YAZARLAR

İzmir’in salaşları: Dargeçit Meyhanesi ve Hayyam

Her iki meyhane de insana ev havası veren, mütevazı ve olmaları gerektiği gibi değil, oldukları gibi yerler. Bu tür yerlerin fazlasıyla popüler olmasından hep endişe ederim ve bu satırlara taşırken dahi bu endişem devam ediyor. Lakin her iki mekanın işletmecilerinin de, müdavimlerinin de, mekanlara sinmiş kokuların da bu riski savuşturacağına inanıyorum.

Malum son dönemlerde İzmir pek bir revaçta. İstanbul - İzmir ve İstanbul - Çanakkale yollarının açılmasıyla yolculuk sürelerinin kısalması, İstanbul’luların bu kente olan iştahını kabarttı. Pandemi sonrası Ankara ve İstanbul beyaz yaka nüfusundan önemli sayıda göç aldığını yazıyor kaynaklar. Bu göçmenlerin çoğu emeklilerden oluşsa da, devinimi yakından gözlemleyen bir insan olarak asıl belirleyici olanın sanayinin İzmir’deki hızlı atağı olduğunu düşünüyorum. Ben de yıllardır yoğun bir şekilde İzmir seyahati yapıyorum ve bu seyahatlerin çoğunluğu iş amaçlı. Genellikle kısa süren bu ziyaretlerimde kendime vakit ayırıp İzmir’in kuytularına yaptığım keşif dalışlarım hep sınırlı kaldı. Son seferimde bu durumu değiştirmek istedim ve sağ olsun sevgili dostum Deniz Bayrak da çok güzel pasr attı. Deniz’in Plakhanesi’nde laflarken aklıma yerleştirdiğim meyhanelere kısa sürede kendim de yerleştim.

Dargeçit Meyhanesi ve Hayyam İzmir’deki iki gecemi keyif, ziyafet ve muhabbetle doldurdular. Her iki meyhanenin ortak özelliği kelimenin gerçek anlamıyla salaş olmalarıydı. Kelimenin gerçek anlamı derken Nişanyan Sözlüğe göre salaş, Macarca szállás (ev) sözcüğünden alınmış. Bu sözcük de yine Macarca száll (konmak, ikamet etmek) fiilinden türetilmiş. Bizde genellikle köhne, derme çatma, konforsuz mekanları ifade etmek için kullanılıyor ve bazen de salaşlık ile pisliği eşdeğer tutan kullanımları oluyor ya da mekan sahipleri salaşlık ile pisliği ayırt edemiyorlar. Her iki meyhane de insana ev havası veren, mütevazı ve olmaları gerektiği gibi değil, oldukları gibi yerler. Bu tür yerlerin fazlasıyla popüler olmasından hep endişe ederim ve bu satırlara taşırken dahi bu endişem devam ediyor. Lakin her iki mekanın işletmecilerinin de, müdavimlerinin de, mekanlara sinmiş kokuların da bu riski savuşturacağına inanıyorum.

Meyhane değerlendirme kriterlerime ilişkin daha önceki yazımı okumayanların bir göz atmasını tavsiye ederim zira değerlendirme için kullandığım sistemin ayrıntılarına bu yazıda yer vermeyeceğim.

DARGEÇİT MEYHANESİ

Konak Kahramanlar’daki Dargeçit, ismiyle müsemma bir yer. Müdavimleri tam yetmiş yıldır dar bir geçitten erişiyorlar meze dolabına. Dikkatli bakmazsanız fark edemeyeceğiniz kadar çevresiyle bütünleşmiş ve yanındaki kahveyle birlikte zamanı yetmişler, seksenlerde durdurmuş bir havası var. Mekanın önündeki tek masanın, bahar ve yaz aylarında ayrı bir keyfi olduğuna eminim.

