Aristoteles’in madencilik ile imtihanı

Uzun zamandır, doğa, tarih, kültürel miras diye kendini buldozerlerin önüne atan, mahkeme kapılarına dayanan, Ankara yollarına düşen insanlar, söylediklerinde samimi olabilir ve daha fazla dosta ihtiyaçları olabilir. Bayramiçlilerin mesajı ile görevimi sonlandırıyorum: “Biz, Skepsis’i ve çevresini korumayı bir vatandaşlık görevi olarak görüyoruz. Ucuz bir ham madde peşine düşüleceğine burada arkeolojik kazı yapılsa, hem kültür hem doğa turizmi canlanır, ülkemiz kazanır. İlgi duyan herkesi Bayramiç, Kurşunlu Köyü’ne doğal güzelliklerimizi ve tarihi kalıntıları görmeye bekliyoruz.”

Google Haberlere Abone ol

Irmak Özer irmakozer1@gma,l.com

DUVAR - Rivayet odur ki, Aristoteles, öğretilerini yaymak üzere Ege’de gezer ve Atina’dan getirdiği kitaplarını bu yolculukta karşılaştığı öğrencileri arasında dağıtır. Bu öğrencilerden biri, Theophratos, ilk yöneticisi Mania adlı bir kraliçe olan, Skepsis isimli, Kaz Dağları'nın eteğindeki refah dolu kentte yaşamaktadır. Gel zaman git zaman, kent savaş ve yağma sebebiyle tehdit altına girdiğinde Theophratos, kitapları bu kente gömer. Tarih kitaplarında yer alan, Theophrastos’un kütüphanesinin Bergama ve İskenderiye’ye taşınmadan önce saklandığı yer, Skepsis’tir. Dolayısıyla, Aristotales’in bugün bilinen öğretileri, işte bu öğrencinin sakladığı Skepsis Antik Kenti’nde bulunan kitaplar sayesinde dünyaya yayılmış, insanlık tarihine kazandırılmıştır. O yüzden Aristoteles’in ruhunun Skepsis Antik Kenti’nde, Kaz Dağları’nda gezindiğine inanılır. (1)

Skepsis Antik Kenti’nin kalıntıları bugün Çanakkale ili, Bayramiç ilçesi, Kurşunlu Tepe’de yer almakta. Kentin kaynaklarda yer alan tarihçesine bakarsak, eski şehir, teraslar halinde Skamandrios/Kara Menderes vadisine doğru iniyor. Kaynaklarda kentin yer değiştirdiği ve ilk yeri Evciler köyünün güneybatısına düşen Palaiskepsis’in ardından Bayramiç Kurşunlu Köyü’ne taşındığı belirtiliyor. Pers, Troas, Bergama hakimiyetlerine giren şehir, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir merkez olarak kabul edildi; hatta Bizans döneminde piskoposluk merkezi oldu.

Osmanlı zamanında o dönem kasabanın ileri gelenlerinden olan Hadımoğlu Osman Ağa, kendine konak yapmak için kasabada bulunan antik dönemden kalma taş küplerden yararlanmaya karar veriyor. Osman Ağa, köylülere her küp karşılığında 1 para vaat ediyor. Köylüler de buldukları küpleri sökerek Osman Ağa’ya getiriyorlar. Böylece Osmanlı döneminde, Antik Yunan mimari katkılarıyla bir konak inşa edilmiş oluyor. Bugüne geldiğimizde halen ayakta olan ve etnoğrafya müzesi olarak kullanılan Hadımoğlu Konağı’nda Skepsis’ten kalma bu nadide küpleri görebiliyoruz.

Muazzam bir doğa içinde yer alan şehre ait ayakta kalan bir yapı görülmemekle beraber, artık Türkiye topraklarının ayıpla karışmış şahaneliğinden dolayı, Anadolu’da yer alan birçok bakımsız kalmış antik kentte rastlayabileceğiniz gibi, bugün Kurşunlu Köyü’ne gittiğinizde halen birçok kalıntı bulabilirsiniz. Profesyonel bir müdahale olmuş diye sorarsanız, Skepsis’in kalıntıları ancak 1989 yılında, Bayramiç'te baraj yapımı kararı çıkıp şehrin bir kısmının baraj gölü sahasında kalacağı anlaşılınca, açığa çıkma fırsatına kavuşmuş. Çanakkale Arkeoloji Müzesi, 1993 ve 1995 yıllarında ilk kez Skepsis Antik Kenti için kurtarma amaçlı kazıları yapılmış; fakat iki sezon yürütülen bu kurtarma kazılarının ardından Skepsis’te aşağı kent ve nekropol alanı sular altında kalmaktan kurtulamamış.

BARAJI BİR ŞEKİLDE ATLATTIK, MADENİ NE YAPACAĞIZ?

Bugün Skepsis Antik Kenti, kültür turizmi ile değil; Bayramiçlilerin bir maden arama şirketine verdiği mücadele ile tanınıyor. Tanınıyor dediysem de öyle Türkiye çapında değil... Arama motorlarından bakarsanız, yerel gazeteler ve belirli arkeoloji yayınlarından başka ne bu dünya mirasının ne de bu özel bir flora ve faunaya sahip SİT alanının üzerinden buldozer geçmesine kimseciklerin itirazı yok.

Bana ulaşan Bayramiç yerlileri, Türkiye standartlarında maalesef hilesiyle, katakullisiyle, yalan beyanlarıyla, yanlış raporlarıyla çok tanıdık gelen ve halen sürmekte olan uzun mücadelelerini anlattılar.

