Nerelerdeydin sen Kaurismäki?

Aki Kaurismäki'nin yeni filmi "Fallen Leaves", gürültü kalabalığın "modern" zamanlarına dahiyane bir sadelikle karşılık vererek muazzam bir kontrast ortaya koyuyor.

Google Haberlere Abone ol

Gizem Üstündağ

76. Cannes Film Festivali’nden Jüri Büyük Ödülü (Prix du Jury) ile dönen "Fallen Leaves" (Sararmış Yapraklar), şimdilerde MUBI’de gösterimde. Yollarını gözlediğimiz Kaurismäki’nin başyapıtı, kusursuz bir 81 dakika vaat ediyor.

Aki Kaurismäki, yaklaşık 6 yıl önce emekli olacağını açıklamıştı. Yönetmen, yıllar sonra gelen "Fallen Leaves" ile "Nerelerdeydin sen Kaurismäki?" dedirtmeyi başardı.

Kaurismäki, son iki filminde sosyal meseleleri odağına almıştı. "Le Havre" (2011) ve "The Other Side of Hope" (2017), Avrupa’nın göçmen sorunu üzerineydi. Son filmi olan "Fallen Leaves" ise 'Proletarya Üçlemesi' olarak adlandırılan yapımlarının dördüncüsü olarak nitelendiriliyor. Ancak Kaurismäki'nin güncel olaylardan tamamen uzaklaşmadığını belirtmekte fayda var. Ansa karakteri örneğin, radyoyu açtığında sürekli olarak Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle ilgili korkunç haberlerle karşılaşıyor. Rusya ile ortak sınırı bulunan Finlandiya, bu çatışmadan bir hayli etkileniyor; savaşın rüzgarı ülkenin ruhunu kasvete bürüyor. Kaurismäki, ayrıca işçilerin haklarının olduğu gerçekliğine de değinmeden geçmiyor.

AHLAKİ AÇIDAN YOZLAŞMIŞ İŞVEREN SINIFINA YÖNELİK MİKRO ELEŞTİRİ

Ansa, bozuk yiyecekleri eve götürmeye cesaret ettiği için kovulan bir süpermarket çalışanıdır. Kaurismäki'nin, işçilere "pislikmiş" gibi davranan ahlaki açıdan yozlaşmış işveren sınıfına yönelik mikro eleştirilerinden biridir. Holappa, hurdalıkta çalışan nazik bir alkoliktir ve işten çıkarılmasının nedeni, hatalı iş yapması değildir. Çalışma alanının etrafına sakladığı çok sayıda içki şişesi nedeniyle Holappa’nın işine son verilir.

Holappa ve Ansa, mütevazi bir barda, bir karaoke gecesinde karşılaşırlar. Yaşamın neşesini ve enerjisini kaybetmiş, yalnız ve üzgün bu gözler arasında aniden tarifsiz bir bağ oluşur. Dolambaçlı ve zaman zaman çılgın olacak bu yolculukta, muhtemel kurtuluşun izlerini süreceklerdir. Ansa, hayatının zorluklarına rağmen, şikayet etmeyen bir karakterdir. Holappa ise yaşamın getirdiği azami sorumluluklarla alkol ile baş etmeye çalışır. Holappa’nın Ansa ile bağ kurabilmesi ve duygusal eşiği geçebilmesi için bir dizi zorlu durumla yüzleşmesi gerekir.

SİNEMA TARİHİNE ÖZLEM DOLU BİR GÖNDERME

"Fallen Leaves", Ozu, Mizoguchi ve Naruse'nin 1950'lerdeki büyük Japon melodramlarına şapka çıkaran, klasik film referanslarıyla dolu, bir kısmı şaka, bir kısmı hisler yumağı olan kocaman bir film. Robert Bresson'a yapılan birçok doğrudan gönderme olduğu kadar, Jim Jarmusch'un "The Dead Don't Die" (2019) filmine giden Ansa ve Holappa aracılığıyla Godard, Visconti gibi sinema tarihinde iz bırakan isimlerle de karşılaşıyoruz. Sinema duvarlarında asılı olan bu afişler, Ansa ve Holappa'nın romantik fantezilerinin bu başyapıtlara ne kadar yakın olduğunu hatırlatmak istercesine, dönem filmlerinin posterleriyle dolu. Kaurismäki'nin bu özgün yaklaşımı sinemanın tarihine özlem dolu bir gönderme niteliğinde.

