İliç'teki Çöpler Madeni için ÇED raporunda 'heyelan olmaz' denilmiş

İliç'teki maden projesiyle ilgili şimdiye kadar pek çok dava açan avukat Yıldırım, 2021 yılında şirket için verilen 'ÇED olumlu' kararında 'bölgede heyelan olmaz' denildiğini söyledi.

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan Çöpler Altın Madeni’nde meydana gelen facianın dördüncü gününde toprak altında kaşan 9 işçiye ulaşmak için çalışmalar devam ediyor.

Maden sahasının Fırat Nehri’ne ve Munzur havzasına yakınlığı çevrede ciddi endişe yaratırken Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Komisyonu Üyesi avukat Barış Yıldırım Barış Yıldırım, göçük ile sadece siyanür ve sülfürik asit gibi ağır kimyasalların değil; civa, çinko, arsenik, asbest gibi ağır kimyasalların da toprağa, suya ve havaya temas ettiğini, bunun ekosistem, canlı yaşamı ve çevre sağlığı açısından mümkün olmayacak zararlar üreteceğini belirtti. 

Yıldırım, hem insana hem de doğaya zarar veren maden projesinin aldığı ÇED olumlu kararlarında 'heyelan olmayacağı' yönünde ifade olduğunu söyledi. 

‘PROJEYE İLİŞKİN ÜÇ KEZ ÇED OLUMLU KARARI VERİLDİ’

Çöpler Altın Madeni projesine ilişkin 2008 yılında ilk 'ÇED olumlu' kararının ardından 2014’te birinci ve 2021’de ikinci kapasite artırımları için 'ÇED olumlu' kararları verildi. Projenin yürütüldüğü sahanın Munzur Dağları havzasında önemli doğa alanı içerisinde olduğunu belirten Yıldırım, alana dair şunları söyledi: “Proje sahası bugüne kadar saptanmış 2 bin 250 bitki türü ile kesin koruma altında bulunan dağ keçisi, ayı, su samuru, başak hatta neslinin dünyada yok olduğu değerlendirilen Anadolu parsı gibi türleri barındırıyor. Alan önemli kuş alanı olarak da değerlendirilebilecek bir bölge. Ülkemizin en büyük su toplama havzasına sahip nehri durumundaki Fırat Nehri havzasının da merkezinde. Bu bakımdan sadece ekosistem açısından değil, Fırat Nehri'nin aktığı yörelerdeki tüm canlı yaşam açısından önemli bir alan.”

‘ŞİRKET RUHSAT ALANINI KÜÇÜK ALANLARA BÖLEREK ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR KARARI ALDI’

Şirketin ruhsat aldığı sahanın tümüne dönük kümülatif ÇED raporu alması gerekirken, ruhsat sahalarını 25 hektardan küçük alanlara bölerek ÇED başvuruları yaptığını ve hukuka aykırı şekilde ÇED kararları aldığını belirten Yıldırım şunları söyledi: “Biz ‘ÇED gerekli değildir’ hukuksuzluğuna karşı 2016 yılında yöre halkı adına dava açmış ve iptal kararı almıştık. Projenin ikinci kapasite artışına ilişkin 2021 yılında verilen 'ÇED olumlu' kararına karşı açılan iptal davası için 13 Nisan 2022 tarihinde proje mevkiinde keşif icra edildi. Ben de Türkiye Barolar Birliği Kent ve Çevre Hukuku komisyonu Üyesi olarak keşif ve gözlemci sıfatıyla katıldım. Nihayetinde Türkiye Barolar Birliği İliç Çöpler Altın Madenciliği projesine dair bir rapor hazırlayarak projenin hukuka aykırı olduğunu, Munzur ekosistemine zarar verdiğini ve projenin faaliyetlerinin durdurulması gerektiğini ifade etmişti. Ama ne yazık ki, 21 Haziran 2022’de altın madeninin bulunduğu sahada siyanür taşıyan borulardan biri patladı ve yirmi tona yakın siyanürlü solüsyon toprağa aktı.”

‘KAYMA DA OLSA NETİCE İTİBARİYLE BU DA BİR GÖÇÜK’

2021 yılında şirketin ikinci kapasite artırımına ilişkin verilen 'ÇED olumlu' kararında ‘bölgede heyelan olamaz’ denildiğine dikkat çeken Yıldırım şöyle devam etti:

“Kapasite artırımına ilişkin olarak 2021 yılında verilen 'ÇED olumlu' kararını okuduğumuzda projeden etkilenmesi muhtemel sahada herhangi bir heyelan bulgusuna ulaşılamadığına ilişkin bir tespit var. Bu tespit de tabii oluşa ve gerçekliğe uygun değil. Yani yörede kullanılan siyanür sonrası atıkların depolandığı sahada meydana gelen göçükten de anlaşılıyor ki her ne kadar suni depolamanın bulunduğu yerden kayma olsa da netice itibariyle bu da bir göçük. Buna ilişkin de ÇED raporunda gerekli izahatın bulunmaması doğru değil.”

‘BÖLGEDE ANOMALİ DOĞUMLAR OLUYOR’

Yıldırım madenin yarattığı zararlara ilişkin yöre halkının bölgede proje sebebiyle tarım faaliyetleri ve arıcılık yapmakta güçlük çektiğini, yoğun kuş ölümlerinin meydana geldiğini, bazı doğumların anomali olduğunu, su kaynaklarının kirlendiğini, kimi insanlarda çeşitli hastalıklar baş gösterdiğini belirtti. Yıldırım, "Fırat ekosistemi ve Munzur ekosistemi dünya ölçeğinde ekosistemlerdir. Ekosistemlerin uluslararası sözleşmelere göre, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal mevzuatına göre korunması zorunluyken; ekosistemlere, insan ve çevre sağlığına zarar veren projede ısrar edilmesi hukuka aykırı. Projenin faaliyetlerinin derhal durdurulması gerekiyor. Ekosisteme karışacak ağır kimyasalların telafisi mümkün olmaz. Bir an önce önlem değil, tedbir değil mevzuat hükümleri çerçevesinde faaliyet durdurma kararı verilmeli. Aksi halde dünyanın en önemli sistemlerinin başında gelen Munzur ekosistemini kaybederiz. Munzur havzası ve Fırat Havzası'nın stratejik olarak korunması gerekirken ağır kimyasallar içeren madencilik projesinde ısrar edilmesi hukuksuzdur, vicdana, bilime, adalete aykırıdır" dedi.