YAZARLAR

İSO 500’deki görece olumlu rakamları, 2023 ISO 500’ünde göremeyeceğiz!

Faiz artırım sürecinin bir başka çıktısı ise sanayicimizin finansman maliyetlerindeki belirgin artış olacak. Tüm bu unsurların 2023 İSO 500 araştırma sonuçlarında satış performansı, finansman maliyetleri, ihracat ve kaynak yapısı gibi göstergelere olumsuz yansıması şaşırtmayacak. Buna küresel ticarette beklenen durgunluğu da eklediğimizde, durum daha da karamsar bir hal alıyor.

İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, "Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu-2022" başlıklı basın toplantısında “İSO-Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması”nın 2022 yılı sonuçlarını açıkladı.

Araştırma sonuçlarının genel olarak gerçekçi olduğunu belirtmekle başlayayım. Ancak, bir-iki önemli noktayı da belirtmekte yarar var. Öncelikle, yıl sonu kabul ettikleri TÜFE oranlarının gerçeklikten daha düşük olduğunu söylemek gerek. Bu da doğal olarak TÜFE’den arındırılmış büyüme oranının yüzde 33.3 olduğu konusunda ciddi bir soru işareti bırakıyor. Bahçıvan’ın 2022 yılına yönelik ÜFE-TÜFE makasına yaptığı vurgu önemli, zira yine onun kabul ettiği rakamlarla bile TÜFE yüzde 64.27 iken ÜFE 97.72’ydi. ÜFE’nin yüksek seyrinin sanayi kuruluşları açısından son derece önemli olduğunu hatırlatayım ve bu oranların oldukça negatif bir üretim iklimi yarattığını söyleyeyim. Zaten araştırmada bunun da altı çizilmiş, TÜFE yerine ÜFE oranlarıyla hesaplama yapıldığında reel artışın yüzde 10.8’e gerilediği görülüyor. Her ne kadar rakamlar konusunda farklı düşünsem de İSO 500’ün bu olumsuz koşullardaki performansının kötü olmadığını belirtmek gerekir. Bunun temel nedeni ise zayıf TL sayesinde ihracat hacminin yüksek kalması... İSO 500 kuruluşlarının ihracat paylarının çok yüksek olduğunu burada belirtmekte fayda var.

İSO 500’ün 2022’de faaliyet kârı yüzde 96 oranında artarak; 342 milyar liradan 671 milyar liraya çıkmış. Buna karşılık faaliyet kârlılığı oranı, yüzde 14.8’den 2 puan düşerek yüzde 12.8’e gerilemiş. Burada dikkate alınması gereken faaliyet kârlılığı oranı ki bu da yüzde 2 düşüş göstermiş. Enflasyon kaynaklı rakamsal şişmelerden çıktığınız anda, bir düşüş eğilimi gözleniyor. Bu, yine önemli bir gösterge olan FAVÖK kârlılığında da öyle, yüzde 17.5’ten yüzde 15.4’e bir negatif seyir gözleniyor ve yüzde 2.1’lik düşüş olmuş.

Araştırmada, amortisman ve vergi öncesi kârın yüzde 100’e yakın bir artışla 405 milyar liradan 808 milyar liraya yükseldiği görülüyor. Ama bu yüzde 100’lük artış bile, FAVÖK kârlılığının yüzde 2.1 düşmesinin önüne geçememiş. Belki burada bir kez daha hesaplamada kullanılan verilerin gerçekle uyumunu sorgulamak gerekir.

Önemli bir nokta da sanayi kuruluşlarının bilançolarındaki değişim. Söz gelimi üretim faaliyeti dışı gelirlerinin dönem kâr ve zarar toplamı içindeki payı son beş yıl içinde yüzde 88’den yüzde 23’e gerilemiş. Yani sanayi kuruluşları temel faaliyet alanlarına yoğunlaşmış. Bu olumlu bir gelişme...

