İstanbul Baro Başkanı: AYM ve AİHM’nin kararları hiçe sayılıyor

İstanbul Baro Başkanı Filiz Saraç, adli yıl açılış töreninde Barış Pehlivan, Merdan Yanardağ, Cumartesi Anneleri, Can Atalay'a değinerek adalet çağrısı yaptı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İstanbul Adalet Sarayı'nda yeni adli yılın açılışı dolayısıyla tören düzenlendi.

Adliyenin atrium alanında düzenlenen törene, İstanbul Valisi Davut Gül, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Metin Sarıhan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Şaban Yılmaz, İstanbul Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanı Bekir Altun, İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Gümüş, Şehit Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın babası Hakkı Kiraz, çok sayıda hakim, savcı ve adliye personeli katıldı. Ayrıca AK Parti İstanbul Milletvekili Şengül Karslı, İstanbul Baro Başkanı Filiz Saraç, İstanbul 2 No'lu Baro Başkanı Yasin Şamlı da törendeydi.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan törende konuşan İstanbul Baro Başkanı Filiz Saraç, avukatların, hakim, savcıların ve adliye personelinin adli yılını kutladı.

Savunmanın etkisiz kılındığı ve şekilsel olarak var edilmeye çalışıldığı bir sistemde demokrasiden, hukuk ve adaletten bahsedilemeyeceğini söyleyen Saraç, "Savunmanın sorunlarının çözülmediği, savunma vasıtalarının etkisiz kılındığı bir ortamda aynı şekilde yargılamanın adil olduğundan da söz edilemez. Yeni adli yılın; avukatların öldürülmediği, yaralanmadığı, şiddete uğramadığı mesleklerinin ifası için gittikleri adliyelerde, cezaevlerinde, göç idarelerinde ve karakollarda engellenmediği, genç avukatların ekonomik ve sosyal nedenlerle intihara sürüklenmediği bir adli yıl olmasını diliyorum. Bu vesile ile mesleklerini ifa ettikleri için görevleri başında şehit edilen avukat Ersin Arslan ve avukat  Servet Bakırtaş’ı ve tüm meslek şehitlerimizi saygıyla anıyorum" dedi.

Saraç'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle oldu:

AMAÇ İKTİDARA YAKIN UYUMLU BAROLARIN OLUŞMASI: Savunma, yargının kurucu unsurlarından biridir. Hak ve adalet savaşı veren avukatların yüreklerinde ve omuzlarındadır savunma görevi. Bu da avukatın özgürce savunma yapabilmesini ve bağımsızlığını gerektirir. 2020 yılında getirilen düzenlemelerle çoklu baroya geçildi. Amaç iktidara yakın uyumlu baroların oluşmasıydı. Bu girişim meslektaşlarımız ve barolarımızın ciddi muhalefeti ile karşılaştı. Üye yazabilmek için kamu kurum ve kuruluşu avukatlarına manevi baskılar yapıldığına ilişkin şikayetler gündemden hiç eksik olmadı. Çoklu baroların üye sayılarının artmaması da baroların ve mesleğin bağımsız olma özelliğini anlamayan iktidarlar için de tarihi bir dersti. Aynı şekilde o dönemdeki bu yasalarla getirilen hükümle avukatların TBB Genel Kurulu’nda temsilindeki adaletsizlik halen sürmektedir. Ülkemizdeki avukat sayısı 180 bine yakındır İstanbul Barosu’nun üye sayısı 60 bin 500’ün üzerindedir. Üye sayısına rağmen baromuz bugün 349 olan TBB Genel Kurul delege sayısının 15’i ile temsil edilmektedir. Muhalif gördüğü baroların etkinliğini azaltmak amacı ile getirilen düzenleme sonucunda temsilde adaletsizlik bu adli yılda da sürmektedir.

