Ben şuradan okuyorum

Murat ve Elif'i, bir genç erkekle bir genç kadını, erkek ve kadın iki yazar belki hemcinsleriyle daha kolay empati kurabildiklerinden seçtiler. Şu kadarını söyleyeyim, ben Müstecaplıoğlu’nun Murat’ındaki Elif’i Türker’in Elif’indeki Samim’den daha çok sevdim.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR -  Tim Parks 'Ben Buradan Okuyorum' adlı denemelerinin bir yerinde "Romanlar zemin yoklamak için ideal konulardır" diyor: çev. Roza Hakmen, Metis, 2016, s.65.

Tarihî romanlar, tarih olacağı hissedilerek yazılanlar, bir de başka şeyler vardır. Üçe ayrılmayan hiçbir şeyin de anlamı yoktur. Teslisi icat edenlerin bir bildiği olduğunu kabul etmeliyiz.

Minik arabalardan ve ufak tefek kızlardan hoşlanan 'Hizmet' (şimdi 'Fetö' deniyor) şakirdi Murat'ın hikâyesiyle kimin kime aşık olması gerektiğine bir türlü karar veremeyen "İslamcı" Elif'in hikâyesi bir gün tarih olacağı hissedilerek yazılmış güçlü romanlara konu oldu. İlkini Barış Müstecaplıoğlu yazdı: Şakird, Metis, 2005; ikincisini Sibel K. Türker, Şair Öldü, Doğan Kitap, 2006 –onun hakkında yazmıştım. Murat ve Elif'i, bir genç erkekle bir genç kadını, erkek ve kadın iki yazar belki hemcinsleriyle daha kolay empati kurabildiklerinden seçtiler. Şu kadarını söyleyeyim, ben Müstecaplıoğlu’nun Murat’ındaki Elif’i Türker’in Elif’indeki Samim’den daha çok sevdim.

Şakird, Barış Müstecaplıoğlu, 224 syf, Metis Yayınları, 2005. Şakird, Barış Müstecaplıoğlu, 224 syf, Metis Yayınları, 2005.

'Şakird' çıkalı 12 yıl olmuş. Devleti (ve toplumu) ele geçirdiği yetmez gibi bir de darbeyle yönetime el koymak isteyen - adına The Cemaat demeyi tercih ettiğim- bir hareketin romanı bu. Hikâye basıldığı 2005 yılına kadar geliyor. Gerisi ferasetimize bırakılmış. Ama ne feraset ne basiret işe yaradı. Bizde neyin ne işe yaradığını tayin etmeye yarayan bütün ölçülür demode. Haksız yere yargılanan 90 sonrası (nitelikli) edebiyatımızın görünmeyen yüzüyle tanışmak da çare olmazsa işler kesat.

The Cemaat'in örgüt şeması bütün ayrıntılarıyla var Şakird'de: Abiler/imamlar; ev, yurt, oda, mahalle... diye giden yapılanma. Adam kazanma/tavlama yöntemleri, marifet iltifata tabidir denilerek kendi çevresinden beklediği iltifatı göremeyen isim yapmış kişileri derleyip toparlamalar onurlandırmalar... Kadının adı yok! Erkeği getir kadın işini biz hallederiz.

“Hizmet” kuralları ile ahlak ilkeleri çatışırsa? Daha doğrusu biri çıkar da 'Ben Risaleler'i okudum orda böyle bir şey yok, zaten niye ondan 15 Gülen'inkilerden 50 sayfa okuyoruz onu da anlamıyorum' diyerek "imam"ından bu çatışmayı açıklamasını isterse? Ya derdest edilir veya bir yolunu bulup oradan kaçar. “Hizmet”i terk eden günahkârdır, Allah affetsin, denir. (Şimdi de terk etmeyenlerin, terk ettiğini ispatlayamayanlarla birlikte işi Allah'a kalmış.)

Murat'ın çözümü nerede bulduğu romanda var. Fakat güzel yanı edebi değerinde, sürprizlerin şaşmayan kaotik bütünlüğünde, sevdiği kahramanlarına gösterdiği müşfik anlayışta.

TARİHİ OLAN ROMANLAR TARİH Mİ?

Ve tarih oldular. “Hizmet”/“Fetö” bitti, "İslamcılık" bitti bitiyor. “İslamcı” kadınlarla "Hizmet"çi kadınları ayıran elbette çok şey vardı. En önemlisi ilk grubun eril cinsiyetçi dile direnmekten hiç vazgeçmeyişleri ikinci grubun ise o ayrımcılığa gönüllü teslim oluşlarıydı. İki grup kadının da başları örtülü olmak zorundaydı; bu hususta görüş ayrılığı, İslam’ın başka şartı yoktu. Ama mevcut iktidarın ikinci dönemine kadar "Hizmet"çiler, “bir erkek” şimdi açın dediğinde açmalı kapa dediğinde kapamalıydı. Öyle yaptılar. Aşağı yukarı son on yıldır, “bir erkek” aç demediği için açmalarına gerek kalmadı. Bundan sonra “o erkek” açın der mi, derse açarlar mı, açanlar olduğunda hepiniz kapatın der mi, derse onlar da kapatır mı? Bilinmiyor.

Bildiğimiz şey gördüğümüz. Aynı sembol hepsini birleştiriyor. Başörtüsü; değil, bone! Popüler bonizm ideolojisinin sembolü. (Post) modern İslamcı kadınlarla (pre) modern diğerlerinin boneye atfettikleri anlam arasında fark yokmuş gibi görünüyor. Öyleyse, varsa direnmek isteyenler, popüler İslamcılığa ve popüler "hizmet"çiliğe hangi sembol(ler)le direnecekler? Bilmiyorum.

Üçüncü yolcular merak içindeler. Güçten kuvvetten, yetkiden sorumluluktan uzaklaştırıldıkları için ne yapacaklarını bilemiyorlar.

Benim romancım hangisi mi? Sibel K. Türker