Kılıçdaroğlu, Gezi tutuklularını ziyaret etti: Bu ülkede demokrasi yok

Kemal Kılıçdaroğlu, Gezi Parkı davasından tutuklu bulunan Can Atalay, Osman Kavala, Tayfun Kahraman'ı Silivri'de; Çiğdem Mater ve Mine Özerden'i ise Bakırköy'deki cezaevinde ziyaret etti.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Gezi Parkı davası kapsamında Marmara Cezaevi'nde tutuklu olan Can Atalay, Osman Kavala ve Tayfun Kahraman'ı ziyaret etti. Ziyarette Kılıçdaroğlu'na; CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Semra Dinçer, CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu eşlik etti. Kılıçdaroğlu daha sonra Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne gitti. Kılıçdaroğlu burada da yine Gezi Davası tutukluları Mine Özerden ve Çiğdem Mater ile görüştü.

Kılıçdaroğlu; Atalay, Kavala ve Kahraman ile yaptığı görüşmenin ardından basın mensuplarına cezaevi önünde açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle: 

BENİM GÖREVİM ADALETSİZLİĞİ GÖRÜNÜR HALE GETİRMEK: "Can Atalay, Osman Kavala ve Tayfun Kahraman’ı ziyaret ettik. Ziyaretimizin temel gerekçesi şu; açık ve net söylüyorum, bu ülkede adalet yok. Halkın seçtiği bir milletvekili; anayasaya, hukuka, demokrasiye aykırı olarak hapiste tutuluyorsa bir sorun var demektir. Benim görevim de bu adaletsizliği daha görünür hale getirmektir. Adalet eğer gerçekten sağlanacaksa, haksızlıklara karşı mücadele edilecekse bu haksızlıklara muhatap olan; gereksiz yere, hukuksuz bir şekilde hapse atılan insanlara yardım etmektir, onların yanında durmaktır.

ADALETSİZ NEREDE VARSA GİDERMEK İÇİN MÜCADELE EDERİM: Ben adalet, hakkı, hukuku, insan haklarını, demokrasiyi savunuyorum. Bu arkadaşların hiçbirisi CHP’ye oy vermemiş olabilir. Ama bir kişi haksızlığa uğrar ve siz sessizliğinizi korursanız o zaman topluma da insanlığa da hizmet etmiyorsunuz demektir. Ben insana da topluma da herkese de hizmet etmek isterim. Adaletsizlik nerede varsa ben o adaletsizliği gidermek için mücadele ederim. 

MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ: Burada, bu hapishanede binlerce kişi yatıyor. Bu hapishanede avukatlar, düşünen insanlar yatıyor. Bu hapishanede; gerçekten hasta, doktora gidecek, tedavi olması gereken insanlar yatıyor. Biz bütün bu haksızlıklara karşı toplumun sesi olmak istiyoruz, dürüst, namuslu insanların. Haksız yere bir kişinin hapse atılması doğru değildir. Bir kişi haksızlığa uğruyor ve sessiz kalıyorsak o zaman bütün toplum haksızlığa uğradığında adaletsizlikle karşı karşıya kaldığında biz o zaman hiç sesimizi çıkarmamış oluruz. Biz mücadelemizi sürdüreceğiz.



'CUMHURİYET SAVCILIĞI'NA GİTTİ, TEMİZ KAĞIDI ALDI'

Can Atalay ile görüşüp görüşmediğine; mahkemenin henüz tahliye etmemesine ilişkin yöneltilen soruya Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:

“Can Atalay ile de görüştüm. Eğer bir yargı yürütme organının kontrolünde ise yani açıkça söylemek gerekirse sarayın kontrolünde ise o yargı adalete uygun karar vermez, o yargı sarayın yani yürütme organın talepleri doğrultusunda karar vermiş olur. Can Atalay’ın durumu da böyledir. Can Atalay, milletvekili olmadan önce daha sade bir vatandaşken gitti Cumhuriyet Savcılığı’na, temiz kağıdı aldı, ‘Sen milletvekili seçilebilir misin’ dediler ‘evet seçilebilirsin’ dedi savcı. Kağıdı verdi. Aldı dosyalarını götürdü Yüksek Seçim Kurulu’na. Orada Yargıtay, Danıştay üyeleri var. Onlar da dediler ki ‘evet, seçime girip milletvekili olabilirsin, parlamentoya girebilirsin.’ O da seçime girdi, vatandaş oyunu verdi, seçildi.

'ANAYASA MAHKEMESİ'NİN OTURUP BİR KARAR VERMESİ LAZIM'

Şimdi diyorlar ki ‘sen hapisten çıkamazsın.’ Niçin? Bir yanlışlık varsa en başta bu kararı verenlerde yanlışlık var. Danıştay hakimleri, Yargıtay hakimleri, Yüksek Seçim Kurulu’nda diyorlar ki ‘hayır sen milletvekili seçimlerine girebilirsin, milletvekili seçilebilirsin.’ Ee girdim, kazandım, şimdi saraydan talimat var ‘bunu hapishaneden dışarı çıkarmayacaksınız’ diye. Yargıtay da bu karara uydu; hukuku, kanunları çiğnedi. Yargıtay’ın tarihinde böyle bir olay olmamalıydı, ama bu da oldu. Şimdi Anayasa Mahkemesi’nin gerçekten oturup bir karar vermesi lazım. Daha önce benzer kararlar var. Can Atalay’ın da bir an önce çıkması lazım. 

