'Kızılcık Şerbeti'nde kadın olmak

'Kızılcık Şerbeti'nde Alev karakterinin, bir hemcinsini nasıl ezip acıttığını göstererek senaryoda verilen sinyal, son haftalarda düşen reytingi coşturarak neredeyse ana temaya dönüştü.

Google Haberlere Abone ol

Ayşegül Yaraman

Geçen sezon modern-muhafazakar problematiğinin sosyolojik bir senaryo ve başarılı oyunculuklarla yansıtıldığı 'Kızılcık Şerbeti', dizi izlemeyi çoktan bırakmış kitleyi dahi, en azından dolaylı kaynakların gündeminden etkilenerek ekrana çekmeyi başarmıştı. Bu başarıda Nursema karakterinin özgürleşmesinin(1) hikaye ve oyunculuk bağlamında payı büyük. Ancak sezon finalinde kadın dayanışmasını sanki içselleştirmiş gibi örnekler sergileyen Alev karakterinin, asla cesaretle ilişkilendiremeyeceğim bir biçimde bir hemcinsini nasıl ezip acıttığını göstererek senaryoda verilen sinyal, son haftalarda düşen reytingi coşturarak neredeyse ana temaya dönüştü.

KIVILCIM: MODERN TOPLUMUN ANNESİ ÖĞRETMEN İLE MÜTEDEYYİN ERKEK 'TUTKUSU' ARASINDA

İlk sahnelerde modern-laik Arslan ailesinin öğretmen kızı Kıvılcım'ın bir mağazada başörtülü kadınların bulunmasına küçümseyici tepkisinden ve gebe kaldığı için mütedeyyin-muhafazakar Ünal ailesinin oğlu Fatih ile acilen evlenen kızı Doğa'ya yaşam tarzı çelişkisi yüzünden muhalefet edişinden; aynı ailenin evli amcası Ömer'e rastlayınca nasıl 'yumuşadığına' geçen sezon boyunca tanık olduk. Ömer tarzından neredeyse hiç taviz vermezken, aynı mağazadan alışverişe dahi tahammül edemediği bir zihniyetin temsilcisiyle koşturarak nikahlandı Kıvılcım. Şimdilerde Ömer'in öleceğini gizlemek için bir başkasına aşık olduğunu belirtip boşanma talep ettiği Kıvılcım'ın son hız bir mütedeyyinden diğer mütedeyyine koşma hikayesi ile gösterdiği 'modern uyum'u izliyoruz.

DOĞA: MODERN(Cİ) OTORİTER ANNENİN GÖLGE KIZI

Doğa, bir 'görülmez kaza' sonucu aldatılıp bebeğiyle anne evine döndüğünde, torununu görmeye gelien kayınvalide Pembe kovmaktan beter edilirken, kayınpeder Abdullah torununun ismini dua ile kulağına okumak için uğradığında izzet-i ikram gördü. Oysa Fatih'in Doğa'yı aldattığını başından beri bilip susan tek kişi babasıydı ve Arslanlar bunu biliyordu. Pembe ise Doğa aileye bunu açıkladığı an durumu öğrendi ve çok hakiki bir tepkisel sinir krizi geçirdi. Kadınlara çok değer veren Arslanlar'ın birçok cinsiyetçi ikiyüzlülüklerinden biri kayıtsız şartsız bir kadını/Pembe'yi (erkek faili hep görmezden gelerek) tek suçlu ilan etme önyargısıydı.

Diğerleri aşağıda:

Doğa'nın anneliğinin 'zaafiyetiyle' koca evine dönüşünü modern ve laiklerin (günümüz konjonktüründe) güçsüzlüğüyle mi yoksa sadece şekilciliği modernlik ve laiklik gibi sunanların teslimiyet kabiliyetiyle mi açıklamalı bilmiyorum. Zira Doğa bir yandan da Diş Hekimliği Fakültesi'ni seyirciye hiç hissettirmeden bırakıvermiş, bebeği için her şeye katlanan fedakar anneye dönüşüvermişti.

