Kerem'in Aslı'ya hediyesi: Kutnu

Önceleri soyluların elbiselik olarak rağbet ettiği kutnu dokumalar, koltuk yüzleri, kadın ve erkek giysilerinde kullanıldı. Dokumacılık kültürümüzün önemli bir parçasını oluşturan kutnu kumaşlar, günümüzde turistik amaçlı eşyalarda ve ulusal folklorik giysiler için üretiliyor. Kutnu dokumacılığı günümüzde geçmiş zamanlarına kıyasla çok daha sönük bir biçimde yaşamakta ve özellikle Gaziantep bulunan az sayıdaki birkaç usta tarafından zor koşullarda icra edilmektedir.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Gökyüzünün tüm renkleri düşmüştür onun üzerine. Kimi zaman çiftçinin bereketli günlerde sandığından çıkardığı giysi, bazen düğünlerin vazgeçilmezdir. Her şeyden önemlisi saraylıdır kutnu. rivayet odur ki Kerem’in, Aslı’ya hediyesi. Aşıkların dilinde, “Tarlada arı peteği, parlar kutnunu eteği” diye başlayan içli bir türküdür.

SARAY KUMAŞI

Kutnunun hikâyesi 16. yüzyılda başlar. Padişahların kaftanları, soylu insanların özel günlerde tercih ettiği bir kostüm olmuş, sonraları, çiftçiler bayramlarda kendine kutnudan elbise dikmiş ve halk arasında yayılmıştır. Altın rengindeki sarı kumaşa renk vermekle kalmaz, doğal bir parlaklık sağlar. Kırmızı, mor, yeşil, bordo, pembe, mavi ve siyah renklerin de tercih edildiği kumaşlar, şimdi Gaziantep’te folklorik bir kıyafet olarak kullanılıyor. Ancak, kentin bu önemli değerinin modernize edilmesi, çatmadan, ayakkabıya kadar bir çok mamül üretilmesi için de yapılan önemli çalışmalar var.

BASMADAN DAHA ESKİ BİR KUMAŞ

Kutnu, Gaziantep’e has çözgüleri genellikle ipek, atkıları ise pamuk ipliğinden olan saten örgü ile dokunmuş ve çözgü yönünde renkli desenleri olan bir tür yarı ipekli kumaştır. Kutnunun diğer bir adı da ‘saray kumaşı’dır. Geçmişi çok eskilere dayanan kutnuculuk, dünyada basma sanatı yok iken, ipeğin çeşitli boyalara defalarca batırılarak, kendisine has renk ve motifler verilerek yapılan bir dokumadır. Kutnu kumaşı yapılırken şu aşamalardan geçer: Önce bobin halinde olan ip, söküm işlemine tabi tutularak çile haline getirilir. Söküm işlemi için yörede ‘devre’ adı verilen dört köşeli dolaplar kullanılır. Çözgü iplikleri çile haline geldikten sonra boyama işine geçilir. Yüz derecelik boya kazanlarında ipler boyayı emene kadar bekletilir. Kazandan çıkartılarak sıkılan iplikler kurutulduktan sonra dokuma sırasında kopmaması için mezekçilere gönderilerek düzeltilmesi ve kopukların ayrılması sağlanır.

OSMANLI’NIN GÖZDE KUMAŞI

Kutnular parlak ve mat çizgilerin yan yana gelmesiyle süslendiği gibi birçok renkli çizginin yan yana gelmesiyle de dokunur. Osmanlı döneminde bu kumaşların daha çok Şam, Bağdat gibi Ortadoğu şehirlerinde dokunduğu ve oralardan getirildiği söylenirse de, Osmanlı döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında tüccarların kutnuyu Gaziantep’ten aldıkları bilinmektedir. Kutnu dokuması bir bakıma Gaziantep’in adıyla birlikte anılır diyebiliriz; öyle ki Gaziantep o yıllarda kutnu dokumacılığının merkezi durumundadır.

19.YÜZYILDA 5 BİN TEZGAH VARDI

1900’lü yılların başında Gaziantep’te 5000’e yakın tezgah olduğu ve bu dokumacıların yanında tarakçılar, boyacılar, masuracılar, çözgücüler, apreciler (cendere), mengeneciler gibi yan işlerle beraber 20 bin kişinin çalıştığı söylenir. Gaziantep’in nüfusunun 80 bin civarında olduğu tahmin edilirse, yaklaşık her dört Gaziantepliden biri dokuma işiyle uğraşmış diyebiliriz. Bu durum bizlere o yıllar için oldukça yüksek bir nüfusun dokuma işinden para kazandığını da gösterir. Tezgah; tefe, tarak, selmin, çözgü denilen dört ana parçadan oluşurdu.

RENKLER VE DESENLER

Bu renkli desenli yolların, renklerine ve yolların genişliğine göre de kutnular çeşitli isimler alırlar. Bazı kutnularda bu renkli yollar üzerine ayrıca çözgüden takviye tekniğiyle küçük desenler yapılır. “Sedefli kutnu” adı verilen bu örneklerin yanı sıra, bir diğeri de çözgüleri bir başka teknikle renklendirilmiş olan “taraklı” kutnulardır.

Gaziantepli ustalar tarafından 60 çeşit kutnu dokuması olduğu söylenmektedir. Sultan Kutnu, Bağlamalılar, Çiçekliler, Düz Çizgililer, Düz Mecidiye, Hindiye Kutnu, Kemha Kutnu, Sedefli Kutnu, Sarı Tas Kutnu, Zincirli Kutnu, Vişneli Kutnu, Kerasi Kutnu, Çiçekli Furç Kutnu, Darıca Kutnu, Taraklı Kutnu başlıca çeşitleridir.

