İran Sınırı-1: Kurşunlar ve kurtlar arasında

Van, dünyada göçmen trafiğinin en yoğun yaşandığı noktalardan biri haline geldi. Ancak havadan ve karadan onca tedbire, kaçakçıların suistimal ve tacizlerine, donma, yüksekten düşme ya da kurtlara yem olma riskine rağmen bu trafik nasıl devam edebiliyor? İran Sınırı'nda bu sorulara yanıt arıyoruz...

Fotoğraflar: Volkan Nakiboğlu.
Google Haberlere Abone ol

VAN - Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle göç hareketlerinin kesişim noktasında. Hem Ortadoğu ve Afrika hem Asya ve Orta Asya’dan göç alıyor. Böylesi bir göç hareketliliği sürerken Türkiye; Suriye, Irak ve İran sınırına binlerce kilometre uzunluğunda dünyanın en uzun duvarlarını örüyor. Sınır hattı boyunca yükselen duvarlar 7/24 termal kameralarla, insansız hava araçlarıyla, havadan ve karadan korunuyor. Savaştan, ekonomik şiddetten kaçan, ülkelerini terk edip göç yoluna düşen mültecilerin sınır geçişi duvarlarla engellenmeye çalışılıyor. Sınırlar, duvarlarla kapatılıyor. Lakin Fransız düşünür Jacques Derrida’nın mülhem tanımlamasına başvurarak, sınırları ihlal eden hayaletler de var diyebiliriz.

Dağlık alanlardan, gizli bölmelerde taşınan göçmenler, kaçakçılar aracılığı ile göç yolculuğuna başlayıp, sınırları aşıyorlar. Mültecilerin sınır geçişleri, öncesi ve sonrasıyla bir insani krize dönüşürken, “mülteciler insanlığın neresinde" sorusunu sordurtuyor: Daha geçen hafta İran askerlerinin ateş açması sonucu yaralandıktan sonra, bir tepenin arkasına saklanan ve kurtların parçalaması sonucu uzuvları göçmen kaçakçılarınca bulunan Bangladeşli göçmenlerin ölümünden kimler sorumlu? Ya Türkiye-İran sınırını göçmen kaçakçıları ile aşmaya çalışırken donarak yaşamını yitiren mültecilerden? Van-Hakkâri dağ yollarında yürürken bir anda karşımıza çıkan, basmaktan imtina ettiğimiz kemiklerin, yırtıcı hayvanlarca parçalanmış mültecilere ait olmasının "vakai adiyeden" sayılmasına ne diyeceğiz?  İran sınırına yakın bir köye ulaşmaya çalışırken kıyısında yürüdüğümüz uçurumu gösteren aynı kaçakçının sıradan bir durum gibi ifade ettiği “abla, uçurumun dibi mültecilerin cesetleri ile dolu, kim bilir kaç kişi uçmuştur" cümlesi karşısında susmaktan başka verilebilecek bir tepki var mı?

Kocası savaşta öldüğü için tek başına göç yoluna çıkan kadınların Türkiye-İran sınır köylerinde çaresizlikten kaçakçıların yanından ayrılamaması ve intihar edenlerin bulunduğu iddiasının ağırlığı? İran sınırını geçerken Ruandalı bir kadına toplu tecavüz edilmesi, İranlı bir mülteciye Van Geri Gönderme Merkezi’nde görevli iki güvenlik memurunun tecavüz etmesi, Suriyeli dokuz yaşındaki bir kız çocuğunun Van merkezde cinsel istismara uğraması…

İran sınırını geçtikten sonra Çaldıran’da üç kişinin tecavüzüne uğrayan ve saldırı yargıya yansımasına karşın kendisinden bir daha haber alınamayan Ruandalı göçmen kadının akıbeti? Bu kadın sınır dışı mı edildi? Sınır dışı edilmediyse devlet görevlilerinin, “bu isimde bir göçmen kaydına rastlanmamıştır” yanıtını nasıl yorumlamak gerek?

