YAZARLAR

İstanbul’dan Hakkari’ye feministlerin köprüsü

Şiddet söz konusu ise kayyımla yönetilmek ve kendi seçtiğinle yönetilmek arasındaki farkı şöyle anlatıyor arkadaşlarımız: "Mazbatayı aldık, ertesi gün akın akın kadınlar belediyeye başvurmaya başladı”. Kayyım döneminde kadınları öyle bir sessizliğe gömmüşler ki, kadınlar bu zamana kadar olan cinsel saldırıları bildirmek için belediyeye sıklıkla gelmeye başlamışlar.

Yerel yönetimlerden, üniversitelere, vakıflardan, derneklere kadar türlü yönleriyle kayyım politikasını deneyimlemiş bir toplumuz artık. Bunu şimdi farkediyorsanız da gelin kayyım atama yetkisi veren KHK olmak üzere tüm düzenlemeleri kaldırmak için el birliği edelim.

Hakkari'ye kayyımın atandığı vakitlerde yerel yönetimlerle görüşmek üzere ilk olarak bir grup feminist Batman ve Diyarbakır’a ziyaret gerçekleştirmişti. Onların aktarmaları kayyımın da atanması ardından ortak mücadele zemini tartışmaları devam etti. İllerde DEM Parti Kadın Meclisi’nin çağrısıyla kurulan koordinasyonlarlar oldu. Bizler de gidebilen feministler olarak 15 kişi geçtiğimiz haftasonu önce Gever sonra Hakkari ve ardından Van’a giderek Kürt kadın hareketiyle, seçilmiş kadın eş başkanlarla, belediye meclis üyeleriyle buluştuk. Bu yazıda bunları konuşacağız.

Kendimizi misafir olarak görmesek de her an yanımızda olup bizleri mahcup eden samimi yoldaşlıkları ve ilgileri için TJA’ya, DEM Parti Kadın Meclisi’ne, Star Kadın Derneği’ne, Belediye Eş Başkanlarına, Meclis Üyelerine tüm kadınlara bu yazı vesilesiyle de teşekkür ederim. 

Kürt halkının iradesini yok sayanlar kadınların kararlarını da hice sayanlar. Erkekleri de başımıza reis dikme peşindeler. Bu sebeple feminizmi bütünselliği ile düşünmek önemli.  

FEMİNİSTLERİN MÜCADELE KÖPRÜSÜ

Gever Belediyesi’nin bahçesinde kendi evimizin bahçesinde oturuyor gibi hissettiysek bizler, orada yaşayan kadınlar için eş başkanlığın olmasının, halkın kendi belediyesi olmasının önemi ortada. Bundan sonrası için de birlikte yapabileceklerimizin değerlendirmeleri ardından “İradeye saygı! Kayyıma geçit yok” yürüyüşüne katıldık. Güneşin alnında günlerce ayakları su toplasa da, elinde bastonuyla yürümeye çalışsa da pes etmeden yürüyen örgütlü bir halkı hiç bir kuvvetin durduracamayağını görüyorsunuz.

Gevre Belediyesi bahçesi

Devrimci Gençlik Köprüsün’de yürüyüş kolu ile buluşmamızın benim için anlamı ayrıca büyüktü. Zafer işareti ile sıkılı yumruğun yoldaşca buluşmasıydı. Halkların kardeşliği geleneğinin sürdürücüleri olarak bugünün mücadele köprülerini kuranlar da bizleriz. Bu gidişimiz de feministlerin, kadınların mücadelesinin kardeşlik köprülerinden biriydi.

Hakkari'ye gittiğimizde Geverin tam tersine, belediyenin tam bir abluka altında olduğunu gördük. Belediyeye kadınların girebilmesini geçiyorum, seçilmiş belediye meclisi üyelerinin bile giremediğini anlatıyor dostlarımız. Maalesef sokaklardan, kamusal alanlardan kadınlar evlere itilmiş durumda. Vali bir taktik olarak kendisi henüz gidip belediye koltuğuna oturmamış olsa da yardımcıları eliyle tüm işlerini yaptığını da farkediyoruz. Yine de eğer oturamadıysan ey vali o koltuğa, diretme, vazgeç! Meclis üyelerinin ne suçu vardı diye de sormak gerekir. Bizler için yine hukuka uygun davranan tıpkı Kepez Belediyesi’ndeki gibi belediye meclisini toplayıp kendi eş başkanını bir kez daha seçen yapı meşrudur, seçilmiştir. Viyan Tekçe belediye başkanıdır.

Kepez’de ayrı hukuk, Hakkari’de ayrı hukuk işleten bir de Kürtlere bölücü demez mi! Hani tek bayrak, tek millet, tek hukuk idi? Bizi bir arada tutan hukuku eğip büküp, kayyım atayıp meclisi fiilen fesheden kim? Meclisini toplayıp hukuku işletip belediye başkanını seçen kim?

Yıllarca Kürt halkına karşı ön yargı beslemiş herkesin üzerine düşünmesi gereken şeyler.

