İklim değişikliği, istilacı türlerin yayılışını hızlandırıyor

Prof. Dr. Ali Serhan Tarkan, iklim değişikliğinin istilacı türlerin coğrafi yayılışını hızlandırdığını, bu durumun özellikle kırılgan habitatları tehdit ettiğini vurguladı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İklim değişikliğiyle birlikte ekosistemlerin istilalara daha savunmasız hale gelmesi, biyolojik istilaların hızını görülmemiş seviyelere çıkardı. İstilalar hem yerel biyoçeşitliliği tehdit ediyor hem de ekonomik ve halk sağlığı riskleri taşıyor. Coğrafi konumu nedeniyle Türkiye de istilalar karşısında büyük oranda savunmasız.

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Serhan Tarkan, karşılaştıkları ekosistemi etkin ve hızlı bir şekilde domine eden, yerli olmayan bitki, hayvan ve diğer organizmaların, ‘istilacı türler’ olarak tanımlandığını, iklim değişikliğinin ekosistemleri daha savunmasız hale getirmesiyle istila hızının görülmemiş seviyelere yükseldiğini açıkladı.

Tarkan, “Yeni dahil oldukları ekosistemlerde doğal rekabetçileri bulunmayan istilacı türler, yerel biyoçeşitliliği tehdit ediyor, yerli fauna ve floraya önemli zararlar verebiliyor. Bunun yanı sıra, ciddi ekonomik ve halk sağlığı etkilerine sebep olabiliyor. Bilimsel çalışmalara göre istilacı türlerin yol açtığı toplam ekonomik maliyet, ABD’de 4.5 trilyon doları buluyor. Türkiye’de ise yıllık maliyetin yarım milyar dolara ulaştığı hesaplanıyor” ifadelerini kullandı.

İstilacı türlerin yayılmasını önlemek ve olumsuz etkilerini sınırlandırmak için yüksek yayılma ve etki potansiyeline sahip türlere odaklanmak ve istilacılığa açık, kırılgan ekosistemleri yakından takip etmenin önem taşıdığını vurgulayan Tarkan, “Biyolojik istilalar, aslında yeni bir durum değil: Gezegende yaşamın tarihi boyunca var olmuş olan, doğanın temel ve ayrılmaz bir parçası. Karşı karşıya olduğumuz sorun, biyolojik istilaların, özellikle küreselleşme ve antropojenik etkiler nedeniyle, bugüne dek görülmemiş artışıyla ilgili” dedi.

Tarkan, iklim değişikliğinin istilacı türlerin coğrafi yayılışını hızlandırdığını, bu durumun özellikle kırılgan habitatları tehdit ettiğini vurguladı.

'EN DERİN ETKİ YAĞIŞ VE SICAKLIK'

Bu alanda çalışan birçok bilim insanın iklim değişikliğinin hedef habitatları değiştirdiğini ve buna bağlı olarak da yerli fauna ve floranın kaynak sıkıntısı çekebildiğini kabul ettiğini belirterek, “Bu sıkıntı, artan rekabetle birleştiğinde, ekosistemler istilalara karşı daha savunmasız hale geliyor” dedi.

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi, Temel Bilimler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Serhan Tarkan

Birçok türün coğrafi yayılımı üzerinde en derin etkiyi yapan faktörlerden ikisinin yağış ve sıcaklıklar olduğunu kaydeden Tarkan, şu bilgileri paylaştı:

“Yağışlarda gözlenen değişimler, suyu seven veya suya dayanıklı olan türlerin birbirleriyle rekabet etmelerine neden olabiliyor. Yükselen sıcaklıklar ise, mevcut dağılımı güney bölgeleriyle sınırlı olan bazı türlerin kuzeye yayılmasına izin veriyor.

Artan sıcaklıklar, aksi takdirde hayatta kalamayacak olan bazı istilacı organizmaların, kış aylarında hayatta kalmalarına neden olabilir. Benzer şekilde, serin ve soğuk suları tercih eden bazı balık türlerinin habitatları daralabilir; sıcak su balık türlerinin habitatı ise genişleyebilir. Örneğin, Türkiye’ye akvaryum balığı ticareti vasıtasıyla giren ve daha sonra Eskişehir'deki çeşitli sıcak su kaynaklarına giren tropikal kökenli çeşitli kedi balığı türlerinin bu sayede popülasyon oluşturup varlıklarını sürdürebildiklerini biliyoruz.”

Amerika Birleşik Devletleri genelinde 2022 yılında yapılan bir çalışmaya göre, 1960 ile 2020 yılları arasında istilacı türlerin yol açtığı maliyetin toplam 4.52 trilyon dolara ulaştığını belirterek, “Henüz tamamlanan, yayınlanma aşamasındaki çalışmamız ise, Türkiye'de biyolojik istilaların neden olduğu ekonomik maliyetlerin ilk analizini ortaya koyar nitelikte. Bu çalışmaya göre, Türkiye'de ekonomik zarar meydana getiren yabancı türlerin neden olduğu toplam ekonomik maliyet, 1960-2022 yılları arasında 4.1 milyar dolara ulaşmış görünüyor.

