Lezbiyenliğin tiyatrodaki yeri ve Çıkmaz Sokak

“Çıkmaz Sokak” Refika ve Cavide isimli iki kadının duygusal ilişkileri üzerinden, entrikalı bir konağın öyküsünü anlatır. Refika ve yan konağında oturan Cavide eşlerinden istedikleri cinsel tatmini alamadıkları için birbirlerine aşık olmuşlardır. Aynı konakta yaşayan ve Refika gibi bir “paşa karısı” olan Mukbile de bu oyunda gerçekleşen entrikanın bir parçasıdır.

Google Haberlere Abone ol

2000’li yılların başında tiyatromuz “öteki oyunları” kavramına aşina olmuştu. Bugüne dek tiyatro sahnesinde kendilerine yer bulamayan LGBT+’lar, artık oyunlarda ana karakter olarak seyirci karşısına çıkabiliyordu. Oyunların yan teması yahut güldürü/alay etme aracı olarak kullanılan eşcinsellik, artık ana tema olarak oyunların izleğini belirliyordu. Sokakta ve hayatın her alanında yazılan tarih, tiyatro sahnesinde tecelli ediyordu. Peki geçmiş yıllarda durum nasıldı? 1900’lerin başında yazılan tiyatro eserlerinde öteki nasıl çıkıyordu karşımıza? Sizi bugün “Çıkmaz Sokak” isimli bir tiyatro oyunuyla tanıştırmak istiyorum.

Tiyatro eserlerinden önce eşcinselliğin ilk kez modern dönem Türkiye edebiyatında karşımıza çıktığını görüyoruz. Siyasi iktidar ve toplum tarafından lezbiyenlik “zararsız” görüldüğü için önemsenmemiş, böylelikle yazarlar bu temayı daha rahat işleyebilmişlerdir. Tüm bunların dışında, Meşrutiyet döneminin sağladığı “özgürlük” ortamı ve Batı’nın düşünsel etkisiyle kaleme alınan temalar değişmeye başlamıştır. 1898 yılında yayımlanan “Hamamcı Ülfet”, Ahmet Rasim tarafından yazılan ve kadın eşcinselliğini işleyen bir romandır. Romanda Osmanlı’da geçen bir lezbiyen hikayesi anlatılır. Osmanlı yazınında kadın eşcinselliğini işleyen ilk edebi eser olan “Hamamcı Ülfet”, sonrasında Mehmet Rauf, Baha Tefik gibi kadın eşcinselliğini konu alan yazarlara öncülük etmiştir. Tiyatromuzda ise oyununda kadın eşcinselliğine yer veren ilk yazar Fecr-i Ati topluluğunun kurucularından Şahabeddin Süleyman’dır. Şahabeddin Süleyman 1911 yılında kaleme aldığı “Çıkmaz Sokak” oyunuyla tiyatro tarihimize bir kilometre taşı koymuştur.

“Çıkmaz Sokak” Refika ve Cavide isimli iki kadının duygusal ilişkileri üzerinden, entrikalı bir konağın öyküsünü anlatır. Refika ve yan konağında oturan Cavide eşlerinden istedikleri cinsel tatmini alamadıkları için birbirlerine aşık olmuşlardır. Aynı konakta yaşayan ve Refika gibi bir “paşa karısı” olan Mukbile de bu oyunda gerçekleşen entrikanın bir parçasıdır. Mukbile de Refika’ya duyduğu tutku ile oyundaki dramatik yönelişini belli eder. “Çıkmaz Sokak”, kadın eşcinselliğini korkulması gerekmeyen ve namusa leke sürmeyen bir olgu olarak ele alarak lezbiyenliğin Osmanlı’daki konumunu açıkça yansıtır. Zira Osmanlı’da cinsellik olgusunun yalnızca erkek cinsel organıyla bütünleştirildiğini biliyoruz. Günümüzde de devam eden bu eril cinsellik anlayışı, Şahabeddin Süleyman’ın kalemine de yansımış ve oyun kadın eşcinselliğini bir yönelim değil, erkeklerle yaşanamayan cinselliğin sonucunda sığınılan bir liman olarak yansıtmıştır. Bu açıdan metnin feminist bir metin olduğunu söylemek mümkün değil. Türkiye’de ilk kez 2009 yılında okuma tiyatrosu olarak sahnelenen oyun, Tiyatro Boyalıkuş tarafından feminist dramaturgiyle ele alınmıştır. Aynı zamanda oyun 2012 yılında Agora Kitaplığı tarafından yayımlanarak okuyucuyla buluşmuştur.

Çıkmaz Sokak, feminist bir metin değildir fakat yine de yazıldığı dönemde olumsuz şekilde ses getirmiş, Şahabeddin Süleyman edebi çevreler tarafından dışlanmış, sürdürdüğü okul müdürlüğü görevinden alınmış ve oyun asla sahnelememiştir. Şahabeddin Süleyman’ın arkadaşları bu oyunun oynanmasının kadınların düşüncelerini kötü etkileyeceğini ve lezbiyenliğin batıdan görme bir şey olduğunu savunmuşlardır. Günümüz Türkiye tiyatrosunda yazılan tiyatro metinlerinde de çoğunlukla erkek eşcinselliğini konu alan oyunların yazıldığını görüyoruz. Kadın eşcinselliğini işleyen oyunların neredeyse hiç olmadığını görüyoruz. Bu durum elbette kötü niyetli bir düşüncenin ürünü değil. Buna kalbimle inanıyorum. Belki de kodlarımıza işleyen, toplumsal ve siyasal kara bulutların üstümüzde dolaştırdığı bir namus meselesidir bu, kim bilir? Bunu yeniden ölçüp tartmak için “Çıkmaz Sokak” oyununu yeniden okumakta fayda var.

Etiketler tiyatro lezbiyenlik