YAZARLAR

Kalkınma Planı'nın önceliği yoksulluk ya da deprem değil, 'ailenin güçlendirilmesi'

Kalkınma planları, iktidarların hedeflerini, önceliklerini, tercihlerini ortaya koyduğu en stratejik siyaset belgeleridir. İktidarın “Ülkemizin potansiyelini harekete geçiren bütüncül bir yol haritası” diye tarif ettiği ve önümüzdeki 5 yıllık dönemi belirleyecek kalkınma planının öncelikleri arasında yoksulluk yok, açlık yok, eşitsizlikler yok, deprem yok, kadın cinayetleri yok… Ne var? Ailenin güçlendirilmesi var.

Aylardır beklenen ve 2024- 2028 yıllarını kapsayacak 5 yıllık dönemin yol haritasını ortaya koyacak olan Türkiye’nin 12. Kalkınma Planı önümüzdeki günlerde Meclis'e sunulacak. (Yazı, Kalkınma Planı, Meclis'e sunulmadan önce yazıldı. 12. Kalkınma Planı, yazı yazıldıktan sonra saat 18.00'de Meclis'e sunuldu.)

Kalkınma planları, iktidarların gelecek belirlenmiş bir dönemde ne yapacağını, nasıl yapacağını açıkladığı, odaklanacağı hedeflerini, önceliklerini, tercihlerini ortaya koyduğu en stratejik siyaset belgeleridir.

Bunun en kapsayıcı ve en katılımcı şekilde olması için normal şartlar altında iktidarlar özel komisyonlar ve çalışma grupları kurarlar. Böylece hazırlık süreci boyunca olası politika tercihleriyle ilgili hem uzmanların görüşünü alır hem kendi yaklaşımını tartıştırırlar. Böylece diyelim önündeki 5 yıl boyunca ülkenin kalkınmasını neyin üzerine kuracağını ortak akılla belirlemiş olur. Bunu yapmak, ortaya çıkacak olan planın niteliği, derinliği, uygulanabilirliği ve toplamda itibarı için de büyük önem taşır.

12. Kalkınma Planının hazırlığı aylardır sürüyor.

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’ndan bir süre önce bir açıklama yapıldı ve “2024-2028 yıllarını kapsayacak 5 yıllık döneme ilişkin ülkemizin odaklanacağı hedef ve stratejileri ortaya koyacak olan On İkinci Kalkınma Planı, 2053 vizyonu doğrultusunda hazırlanmakta olup, Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında ülkemizin potansiyelini harekete geçiren bütüncül bir yol haritası niteliğindedir” denildi.

Burada şu iki kritik ve iddialı unsur öne çıkıyor: Birincisi bu plan Türkiye’nin 2053 yılında nerede olmak istediğine ilişkin vizyonu gösterecek, diğeri de ülkemizin potansiyelini harekete geçirecek.

Aynı açıklamaya göre, iktidar 12. Kalkınma Planı'nda genel çalışmalara ek olarak bir de vatandaşların bu çalışmaya katılmasını istemiş. Vatandaş görüşlerini de alarak, katılımcılığı en geniş şekilde sağlamayı amaçlamış. Bunun için de bir “Vatandaş Anketi” başlatmış. Vatandaşlara bu ankete katılabilmeleri için 12 Eylül’den, 29 Eylül’e kadar süre tanınmış.

Buraya kadar güzel. Ama anketi yanıtlamaya başladığınızda önce bir şaşkınlık hemen ardından da bir anlam arayışına düşüyorsunuz.

Anket, “2024-2028 dönemini kapsayacak 12. Kalkınma planında Türkiye’nin kalkınma öncelikleri ne olmalıdır?” sorusuyla başlıyor. Ardından, önceden belirlenmiş 21 konu başlığı arasında en önemli gördüğünüz 5 konuyu önem sırasına göre 1’den 5’e kadar sıralamanız isteniyor. Bir ülkenin kalkınma önceliklerini seçerken sıralanan 21 konunun elbette uluslararası ve tarihsel olarak kabul görmüş temel konuları eksiksiz kapsamasını bekliyorsunuz. Çünkü sizin görüşlerinizin zeminini zaten baştan kendileri belirlemiş oluyorlar. Siz onların belirledikleri içinden seçeceksiniz. Peki, “Türkiye’nin kalkınma öncelikleri” başlığı altında yer alan 21 konunun ilk sırasında hangi başlık var? Deprem mi, eğitim mi, sağlık mı? Yatırımlar mı? Gelir dağılımı eşitsizliği mi? İstihdam mı? Ya da yoksulluk? Hayır.

Türkiye’nin kalkınma öncelikleri listesinin 1. sırasında “ailenin güçlendirilmesi” var.

Anketin devamında da ailenin güçlendirilmesi başlığı altında 6 ayrı “öncelik” sıralanıyor.