KUTNU EMEK VE SABIR İSTER

Kutnu kumaşı pek çok işlemlerden geçer. İpek, bobin haline getirilince sökücü ustaları devreye girer. Bunun için “devere” adı verilen dolaplar kullanılır. Çözgü iplikleri çileler haline gelince boyama işlemi başlar. Kutnuyu kutnu yapan renkleridir ve o can alıcı renkleri veren de kök boyalardır. Kutnu boyama işlemi gerçekten çok zahmetlidir. Hakim renk sarı olduğundan, bu renk kumaşa göz alıcı bir parlaklık verir. Ardından kırmızı gelir, sarıya tahakküm kurarcasına. Daha sonra mor, yeşile inat mavi, siyah, bordo ve pembeler. Büyük kazanlarda bu renklerle ipek çileler boyahanelerde hayat bulurlar. Aynı iplik ve ipekli çileler boya kazanlarına defalarca bıkmadan batırılıp çıkarılarak değişik renkler elde edilir.

MEZEKÇİLER VE HAŞILCILAR

Boyanan çileler “mezekçiler”e gider. Bu ustaların görevi ise çözgü ipliklerinin dokuma sırasında kopmamasını sağlamaktır. Bunun içinde kayısı reçinesi ve gaz yağı ile “haşıllama” işlemini yapar. İpekler burada kavuk yapılarak tarakçılara gönderilir.

Haşıl öyle zorlu bir iş idi ki bunun türküsü bile yapıldı.

HAŞIL TÜRKÜSÜ’NÜN HİK YESİ

Haşılcılık, dokuma mesleğinin altyapısını oluşturan bir meslektir. Yani ham ipliğin işlenip dokuma tezgâhına verilmesidir.Ham ipliğin işlenmesindeki araçlar; nezzik taşı, nezzik, çıkrık, dolap, cağ, masıra, terdek gibi vesaire parçalardan oluşmaktadır.

KADINLARIN BEDDUASI TÜRKÜ OLDU

Gaziantep’te bir dönem çoğu kesimin kazancı sadece bu meslek ile olmuştur. Kadınları kızları aile bütçesine katkı olsun diye, ham ipliği dokumaya hazır hale getirip, ustaya teslim ederlerdi. Ancak usta, bir sürü mazeret öne sürerek paralarını aksatır ve haftalıklarını çok geç öderdi.

Bunun üzerine bu işten dertli olan kadınlar, kızlar ustaya bir tür beddua ederek kendi aralarında bu türküyü mani şeklinde ifade ederek söyleye gelmişlerdir. İşte haşıl türküsünün hikayesi böyle oluşmuştur.

Kutnu dokunduktan sonra pişirilip yumuşatılması gerekmektedir. Bu işlem tahta tokaçlarla dövülerek yapılır. Daha sonra bu iş için tasarlanmış mengenelerde sıkıştırılarak bir müddet bekletilir. Merdanelerden geçirilerek perdahlama işlemi ile apre ve ütüleme işlemi yapılır. Tüm bunca işlemlerden sonra kutnu kullanıma hazır hale gelmiş olur. Bu kadar zahmetli işin neticesinde dokunan kutnu günümüzde karşılığını ne yazık ki görmemektedir. Diğer pek çok el emeğine dayalı ürün gibi kutnu da dokuyan kişiye, dokunulan yöreye, kullanılan malzemeye, üzerindeki çizgi, renk ve desenlere göre sınıflandırılır.

DOKUMACILIK KÜLTÜRÜNÜN MİHENK TAŞI

Önceleri soyluların elbiselik olarak rağbet ettiği kutnu dokumalar, koltuk yüzleri, kadın ve erkek giysilerinde kullanıldı. Dokumacılık kültürümüzün önemli bir parçasını oluşturan kutnu kumaşlar, günümüzde turistik amaçlı eşyalarda ve ulusal folklorik giysiler için üretiliyor. Kutnu dokumacılığı günümüzde geçmiş zamanlarına kıyasla çok daha sönük bir biçimde yaşamakta ve özellikle Gaziantep bulunan az sayıdaki birkaç usta tarafından zor koşullarda icra edilmektedir. Bu üretilenler de genellikle kutnunun “taraklı” ve “sedefli” çeşitleridir.

FABRİKAYA SAYDILAR

Bu denli insana istihdam sağlayan kutnuculuk yanlış uygulamalarla ölüme terk edildi. 50-60 yıl önceki kutnucuların varı yoğu bir tek tezgâhıdır. Tezgâhların bulunduğu dükkânlara önce imalathane denildi. Sonra fabrika saydılar ve ona göre vergi ödenmesini istediler. Nerdeyse bütün esnaf dükkanlarını kapatmak zorunda kaldı. Tezgâhların tahtına motorlu tezgâhlar oturdu. Tezgahtya üç saatte yapılabilen bir metrelik üretimi makinelerde üç dakikada çıkar hale geldi ve b makineler yılların emektar kutnucularının pazarını yedi bitirdi.

İşte, saray kumaşı olan o kutnu şimdilerde kutnu kumaşı, yöresel kıyafetlerin yanı sıra dekoratif amaçlı, çeşitli aksesuar, turistik giysi, çanta, terlik, perdelik kumaş ve folklor kıyafetlerinin üretiminde de kullanılıyor.