Benim gittiğim günle ilgili olabilir ama meze dolabı bana pek tahrik edici gelmedi. Mezelerin çoğunu tatmak istediğim için bir ordövr tabağı yaptırarak başlıyorum geceye ve pancar haşlaması beni benden alıyor. Gerçekten oldukça lezzetli bir kıvam tutturulmuş pancarda. Diğer mezeler içinse aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Cibez ve turp karışımı meze standart, fava ise oldukça yavandı. Yoğurtlu Girit ezmesi diye sundukları mezenin yoğurdu oldukça ekşiydi. Soğuk Arnavut ciğeri yumuşaklığını korumakla birlikte, benzerlerini pek çok meyhanede bulabilirsiniz. Dargeçit, değerlendirme sistemimin ‘’mezeler’’ başlığından 6,1 puan alıyor.

Kendi içkini getirebileceğin bir meyhane olması hasebiyle içki çeşidinin zenginliği aynı zamanda müdavime de bağlı. Mekanın rakı paleti ortalamayı tutturuyor. Değişik markaların standart ve bazı premium çeşitlerini bulunduran Dargeçit’te, şarap ve bira da seçenekler arsında. Benim ziyaret ettiğim gece, yan masanın votka tükettiğini görmek ilginç bir gözlem oldu. Masada votkayla beraber bira ve rakı da tüketiyorlardı. Bu mesele hakkında biraz daha düşünmeye ihtiyacım var sanırım. Dargeçit’in ‘’İçki çeşidi’’ konusundaki puanı 6,4 oluyor.

Gelelim ana yemeklere ki midemiz bayram etsin. Abartmadan söyleyebilirim ki Dargeçit’te yediğim badem (Evet, İzmir’de uykuluğa badem deniyor) bugüne dek yediklerim arasında tartışmasız öne çıkar. İzmir zaten sakatat mutfağıyla bilinen bir kent. Dargeçit de bademi mükemmel bir şekilde pişirmeyi becermiş. Sadece badem yemek için dahi uğrayacağım mekan belli oldu artık. Dargeçit’in atom kokoreci de ayrı bir gastronomik deneme sayılabilir. Bademe (uykuluğa) sarılan ve tek kişinin tüketebileceği boyuttaki kokoreç altı saat boyunca fırında kalıyormuş. Haliyle kadayıf kıvamında bir lezzet çıkmış ortaya fakat üzerine döktükleri domates sosunun etkisiyle kokoreç hamurlaşmıştı. Hem sosun lezzetli olmaması hem de müşteri istediğinde yeniden ısıtılıp getirilmesi bu yemeğin handikapı olmuş. Üzerine çalışılırsa atom kokoreç de müthiş bir potansiyel barındırıyor bence. Mekanın köftes için bir farklılıktan bahsedemeyeceğim. Tek kişilik sevimli kayık güveçlerde yapılan servisi beğendiğimi ayrıca not etmeliyim. Dargeçit ‘’ana yemek’’ başlığında 9,4 puan alarak mezeleriyle değil yemekleriyle öne çıkıyor. Anlamış olacağınız gibi vegan beslenenlerin alternatiflerinin sınırlı olduğu bir mekan burası ki aynı şey Hayyam için de geçerli.

Dargeçit’in yetmiş yıllık bir mekan olması, ilk işletmecisinden sonra devam ettirenlerin de aileden sayılacak denli yakın olmaları, servise bakan tek kişinin de artık demirbaştan sayılması gibi saiklerin etkisi hissediliyor. Burası kendinizi ya hep yabancı hissedeceğiniz ya da yıllardır müdavimiymişsiniz gibi görebileceğiniz bir mekan. Solungaçları meyhane ortamında gelişmiş bencileyin kişiler için bu durum hiç dert değil elbet. Bundan mütevellit Dargeçit ‘’personel ve işletmeci (barba)’’ başlığından 10 puan alıyor.