Finansman giderlerindeki eğilim de ilgi çekici... Finansman giderlerinin faaliyet kârına oranı yüzde 61.1’den yüzde 41.3’e gerilemiş. Bunun temel nedeni tabii ki düşük faiz politikası... Yani Türkiye ekonomisinin batışının temel sebebi olan ‘Türkiye Ekonomi Modeli’... Bu yıl ise bunun tam tersi bir kredi iklimi olacak ve bunun yansımalarını çok sert biçimde görecek sanayi kuruluşları.

Aynı etkiyi, borç/özkaynak dağılımında da görmek mümkün. Gerek yüksek kâr oranları gerekse düşük finansman maliyetleri bunun sebebi. Bu tabii ki firmalar açısından çok olumlu bir gösterge, ama tümüyle değişen 2023 koşullarında bu oranlar ‘rasyonalite’ tarafından teste tabi tutulacak.

Borçların alt kalemlerinde, mali borçların yüzde 64 artışla 796 milyar liradan 1.3 trilyon liraya çıktığı görülüyor. Diğer borçların da yüzde 70’e yakın bir artışla 711 milyar liradan 1.2 trilyon liraya yükseldiği anlaşılıyor. 2021’e benzer şekilde 2022’de de diğer borçların mali borçların üzerinde bir büyüme sergilediği dikkat çekiyor. Başka bir deyişle faaliyetlerin finansmanında ticari borçlar daha fazla kullanılmış. Bu döngünün sürdürülebilirliği pek mümkün görünmüyor. Hele ki ekonomi yönetimi, ‘ekonomiyi soğutma’ hedefine odaklanmışken... Bahçıvan çok doğru bir tespitte bulunuyor: “Ticari borç kullanımının artmasından, firmaların kaynak ihtiyacını finans kuruluşları dışında, kendi içlerinde borçlanarak çözmeye çalıştıklarını anlıyoruz. Ekonominin küçülmeye başladığı bir dönemde bu borç döngüsüne girilmesi, reel sektörü en çok zorlayan konulardan biri olacaktır. Bu durumun önümüzdeki günlerde sektörler arasındaki değer zincirlerinde bir kırılmaya neden olabileceğine dikkatinizi çekmek istiyorum”.

Bunun belirtilerini kısa vadeli mali borçların toplam mali borçlar içindeki payında da görmek mümkün. Bu oran 2022’de ilk kez yüzde 50 bandını aşarak yüzde 42.8’den yüzde 521’e yükselmiş. Ve daha gündemde yüksek faiz ortamı yokken!..

Son olarak, katmadeğerli sanayi üretimi ve yüksek teknoloji hedeflerinin hala bir masal olduğunu görmek gerek. Ne yazık ki gerçeğimiz bu! 2022 yılında yaratılan katmadeğer içerisinde en yüksek payı yüzde 37.7 ile orta-düşük teknoloji yoğunluklu sektörlerin aldığı görülüyor. Bu grubun payı bir önceki yıla göre 5.3 puan artmış. Düşük teknolojili sanayilerde bir düşüş var, ama yüksek teknolojili sanayinin payı sadece yüzde 0.1 artmış. Kısa ve orta vadede yüksek teknolojide çağ atlayacağımız falan yok özetle!

Faiz artırım sürecinin bir başka çıktısı ise, etkilerini bir süredir görmeye başladığımız üzere, sanayicimizin finansman maliyetlerindeki belirgin artış olacak. Tekrar etmek gerekirse, tüm bu unsurların 2023 İSO 500 araştırma sonuçlarında satış performansı, finansman maliyetleri, ihracat ve kaynak yapısı gibi göstergelere olumsuz yansıması şaşırtmayacak. Buna küresel ticarette beklenen durgunluğu da eklediğimizde, durum daha da karamsar bir hal alıyor. Özetle 2023 yılının İSO 500’ünde bu kadar iyi bir tablo görme şansımız hemen hemen hiç yok!