Aziz Nesin’den 'bizim memleket' öyküleri

Aziz Nesin'in kaleme aldığı öykü seçkisi Nesin Yayınları ve Doğan Kitap işbirliğiyle yayımlandı. Nesin Yayınevi, yayın yönetmeni Esin Pervane ile Nesin'in kaleme aldığı öyküleri ve hayatını konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

Mert Gür

DUVAR - Aziz Nesin öykü derlemesi Bizim Memleket Doğan Kitap tarafından yayımlandı. Nesin Yayınları ve Doğan Kitap işbirliğinde basılan kitabı ve Aziz Nesin edebiyatı açısından neden önemli olduğunu Nesin Yayınevi Genel Yayın Yönetmeni Esin Pervane anlattı. Pervane, “Aziz Nesin ölümünden sonra bile çalışmaya devam ediyor" dedi.

Bizim Memleket, Aziz Nesin, 328 syf., Doğan Kitap, 2019.

 Hiç tanımayan birine anlatmak isteseniz nasıl anlatırdınız Aziz Nesin’i? 

Timur’un filleri fıkrasındaki Nasrettin Hoca’ya benzeyen biri. Çok tutarlı bir hayat onunki. Siyaseti, edebiyatı, yaşamı hep bir bütünün parçaları. Doğru bildiğine adanmış biri. Kalemini, kazancını, hayatını ilkelerinin hizmetine sunmuş, dünya daha yaşanır bir yer olsun diye harcamış biri. Akıl almaz derecede çalışkan; felç geçirdikten iki gün sonra sol eliyle yazmayı öğrenen biri. Korkudan korkmayan, korksa da kararlılıkla yapılması gerekeni yapan biri. Zor zamanda konuşmayı bilen biri. Çağımızda az rastlanır özellikler bunların hepsi. Bence hayranlık uyandırıcı.

Aziz Nesin öykülerinden derlenen Bizim Memleket, Doğan kitap etiketiyle çıktı. Siz derlediniz. Seçimi neye göre yaptınız?

Aziz Nesin, yazdıklarıyla bir “toplumsal topografya” ortaya çıkarmak istediğini söyler. Biz de bu topografik haritayı bir kitap ölçeğine çekmeye çalıştık. Nesin’in gözünden “bizim memleket” neye benziyor, bunu göstermek istedik. Elbette sadece bir ülkenin değil bir yazarın da küçük ölçekli bir haritası olacaktı bu kitap. O yüzden hem klasik ve ünlü gülmece öykülerine, hem de görece gölgede kalmış daha deneysel işlerine yer açtık. Özyaşamöyküsünden kaynaklanan birkaç öyküye de yer verdik. Yani hem bir tanışma kitabı olabilir bu, hem de sadık Nesin okurunun dahi ıskalamış olabileceği öyküler var içinde.

 Aziz Nesin edebiyat ve kültür hayatımızın en bilinen isimlerinden biri ama yazarlığı hakkında hiç okumamışlar için anlatır mısınız? Nasıl bir yazardır Aziz Nesin?

Bugün hiç Aziz Nesin okumamış biri bile, diyelim bürokratik bir saçmalıkla karşılaştığında “Aziz Nesin öyküsü gibi” diyorsa ya da romanı okumamış biri bile Zübüklüğün ne demek olduğunu biliyorsa, çok da uzun anlatmaya gerek yok aslında…

Onun yazarlığı da yaşamı gibidir. Oldukça gerçekçi, tutarlı ve yalındır. Bazı ilkeler çevresinde şekillenir. Gerçek güzelin süslenmeye gerek duymayacağını düşünür, bu yüzden oldukça yalın bir üslupla anlatmak istediği özün peşine düşer. Herkesin anlaması için yazan bir yazardır. Kendi deyişiyle, “sulu gırtlak hümanistler gibi insanları sevmeyen” ama “halkı olduğu için sevdiği” halkının gerçekten sevilecek insanlar olması için uğraşan bir yazardır. Üstün bir gözlem gücü olan ve eleştiri okları tam hedefi vuran bir yazardır. Bozuk düzende doğru insan kalmanın ne kadar zor olduğunu bilen bir yazardır. Köylü, evet kurnazdır ama, köylüyü üçkağıtçılıkla yolunu bulmaya zorlayan, mesela kaymakamdır. “İt Kuyruğu” öyküsü bunun muhteşem bir örneğidir. Domuz olmayan köyde “Domuzla Mücadele Yasası”nı uygulamaya çalışan devlet, kaymakamı zorbalığa, köylüyü sahtekarlığa iter. Nihayet olan masum itlerin kuyruklarına olur. Ama suçlu kimdir gerçekte? Bizi bunu tekrar düşünmeye çağırır.