Türkiye’nin 2053 yılında ulaşmayı hayal ettiği, hedeflediği vizyonu, kalkınma hayalini, hiç kimseyi geride bırakmadan topyekün kalkınmış bir ülkeyi sağlayacak olan ne? Refah düzeyinin artırılması, eğitimde yeniçağı yakalayabilecek eğitimli genç nüfusun yaratılması, gelir dağılımı eşitsizliği ve yoksulluğun ortadan kaldırılması, vatandaşının en zor anında devletini yanında hissedeceği sosyal devletin kurulması, milli gelir artışıyla birlikte bölüşümde adaletin sağlanması, üretimin verimliliği ve emeğin milli gelirden aldığı payın artması, insana layık işlerle istihdam sorununun çözülmesi ve benzer beşeri, ekonomik, sosyal, kültürel, bilimsel ilerleme mi? Yoksa hiçbiri değil de, “ailenin güçlenmesi” mi sağlayacak bütün bunları?

Enflasyonun resmi rakamlarda bile yüzde 60’ı geçtiği, geniş tanımlı işsizliğin yüzde 23, işsiz sayısının da 9 milyona yaklaştığı, 475 milyar doları aşan bir dış borcun çevrilmeye çalışıldığı, emeğin milli gelirden aldığı ve zaten düşük olan payın 10 puan daha düştüğü, yoksulluğun ve açlığın hayatlarımızın merkezine oturduğu bir ülkeyiz biz. Çocuklarımız okuduğunu anlayamıyor, matematikte, pozitif bilimlerde sıfırın altındalar. Eğitim yatırımlarında 40 ülke arasında en düşük 38. ülkeyiz. Kadın cinayetlerinin, çocuk tacizinin, işçi ölümlerinin her geçen gün arttığı, kadın cinayetlerinde katilin neredeyse yüzde 65 oranında aileden çıktığı bir ülkeyiz. Böyle bir ülkenin kalkınma önceliği “ailenin güçlendirilmesi” mi?

Anketle ilgili “ülkemizin geleceğine dair amaç ve fikir birliğiyle politika geliştirilmesi sürecinde önemli katkı sunacaktır” deniliyor. Belli ki, Kalkınma Planı açıklandığında, ailenin güçlendirilmesi bölümüyle ilgili “vatandaşın görüşü, anketin sonucu bu, vatandaşın önceliği ailenin güçlendirilmesi…” denilecek. Yönlendirilmiş anketlerle belirlenmiş öncelik…

Bunu Yeniden Refah Partisi’nin nafakanın kaldırılması düzenlemesini Meclis'e sunmasından ayrı görebilir miyiz? Ya da iktidarın tam da şimdi anayasa değişikliği tartışmalarını gündeme getirmesinden, İstanbul sözleşmesinden çıkılması ve şimdi de 6183’ün hedefe konulmasından ayrı görebilir miyiz?

Açık olan şu, güvenilir olmak için tutarlı olmak şart. Eğer iktidar 12. Kalkınma Planı’nda söylediği gibi istişare, geniş katılım ve ortak akıl arıyor olsaydı, depremlerde binlerce canını kaybetmiş bu deprem ülkesinin kalkınma önceliğini belirlerken depreme başlı başına bir özel çalışma yapar hatta vatandaşa sadece deprem konusunda görüşlerini soracağı bir anket açardı. Ama soruların bizzat sorunun kalbinden, yaşayanlar ve uzmanlarca hazırlandığı bir anket... Binlerce canını kaybetmiş, yüz binlercesi evsiz ve barınma, gıda, içme suyu ve tıbbi bakımdan yoksun kalan vatandaşlar bakalım ne diyor. Onların kalkınma öncelikleri, görüşleri ne? 

Yapmadı.

Kalkınma planları, iktidarların hedeflerini, önceliklerini, tercihlerini ortaya koyduğu en stratejik siyaset belgeleridir, demiştik. İktidarın “ülkemizin potansiyelini harekete geçiren bütüncül bir yol haritası” diye tarif ettiği ve önümüzdeki 5 yıllık dönemi belirleyecek kalkınma planının öncelikleri arasında yoksulluk yok, açlık yok, eşitsizlikler yok, deprem yok, kadın cinayetleri yok…

Ne var? Ailenin güçlendirilmesi var.


Gülümhan Gülten Kimdir?

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü mezunu. Gazeteciliğe Vatan Gazetesi’nde başladı. Uzun yıllar ekonomi muhabiri ve editörü olarak çalıştı, TekBorsa Dergisinde yazarlık yaptı. TV6’da Haber Koordinatörlüğü ve Programcılık yaptı. Siyasal Bakış ve Gündem Arası programlarını hazırlayıp sundu. Mülkiyeliler Birliği’nin yönetiminde yer aldı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) yılın ekonomi haberi, Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) ekonomi haber ve Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin (EMD) yılın haber ödüllerinin sahibi.