79 MİLYON KİŞİ EVİNDEN, ÜLKESİNDEN OLDU

Son beş yılda, yeni ya da eski en az 15 çatışma dünya çapında milyonlarca kişi için tarif edilemez ölçekte trajedi ve acıyı beraberinde getirdi. Birleşmiş Milletler'e göre dünya üzerinde barındırdığı nüfusun yüzde 1’ine tekabül eden 79 milyon kişi savaş, çatışma ya da ekonomik gerekçelerle evini, yurdunu terk etti.

AFRİKALILAR DA İRAN SINIRINI KULLANIYOR

Böylesi bir resimde Türkiye en fazla sayıda mülteci barındıran ülke olarak işaretleniyor. Suriyelilerden sonra Afganlar, Türkiye'de kayıtlı resmi sayı olarak en büyük ikinci göçmen grubu. Afganlar köktendinci Taliban’ın yarattığı çatışma ve şiddet ortamından ya da yoğunlukla yaşadıkları İran’dan hükümetin uyguladığı şiddet ve sindirme politikalarından kaçarak Türkiye’ye geliyor. Ancak İran sınırı başka ülkelerden gelenler için de önemli bir geçiş noktası; Suriye iç savaşından sonra Türkiye’nin ilan ettiği açık kapı politikasının terk edilmesi ve sınıra duvar örülmesi sonrasında Suriye’den Türkiye’ye gelmek isteyenler de Avrupa’ya geçmek isteyenler de İran hattını kullanıyor. Benzer biçimde İran-Türkiye sınırı, Ortadoğu ve Afrika’nın Avrupa’ya geçiş noktası. Sadece Suriyeliler değil, göç yoluna çıkan Afganistan, Pakistan, Hindistan, Bangladeş ve Iraklıların yanı sıra Afrika ülkelerinden Kongo, Ruanda ve Nijerya vatandaşları da İran üzerinden Türkiye’ye, oradan da Avrupa’ya geçebilmek için giriş yapıyor.

Bu nedenle göç trafiğinin en yoğun olduğu il Van. Çünkü İran ile en uzun sınıra sahip kent Van. İran sırına gelen mülteciler Şırnak-Van-Hakkâri üçgeninden Türkiye’ye geçiş yaparken, Van’ın sınır köylerinden kaçak yollarla geçiş yapan mültecilerin ağır insani dramlarının mekânı haline de geliyor bu bölge.

VAN GÖLÜ ÖLÜM ROTASI OLARAK KULLANILMAYA DEVAM EDİLİYOR

Mültecilerin İran sınırından geçişi Covid 19 salgını ve kış koşullarına karşın devam ediyor. Gazetecilerin çektiği göç yolunda donarak ölen mültecilerin fotoğrafları ajanslardan geçiyor. İnsan kaçakçıları, küçük balıkçı tekneleriyle Van Gölü üzerinden mültecileri Tatvan’a doğru adeta ölüm yolculuğuna çıkarıyor. Van Gölü mültecilerin ölüm rotası. Bu yolculuğu yaşamını yitirmeden tamamlayanlarla yaptığımız görüşmelerde anlatılanları daha sonraki bölümlerde paylaşacağız. Ama önce bu kadar şanslı olmayanların hikâyelerine bakalım.

 