25 KASIM VE 8 MART’TA KADINLARIN TOPLANMASI, CUMARTESİ ANNELERİ’NİN TOPLANMASI GİBİ BİRÇOK BARIŞÇIL GÖSTERİ ENGELLENMEKTE: Avukatlık Kanunu’nda 2020 yılında yapılan değişiklerde olduğu gibi yürütme eliyle yapılan değişiklerin baroya verdiği zararları bilmekteyiz. Bu nedenle avukatlık ile ilgili mevzuat düzenlemelerine ilişkin önerilerin yerinin barolar olduğunu söylüyoruz. Yürütmenin mekanlarında Avukatlık Kanunu hazırlanmaz. Bu nedenlerdir ki yeni yeni adli yıl geçmişte yapılan çalışmalarımızı daha da geliştirerek geleceğin avukatlığının mevzuatına ilişkin önerileri Meclis'e sunmak üzere özellikle gençlerle birlikte hazırlanacağı bir dönem olacak bizim için. Geçtiğimiz adli yıl döneminde basın özgürlüğü yargı eli ile ciddi yara aldı. Demokrasiyle yönetilen bir ülkede basını yargı eliyle susturma aracı olarak kullanmak demokrasiye, yargıya güvene en ağır darbedir. Tutuklama bir tedbir olduğu halde, cezalandırma aracı olarak kullanılmaya devam edildi. Bugün gazeteciler Barış Pehlivan, Merdan Yanardağ’ın cezaevinde olması hukuk devletine inancı ve yargıya güveni zedelemektedir. Haksız hukuksuz verilen yayın durdurma, ekran karartma, idari para cezaları halkın haber alma özgürlüğünün de ihlalidir. Yine temel bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü barışçıl gösterilere rağmen sert müdahalelerle engellenmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin ve AİHM’nin bu konulardaki kararları hiçe sayılmaktadır. 25 Kasım ve 8 Mart’ta kadınların toplanması, Cumartesi Anneleri’nin toplanması gibi birçok barışçıl gösteri engellenmekte, hukuki destekte bulunan meslektaşlarımıza müdahalede bulunulmaktadır. Kadına karşı şiddete ilişkin verilen uzaklaştırma kararlarının uygulamada verilen sürelerin kısa olması, uzaklaştırma kararlarının etkin uygulanmaması ilişkin sorunlar kadına yönelik şiddetin ve en ağır şekli olan kadın cinayetlerinin artmaya devam etmesine neden olmaktadır.

Ülkemiz pandemi, ardından, 6 Şubat depreminin acıları ve ekonomik sıkıntılarla boğuşan bir dönem geçirdi ve geçiriyor. Kaybettiğimiz yurttaş ve meslektaşlarımızı bu vesile ile rahmetle anarken, afetlere hazırlığın zarar doğmadan önceki aşamasının daha önemli olduğunu vurgulayarak, doğa olaylarının afete dönüşmesine ve bu kadar can kaybının yaşanmasına kusurları ile kasıt ya da ihmalleri ile sebebiyet veren tüm sorumluların yargı önüne çıkarılması ve adil ve hızlı şekilde yargılamalarının sonuçlandırılması gerektiğini de vurgulamak istiyorum. Bu dönemde baromuzda kurduğumuz Afet Hukuk ve Koordinasyon Merkezi çalışmalarına da toplumsal bir görev olarak devam edeceğiz.

HARÇLARA YAPILAN ZAMLAR HAK ARAMAYI ENGELLEMEK ANLAMINA GELİYOR: Yargılama harç ve giderlerine, posta ücretlerine fahiş zamlar yapıldı. Bu, hak aramayı engellemek, mahkemeye erişim hakkını kısıtlamak anlamına gelmektedir. Oysa yargı hizmetinden yararlanmak her yurttaşın hakkıdır. Hak arama özgürlüğünün önündeki ekonomik engellerin aşılmasında en etkili yol olan adli yardım sistemidir. Bu sistemde özveri ile çalışan baromuz avukatları vardır ve görev yapmaktadır. Ancak, Adli Yardım’da görev yapan meslektaşlarımızın 2 yıldan fazla bir süredir de ücretleri ödenmemektedir.

MESLEK ÖRGÜTÜMÜZÜ ZAYIFLATMA AMAÇLI ÇABALAR SON BULMADI: Anayasamızın 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti”dir. Hukuk devletinin olmazsa olmazı bu niteliklerden uzaklaşıldığını da görmekteyiz. Adli yılda da meslek örgütümüzü zayıflatma amaçlı çabalar son bulmadı. Avukatların iş alanları genişletilmek bir yana uzlaştırıcılık gibi hukukçuyu ilgilendiren alanlar başka mesleklere açılmıştır. Arzuhalcilik, hasar sigorta şirketleri için yasaklayıcı hükümler getirilmemiştir. Stajyerler, hakim ve savcılar gibi ekonomik güvenceye kavuşturulmadı. Genç avukatların SGK prim muafiyeti, vergi diliminin muafiyetinin yükseltilmesi gibi genç avukatlara ekonomik destekler verilmesi gerekirken, tek yapılan ekonomik destek 0-5 yıl kıdemli avukatların baro aidatının 2023 yılı nisan ayında yürürlüğe giren yasa ile kaldırılması oldu. Yani genç avukatlara samimi ve etkili ekonomik destek yerine, İstanbul Barosu gibi genç avukat üyelerin çoğunlukta bulunduğu baroların ekonomik yönden sıkıntıya sürüklenmesi amaçlı formüller üretildi. Yargının sorunlarını çözmek yerine yargılama sistemi dışındaki ihtiyari olması gereken sistemleri, zorunlu hale getirerek ve yegâne çözüm gibi sunulması devletin adil yargılama ile ilgili yükümlüklerinden kaçınılamaz.