Bizim Memleket insanımızın bazen saf, bazen uyanık taraflarını resmeden bir derleme olmuş. Nasıl açıklıyorsunuz Aziz Nesin’in bu gözlem gücünü?

Halkını iyi tanıyan, gerçekçi bir yazar Aziz Nesin. Salt ilginçlik olsun, oradan mizah doğsun diye, kahramanına olmayacak bir şey söyletecek, aykırı bir mizansen yaratacak bir yazar değil. Gücünü de bu gerçeklikten alıyor bence.  Ölümünden sonra kitaplaştırdığımız Anadolu gezisi notları var mesela; Yurt Gezileri. Zübük ile beraber okunursa, Nesin’in gözlemlerini nasıl hikayeleştirdiği çok iyi görülür. Muhabir Nesin’in gezi notları, yazar Nesin’in romanına hem arka plan hem de unutulmaz bir karakter vermiştir.

Kitaptaki kimi öykülerin yazılışlarının üzerinden onlarca yıl geçmiş olmasına rağmen güncelliklerini koruyorlar. Bu her daim çağdaş kalabilme durumunu nasıl açıklıyorsunuz?

Keşke güncelliklerini bu kadar korumasalar diye düşünüyorum bazen. “Bize İyilik Yaramaz” öyküsündeki, “Çaldılar ama yol yaptılar” diyen, sonra da bozuğum yok diye para üstünü cebe indiren taksicinin nesli tükenseydi ne olurdu sanki! 50-60 yıldır yaşıyor demek bu tip. Aynı jargon ve aynı zihniyetle. Şimdi A değil B partisine oy vererek yaşıyor. “Asma Köprü” öyküsündeki siyasetçi de öyle, Zübük de öyle… Keşke ne böyle bir siyasetçi ne böyle bir siyaset etme şekli kalsaydı bugün. Korkunç bir şey bu. Sonra, Şeykesen Bektaş Ağa’lar çıkıyor, bunu üretiyor düzen. Kurumların adil olmadığı, halkın örgütlü olmadığı yerde birinin adaleti sağlaması gerekiyor çünkü. Keşke tatlı bir Aziz Nesin öyküsünde kalsaydı tüm bunlar. Ama aynı komedi, bir trajediye dönüşmüş biçimde devam ediyor.

Kendinizden, editörlük kariyerinizden ve Nesin Yayınevi’nde yaptığınız işlerden bahseder misiniz?

On yıl önce, 2009’da, Nesin Vakfı’nda Aziz Nesin’in kişisel arşivi üzerinde çalışmaya başladık, Salih Bora ile birlikte. Neredeyse tamamı eski Türkçe tutulmuş notlarını Latin harflerine aktardık. Arşivden yeni kitaplar derledik. (Dahası da var aslında. Ölümünden sonra bile çalışmaya devam ediyor Aziz Nesin yani…) Birkaç sergi düzenledik. Arşivi dijital ortama aktarmaya başladık. (Boyu kadar kitabı bir yana, günceleri, mektupları, hatta rüyaları bile yayımlanmış bir yazardan beklenmeyecek kadar geniş bir arşiv bu. Dijitalleştirmeyi tamamlayabilirsek Türkiye’nin toplumsal tarihi için önemli bir kazanç olacak.)

Üç yıldır da yine Vakıf’ın bir kuruluşu olan Nesin Yayınevi’ndeyiz. Ben yayın yönetmenliğini üstlendim, Salih de genel koordinatörlüğü yürütüyor. Yayıncılığın bir başka kısmına geçtik yani. Aziz Nesin külliyatı dışında matematik ve çocuk edebiyatı alanında yayın yapıyoruz. Çocuk yayıncılığını da sevdik, epey eğlenceliymiş.