Aralık 2019’da, Van Gölü’nün Bitlis kıyısındaki Adilcevaz’da, yeni bir yaşam umuduyla küçük balıkçı teknesinin ambarına kilitlenmeyi kabul eden 7 kişi öldü. Kötü hava koşullarında yola çıkan, onlarca kişinin “istiflendiği” tekne, gelen dalgaya dayanamayarak battı. Hayallerini yüklenip tekneye binen, Afganistan’dan, Pakistan’dan, İran’dan yola çıkıp, Van’a kadar gelebilmiş insanlar, yaşama karanlık bir tekne ambarında veda ettiler. İnsan kaçakçılığını meslek edinen bir kişi tutuklandı olayın ardından. Van Gölü’nde, 28 Haziran’da, kapasitesinin çok üzerinde yolcu alan, o yolcuların depoya kilitlendiği bir tekne battı. Tam 61 kişinin cesedi çıkarıldı küçücük tekneden. Kurtulanlar, 5-6 kadın olduğunu söylüyordu teknede ama tek bir kadın cesedi bile çıkartılmadı. Tekneyi kullanan insan kaçakçısının kuzeni bulunamadı. Dokuz kişinin tutuklandığı söylendi ancak soruşturmaya nedense gizlilik kararı getirildi, tek bir bilgi alınamadı aylardır. Tekneye, mülteciler bindirilirken görülen silahlı kişilerin kim olduğu, mültecileri gasp edip etmedikleri, hatta teknenin bilerek batırılmış olabileceği iddiaları araştırılıyor mu, bilinmiyor. 61 cesetten bazılarını hemen teşhis etmek mümkün olabildi. Ancak gölün dibine çöken teknenin depo bölümünde kilitli kalan cesetleri çıkartmak öyle kolay değildi. Bir bölümü günler sonra çıkartıldığında tanınmayacak haldeydi. 

Yaşamlarını yitiren mültecilerin cenazeleri ülkelerine gönderilemez ya da aileleri tarafından teslim alınmazsa Van’daki kimsesizler mezarlığına gömülüyor. İlde bu şekilde defnedilmiş 200’ü aşkın göçmen var.

İNSANİ KRİZİ GÖRÜNÜR KILMAK İÇİN HİKÂYELERE İHTİYAÇ VAR

Görünmezleri görünür kılmak, hikâyelerinin duyulması, mültecilerin sözlerine söz katılması, çoğaltılması adına gazetecilik hikâyelerine ihtiyaç var. Ankara’da resmi bir kaydı olmadan yaşamını sürdüren Afganlı mülteci Sarvar, başından geçen olayları anlatmasaydı Amerikan uçakları ailesinin yaşadığı evi bombaladığında annesi ile kız ve erkek kardeşlerini kaybettiğini bilmeyecektik. Yazan bizlerin, okuyan sizlerin dışında kimlerin bildiği hatta merak ettiği de başka bir dram aslında. Kaçakçıların yardımı olmadan yalnızca elinde bir haritayla beş ülke ve dört sınırı tek başına geçtiğini de bilmeyecektik. Eğer öyküsünü anlatmamış olsaydı, üç ay boyunca yürüdüğünü, Pakistan’a gitmek için Afganistan’ı terk ettiğini, Pakistan üzerinden Doğu İran’daki Zahedan’a vardığını, otobüsle önce Tahran ardından da İstafan’a geçtiğini, oradan Batı İran’daki Urumiye’ye gittiğini ve ardından da kaçakçılar aracılığıyla geçtiği Yüksekova’nın sınır köyünde kendini bulduğunu bilemeyecektik. Yine kayıtsız Afgan mülteci Hania, anlatmasaydı göçmen kaçakçılarının kadınlara çocuklarına içirmeleri için “ufak beyaz uyku hapları” verdiğini, annelerin, çocuklarına bu hapları içirmek istemediğini kaçakçıların, “eğer içirmezseniz sizi dağda bırakırız” tehditlerini bilmeyecektik.

TEKİNSİZ COĞRAFYALARIN AKTÖRLERİ: GÖÇMEN KAÇAKÇILARI

Mültecilerin geçiş noktası İran sınırına yaklaşıp sınır geçişlerinde karşı karşıya kaldıkları riskleri, sınırın her iki tarafında yaşanan ağır insanlık dramlarını kayıt altına almak, görünür kılmak, mültecilerin göç yolculuklarına tanıklık edip, hikâyelerine ses olmak için kameraman arkadaşım Volkan Nakipoğlu ile Van’a gittik.

