Tembellik eylemi nasıl eylenir?

Maurizio Lazzarato'nun kaleme aldığı Marcel Duchamp ve İşin Reddi Kolektif Kitap etiketiyle okuyucu ile buluştu. Kitapta, dil, “kültür endüstrisi ve kültür yönetimi”, kamu ve toplumsal bakışın sanata yansıması, Duchamp’ın köksüz, kimliksiz ve hâttâ isimsiz olma çabası, “tembel eylem”in özneyi her anlamda dönüştürebileceği ve sanatçının çelişkileri gibi konular ayrıntılı bir şekilde yer ediyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - “Başka türlü eylemek için başka türlü yaşamak gerek.” Bu ilginç bir öneri olabilir mi? Belki de hatayı önce yaşamı sonra eylemeyi düşündüğümüz için yapıyoruzdur. Belki de bunu kırmak için eyleyerek yaşamak gerekiyordur. Bunu yapmaya çalışan düşünürler, sanatçılar var elbette. Kitap sayfaları arasında kalmış, eyleme pratiği sadece kendi alanına ilgi duyanlar tarafından keşfedilmiş veya sadece kendi uygulaması için geçerli görülmüş.

MARCEL DUCHAMP'IN REDDİ

Marcel Duchamp

Marcel Duchamp üzerine düşünürken geldi aklıma tüm bunlar. Maurizio Lazzarato’nun “Marcel Duchamp ve Tembel Eylem” kitabı da vesile oldu sorulara. Metin, Sercan Çalcı çevirisi ile Kolektif Kitap tarafından basıldı. Lazzarato, Duchamp’ın sanata ve yaşama bakışını “tembel eylem” ve “işin reddi” kavramları üzerinden inceliyor. Onun bu gün bile “ilginç” kabul edilen eserleriyle reddettiklerini ve altında yatan felsefeyi irdelemeye çalışıyor. Duchamp, kapitalist toplumda verili olan rol ve görevleri reddederek hem sanatsal hem de ücretli işi inatla reddediyor. Genel tarafından kabul edilen sanat ve sanatçı terimlerinin deyim yerindeyse altını oyuyor.

Onun bu güçlü reddi sanat içinde “sanat olmayan”, “sanatçı olmayan” şeklinde ifade edilebilir belki. Ama sadece sanat açısından değil içerisinde bulunduğumuz dünya açısından da Duchamp’ın reddedişi önemli bana kalırsa ki Lazzarato da bu durumun altını çiziyor. Ona göre Duchamp’ın fikirleri; “2008’den beri (Türkiye, Brezilya, İspanya, ABD ve diğerleri) kent ve meydanlarda dile getirilen kararlı reddedişleri anlamamıza yardımcı olmaktadır”. Lazzarato haklı bana kalırsa bu reddedişlere yakından baktığımızda aklıma gelen ilk örnek temsiliyet ile ilgili sorun ki bu Duchamp’ın sanatsal reddedişinin önemli parçalarından.

'TEMBEL EYLEM' VE ÖZNENİN REDDİ

Duchamp’ın düşüncesinde, özellikle Neo-liberalizm ile birlikte hareketsizlik ve eylemsizlik hep görmezden gelindi ya da sorunsallaştırılmadı. Bu nedenle işin reddi başka bir şeye partiye ya da devlet kisvesi altındaki politikaya işaret ediyordu. Lazzaroti’ye göre, “Duchamp buna karşılık reddin ta kendisini, hareketsizliği ve tasfiyeyi onaylamamızı ister; tembel eylemin öznelliğin yeniden düzenlenmesini gerçekleştirmek amacıyla yarattığı olanakları geliştirmeye ve tecrübe etmeye, yeni varoluş yöntemleri ve zamanı yaşamanın yeni yollarını icat etmeye davet eder.” Yani Duchamp, işin reddini ve tembelliğin olanaklarını düşünmek için parti ya da politika eksenli düşünmek yerine öznenin kendisine dikkat çekiyor.