Değerlendirme kriterlerim arasında yer alan ‘’müdavim kitlesi’’ için, tek seferlik ziyaretle yorum yapmak elbette mümkün ve doğru değil. Dargeçit’te geçirdiğim kısıtlı sürede bende oluşan kanıya göre burası ‘’erkek’’ bir mekan. Elbette kadınların da rahatlıkla gittiği bir yer ama mekanın ruhuna sinen bir havadan bahsediyorum. Bilenin geldiği, esnafın akşam masa kurduğu, girenin selam verdiği bu küçücük mekanın bazılarına ‘’sert’’ gelebileceğini düşünüyorum. Bu başlıktaki değerlendirme kriterlerini alt alta koyduğumda Dargeçit’in puanı 7,5 oluyor.

Dargeçit ‘’müzik’’ başlığından 3,8, ‘’akustikten’’ 5 puan alıyor. Mekanın küçük ve mimari olarak gürültüyü sönümlendirecek imkanlarının olmaması nedeniyle, tüm masalar dolu olduğunda gürültü baş ağrısı yapacak seviyeye erişebilir. Öte yandan küfürlü konuşan müşteriler de başka baş ağrılarına neden olabilir.

Salaş bir meyhane diyerek güzelleme yapmam tuvaletlerden taviz vereceğim anlamına gelmesin. Dargeçit tuvalet konusunda benden 1 puan alarak sınıfta kaldı. Mekanın tek tuvaleti pis değildi ama kapısından lavabosuna, klozetinden sabunluğuna kadar el atılırsa müşteri memnuniyeti artar kanımca.

Dargeçit’e dair söyleyebileceğim son şeyler arasında floresan kaynaklı soğuk ışık geliyor. Oysa basit bir tungsten aydınlatma bile mekana sıcak bir hava katmaya yeter. Bu haliyle Zeki Demirkubuz filmlerinden sahneler canlandı gözümde akşam boyunca. Duvarlardaki kitsch (kiç) objeler bir süre vakit geçirmenizi sağlasa da son tahlilde özgün olmaktan uzaklar. Bu başlıktaki puan da 2,1 oldu.

‘’Fiyat’’ açısından Dargeçit müşteriyi gerçekten üzmeyen bir mekan. Meze, ana yemek, rakı, tatlı, meyve ve kahveden oluşan yemeğimin sonunda, bugünün koşullarında oldukça makul sayılabilecek bir hesap ödeyerek geceyi sonlandırdım.

PUANLAMA

Dargeçit için yukarıdaki yorumlarımın ölçeğe dökülmüş hali de aşağıdaki gibi oldu ve mekan ‘’Rahatlıkla Gidilebilir’’ kategorisine yerleşti.

HAYYAM MEYHANESİ

İsminin etkisinden mi, Basmane’nin dokusundan mı bilmiyorum ama Hayyam, daha kapısından girdiğim andan itibaren ‘’işte bu’’ diyen iç sesimi bastıramadığım bir mekan oldu benim için. Burada geçirdiğim süre boyunca kendimi gerçek anlamıyla huzurlu hissettim. Sanki kırkı yıllık dost meclisine girmiştim ki İstanbul’dan bir tanıdığıma rastlamamla bu hissiyatım pekişti. Kendi halinde ama müdavimini gözeten şefkatli bir barbanın varlığı sanırım bu tılsımı oluşturan en büyük etkendi. Masamızdan bir arkadaşımızın et yemediğini öğrendiğinde, iki büyük mantarı ızgaraya atıp ‘’kusura bakmayın bu saatte sadece bunu bulabildim’’ diyen bir barbanın varlığı az şey midir? Altı masalık bu küçük mekan gören, bilen gözler için gerçek bir meyhane.

Hayyam’da yediğimiz tüm mezeler çizgi üstü bir lezzete sahipti. Mücver gibi bekledikçe nefaseti düşen bir meze dahi gevrekliğini koruyordu. Yoğurtlu patlıcandaki yoğun is ve köz tadı üst seviyede bir lezzet deneyimi yaşattı hepimize. Beyin tabağı için söyleyecek söz bulamasam da ara sıcak kapsamında değerlendirdiğim Arnavut ciğeri beni damağımdan vurdu desem yeridir. Bu derece doğru kızartılmış, gevrekliği tam kıvamında bırakılmış ciğeri başka bir meyhanede yiyebileceğinizi düşünmüyorum. Gecenin sonunda ‘’mezeler’’ başlığındaki toplam puan 8,9 oluyor. Hayyam sadece yağlı bir koyun peyniri bulundurmaması nedeniyle 10 puan alamıyor benden.