İran sınırındaki bir köye ulaşıp, sınırdan geçmeyi başarabilen mültecilerin göç yolculuğuna eşlik etmek, fiziksel, coğrafi zorlukları ve ağır insani koşulları görünür kılmak istiyorduk. Belirlediğimiz hedefe ulaşmanın çok da kolay olmadığının farkındaydık. Bir mihmandara ihtiyacımız vardı. Öte taraftan kaçakçıların, mültecilerin göç yolunda karşı karşıya kaldıkları şiddet, açlık, taciz gibi pek çok başlıkta sayabileceğimiz olumsuzlukların baş aktörlerinden olduğu, Van ve bölge illerinde oluşan “göçmen kaçakçılığı” ekonomisi de bilinen bir gerçek.

GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞI SİSTEMİ NASIL İŞLER?

İran sınırında göçmen kaçakçılığı sistemi nasıl işliyor? 7/24 termal kameralarla, insansız hava araçlarıyla korunan sınırlar nasıl aşılıyor? Donarak ölmenin dışında vefat edenlerin ölüm şekli nedir? Özellikle yalnız kadın mültecileri bekleyen ve karşı karşıya kaldıkları cinsel şiddet, taciz, cinsel saldırılar nasıl gerçekleşiyor? Bu sorulara yanıt bulmak için sınıra sıfır köylere ulaşabilmemiz, güvenlik denetimlerinin olmadığı alternatif dağlık yollardan geçerek mümkün olacaktı. Coğrafyanın zorluğu dikkate alındığında da bu yolları en iyi bilen ve kullanan göçmen kaçakçıları ile ilerleyebilmemiz mümkündü.

GÖÇMEN KAÇAKÇISI İLE ANLAŞTIK

Göçmen kaçakçıları ile temas kurduk. Beklediğim gibi çok sayıda kaçakçı sınıra birlikte ilerleme ve sistemi anlatma talebimizi geri çevirdi. Kimi kaçakçıların da güvenlik güçleri ile birlikte çalıştığımız yönünde endişe yaşadığını hissettik. Ancak göçmen kaçakçılığından ceza alan, kısa bir süre önce de hapisten çıkan bir kişi, uzun bir ikna sürecinden sonra ön görüşme yapmayı kabul etti. Kaçakçı Ali* ile Van'a bağlı bir kasabada bu ön görüşmeyi gerçekleştirdik. Ali, tanık olduğu pek çok olay nedeniyle de ağır vicdanı sorumluluk yaşadığını, göçmen kaçakçılığı işini bıraktığını söylüyordu. Ayrıca, Covid 19 salgını, sokağa çıkma kısıtlamaları ve son dönemde güvenlik güçlerinin havadan ve karadan mülteci geçişleri ve göçmen kaçakçılarına yönelik denetimleri sıkılaştırmasından dolayı da sınırdan geçişlerin azalarak devam ettiği bilgisini veriyordu.

GÖÇMEN KAÇAKÇISI: GÜVENLİĞİNİZDEN KAYGI DUYUYORUM, RİSKE GİREMEYECEĞİM

Ali, mültecilerin sınır köylerinden kaçak girişlerini çekmek, dağlık, ormanlık alanda yürüyüşlerine eşlik etmek için bölgeye gece gidilmesi gerektiğini ancak bizim can güvenliğimiz açısından kaygı duyduğunu, böylesi ciddi bir riski göze alamayacağını söyledi. Ali, bizlerin can güvenliği için kaygısını dile getiriyordu ama sınırı geçen ya da geçemeyen her mülteci için aynı riskler geçerliydi. Ali'ye riskleri tüm ayrıntıları ile öğrendikten sonra bir karar verebileceğimizi söyledik. O da karşı karşıya kalacağımız riskleri ardı ardına sıraladı: "İran sınır birlikleri asla mültecilere 'dur ihtarı' yapmıyor. İran askerleri kaçak mülteci geçişini fark ettiği anda Türkiye tarafına da ateş açıyor. Eğer mülteci Türkiye tarafına geçse bile kurşundan yaranabiliyor. Aynı şekilde mültecileri almaya gelen göçmen kaçakçılarına da ateş açıyor İran askerleri. Kaçakçılardan da ölen oluyor. Gece sınırda hava eksilerde. Sizi bölgeye götürdüğümde kamera ışığı fark edilirse direkt tararlar. Ha bir de dondurucu soğuk var. Bu bölgede kurt, tilki çok fazladır. Diyelim, İranlı kaçakçının getirdiği grup hiç İran askerine yakalanmadı ama her zaman kurtlarla karşılaşma olasılığı var. Yırtıcı hayvan saldırısı hem İran tarafı hem de Türkiye tarafına geçtikten sonra göç yolunda mülteciler için ölümcül risklerden biri. Bütün bu riskler sizin için de geçerli."