'BU ÜLKEDE VİCDANLI İNSANLAR VAR'

Diğerlerinin de bir an önce çıkması lazım. Hiç kimse düşüncelerinden ötürü yargılanmamalı. Düşünceden korkulur mu, ahlaktan, erdemden korkulur mu? Bunlardan korkulmaması lazım. Bu ülkede demokrasi yok, ben bunun farkındayım. Demokrasinin olmadığını da gayet iyi biliyorum. Otoriter bir yönetimin olduğunu biliyorum. Yargıçların önemli bir kesiminin karar almadan önce birilerine danıştığını da gayet iyi biliyorum. Şimdi o görüşler çerçevesinde alınan kararları da gayet iyi biliyorum. Ben burada olmamın temel nedeni de o kararların yanlış olduğunu herkese duyurmaktır. Bu ülkede vicdanlı insanlar var. Ben bu ülkede o vicdanlı insanların yüreğine sesleniyorum.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gezi davası tutukluları Çiğdem Mater ve Mine Özerden’i cezaevinde ziyaret etti. Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi önünde açıklama yapan Kılıçdaroğlu, “Toplumu öyle bir noktaya taşıdılar ki var olan haksızlığa karşı sesini çıkarmayan bir toplum yaratmak istiyorlar. Bu son derece tehlikelidir ve demokrasi açısından da aynı tehlikenin gündemde olduğunu da yeniden ifade etmek isterim. Arzumuz; yargının hiçbir etki altında kalmadan ve yargıçların da vicdani kanaatleri ve hukukun üstünlüğü ilkesine uyarak karar vermelerini düşünmektir. Benim en büyük arzum bu, eğer bu arzumuzu Türkiye'de gerçekleştirebilirsek gerçek anlamda demokrasiyi inşa etme konusunda yol almış olacağız. İçeride kalan, haksız yere tutuklanan, gözaltına alınan kim olursa olsun onların yanında olmaya devam edeceğiz" dedi. 

BAKIRKÖY CEZAEVİ'NDE ÖZERDEN VE MATER İLE GÖRÜŞTÜ

Kılıçdaroğlu daha sonra Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne giderek yine Gezi Davası tutukluları Mine Özerden ve Çiğdem Mater ile görüştü.

Kılıçdaroğlu, ziyaretinin ardından şunları söyledi:

“Hakkında soruşturma açıldığını duyduğu anda Çiğdem Hanım, yurt dışından geldi. 'Soruşturma var, hakkımda dava açılıyor. Ben de çıkacağım çünkü hiçbir suçum yok' diye. Fakat yurt dışına kaçma şüphesi var diye tutuklanıyor. Böyle bir adalet anlayışını dünyanın hiçbir demokrasisinde göremezsiniz. 'Hakkımda soruşturma var, geliyorum, aklanacağım’ diyor. 'Niye kaçayım ben, zaten yurt dışındayım.' Ama geliyor buraya, yargıç 'Hayır sen kaçabilirsin' diye tutukluyor. Bunu anlamak mümkün değil. Böyle bir kararın alınabilmesi için yukarıdan yargıca bir talimat verilmesi ve o talimatın gereğinin de yargıç tarafından yerine getirilmesi gibi bir sonucu ortaya çıkarıyor. Yanlış olan da bu zaten.

'ARZUMUZ; ADALETİN YENİDEN İNŞA EDİLMESİ VE İNSANLARIN GELECEĞE GÜVENLE BAKABİLMELERİ'

Demokraside; yasama, yargı ve yürütmenin bağımsız olması lazım. Birbirini denetlemesi lazım. Ama şimdi güçler ayrılığı yok, güçler birliği var. Bir kişi emrediyor, hâkim ona uyuyor. Bir kişi emrediyor, yasama organı ona uyuyor.

Bu demokrasiler açısından son derece tehlikeli bir tablo ve Türkiye'nin bu tablodan çıkması lazım. Türkiye bu tablonun içinde kaldığı sürece demokrasi olmayacaktır, insanlar geleceğe güvenle bakamayacaklardır, pek çok sorunu hep birlikte yaşayacağız, insanlar düşüncelerini özgürce ifade edemeyeceklerdir; televizyonlar, radyolar, gazeteler, internet siteleri bağımsız yayın yapamayacaklardır. Dolayısıyla daha karamsar bir tablo ortaya çıkacaktır. Bütün arzumuz ve bütün dileğimiz; adaletin bu ülkeye yeniden gelmesi, adaletin yeniden inşa edilmesi, insanların huzur içinde evlerine gitmeleri, karınlarını doyurmaları, geleceğe güvenle bakabilmeleri, bir haksızlık olduğu zaman da haksızlık karşısında rahatlıkla düşüncelerini ifade edebilmeleri.

'HAKSIZLIĞA KARŞI SESİNİ ÇIKARMAYAN BİR TOPLUM YARATMAK İSTİYORLAR'

Öyle bir toplum haline geldik ki, daha doğrusu toplumu öyle bir noktaya taşıdılar ki var olan haksızlığa karşı sesini çıkarmayan bir toplum yaratmak istiyorlar. Bu, son derece tehlikelidir ve demokrasi açısından da aynı tehlikenin gündemde olduğunu da yeniden ifade etmek isterim.

Arzumuz; yargının hiçbir etki altında kalmadan ve yargıçların da vicdani kanaatleri ve hukukun üstünlüğü ilkesine uyarak karar vermelerini düşünmektir. Benim en büyük arzum bu, eğer bu arzumuzu Türkiye'de gerçekleştirebilirsek gerçek anlamda demokrasiyi inşa etme konusunda yol almış olacağız. İçeride kalan, haksız yere tutuklanan, gözaltına alınan kim olursa olsun onların yanında olmaya devam edeceğiz.” (HABER MERKEZİ)