EŞİTSİZLİK, ÇİFTE STANDART, İLAM-I MALUM VE İŞTE KAYYIM

Van Büyükşehir Belediyesi binasının tabelasında “Büyükşehir Belediyesi, Şaredarıya Bajare Mezın” yazıyordu. Kürtçe hali de yazınca birimizin başına birşey gelmedi, kötü birşey yaşanmadı diye tebessümle, yasaklama durumunun absürtlüğünü anlatmak istedim. Belediyenin, bürokratik yapısı ortadan kaldırılmış beton binanın girişinde, hele 14 kadın belediye eş başkanı ve meclis üyesinin bizleri karşılamaları yok muydu, orası çölde bir vaha gibiydi. Ne büyük direniş, halkın mücadelesi. Kürt kadınlarının kendi içerisinde egemenlik ilişkilerine karşı da mücadelesiyle 14 ilçe kazanılmış, her birinde kadın eş başkanlar yer almıştı. Kadınlar için çok büyük imkan. İlk işleri kayyım tarafından kapatılan kadın birimlerinin açılması, kadınların üretim yapabilecekleri alanların düzenlenmesi, sığınağın yeniden devreye sokulması için çalışmak olmuş.

Van’daki dostlar, kadına yönelik şiddetle konusunda kayyım döneminde şiddetin görünmez kılındığını, kadınların cesaretinin kırıldığını, güven sorununun arttığını ifade ettiler. İyi bir demokrasi örneği olarak DEM Parti ön seçim yapmış, o sonuçlara göre eş başkanları seçmiş, seçim günü kazanılmış tüm ilçelerde kayyım defedilmiş. Bu halkın iradesini gösteriyor. Kadınlar açısından da böyle. Hele şiddet söz konusu ise kayyımla yönetilmek ve kendi seçtiğinle yönetilmek arasındaki farkı şöyle anlatıyor arkadaşlarımız: "Mazbatayı aldık, ertesi gün akın akın kadınlar belediyeye başvurmaya başladı”. Üç önemli konunun öne çıktığını görüyorum.

Kayyım döneminde kadınları öyle bir sessizliğe gömmüşler ki, kadınlar bu zamana kadar olan cinsel saldırıları bildirmek için belediyeye sıklıkla gelmeye başlamışlar. Cesaret kazandıkları için. Temmuzda zam yok deyip açlığa mahkum ediyorlar ya çok sayıda kadın iş bulmak için başvurmuş. Hani işsizliği bile gizlenen kadınlar var ya onlar işte. Başvurabileceği, derdini anlatabileceği, çözüm olabileceğini düşündüğü yerler olunca nasıl da akın akın iş bulmak için başvuruyor görüyoruz. Anadilde yerel yönetim hizmetinin kayyımla ortadan kaldırılmasının kadınlar için, çocuklar için büyük zorluk yaşattığını anlatıyor arkadaşlarımız ki Fatma Altınmakas’ın ölümünü tekrar hatırlatmak isterim.

Düşünün her gün başkaca konularla ilgili çoklu eşitsizliğe uğrayan kadınlar başına birşey geldiğinde nasıl o birimlere gönül rahatlığıyla gidebilirki! İşte gidememişler. Şimdi kayyımdan geri alınınca kadınların belediyeye akın etmesi bundandır.

Size tersten örnek vereyim: Her gün Türkçe konuşup, düşünüp, rüya görürken derdinizi başka bir dilde kamu kurumuna rahatça anlatabilir misiniz? Halbuki bir ülkeyi de eşitliği de ilerletecek olan hizmetin halkla, ihtiyaç sahibi ile buluşmasını sağlamaktır. Bu sebeple de İstanbul Sözleşmesi ayrımcılık yapılmaması yönüyle, anadilde hizmet yönüyle de çok önemli. Şimdi yerel yönetim eliyle bunları hayata geçirmek yine mümkün. DEM Parti’li ve kimi CHP’li belediyelerde kadına yönelik şiddetle ilgili hizmetlerin birçok dilde yani Kürtçe dilinde de ne iyi ki verildiğini biliyoruz daha da ilerletebiliriz.

Bölgede yaşanan ve  kayyımla derinleşmiş bir diğer sorun da Kürt Kadın Hareketinin tarifi ile özel savaş politikalarının sürdürüldüğü tahlili. Kimi asker, korucu ve polislerin genç kadınlarla duygusal yakınlık kurarak cinsel saldırıda bulunduğunu, tehdit ve şantajla, kimi zaman da ajanlık faaliyetlerine zorlanma olduğunu ifade ediyorlar. Bizler, batıda nüfuzu olanların, siyasi iktidara yakınlığı olanların cezadan nasıl sıyrıldığını görüyorsak buralarda da farklılaşan boyutlarda cinsel saldırı ve tehdit olguları mevcut ki Musa Orhan ve nicesinde gördüğümüz gibi cinsel saldırı suçu bile gizlenebiliyor. İntihara teşvik suçunun duygusal birliktelik ve rıza adı altında üzeri örtülüyor. Genç intiharlarının arttığını ifade eden arkadaşlarımız bu konunun da politik sebepleri olduğunu bir yandan ekonomik çıkmaz, yoksulluk, bir yandan kadınların başvurabileceği yerlerin eksikliği, geleceksizlik, her defasında kayyım atanması gibi sebeplerl gençlerin umudunun köreldiğini gözlemliyorlar. İntihar diye üzeri kapatılan, şüpheli bırakılan kadın cinayetleri ise cabası.             