ALEV: ÖZGÜRLÜKLE BENCİLLİK ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİ

Bir başka 'aşk hikayesi', cesur, cüretkar, özgürlükçü, mangalda kül bırakmayan Alev'in Apo'ya takılmasıyla (obzesyon anlamına kullanıyorum) başladı. Bütün eleştirilerim saklı kaymak kaydıyla Alev'deki yegane gözüpekliği, ilgisini Abdullah Ünal'a verdiği hediyeyle ifşa edip süreci tetiklemesinde görüyorum. Tabii ki tek elin sesi çıkmaz ve boşluk olmayan bir ilişkiye üçüncü şahıslar giremez. Ancak Alev'i 'masum' göstermek için(!), özellikle Doğa'nın ve onun gibi sığ yorumların ve hatta giderek Alev'in kendisinin bu argümanı öne sürmesi bana bir başka ikiyüzlülük geliyor. Alev'in özgür ve cesur olduğu iddia ediliyorsa ilişki için ilk adımı atması bunlarla uyumlu davranıştır ve bu manada dürüstçedir. Ayrıca Alev yukarıda da söz ettiğim Pembe'yi küçümseyerek ezen çıkışında, 'Apo boşansın evlenirim' biçimindeki pişkin cüretkarlığı gösterebilen birisi. Özgür olduğu iddia ediliyorsa (ben cüretkar demeyi tercih ediyorum), edilgen olabilir mi zaten?

Ayrıca Pembe'yi kötülüklerin membaı olarak görüp Abdullah'ın ataerkil bir oyun kurucu olduğunu görmezden gelenlerin başında Alev geliyor. 'Modernliği ve güçlü kadın olmayı' ilkel aciz entrikalarla Apo'yu kışkırtmak için kullanan da Alev: Eski sevgiliyle kıskandırarak, evlilik kurgusuna sığınarak, nişan yüzüğü takılırken dahi Apo'ya sinyaller göndererek, her vesileyle görüşme fırsatı yaratarak ve sözde bağımsızlık gösterisine rağmen işleri sıkıştığında maddi destek getirecek iş imkanını Abdullah'ın sağlamasına sevinerek, pahalı hediyeleri kabul ederek ve hatta bunları göze sokarak geleneksel kadın rollerini, üstelik tamah etmemek gibi imkana sahipken başarıyla oynamadı mı? En sonunda da Abdullah gel deyince otel odasına ama 'kapatma' olmadan kapanma! Üstelik evli birinin evlilik teklifini (“ne kadar ciddi olduğumu göstermek istedim Alev” tiradı eşliğinde), 'tek taş' karşılığı sevinerek kabul etme ile sonlanan son bölüm. Bu arada Alev'e su getirmek gibi yüzeysel bir davranış dışında kendi bencil muhafazakar/ataerkil yapısından taviz vermeyen Abdullah'ın, ilk gecenin sabahında nişanlısına ayrılacağını haber vermek için onun evine gitmek isteyen Alev'e dışarıda buluşmalarını söylediğinde, Alev yarım ağız karşı çıksa dahi, 'ya sana şiddet uygularsa' deyip dediğini kabul ettirmesini de atlamak istemem. Malum iyi niyetli cinsiyetçilik de bir cinsiyetçilik türü. Dolayısıyla tutum davranış, davranış-davranış, tutum-tutum çelişkileri bağlamında Alev bir cinsiyetçi ikiyüzlülükler manzumesi!

PEMBE: VUR ABALIYA

Diğer yanda içine doğup seçeneksiz mecbur bırakıldığı muhafazakar, geleneksel, mütedeyyin rolünü öğrendiği gibi dört dörtlük oynayan Pembe, oğlunun seçtiği modern, laik geline, kendinden beklendiğinin aksine, bir sefer bile gebe kalıp aileye girdiğini söylemez, çocuğuna istediği ismi koymasını kabullenir, son dönemde nikah olmadan evde kalmasını hoş görür (bunlar tabii ki normal, ancak Pembe karakteri için olağanüstü bir hoşgörü) ama ilk andan itibaren ve zaten Alev fütursuzca yüzüne haykırdığı için kocasının onunla ilişkisinden tedirgin olunca, tıpkı Nilay gibi azar işiten 'gerici kadın'dır !