CAN ATALAY'IN ENGELLENMESİ BİR AN ÖNCE KALDIRILMALIDIR: Avukatlık mesleğini ifa eden avukatları, yargının asli unsurlarından biri olduğu noktasındaki iradeyi hakim kılmadıkça yargının sorunları çözülemez. Bir ülkede demokrasinin göstergesi ve insan haklarını koruyacak olan güçlü savunma ve güçlü avukattır. Baromuz üyesi Can Atalay hakkındaki yargı kararı kesinleşmediği halde seçilmiş milletvekili olarak yasama faaliyetine katılması önündeki engellerin kaldırılması, Anayasa ve İnsan Hakları Sözleşmesi ile koruma altında olan seçme ve seçilme hakkının gereğidir. Bu konudaki engellemeler bir an önce kaldırılmalıdır.

CMK VE ADLİ YARDIM HİZMETLERİNDE KDV’NİN KALDIRILMASI GEREKİR: Yargı liyakata göre teşkilatlanmak zorundadır. Geçmiş yılların hataları tekrar edilmemelidir. Avukatlık Kanunu’nun avukata tüm kurumların yardımcı olma yükümlülüğüne ilişkin 2. maddesine rağmen, Kişisel Verileri Koruma Kanunu avukatları mesleğini yapamayacak hale getirmektedir. Aynı şekilde 2022 yılı Haziran ayında yapılan mevzuat değişiklikleri ile stajyer meslektaşları staj süresince sosyal ve ekonomik güvenceye almak yerine, avukatlık stajının anlam ve önemini yitirtecek, avukatlık mesleğinin gelişimini engelleyecek hükümlerle karşılaşılmıştır. Hukuk mesleği dışında farklı işte çalışırken staj yaptırmak kağıt üzerinde stajın yolunu açmıştır. Bu durum İdarenin, Hakim ve savcı stajyerleri devlet güvencesi ile sigortalı çalışan meslek grubu iken, avukat stajyerlerine avukatlık stajına ilişkin aynı nitelikte ekonomik ve sosyal güvencenin sağlanmasından kaçınılmasıdır. Tüm bu düzenlemeler savunmayı sistematik olarak niteliksizleştirme çabasının bir parçasıdır. Bu değersizlik sadece avukatın emeği için değil, vatandaşın ve temel bir hak olan savunmaya verilen değerin de ölçüsüdür. Hukuk fakülteleri açılmasına son verilmelidir. Mevcutların belli standartlarda eğitim vermeleri için kriterler olmalı, bunlara uymayanlar kapatılmalıdır. CMK görevlendirilen müdafiler ve vekiller için geçerli ücret tarifesi son derece düşüktür. Geçen yıllarda bu sorunlar dile getirilmesine rağmen yargıya ve avukata bakış açısının bir sonucu olarak bu soruna da çözüm bulunmamıştır. Yargıda KDV olmaz. Olmamalıdır! Hele hele CMK ve Adli Yardım hizmetlerinde KDV’nin kaldırılması gerekir.

ADİL YARGILANMA BİR TEMEL HAKTIR: Kamu avukatlarının çalışma esasları ve özlük haklarına ilişkin iyileştirme yapılmamıştır. Avukatların emekli maaşları, emekli olmak için şartlarının ağırlaştırmasına ilişkin sorunlar çözüm beklemektedir. Adil yargılanma bir temel haktır. Kuvvetler ayrılığı bağımsız ve tarafsız yargının olmazsa olmazıdır. Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız bugünlerde, Cumhuriyetin kazanımlarını ve Atatürk ilke ve devrimlerini kendine rehber edinen İstanbul Barosu Cumhuriyetimizin sarsılmaz kalesi olmaya her daim devam edecektir. Ülkemizde yaşanan hukuksuzluklara karşı çıkmaya ve hukuk devletini ve hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Adaletin bağımsız, tarafsız ve herkes için eşit işlediği bir adli yıl diliyoruz. (HABER MERKEZİ)