"Fallen Leaves", Kaurismäki'nin zamansız dünyasında yalnızca anlara tutunan izafi bir zamansızlığı tanımlar gibi, duyguların evrenselliğinde cümleleri yutmak ister gibi. Bu nedenledir ki "Fallen Leaves"te de Kaurismäki'nin diğer filmlerinde olduğu gibi kelimeler oldukça az sarf edilir. Yönetmenin kendine özgü minimal ve melankolik tarzının bir parçasıdır bu. Holappa ve Ansa'nın az konuşmalarına rağmen aralarındaki bağ ve ilişki, sözcüklerden daha fazlasını ifade eder. Ansa'nın Holappa'yı akşam yemeğine davet etme çabası, yaşamlarında sevgiye yer olup olmadığına dair dile getirilmemiş bir inancı ortaya koyar. Holappa'yı akşam yemeğine davet etmek için ikinci bir tabağı alması örneğin, istekli bir bekleyişin mütevazi bir çabasıdır. Hayatlarının ortalarına varmış bu iki kişinin en nihayetinde keşfettikleri ise içsel bir bağ kurmadan azami bir mutluluğu elde edemeyecekleridir.

Kaurismäki'nin filmlerinde genellikle karşımıza çıkan ortamlar, küçük apartmanlar, kasvetli barlar ve sıradan iş yerleridir. Bu yerlerde yaşayan karakterler, Bressonvari bir duygu eksikliğiyle davranan, kendi iç dünyalarında yalnız ve melankolik ruhlardır. Bir karaoke barındaki orta yaşlı bir adamın "Serenade" şarkısını söylediği sahne örneğin, ilk bakışta sıradan bir mekan gibi görünebilir. Ancak bu sahnenin sinematografisi, basit bir karaoke barının ötesinde derin bir anlamın ifadesidir. Odayı dolduran sigara dumanı ve gecenin atmosferi, bir tür yalnızlık ve içi geçmiş bir melankolidir.

HERKESE YETECEK KOCAMAN DÜNYA

Kaurismäki'nin filmlerinde karakterler, evrenin sonsuz ilerleyişinde tek bir anda kilitlenirler. Dünya tüm vahametiyle ve insana aldırış etmeyen teknolojisiyle dönmeye devam ederken, küçücük bir barda, Ansa’nın Google’a erişimi yalnızca 28 dakikadır örneğin. Holappa’nın bir cümlesi Ansa’nın o anki duygulanımını ve "herkese yetecek olan kocaman dünyanın" anlamını bir daha sorgulatır: "Vaktim var ama param yok." Aynı zamanda hayatın küçük güzelliklerine duyarlı ve kırılgan bir övgü sunan bu film, masalsı bir hava ve gösterişsiz bir romantizm ile dokunmuş anlarla dolu. Kaurismäki, melodramın hafif tonunu yansıtırken, karanlık anlarda dahi ışığı bulma yeteneğimize olan inancımızı sarsmadan, masal saflığında fakat dipdiri bir gerçeği kahkahalarla hafızalarımıza kazıyor.

Kişiliksizleşen ve endüstriyelleşen bir çağda hayatta var olmaya çabalayan, aşk arayışında tuhaflaşıp saçmalayan sıradan insanların hikayesi olan "Fallen Leaves", gürültü kalabalığın "modern" zamanlarına dahiyane bir sadelikle karşılık vererek muazzam bir kontrast ortaya koyuyor.