Ancak bu maliyetler, ülke genelindeki tüm istilacı türlerin yüzde 10'undan azını kapsıyor. Etkilenen sektörler arasında yer alan tarım, 2.85 milyar dolar ile en yüksek toplam maliyeti sırtlanırken, onu, 1.20 milyar dolar maliyet ile balıkçılık sektörü izliyor. Yıllık maliyetlerin zaman içinde üstel olarak artarak 2020-2022 yıllarında yılda 504 milyon dolara ulaştığı görülüyor ve önümüzdeki 15-20 yılda daha da artması bekleniyor” dedi.

'İNSAN SAĞLIĞINI DA OLUMSUZ ETKİLİYOR'

Birçok istilacı organizmanın, insan sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri bulunduğuna değinen Tarkan, “Yabancı türler, hastalık oluşturabildiği gibi, hastalığın taşınmasına da neden olabiliyor. Birçok yüzyıl önce, çiçek hastalığı Kuzey Amerika’ya Eski Dünya’dan, Kara Veba ise Uzak Doğu’dan, istilacı olarak gelmişlerdi. Daha yakın zamanlı bir örnek olarak ise ABD’ye ithal edilen Asya kaplan sivrisineği (Aedes albopictus) verilebilir. Sarı humma ve Batı Nil Virüsü gibi birçok virüsün etkili bir taşıyıcısı olan bu sivrisinek, yayılıp yerleşik hale geldiği çeşitli bölgelerde halk sağlığı konusunda ciddi endişeler yaratıyor” ifadelerini kullandı.

Sağlık etkilerinin yanı sıra istilaların, bir ekosistemin içindeki tüm türler için hayatta kalma kurallarını değiştirebildiğini ve yaşamsal işlevlerini büyük ölçüde etkileyebildiğini vurgulayan Tarkan, şunları söyledi:

“En geri dönüşü olmayan etkiler, genetik soy tükenmeleridir. Bu, bir türün tamamen ortadan kalkması, dolayısıyla dünya biyoçeşitlilik haritasından silinmesi anlamına gelir. Yaşam tarihi boyunca var olan istilaların endişe verici hale gelmesinin nedeni, bugün olağanüstü bir hızla gerçekleşmeleri. Bu durum, geniş ölçekli bir küresel farkındalık yaratılması ve eylem planları hazırlanmasını gerektiriyor.

İstilacı türlerde dikkat edilmesi gereken bir diğer konu, yayılmanın çoğunlukla hızlı ve kontrolsüz oluşu. Özellikle iklimlerin değişmesi, yeni istilacı türlerin, yeni iklim bölgelerine yayılmasının önünü açabilir. Karar vericilerin bu yeni istilalar konusunda hazırlıklı olması ve yayılma potansiyeline sahip popülasyonlara odaklanmaları, bu bağlamda önem taşıyor.

Bununla beraber, iklim değişikliği karşısında istilacılığa özellikle açık ekosistemlerin hangileri olduğunun tespit edilmesi de önem taşıyor. Etkileşimlerin nihai sonucunu tahmin etmek oldukça zor olduğundan, durumu izlemek, erken tespit etmek ve gerektiğinde hızla müdahale edebilmek şart.

İstilacı türlerin yeni bir ortama başarılı bir şekilde yerleşmesi durumunda, kontrol ve yönetim için çok daha ciddi çabalara, insan gücüne ve ekonomik desteğe ihtiyaç duyulacağı muhakkak.

'MİLYARLARCA DOLAR HARCANIYOR'

Küresel olarak her yıl, yalnızca zararlı organizmaların kontrolü için milyarlarca dolar harcanıyor. En son dünya ölçeğinde gerçekleştirilen bir çalışma, bu masrafın yıllık 423 milyar dolar olduğunu ortaya koydu. Farklı bir çalışma ise istilacı türlerin yol açtığı maddi hasarlara odaklanıyor. Buna göre, son 50 yılda maddi hasarlar sonucu oluşan maliyet 1.2 trilyon dolar civarında.

Ekologlar, artık türlerin ve ekosistemlerin tek bir iklim değişikliği faktörüne nasıl tepki verdiğini daha iyi anlıyorlar. Buna karşın, bu faktörlerin birbirleriyle nasıl etkileşime girdiği ve bu fenomenlerin yoğunluğunun farklı bölgelerde nasıl değişeceği gibi sorular, belirsizliğini koruyor. Bu nedenle istilacılarla mücadelede tek bir faktörün değil birçok olası faktörün birlikte rol oynadığı dikkate alınarak hareket edilmesi gerekiyor. Aynı zamanda bu faktörlerin bölgeden bölgeye değişiklikler gösterebileceği gerçeği de göz ardı edilmemeli.”