Bir hikâye hizmetlisi: Feride Çetin

Feride Çetin yazıyla, doğayla, mücadeleyle kurduğu ilişkiyle yakından takip edilmesi gereken bir yazar. Kendinden yola çıkıp hayatı ve kimliğini inşa etmek isteyen okurların gözünden kaçmaması gereken bir kitap, annemiz aşktır.

Google Haberlere Abone ol

Erhan Yılmaz

Kadının sınıfsal ve toplumsal yerini keşfi ve bu uğurda verdiği mücadele elbette edebiyatta da çarkları yerinden oynattı. ‘Kendine ait bir oda’yı keşfeden ve bunun için entelektüel bir varoluşun etrafında toplanan ve sanat üretimini yine bu perspektif etrafında şekillendiren ve sanat alanını aynı zamanda bir dövüş arenasına dönüştüren, kalemini korkmadan, zihnini sansürlemeden kullanan kadınlar, bugünün dünyasına baktığımızda ciddi bir kazanım ve görünüm kazandılar.

Türkçe edebiyatta Leyla Erbil, Sevim Burak, Latife Tekin, ilk cumhuriyet döneminde verdiği eşsiz savaş ve estetik değeri her eserinde daha da yükselten Suat Derviş kuşkusuz kadın görünürlüğünün, toplumsal cinsiyet rollerinin eşit ve adil bir dünya anlayışıyla varolması için verdikleri mücadeleyle tarihe geçtiler.

annemiz aşktır, Feride Çetin, 176 syf., Doğan Kitap, 2019.

Doğan Kitap tarafından yayımlanan son kitabı annemiz aşktır’da Feride Çetin, kuşkusuz yukarıda bahsi geçen meseleleri odağına alıyor ve kişisel olanın politikliği üzerinden kendi hayatına bakıyor. Denemelerden oluşan annemiz aşktır, öyküleriyle tanıdığımız Çetin’in bir başka yönünü, iç hesaplaşmasını yazıya aktarabilen, sanatla, kelimeyle hayata direnen bir kadının dünyaya karşı haykırışı olarak vücut buluyor.

Feride Çetin, genel olarak iki temel mesele üzerinden yürütüyor anlatısını. Bireysel olandan kadınlık çatısı altında toplumsala ulaşan ve toplumsal olandan sanat eleştirisine uzanan durumlar bunlar.

Öncelikle bireysel ve sanat eleştirilerine bakalım Feride Çetin’in. Bilindiği üzere Çetin, televizyon dizilerinde rol alan bir oyuncu ve yine hayatının kökten değişimini bir dizi setinde yaşıyor. Çetin’in anlatımına göre, sette geçirdiği bir kaza sonucu kendisini başkalarından daha çok düşünmediğini fark ediyor. Malum kazadan sonra tekrar sete gidiyor ama bu kez başka bir bilinçle rolünü icra ediyor.

“Oysa aceleyle çekilen sahnelerde oyunculuk yapmanın mesleğime ihanet olduğunu biliyordum. Duygusal belleğimi sömürererek sergilediğim performanslar canıma tak etmişti.”

FERİDE ÇETİN'İN İTİRAZI

Çetin’in itirazı tam da burada başlıyor: Sisteme ve hızlı tüketilen ve ‘popüler’ işlerin sanat üzerinde yarattığı tahribatın bir sanatçı gözünden eleştirisini okura sunuyor. Sahici bir yerden bakıyor Çetin ve devam ediyor:

“Bir hikâye hizmetlisi olmadan yolda kalamayacağımı biliyordum. Zerreye karışmak için, manayı bulmak lazımdı.”

Yazıya inanmış tüm yazarlar gibi Çetin de bir sırrını paylaşıyor okurla. annemiz aşktır’ın kendini kandırma hünerinin nelere yol açtığının bir çeteresini tutuyor.

Çetin sayfalar boyuncu kendini aramaya, toplumda olduğu yeri bulmaya, bir kadın ve sanatçı olarak kendi benliğine uzanan yolda kelimelerden bir tünel kazmaya devam ediyor.

Her şeyin başladığı yer aile, diyor Çetin. Bir göçmen olarak asla kim olduğunu unutmuyor. Bir kadın olarak vicdanının sesini her daim dinlemeye çalışıyor. Başkalarının ayakkabılarıyla yürümeden onları yargılamamak gerektiğini öğreniyor ve entelektüel bir sorumluluk alarak tartışıyor:

“Belirsizlik ve meskensizlikle örülü geçmişleri peşlerini bırakmaz. Misafir olduklarını bilir ve dünyanın ruhuna iyi gelmek için didinirler. Bu hissi seviyorum. Bana, istediğim zaman sıfırdan başlama cesareti veriyor. Diri tutuyor beni.”

ÖZÜN İNŞASI

Felsefe tarihinin kadim sorunlarından birine de temas ediyor annemiz aşktır. Varlık özden önce mi gelir, özün inşa ettiği bir varlık mümkün müdür, soruları etrafında dolaşan yazar, göçmenlikten, kimliksizlikten, çok kültürlülükten, kahkahadan açıyor bahsi ve yaşamdaki biçimlenişi okura sunuyor:

“Kimliğini kaybetmeden uyum sağlamanın mümkün olduğunun farkında değildik. Yerlilik ve “biz” iki ayrı şeydik. Yaşadığımız yoksul mahallelere ters düşen cıvıltımızı silmek istemedik. Bunun yerine 'dışardakileri' küçümsemeyi seçtik.”

Feride Çetin, birçok sanat disiplininde üretim yapan bir sanatçı olarak bu konudaki eleştirilerini de esirgemiyor. En başta da bahsettiğim gibi Türkiye gibi kendisiyle yüzleşmemiş, cinsiyet üzerinden yaşanılan hak ihlallerine ve mağduriyetlerine bir çözüm üretememiş toplumlarda özellikle kadınların söz alması gerektiğinin farkında olan Çetin, ibreyi Dünya edebiyatının önemli yazar ve düşünürlerinden Simone de Beauvoir’e çeviriyor. Kendisinden önce kimliğini var edenlerin miraslarının üzerine yenisini eklemenin yollarını arıyor.

Hürmetle ve bir sanatçı olarak yaşamına anlam kazandırma çabasıyla…

Feride Çetin yazıyla, doğayla, mücadeleyle kurduğu ilişkiyle yakından takip edilmesi gereken bir yazar. Kendinden yola çıkıp hayatı ve kimliğini inşa etmek isteyen okurların gözünden kaçmaması gereken bir kitap, annemiz aşktır.