Pembe ile ilgili olumsuz etiket, erkeklerin aldatma hikayesi üzerinden de sapla saman karıştırılarak şöyle vurgulanıyor: Fatih, karısını kendisine dönmeye ikna etmeye çalışırken Pembe'nin oğlunun isteğini kendince desteklemek için Doğa'ya "erkeğin elinin kiri" cümlesini, Doğa'nın (güçlü annenin aslen çapsız kızı) Alev'i korumak için kullanması saçmalığı. Evet Pembe geleneksel ve ataerkil; dolayısıyla oğlunun gelinini aldattığını ilk öğrendiğinde yeri göğü inlettiği gerçek tepkisini de unutmamalı. Üstelik feministlik iddiası yokken. Kendi geleneksel öğretisi doğrultusunda evlilik bozulmasın diye zikrettiği yukarıdaki ataerkil gerekçenin, maruz kaldığı Alev-Apo birlikteliğiyle kendisinden öç alınır gibi kullanılıp eşitlenmeye çalışması ise modern bir 'kadın kadının kurdudur' yorumu olsa gerek. Eğer cinsiyetçi ikiyüzlülük demeyeceksek.

Bu arada yine Pembe'nin kocasına "madem gönlün kaydı hevesini alsaydın" yorumu da Pembe'nin modern, feminist bir kişilik olmadığı için kendi içinde son derece tutarlı. Buradaki tutarlılık, savunmadan ziyade kadın bakış açısının bir başka kadınla empati kurabilmesidir. Yoksa onu alkışlamak anlamını taşımaz.

NİLAY: KÜÇÜMSENEN GÜÇ

Nilay, küçümsendikçe, aptallık ve cehaletle suçlandıkça ezilenin zekası olarak tutunduğu kurnazlığıyla; hayatta tek şansı zengin Ünal ailesinin gelini olmanın karşılığını bir anlamda başörtüsüyle ödeyen aslında şeytanın avukatı bir kadın. Ama bir çok kez gıyabında veya yüzüne aşağılanan bu kadının ezilen kayınvalidesiyle 'kadın dayanışmasını', “Nilay ruh hastası tam ya” diye yaftalayan 'modern güçlü kadın' Alev; geleneksel, mütedeyyin, muhafazakar ve ataerkil (hatta Ünal ailesinin aynı özelliklerinin asıl mimarı) Abdullah ile şöyle erkek desteği buluyor kendine: “Nilay cahil, cühela kız.”

MODERN(Cİ)-LAİK(Çİ) VİTRİN ARKASINDAKİ CİNSİYETÇİ İKİYÜZLÜLÜK(2)

Bunlara mukabil "sizin için kadınları suçlamak daha kolay" isyanı da Doğa'dan çıkıyor ama Leman'ı, Pembe'yi, Nilay'ı suçlayıp; Mustafa'ya, Ömer'e, Abdullah'a, Metehan'a hatta Fatih'e devamlı hüsn-ü kabul gösteren hep Arslan ailesi.

Arslan ailesinin çoğunluğu (yaşanmışlık ermişliği taşıyan Sönmez Hanım ile kutuplaşmayı pratikte çoktan aşmış bir neslin temsilcisi Çimen hariç), modern, laik ve feminist olmaktan ziyade modernci, laikçi, cinsiyetçi ikiyüzlülük örneği aslında. Muhafazakar, mütedeyyin, ataerkil tutum ve davranışlardaki tutarlık netlik; 'gibi yapan' yani özde değil sözde modern, laik ve feministten daha az tehlikeli geliyor bana ve Türkiye'nin temel problematiği bence aslen her alandaki bu ikiyüzlülük.

Yukarıda senaryo ve roller üzerinden aktardıklarım, izleyiciler ve yorumcular bağlamında da aynen tekrarlandığı için bir kurgudan çıkarak, üstelik onu da çok sınırlayıp, sosyo-politik bir fotoğraf çekmeye çalıştım.

Kısacası şekle ve belagata takılıp içeriği atlamayınız.


Dipnotlar

1. Nursema'nın birçok muhafazakar kadına ilham verecek bu hareketi, başörtüsünü çıkarmasıyla sonuçlanmadı. Kadın özgürlüğünün başörtüsüne/şekle indirgenemeyeceğini birçok başı açık kadına da gösterdi.
2. A. Yaraman; Cinsiyetçi İkiyüzlülük, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2020.