM BAKANI’NIN BU İŞ CİNAYETLERİNDE SORUMLULUĞU YOK MU?'

Çocuk işçi çalıştırılmasının kabul edilemez olduğunu söyleyen Özçağdaş, “18 yaş altı çocuklarımızın bu merkezler üzerinden çocuk işçi olarak çalıştırılması kabul edilemez. Buraları çocukların ucuz işgücü olarak iş gördükleri yerler değil, uzman ve yetişkinlerin gözetiminde iş öğrendikleri yerlerdir. İş güvenliği, tedbir, denetim gibi konular eğitim kamuoyunda çok tartışıldı. Son yaşadığımız hadisede, iş yerindeki sorumlu kişi o an orada olsaydı bu kaza gerçekleşmezdi gibi derinliği olmayan sözler söylendi. Ve bu olayın üzerine birkaç kişi tutuklandı.

Peki bunun asıl sorumlusu kimdir? Tarih 20 Mayıs 2014, AKP Genel Başkanı, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a kulak verelim. Ne diyor Sayın Erdoğan? 'Bu ülkenin başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki, Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır.' Bizler 19 milyon çocuğumuzu kime teslim ediyoruz? Tabi ki Milli Eğitim Bakanı’na. Peki Milli Eğitim Bakanı’nın bu iş cinayetlerinde sorumluluğu yok mu?

Çocuklarımızın mesleki eğitim alarak, geleceğe hazırlandıkları iş alanlarının güvenli ortamlar olmasının sağlanması Milli Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluğudur. Bakanlık, çocuklarımızın iş öğrendikleri yerlerin koşullarını denetlemek, her tür güvenlik önleminin alındığından emin olmak zorundadır” ifadelerini kullandı.

'SAYIN BAKAN, OLAYLARI GAMSIZLIK VE KAYITSIZLIK İLE İZLEMEKTEDİR'

Çocuk işçilerin yaşamını yitirmesinden Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in de sorumluluğu bulunduğunu iddia eden Özçağdaş “Sayın Bakan, en az düzeyde saygın ve ahlaki bir siyasal düzende, herhangi bir sorumlu siyasinin bir gün dahi yerinde kalmayacağı, harakiri değil ama onuruyla istifa edeceği bir süreçte, olayları gamsızlık ve kayıtsızlık ile izlemektedir. Bu ölen çocuklarımızın vebali, ana-babaların gözyaşları, sayın Bakan ve çalışma arkadaşlarının boynuna asılmıştır.

Arda Tonbul, Enes Can Yavuz ve daha nice kaybettiğimiz evlatlarımız, tıpkı sizin çocuklarınız gibi anne-babalarının nezle olsa ‘Allahım o değil, ben olayım dediği’, üzerine titrediği, gözünün yaşına kıyamadığı can parçalarıdır sevgili arkadaşlar. Her biri bir Sümeyye, her biri bir Bilal, her biri bir Burak’tır. Başkalarının yavrularına bu kadar kolay kıyan bir düzen, iktidarı ve muhalefeti ile hepimiz için bir yüz karasıdır.

Milli Eğitim Bakanlığı, nitelikli, laik, bilimsel eğitim hedefinden çoktan vazgeçmiş görünüyor. Ama en azından kendisine emanet edilen bu yavrularımızın can güvenliğini sağlama sorumluluğunu görmezden gelmesin. Bu önerge çerçevesinde bir kez olsun başkalarının evlatlarını da düşünün, bu sorunun etraflıca araştırılmasına destek verin” dedi.

'ÇOCUKLAR AÇIK BİR KÖLELİK SİSTEMİNDE UCUZ İŞGÜCÜ OLARAK KULLANILIYOR'

Özçağdaş sözlerine şöyle devam etti:

“Eski adı Çıraklık Eğitim Merkezi olan ve 2016 yılında Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklik ile örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan Mesleki Eğitim Merkezleri ve Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinde yaşanan iş kazalarının ve can kayıplarının nedenlerini araştıralım, çocuklarımızın geleceğine güvence altına alalım.

MESEM’lerde 1 milyon 103 bin 428 öğrenci bulunuyor. Bu öğrencilerin bir kısmı okul yaş çağında, çoğunluğu ise yetişkin. MESEM’lere kayıt yaptıran 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerine asgari ücretin en az yüzde 30'u, 12. sınıftaki kalfalara asgari ücretin en az yüzde 50'si kadar maaş veriliyor. Sadece iş kazası ve meslek hastalıklarına karşı sigorta yapılıyor. Bu çocuklar açık bir kölelik sisteminde ucuz işgücü olarak kullanılıyor. Devlet asgari ücretin yüzde 30-50’sini bu çalışanlar için işyerlerine ödüyor. Başka bir ifade ile iş yerlerinin maaş yükünü üzerine alıyor. Bizim hesaplarımıza göre tahmini aylık 7,5 milyar, yıllık 90 milyar kaynak aktarılıyor.

Bazı MESEM’lere aslında işyerinde olmayan kişilerin öğrenci olarak kaydının yapıldığı, başka illerde yaşayan insanların öğrenci gibi gösterildiği, bu öğrencilerin paralarının haksız bir şekilde ödendiği dedikoduları da ayyuka çıkıyor. Bunun üzerine MEB 40 Bakanlık Müfettişini bu merkezlerin denetlenmesi için kurumlara görevlendiriyor. Yine boşta gezen eş, dost, hısım, akraba ve yandaşların bu merkezlere kaydının yapılarak aslında işe gitmeden para almaları sağlandığı eğitim kamuoyunda konuşuluyor. Tabi bu kişilere kamu kaynaklarını peşkeş çekenler neler alıyor şu an bilmiyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlarında çok ciddi ve acilen çözülmesi gereken güvenlik sorunları var. Bunlar yaşadığımız her faciadan sonra azalması gerekirken, Bakanlık ders almıyor, aksine sorunlar ve facialar artarak devam ediyor. Sayın Bakan, sadece bakmayın, sorunları görün, çözümleri üretin, yapamıyorsanız onurunuzla istifa edin!”