Şair ile Kurtarıcı: William Faulkner ve Jean Paul Sartre

Faulkner şairliğini başarısız sayarken Sartre da gerçek şairi başarısızlığa mahkum görse de, Faulkner şiirlerinde, başarı ve başarısızlıktan kurtulmuş ve bir gözünü sonsuzluğa dikmiş genç bir şairin sesini duyabilirsiniz...

Google Haberlere Abone ol

Roman Karavadi

‘Ben başarısız bir şairim.’ diyor Faulkner, 1956’da Paris Review’da yayınlanan bir söyleşisinde. ‘Başarılı şair nasıl olur?’ diye düşünürken, Sartre’ın ‘Edebiyat Nedir?’ isimli eserinde geçen ifadelerini hatırlıyorum: ‘Şiir, yitiren kazanır oyunudur. Ve gerçek ozan, kazanmak için ölünceye dek yitirmeyi seçer.’ Çağdaş şair kendini yitirmeye adayandır Sartre’a göre; başarısızlık bir sonuç değil, ozanın en köklü seçimi ve kaynağıdır.

Döşeğimde Ölürken, Çılgın Palmiyeler, Ses ve Öfke gibi müthiş romanlarıyla tanınan William Faulkner’ın ‘başarısız’ saydığı şairliği çok duyulmuş değildir. Ama tüm romanlarına hemhal olmuş şiirsel boyut sezilebilir. Örneğin Çılgın Palmiyeler’de, gökyüzüne büyük bir atılımla, uzanabildikleri yere kadar uzanan palmiyelerin hışırtıları… 25 Eylül 1897’de, Amerika’nın Mississippi Eyaleti’nde , New Albany’de dünyaya gelen Faulkner, ilk gençliğinde, A.E. Housman ve Algernon Charles Swinburne gibi İngiliz şairlerden etkilenerek şiir yazmaya başlar. 1924’de ilk şiir kitabı ‘The Marble Faun’ ve ardından 1933’de ikinci şiir kitabı ‘A Green Bough’ yayınlanır. Daha sonrasında şiir yazmayı bırakan şairin vefatından sonra, Vision in Spring isimli bir şiir kitabının daha olduğu ortaya çıkar. 1921’de, Estelle Oldham için yazdığı aşk şiirlerinden oluşan bu el yapımı şiir kitabı, 1984 yılında basılır. İşte bu şiirler ve başarısız saydığı şairliği üzerine kurar Faulkner ‘başarılı’ romancı kariyerini.

Edebiyat Nedir?, Jean Paul Sartre, Çeivrmen: Orçun Türkay, 173 syf., Can Yayınları, 2005.

Sartre, kentsoylu toplumun ortaya çıkışıyla birlikte, yazar ile ozanın bir olup (insanı resmetme ve onun söylencesini yaratma bakımından) ak büyüden kara büyüye geçtiğini yazar ‘Edebiyat Nedir?’ isimli eserinde. Bu toplumda başarılı olmak bir hüner değildir bundan böyle. İnsanoğlunun söylencesini yaratacak şey artık başarı değil başarısızlıktır: ‘Sonu gelmez tasarılarını, bir sinema perdesi gibi olduğu yerde durdurarak, insanoğlunu, bütün katkısızlığıyla kendi özüne döndüren yalnızca başarısızlıktır.’ İnsan girişiminin iki yönü vardır: başarı ve başarısızlık. ‘Gereçler kırıldığı, kullanılmaz duruma geldiği, tasanlar bozulduğu, çabalar boşa gittiği zaman, dünya çocuksu ve korkunç bir tazelikte, dayanaksız, yolsuz yordamsız ortaya çıkar. Dünya insanoğlu için ezici olduğundan, en büyük gerçekliğe sahiptir.’ Anlaşma, iletişim, başarı artık imkansızdır ve şiirsel dil, düzyazının yıkıntıları üzerinden yükselir. Şair kişisel yenilgisiyle, insanlığın genel yenilgisini ortaya koyar. Çünkü dünya başarıya götüren araç olmaktan çıkıp başarısızlığın kendisine dönüşmüştür: ‘Ve birden dünyanın her yanını karanlık bir ereklilik kaplar, insana karşı olduğu oranda insansılaşan şu ters talih katsayısıdır insanoğluna yaran dokunan. Başarısızlık kurtuluşun ta kendisi oluverir.’

Faulkner şairliğini başarısız saysa da; Sartre gerçek şairi başarısızlığa mahkum görse de, aşağıda çevirmiş olduğum Faulkner şiirlerinde, başarı ve başarısızlıktan kurtulmuş ve bir gözünü sonsuzluğa dikmiş genç bir şairin sesini duyabilirsiniz.

BİR KAVAK

Niye ürperdin

Beyaz nehir ve yol arasında?

Oysa üşümezsin,

Güneşin seni hayal etmesiyle;

Yine de uzatırsın uysal dileyen kollarını

Bulutları gökten çekerek narinliği gizlemek için.

Genç kız

Titriyorsun boğazında mest olmuş tevazunun,

İyi niyetli kız

Üzerinden kıyafeti zorla alınmış.

EPILOG (THE MARBLE FAUN)

Adımlayabilir bu bahçeyi, zarifçe

Bir kızın saçına örtülü biçimde

Yeşilin ve altının sıcaklığında konuk

Yine de mermer kalbim hala soğuk

Bu duvarlarla insanların geçtiği

Altında biçilmiş zümrüt çimleri

Bana bakan aptal gözlerle

Ya da duran bu gürültülü vecd-e.

Kalbim mermer olmadan önce, esintide

Titreyen ağaçların fısıltıyla

Şarkı söylemesi, sessiz tepe ve ovanın

Diyarı usulca yağan yağmurun

Meyve bahçeleri gösterişli pembe ağaçların

Altın benekli binlerce yaban arısı tarafından

Kuşanır soğuk gri bir çatıyla

Dev bir arı kovanı, uzakta.

Parlak çamlar denizin üstündeki

Dalgaların üstüne örtündüğü ipeksi

Pileli kumsalın üzerine ve saz

Hışırtıları gri kenarları boyunca

Gökyüzüne karşı yükselen kum tepelerinin

Dönüp durduğu renkli martıların.

Ah, tüm bunlar nasıl alırdı beni !

Mermer zincir hiç olmasaydı.

Geriye dönülemez bir biçimde akarken yıllar

Kalbim dolu, gözümde yok yaşlar.

Buz gibi oyuk kızgın gözlerim

Dikili sabit gökyüzüne

Yılların geçmesine üzgün olmak yerine

Üzgün zincirli bir mahkum olmasına

Çünkü mevsimler hep değişir

Ama kalbim sadece kışın karını bilir.