Çıkan haberleri taradığımızda, Çanakkale Arkeoloji Müzesi uzmanlarının SİT alanı ile komşu olan Kurşunlu’da araştırma yapıp rapor hazırladıklarını ve raporda birçok seramik, seramik parçaları, su künkleri bulduklarını, SİT alanının korunması gerekliliğinin yanı sıra, SİT alanının genişletilmesi görüşünü vermelerine rağmen Çanakkale Koruma Kurulu’nun Skepsis Antik Kenti’ni tahrip edecek bir maden ocağına onay verdiklerini görüyoruz.

RAPORLAR NE, GERÇEKLER NE DİYOR?

Kısaca anlatacak olursak, Zafer Madencilik, Bayramiç'e bağlı Kurşunlu Köyü'nde 600 dönümlük bir arazi içerisinde cam ve seramik sanayisinde hammadde olarak kullanılan feldspat aramak ve bu sebeple ocak ve kırma eleme tesisi kurmak istiyor. Projesini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunuyor. Hatta bu esnada batıyor ve maden arama ruhsatını paravan bir şirkete devrediyor. Konunun bir taraftaki uzmanlarına göre ucuz bir hammadde elde etmek için bütün ekolojik denge bozulacak, arama yapılacak olan eğimli alana 100 metre mesafedeki evlerde, fay hattında yaşayanların canını heyelan sebebiyle tehlikeye atılacak ve kültürel bir miras yok edilecek.

Gelin görün ki bu görüşler yeterli olmuyor; başka uzmanlar, başka bilirkişiler getiriliyor ve ÇED raporu söylenene göre çarpıtılıyor. Öyle ki, yeni bir rapor yazmak için getirilen yeni arkeologlar, köyde gözle görülen alanlar yerine uzak mesafeleri kazıyorlar ve köylülerin demeçlerine göre, kazdıkları yerlerde tesadüfen buldukları testileri toprağa geri gömüyorlar. Sonuç olarak Zafer Madencilik ÇED raporunu alıyor; buna karşılık bu rapora karşı çıkan doğa ve tarih koruyucuları, Bayramiç Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıyorlar.

HER YER TARİHİ ESER

Bu süreç içerisinde konu açığa çıktıkça ve hikayeler anlatıldıkça tarihi eser kaçakçılarının da gözü açılıyor. Köylüler, köyün içerisinde kazıya gerek olmadan, gözle görülebilir tarihi eserler durduğundan bahsediyorlar. Bahçelerde antik dönemden kalma çanak çömlek, üzerinde çay içilen (!) lahit kapakları bulunuyor. Antik hamam ve su künklerine doğru gidildiğinde daha fazla buluntuya rastlanıyor. Bir köylü, yıllar önce bu alanda bir altın taç bulup tarihi eser olduğunu anlamadığı için cebine koyduğunu ve eve gelene kadar arkeolojik kalıntının haliyle yıpranıp toz olduğunu anlatıyor.

Bayramiçliler köye başlayan kaçakçı akınından kaçakçılık piyasasına da  mecburen hakim olmuşlar! Kaçakçıların özellikle köyde bol bulunan gözyaşı şişelerini toplayıp götürdüklerini anlatıyorlar.

AMAÇ MUHALİFLİK DEĞİL, VATANDAŞLIK GÖREVİ

Aslen elimde yazılı kaynak olmadan beyanlarda bulunmayı doğru bulmam. Diğer yandan, Kaş’ta yüzerken önüne Likya kolonu çıkmış (İngiliz turistler şok!), Diyarbakır’da ödenek yok diye kazıları durdurulmuş, müze statüsü alınmış ve elini sallayanın girebileceği bir alana dönüştürülmüş dev Dara Antik Kenti’ne girmiş insanım. Nemrut, zamanında korunabilseydi, bugün çok daha fazla mirası görüyor olurduk. Mersin’de arkadaşlarım yüzdükleri kumsalda sikkelere rastlayıp korkularından el süremediklerini anlatırlar. Dolayısıyla, birileri “Bizim köyde lahit üzerinde çay içiyoruz,” dediğinde, ben bu ülkede bu hikayeye inanırım!

Her hikayenin, tartışmanın iki tarafı vardır; Zafer Madencilik kendi tarafını anlattı ve bir şekilde haklı bulundu. Adil olmak adına, ben bir de diğer tarafın hikayesini duymayanlara, okumayanlara anlatmak istedim. Uzun zamandır, doğa, tarih, kültürel miras diye kendini buldozerlerin önüne atan, mahkeme kapılarına dayanan, Ankara yollarına düşen insanlar, söylediklerinde samimi olabilir ve daha fazla dosta ihtiyaçları olabilir diye düşündüm. Bayramiçlilerin mesajı ile de görevimi sonlandırıyorum: “Biz, Skepsis’i ve çevresini korumayı bir vatandaşlık görevi olarak görüyoruz. Ucuz bir ham madde peşine düşüleceğine burada arkeolojik kazı yapılsa, hem kültür hem doğa turizmi canlanır, ülkemiz kazanır. İlgi duyan herkesi Bayramiç, Kurşunlu Köyü’ne doğal güzelliklerimizi ve tarihi kalıntıları görmeye bekliyoruz.”

Güzel, güneşli, yeşiller içinde bol oksijenli günler görmek dileğiyle!

DİPNOT

  1. Bu bilgilerin bir kısmı Bayramiç halkından, bir kısmı Musa Tombul’un “Antik Troas Bölgesi Şehirleşme Sürecinde Skepsis Yerleşmesi” isimli yüksek lisans tezinden alınmıştır. Tombul, Theophratos’un kütüphanesinin hikayesine kaynak olarak İlk Çağ’da yaşamış Yunanlı coğrafyacı Strabon’a referans vermektedir.