YAZARLAR

‘Karamsarlığa inat, umuda selam olsun!’

Gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun yaşamını esas alan 'Unutma Bizi' isimli tiyatro oyunu, toplumsal zorluklara, baskılara, aydınlara yönelik sindirme ve katliamlara rağmen direnci ve mücadeleyi ortaya koyan müzikal bir gösteri. Günümüz için de umudu yeşertiyor…

Uğur Mumcu, gazeteci, yazar, hukukçu, aydın bir insan. Ancak onun bu sıfatlarını tek kelime ile özetleyecek olursak “devrimci” bir kişilik. ... Dünya çapında tanınan, Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli değerlerinden biri. Yazdıkları gündem olan, ele aldığı her konuyu derinlemesine araştıran, görünenin ardındaki gerçeği açıkça ortaya koymaktan çekinmeyen bir düşün ve kalem emekçisi...

1993’ün 24 Ocak’ında puslu bir pazar sabahı, arabasına koydukları bir bombayla acımasızca onu bizden aldılar. Onu öldürenler, bedeniyle birlikte düşüncelerini de yok edeceklerini, unutturacaklarını sandılar. Ancak yanıldılar.

Yanıldılar çünkü o yaşıyor. Türkiye’nin aydınlık yarınlarına inananlarda yaşıyor. Adaletin, özgürlüğün, kardeşliğin, barışın, daha iyi bir dünyanın hayalini kuranlarda yaşıyor.

“Ey halkım, unutma bizi!” diye sesleniyordu Uğur Mumcu. Unutulmadı elbette. İşte unutulmamasına bir örnek de Cumhuriyet’in 100. yılı çerçevesinde müzikal bir tiyatro oyununa konu olmasıydı.

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) öncülüğünde, Cengiz Toraman’ın yazıp yönettiği, başrollerinde Levent Üzümcü ve Orhan Aydın’ın yer aldığı “Unutma Bizi” oyunu önceki akşam (17 Nisan 2023) İstanbul CKM’de (Caddebostan Kültür Merkezi) sahnelendi.

1,5 saat süren oyunda Gülcan Altan, piyanist Dengin Ceyhan eşliğinde şarkılar seslendirdi. Şarkılar, Zülfü Livaneli, Timur Selçuk, Cem Karaca ve Dengin Ceyhan’a aitti.

ANKARA’NIN TAŞINA BAK

Oyun, Uğur Mumcu’nun kısa bir özgeçmişiyle başlıyor. Sahnenin arkasındaki perdede kendi sesinden hayatı özetleniyor. Daha sonra Levent Üzümcü ve Orhan Aydın, şiirsel bir anlatımla Mumcu’nun hayatından kesitleri ve yazılarından çeşitli bölümleri sunuyorlar.

Araya hemen Gülcan Altan giriyor. “Ankara’nın taşına bak”, ardından “Gündoğdu, hep uyandık” marşıyla devam ediyor, sona doğru da “Yiğidim aslanım” türküsüyle duygu durumumuzu etkiliyor. Evet, bu şarkılar, türküler, lirik atmosferde hüzünlü duygulara da yol açıyor.

Levent Üzümcü ve Orhan Aydın’ın sözlerinin arasına arka plandaki perdeden Uğur Mumcu’nun sesi yükseliyor. Mumcu’nun “Halkın dini duygularını sömürerek iktidara gelebilirler. Ancak bir süre sonra gideceklerdir” sözleri büyük alkış alıyor. Bugünkü duruma nazire yapar gibi…

Tarihi süreç, 68 hareketinden başlayarak devrimci gençliğin Amerikan emperyalizme karşı mücadelesine, zamanın Başbakanı Süleyman Demirel’in ilginç sözlerine, Deniz Gezmiş’le birlikte “üç fidan”ın idamına kadar geliyor. Bu arada Uğur Mumcu’nun 12 Mart 1971 askeri müdahalesi sonucu tutuklanması da sahneleniyor.

SAKINCALI PİYADE

Uğur Mumcu, “Sakıncalı Piyade” isimli kitabında, 12 Mart sürecinin ardından piyade eri yapılarak yaşadıklarını anlatır. Tiyatro oyununda da bu kitaptan pasajlar var. İşin ilginci, bir Kars türküsü olan “Soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne” sözlerinin yer aldığı bir makalesi sonucunda tutuklanması gündeme gelir.

Tiyatro sanatçıları Üzümcü ve Aydın, müzik eşliğinde bu durumu da sahnede canlandırırlar. Gerisini Sakıncalı Piyade kitabından okuyalım:

“Askeri savcı, ‘soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne’ sözlerinin yer aldığı makalemde komünizm suçu olduğunu saptamış ve imzayı basmıştır. Evet, yakalamıştı komünisti, hem de kıskıvrak.