'GEÇEN HAFTA BANGLADEŞLİ BİR MÜLTECİ GRUBUNDAKİLERİ KURTLAR PARÇALADI'

“Abla, geçen hafta sınırda bir olay yaşandı Yaşananları açık açık anlatayım. Bunu da bilin de kararınızı ona göre verin” diyor Ali.

“Bizim köyden bir kaçakçı arkadaş Bangladeşli bir grubu almak üzere sınıra yakın bir köydeydi. Sabaha karşı atlarla iki kaçakçı sınıra gidiyor. Sekiz kişilik Bangladeşli kafile. Kaçakçılar adamları (Bangladeşli mültecileri) sınırdan alıyor. Tam o sırada İran askerleri ateş açıyor, gözleri kara, tarıyorlar. Kaçakçıların biri kurşunlardan ağır yaralanıyor. Diğer kaçakçı hemen yaralı akrabasını alıp atın üzerine atıyor hızla kaçırıyor. Ama mülteciler tam arada İran sınırının kenarında kalıyor. Ertesi gün öğrendik ki bazı Bangladeşlileri kurtlar parçalamış, yenmiş uzuvları ortalıktaymış.”

Ali'nin bir diğer kaygısı da bölge korucularının ya da herhangi bir göçmen kaçakçısının gazetecilerin sınır bölgesine kadar ulaşabilmesi ve geçişlerin kayıt altına almasından ciddi rahatsızlık duyup tepki göstermesi. Bu tepkinin boyutunu da tam kestiremediğini söylüyor.

KAÇAKÇININ YANINDAN AYRILIP VAN’A DÖNÜYORUZ

Ali’nin anlattığı tüm riskleri Volkan ile değerlendiriyoruz. Gece sınıra yaklaşsak dahi, hem can güvenliği hem de kamera kullanımı ve fotoğraf çekimi açısından imkânsızlıklar olacağını hesap ediyoruz. Tüm anlatılanlar, coğrafi koşullar, güvenlik önlemleri, riskler dikkate alındığında, sınır geçişlerinden sonra, hareket halindeyken dağlık alanda mültecilere ulaşıp, yolu beraber kat edip bir “göç yolu dosyası” hazırlamaya karar veriyoruz. Ali’den bizi İran sınırını geçtikten sonra mültecilerin kent merkezlerine yürüyüş rotalarına götürmesini, ayrıca kaçakçılık sisteminin nasıl işlediğini anlatmasını istiyoruz. Talebimizi çeşitli güvenlik taleplerinde bulunarak kabul ediyor. Ali’nin taleplerini yerine getireceğimize söz veriyoruz. Artık sokağa çıkma kısıtlamasının saati yaklaşmak üzere. Van merkeze doğru dönüşe geçmemiz gerekiyor. Ali ile sabahın ilk ışıklarında yeniden buluşmak üzere ayrılıp, Van merkeze doğru yola çıkıyoruz.

* İsim değiştirilmiştir.

Yarın: Kaçakçı Ali ile İran sınırına doğru yolculuk...

Etiketler Van göçmen mülteci