Çünkü sanatçı veya başka birisi için “ben”den söz edilebilecek ortam yok Kapitalist dünyada. Hepimiz herhangi bir işverene veya devlet aygıtına bağımlı durumdayız. Bu nedenle eyleyişlerimiz ki sanırım buna tembellikte dâhil edilebilir özgürlük yanılsaması içerisinde aslında herhangi bir üst ile ilişkili. Bu nedenle öncelikle öznel ret gerekiyor kapitalizme karşı durmak için, bu tüm varoluş koşullarını içeren bir karşı çıkış. Duchamp’ın “tembel eylem” fikri bu açıdan daha geniş bir anlam içeriyor. Toptan reddediş barındırıyor ama özneyi önceliyor ve sanırım asıl dert ettiği de onun dönüşümü.

'KAPİTALİST RÜTBELERE KAPILMAK'

Kapitalist bir dünyada yaşıyoruz zamanımızın çoğu çalışmakla geçiyor. Devamlı üretmemiz, devamlı koşturmamız gerekiyor ve Lazzarato’nun da dikkat çektiği gibi kapitalizm bizi “zorunlu emeğe” mahkûm ediyor. Her gün yeni icatlardan söz edilse de hiçbir şey bizi çok çalışmaktan kurtaramıyor. Duchamp’ın eleştirisi aslında böyle bir dünyada yaşamaya bu nedenle onun reddedişinin varoluşsal bir boyutu da var. Onun sanat ve sanatçı üzerinden sisteme getirdiği eleştiri bu açıdan çok boyutlu ele alınabiliyor. Ve aslında o reddedişini pratiğe de geçirmiş bir isim günde iki saatten fazla çalışmıyor. “Sanat tıpkı spagetti gibi satın alınıyor” derken de sanatçının kapitalizmle iç içe ilişkisine ağır bir eleştiri getiriyor. Onun fikrince sanatçı her ne kadar özgür olduğunu iddia etse de onun da patronları var.

Ve böyle bir durumda özgürlükten söz edilemez. “Tehlike nihayetinde kapitalist rütbelere kapılmaktır; herkes bir resim üslubu içinde müreffeh bir yaşam yaratıp ömrünün sonuna dek kopyalıyor” derken devamlı eserlerini kopyalayıp satan ve sanatı “iş” edinenleri kast ediyor. Bu nedenlerle de bu anlamda sanatçılığı ve sanatı reddediyor, ona yüklenen anlamların dışına çıkıyor: “Son yüzyıl zarfında sanatçının dönüştüğü küçük tanrıyı öldürmek için çok çabaladım” derken ifade etmeye çalıştığı da bu anlam yıkıcılığa işaret ediyor. Lazzarato onun Dadaist duruştan da kaçındığından bahsediyor. Duchamp’ın reddi bir anti sanatçılık da değil, o eğer sanatçı terimini değiştirebilseydim “sanatçı olmayan” “anti sanatçı”dan daha yerinde olurdu diyor.

ZAMANI DENEYİMLEMEK

Lazzarato, Duchamp’ın “tembel eylem”inin ve hareketsizliğin, eylemi, zamanı ve öznelliği yeniden düşünmemize nasıl imkân sağladığını anlamamız için özellikle “Kahve Değirmeni” ve “Merdivenden İnen Çıplak” eserlerine bakmamızı öneriyor. “Kahve Değirmeni” hakkında söyledikleri ilginç çünkü yazara göre bu eserle Duchamp, hızı değil olanağı, hareketi değil oluşu, kronolojik zamanı değil olayın zamanını keşfetmeye doğru ilk adımı atıyor. Lazzarato’nun yorumuna göre bu olanaklı olan, oluş ve olay, farklı hızlarda (Guattari olsa sonsuz hızlar derdi) ya da azami hız ve yavaşlıkta (Deleuze) hareket eden, “ne zaman ne de mekân tarafından yönetilen bölgelere” açılır. Yani böylece Duchamp, eseri bir oluş içerisinde değerlendirirken, zamanı da verili olanın dışında bir yere konumluyor, sıralı ve düz olmasını veya harekete tabi olmasını yadsıyor. Lazzarato’ya göre böylece filozofların ihmal ettiği asli bir koşul daha ekliyor Duchamp: “Zamanı deneyimlemenin farklı bir yolu olarak tembellik ve şimdiyi süre, olanak ve olay şeklinde keşfetmenin yeni bir yolu olarak tembel eylem.”

