Melanie De Biasio geliyor! Sessizlik...

Caz, blues ve soul melodilerini harmanlayan sanatçı Melanie de Biasio 26. İstanbul Caz Festivali kapsamında 5 Temmuz'da İstanbul'da sahnede olacak. DiBiaso’nun en önemli özelliği dinleyicisini kendi olayına, hikayesine, yaşanacak olan şeylere tamamen kontrollü bir biçimde yavaş yavaş, hissettire hissettire yakınlaştırması...

Google Haberlere Abone ol

Yasemin Mori

"i'm nobody! who are you?

are you--nobody--too?

then there's a pair of us?

don't tell! they'd advertise--you know!

Ben hiç kimseyim! sen kimsin?

sen de mi --hiç kimse--sin?

o zaman bizden bir çift var?

sessiz ol! Reklam ederler-- bilirsin!" diye devam eden Emily Dickinson’un o çok meşhur şiirini hatırladım.

Müzik dinleyicileri iyi bilirler, bazen çok sevdiğimiz bir müzisyenin fazla ünlenip, topluma mal olmasını, popülerleşmesini istemeyiz. Bunun sebeplerinden biri onunla o “hiç kimse” olmanın getirdiği mucizevi topraklarda buluşma arayışıdır. Ne de olsa toplumun çoğunluğunun kabul edip kanıksadığı değerler belki daha az dönüşüm, daha az tinsellik içeriyor.

'RAHATSIZ EDİLMEDEN BİR YOK OLUŞ YAŞAMAK BİLE ZORDUR'

Dickinson “hiç kimse” olmanın gerektirdiği bir sessizlikten bahsediyor. Bu büyüyü paylaştığımız “hiç kimse”lerle , diğerleri arasında çizilen ince bir çizgi olmalı çünkü şiirin devamında anlattığı gibi, aradan bir kurbağa çıkıp bağırarak konuşur ve en yüce bulduğumuz kavramları bile hop etiketlenmiş bulabiliriz. Toplum nezdinde rahatsız edilmeden bir yok oluş yaşamak bile zordur.

İşte Melanie’nin müziğinin beni götürdüğü yerler oralar... Hiçliğin, o çabasızlığın, doğanın, kainatın bir parçası olarak her şeyle beraber hissetmenin geniş aurasında yolculuk edebilmek...

Onunla ilk tanışmam bir kaç yıl önceydi. 2013’te yayınladığı ikinci albümü “No Deal” bana 2017’de “Lilies” isimli üçüncü albümünü yayınladığı zamanlarda ulaştı. Son olarak ilk albümü “A Stomach is Burning” (2007) ile tanıştım.

Ondan dinlediğim ilk şarkı ise bir arınma ritüelini anımsatan “All my Love” oldu. Vokalli bir müzikte, türüne az rastlanır cinsten, alabildiğine müziğin kendisine yer açan, dinginleştiren, iyileştiren bir şeyler olduğunu düşünüp içine düştüm. Bu sesin sahibi ve bu kurgunun yaratıcısının dünyasına girmek istiyordum. Bütün bu uhrevi hava bir kadının duygusal hesaplaşmaları eşliğinde bana ilaç gibi gelmişti.

Zamanın nasıl esneyip büküldüğünü göstermeye aracı olan, koskoca bir bilinçaltı ve bilinç üstünün tüm evrende tanımlayabileceğimiz şeyleri oluşturduğunu hissettiren, oturduğumuz yerden farklı evrenlere yolculuk ettiren, içimizi dışımızı sessizce temizleyen, iyileştiren pek çok müzik dinliyoruz.

Jack Keruac’in dediği gibi “hayatta gerçek olan tek şey müzik” ise, işte bu gerçekliği hatırlatan müzisyenlerden biri De Biasio. Müziğinin her anı o kadar ağır başlı öyle dipten, koyu ve acelesiz ki, bu serinkanlılık müzikte beni her zaman etkilemiştir.

Jim Jarmush’un “Dead Man” filminde William Blake ile Nobody arasında geçen diyalogda bu acelesizliğin huzurundan bahseder. "Güneşin batış biçiminden hoşlanıyorsun, değil mi? Yani, bizi olaya hazırlayışı falan. Demek istediğim, ya bir mum gibi aniden sönseydi? şu anda atları sürerken her şeyi görebiliyoruz ve bum, aniden bir saniye sonra karanlıkta kalırmışız. bu beni çok fena korkuturdu."

Bana kalırsa De Biasio'nun en önemli özelliği dinleyicisini kendi olayına, hikayesine, yaşanacak olan şeylere tamamen kontrollü bir biçimde yavaş yavaş hissettire hissettire yakınlaştırması. İster bir oda orkestrasıyla ister bir jazz band ile çalsın farketmeksizin, bir duyguyu verirken onu ağır ağır işleyerek, tüm bedenini, ruhunu kapsamasına önem veriyor. 25 dakika süren kayıtlar yayınlama cüretini göstermesi ise yine takdire şayan.

İDOLLERİNDEN BİRİ NINA SIMONE

Tüm müziği ve duyguları ustaca kullanabilen sanatçının en önemli idollerinden birinin Nina Simone olmasına şaşmamalı. Yaptığı tüm işleri izlediğinizde sanatçının müziğindeki tutarlılığa, kararlılığa hayran olmamak elde değil.

Cazdan trip hop'a, lounge müziğinden, gospele etkiler taşıyan , swingden 5/4 lük ritmlere , çaldığı yan flüt ile yer yer joujouka ayinlerine kadar döndüren ama bir o kadar gündelik, psikolojik ve ilişki temalı sözleri ile bu zamanda da sizi yakalayarak zamansızlıkla zaman arasında bir köprü kurmayı başaran bu kadın festivalde gidip deneyimlemek istediğim müzisyenlerin başında geliyor.

Eğer siz de kendinizi kendi gerçekliğinize emanet edip, dünyevi kıyafetinizden bir an sıyrılıp daha geniş zamanlarda bir yolculuk etmek isteyenlerdenseniz sessiz olun.