Kayyım döneminde ADEM (Aile destek merkezleri) projeleri ile kadın danışma merkezleri kapatılmış. Kadınların evlerden çıkıp sosyalleşebileceği tek yerler olarak kur'an kursları her yere açılmış. Bizlerin bugün çok tehlikeli bulduğu aile odaklı politikalar aslında yıllardır kayyım eliyle Kürt illerinde uygulamaya koyulmuş durumda.

Van depreminin ardından iyi bir hizmet diye Kuveyt evleri inşa edilmiş fakat sonra oradaki kadınların akıbeti takip edilmemiş. Onların deyimi ile “dul kadınların” aileleriyle yaşadığı konutlar bunlar. Şehirden uzak, etrafında alışveriş yapılabilecek yerler yok. Hem izole hem de o kadınların hedef gösterilebileceği alanlar haline gelmiş. Kimisi bu sebeple çocuklarını okula dahi gönderemiyor.

Vardığımız her üç kentte de “Feministler Kayyıma Hayır Diyor” diyerek basın açıklamalarımızı da gerçekleştirdik.

KİMSE BİZDEN YAŞAM HAKKIMIZDAN TASARRUF ETMEMİZİ BEKLEMESİN!

Şimdi kayyımdan kurtarılmış yerel yönetimler yeniden kadınlar için yaşanabilir kentleri kurmaya çalıştıklarında bu sefer de hükümetin Tasarruf Tedbirleri Genelgesine takılıyorlar. Tüm isteklerinin bu gerekçe ile engellendiğini söylüyorlar. Halbuki  hiçbir genelge kanun üstünde değildir. Sığınaklar kanunda zorunludur. Sığınak açmak isteyip tasarruf var diyerek engellenen hangi belediye varsa başta yaşam hakkımız için bizler de orada olacağız. Engelleri beraber aşacağız.     

SİZ HİÇ KADIN TUVALETİ OLMAYAN BELEDİYE DUYDUNUZ MU? 

Çağlar Demirel önceki dönemlerde Derik’te de olmadığını anlatıyor. Van’ın bir ilçesi ilk kez DEM Parti tarafından alındığında da eş başkan kadın tuvaletinin olmadığını anlatıyor. Kadınların belediyelere girme ihtimalinin dahi düşünülmemiş olmasının trajikliği ve tuvaleti kullanabilme hakkımızın mücadelesi bile tüm bunlara içkin ve sembol konular.

İşte hem kayyım politikaları ile hem de tasarruf tedbirleri ile gördüğümüz erkek egemen kapitalizmin, tekçi yaklaşımın sonuçları. LGBTİQ+’ların ise tüm bu anlattıklarımdan kat be kat fazla düzeyde zorluk ve basıncı yaşadığını tahmin etmek zor değil.

Sümbül dağlarının, Cilo dağlarının Karadeniz’in dağlarından hiç bir farkı yok. İnsanlarının da, kadınlarının da. Orada uygulanan politikalar buralara da ulaşıyor, o yüzden orası burası demeden dillerimiz farklı, bitki örtüsü farklı olsa da mücadelemizi ortaklaştıracak yolları daha çok açacağız.  


Fidan Ataselim Kimdir?

Eşitlikçi Feminist mücadele insanı. 2010 yılında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kurucuları arasında yer aldı ve halen platformun Genel Sekreterliğini yürütüyor. 2017 yılında gerçekleştirilen kitlesel “Kıyafetime Karışma” yürüyüşünün organizasyonunda ve ardından Kadın Meclisleri’nin kuruluşunda çalıştı. 2022 yılında The Guardian'ın ilham veren kadınlar listesine dahil edildi. 2024 yılında CNN International'ın hazırladığı 30 cinsiyet eşitliği savunucusu listesinde de yer aldı. Öğrencilik yıllarında gençlik mücadelesi içerisinde yer alan Ataselim şu an genel sekreterliğini yaptığı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun kuruluş sürecinin ardından bir süre İstanbul temsilciliğini yürüttü. Bu sırada dava takipten, veri raporlamaya, politika geliştirmeden, kitlesel protestoların düzenlenmesine kadar birçok görevde yer aldı. 8 Aralık 2019'da Şili’de başlayan dünyanın dört bir yanında gerçekleştirilen Las Tesis Protestosunu Türkiye'de ilk İstanbul'da gerçekleştirirken 'Kadın cinayetlerini durduracağız' ve 'Asla yalnız yürümeyeceksin' sloganlarını söylediği için 5 kadınla beraber polis tarafından ters kelepçe ile gözaltına alındı. 2021 yılında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu adına Finlandiya Başbakanı Sanna Marin'in verdiği Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülünü temsilen aldı. Yine yıllar içerisinde pek çok ödülü Platformu temsilen almıştır.