Ciğerle beraber Hayyam’ın köftesinin de çarpıcı olduğunu söylemeliyim. Yumuşak pirzolasını da hesaba kattığımızda ‘’ana yemek’’ başlığında puan 9,4’e yükseliyor.

Mekanda çalan müzik makul bir ses seviyesine sahipti ve ağırlıklı neşe veren bir listeye denk geldik. Tavan yüksekliği ve mekandaki objeler gürültüyü sönümlendiren bir etki yaratmış. Masalar birbirine çok yakın olsa da herkes kendi ahenginde sohbet edebiliyor Hayyam’da. Müdavim masaları arasındaki karşılıklı ve dozunda paslaşmalar barışçıl ortam yaratmış ki bunda barba Nihat Usta’nın önemli rolü var. Garsonu, ocakçısı, komisi olmayan bu mekanı eşsiz bir ahenkle maestro gibi yönetiyor. Bütün bu başlıklardan aldığı puanı aşağıdaki grafikte görebilirsiniz.

Tuvalet konusunda Dargeçit’te olduğu gibi Hayyam da 1 puan alıyor benden. Burada da mekanın tek tuvaleti pis değil ama el atılmaya ihtiyaç duyuyor. Öte yandan Hayyam’ın zorlama meyhane havası verilmeye çalışılmış bir mekan olmadığını tahmin etmişsinizdir. Duvarlarındaki objelerden meze dolabına, ortam aydınlatmasından küçük barına kadar kendiliğinden oluşan bir kimyaya sahip. Gerçi barın biraz düzenlemeye ihtiyacı olduğunu söylemeden geçmemek lazım ama salaşlığını buradan alıyor biraz da. Son olarak Hayyam’da ödediğimiz hesabın da bu kadar keyif yanında ve günümüz koşullarında cüzdan yakmadığını, oldukça makul olduğunu belirtmeliyim.

On başlıktan oluşan değerlendirme sistemime göre Hayyam, toplamda 7,9 Korçi Puanı alarak ‘’Gitmelisiniz’’ sınıfında yer alıyor. Buna mukabil küçük bir kanaat notu eklememenin mekana haksızlık olacağını düşünüyorum. Dolayısıyla Hayyam’ın gönül rahatlığıyla ‘’Mutlaka Gitmelisiniz’’ diyebileceğim sınıfta bir mekan olduğunu söyleyerek bitireyim bu haftaki yazıyı.


Grand Korçi Kimdir?

Grand Korçi İstanbul’da dünyaya geldi, haliyle birtakım okullarda okudu ve kimya mühendisi oldu. Akademiden kopmamak ve askerlik vecibesini ertelemek için iki ayrı yüksek lisans yaparak bir süre hem mühendislik yaptı hem de keyif çattı. O dönemlerde fotoğraf ve sinemaya olan ilgisi nedeniyle mühendisliği bıraktı ama bu alanlarda tutunamayarak eğitimini aldığı mesleğine geri döndü. Haliyle birtakım işlerde çalıştı. Alkollü içki sektörüne yönelik gerçekleştirdiği çalışmalar sırasında ve sonrasında alkolün üretimi, kültürü ve tarihine yönelik ilgisi giderek arttı. Hobileri arasında golf, modern dans, yoga hiçbir zaman yer almadı ancak ‘’kişisel gelişim yolculuğunu’’ bir çilingir müdavimi olarak sürdürüyor. Halihazırda bu çilingirlerde yeşerip hayata geçen işlerine cilingirsohbetleri.com adresinde yer veriyor.