'HAZIR-NESNE' Bir 'TEMBEL EYLEM' TEKNİĞİ

Marcel Duchamp ve İşin Reddi, Maurizio Lazzarato, 80 syf., Kolektif Yayınları, 2017.

Duchamp denilince elbette bahsetmeden geçemeyeceğimiz “hazır-nesne” tekniği. Lazzarato’nun sunduğu tartışma ile sanatçının bu tekniği ortaya koyma nedenlerini hem varoluşsal anlamda hem de Duchamp’ın  “tembel eylem” perspektifi anlamında daha iyi kavrıyoruz en azından ben daha iyi anladığımı söyleyebilirim. “Hazır-nesne” Duchamp’ın ifadesiyle “üretilmesi herhangi bir sanatçı gerektirmeyen bir iştir” asıl önemlisi de “bir başkaldırı eylemidir” çünkü zaten Duchamp’ın yapmaya çalıştığı bir anlamda sanatçıya verilen o üst anlamı yıkmaktır ve “hazır nesne” tekniği ile sanatçı olmadan da sanat ortaya koyma çabasına girişmiştir. Bu aynı zamanda onun “tembel eylem” anlayışına da uygundur böylece sanatçı özgürlüğüne kavuşur “boş” bir zamansallığa, “boş” bir süreye yerleşir.

Duchamp sanatsal yaratıcılık denen şeye de inanmaz ve yaratım yoksa seyirci de ortadan kalkar. Ki onun bakışında seyirci “kamu” ve sanat otoriteleri tarafından yönlendirilmiş olan anlamını taşır. Duchamp bu teknik ile kapitalizmin sanatçıya yüklediği “yaratıcı” misyonunu da reddetmiş olur. “Hazır-nesne” yaratım ya da üretim gerektirmez onu sadece “seçmek” gerekir ki sanatçıya göre seçeceğiniz nesne sizi zaten bulacaktır. Lazzarato’ya göre Duchamp’ın teknikleri “bütün değerlerin yeniden değerlendirilmesine” erişmek amacıyla yerleşik değerleri alaşağı edebilmesini sağlayan yöntemler tesis eder ve bu açıdan da Nietzsche düşüncesi ile ilişkilenir.

Lazzarato “Marcel Duchamp ve İşin Reddi” kitabında Duchamp’ı pek çok açıdan ele alıyor. Sanatçı her anlamda bir reddediş içerisinde ve onun reddi aslında yaşamın her alanında öznenin kapitalizme, dünyanın verili kodlarına karşı çıkışını barındırıyor. Kitapta, dil, “kültür endüstrisi ve kültür yönetimi”, kamu ve toplumsal bakışın sanata yansıması, Duchamp’ın köksüz, kimliksiz ve hâttâ isimsiz olma çabası, “tembel eylem”in özneyi her anlamda dönüştürebileceği ve sanatçının çelişkileri gibi konular ayrıntılı bir şekilde yer ediyor. Bunun sonucunda hem Duchamp’a daha yakından bakmış oluyoruz hem de kendimiz ve dünya hakkında düşünüyoruz. Kitabın son cümlesi yazının da son cümlesi olsun; “Bu bizim hikâyemiz, çünkü aptallık dünyaya hâlâ hükmediyor”.