‘Komünist düzenin getirilmesinde bayrağın soldan sağa düşman üzerine sallanacağı belirtilmektedir’. Savcı, ciddi, ciddi kürsüde bu türküyü söylüyor. Beni bir gülmek aldı ki, sormayın…

Sıkıyönetimler, emirler, gece yarıları ev basmaları, ranzalar, nöbetçiler, adli müşavirler, demek hep bu tür suçlar içindi? Söz bana geldiğinde kendimi şöyle savundum:

‘Bu bir halk türküsüdür. Her gün radyolarda, televizyonlarda çalınmaktadır. Yazı, tümüyle Kurtuluş Savaşımızı anlatmakta, bundan da bazı dersler çıkartmak gerektiğine değinmektedir’

Tam bunları söylerken aslında mahkeme başkanı, duruşma yargıçları da gülümsüyordu. Savcı da gülümsemeye başladı. Fakat karar günü geldiğinde mahkeme başkanı değişmişti. İkiye karşı bir oyla ‘bayrağı soldan sağa sallamakla komünizm suçu işlemekten’ mahkum olmuştuk…”

MUMCU İLE TANIŞIKLIK

Uğur Mumcu, Mamak Askeri Cezaevi’nde bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye olur, sonrasında “Sakıncalı Piyade” olarak askerlik hizmetini tamamlar ve yine gazeteciliğe döner.

Gazeteci Mumcu, haksızlığa uğrayanlara yardım eden, onların sorunlarını dile getiren bir yazı ustasıdır. Benim kendisi ile tanışmam da 1977 yılına denk gelir. Ankara’da Yol-İş Sendikası’nda uzman olarak çalışırken işten çıkarılmam söz konusu olmuştu.

Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden hocamız Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Uğur Mumcu’nun yakın arkadaşıydı. Hocamız Alpaslan Işıklı, Yol-İş Eğitim Müdürü Ayhan Başaran’la basın danışmanı olarak bizim işten çıkarılmamızı içine sindirememişti.

Alpaslan Hoca, Başaran’la beni alıp Mumcu’nun evine götürdü. Uğur Mumcu, bizleri duvardan duvara kütüphane ile kaplı odasına kabul etti. Durumu, Mumcu’ya anlattık. Uğur Mumcu, 7 Kasım 1977 tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Tehlikeli İlişkiler” başlıklı bir yazı yayınladı.

Bu yazıda, Türk-İş’e bağlı sendikalarda işçi eğitiminin yeniden Amerikalı uzmanlarca üstlenildiğini belirterek bizlerin sınıf eğitimine önem verdiğini ve hiçbir gerekçe gösterilmeden işten çıkarıldığımızı ifade ediyor, sendikacıların tutumunu eleştiriyordu. Uğur Mumcu, gerçekten mağdur olanlara sahip çıkan bir gazeteciydi.

12 EYLÜL’E GELİŞ

Tekrar “Unutma Bizi” oyununa dönecek olursak; oyunda, 12 Eylül 1980 askeri darbe sürecine gelirken ünlü gazeteci Abdi İpekçi’nin öldürülüşü, Uğur Mumcu’nun bu konu üzerine gitmesi, daha sonra diğer aydınlar, sendikacılar Bedrettin Cömert, Kemal Türkler, Bahriye Üçok’un katledilmeleri söz konusu ediliyordu.

Levent Üzümcü ve Orhan Aydın’ı gür sesi, Gülcan Altan’ın dokunaklı söyleyişi ve piyanist Dengin Ceyhan’ın “sihirli” parmaklarıyla o tarihsel süreç ve Mumcu’nun yaşam öyküsü gayet güzel anlatılıyordu.

Gülcan Altan, son kez Nazım Hikmet’in “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda” isimli şiirinin şarkı halini söyledi. Üzümcü ve Aydın da şarkıya eşlik etti. Daha sonra tüm salon ayağa kalkarak bu şarkıyı seslendirdi. Duygulu bir atmosfer oluştu.

Salonu terk edenler, oyunda söylendiği gibi “karamsarlığa inat umuda selam olsun” duygusunu hissediyorlardı. Mumcu’nun mücadelesini örnek alarak, AKP’nin 21 yılda yarattığı bu karanlık düzenin sona ereceği umudunu da taşıyarak…   


Atilla Özsever Kimdir?

1967 yılında Kara Harp Okulu’nu bitirdi. 12 Mart (1971) döneminde piyade üsteğmeni iken siyasi görüşleri nedeniyle ordudan çıkarıldı. 2.5 yıl cezaevinde kaldı. Daha sonra iktisat öğrenimi gördü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı, doktorasını İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamladı. 1974 – 2002 yılları arasında gazetecilik yaptı. 2003- 2011 yılları arasında da Maltepe Üniversitesi’nde kadrolu öğretim üyeliği görevinde bulundu. 2011 yılından itibaren de çeşitli üniversitelerde çalışma ekonomisi ve medya alanında dışarıdan dersler veriyor. “Tekelci Medyada Örgütsüz Gazeteci” ve “Mesele Teslim Olmamakta” isimli iki kitabı ile çeşitli kitap ve dergilerde yer alan makaleleri bulunuyor.