YAZARLAR

Halley bizi kurtarır mı?

Halley kuyrukluyıldızının dünyaya çarpmasını dehşetli ve telaşlı bir şekilde bekleyen İstanbulluların romanını yazmıştır Hüseyin Rahmi Gürpınar. Bugünün İstanbullularının da böylesi bir bekleyiş içinde olduğuna kim itiraz edebilir. Bir son bekliyoruz. Gürpınar’ın roman kişileri insanlığın kurtuluşunun mutlak eşitlik ve kardeşlikte olduğunu anlıyorlardı en sonunda. Ne dersiniz, bir Halley de bizi kurtarır mı?

Bilmem kötülükler yıldızlar gibi üşüştüğünden mi yoksa Hüseyin Rahmi’nin mizahı, aklı ve vicdanı artık tam olarak bir sığınağa dönüştüğünden mi…  Memleket belimi her büktüğünde istikâmet benim için bellidir. Kötülükleri, gökyüzünü basan yıldızlara boşuna benzetmedim. Lafı Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç’a getireceğim.

Dehşetli ve telaşlı bir bekleyiş içindeki İstanbulluların romanıdır Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç. Bugünün İstanbullularının da böylesi bir bekleyiş içinde olduğuna kim itiraz edebilir. Bir son bekliyoruz. Hüseyin Rahmi Gürpınar sonu bekleyenleri anlatırken toplumun düştüğü cehalet tuzağını afişe eder ve onu sarakaya alır. Feraha, adalete kavuşmanın alametlerini de apaçık işaret eder her zamanki gibi.

Hüseyin Rahmi’nin kentin kıyı köşe semtlerindeki hayal gücü geniş karakterleri, Halley kuyrukluyıldızının dünyanın yanından geçeceği, kuyruğuyla dünyaya çarpacağı haberiyle mücadele ederler. 1910 yılının 18 Mayıs’ını 19’una bağlayan gece, dünyanın yok olacağı söylentisi şehre yayılırken safsatalar, hurafeler ve gericilik başroldedir elbette. Ama karşımızdaki de Hüseyin Rahmi... Bize gerçek bozulmanın yalancılık, iki yüzlülük, aldatmayla donatılmış, çarpıtılmış, dayatılmış ahlak kuralları olduğunu masal havasındaki romanıyla öyle bir gösterir ki. Kahkaha atarak karşı çıkış diyebiliriz buna. Şu anda ve her zaman en çok ihtiyacımız olan şey bu aslında.

Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Hüseyin Rahmi Gürpınar, sadeleştiren: Fatih Altuğ, 2000 syf., İletişim Yayınları, 2019.

Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Hüseyin Rahmi’nin güncelden mahir bir şekilde beslenişini, yaşadığı çağın kültürüne el atışını kusursuzca kanıtlayan romanlarından. Yazar, 1910 yılında Türkiye ve Avrupa gazetelerinde sayfa sayfa yer kaplayan Halley kuyrukluyıldızı haberlerinden hareketle oluşturur hikâyesini. Onun alametifarikası sayılabilecek toplum psikolojisini inceleme tutkusu için biçilmiş kaftandır bu konu. Biliminsanları yetmiş beş yılda bir çıplak gözle görülebilen bu kuyrukluyıldızın 1835’ten sonra 1910 yılında dünyanın yakınından geçeceğini duyurur. Çeşit çeşit haber yazılmaya başlanır. Halley’in dünyaya çarpıp onu yok edeceği de söylenir, zehirli bir gaz yayacağı da…

Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, işte tam bu haberlerin göbeğinde 4 Nisan 1910’da Sabah gazetesinde tefrika edilmeye başlanır. Dünyanın konuştuğu bu olayı eşzamanlı olarak gazeteden, Hüseyin Rahmi’nin kaleminden okumak müthiş bir tecrübe. O günün okurunun şansı sanırım bugün bizlerde yok. Gürpınar, Sunuş yazısında felaket tellallarını ve bilim dışı açıklamaları kastederek 18 Mayıs’ın ertesinde benim şimdi güldüğüm gibi sizler de güleceksiniz deyip okurlarına nasihat verir. “Türümüzün korktuklarından ziyade korkmadıkları şeylerden korkup sakınınız.” Bir romancı olarak ona düşenin bu bilim olayının sömürülüşünü ve topluma etkisini anlatmak olduğunun altını çizer. Tefrikada olaylar 19 Mayıs’tan sonra Halley’in yok etmediği dünyada devam edeceğinden kuyrukluyıldızı dehşetle bekleyiş bir aşk hikâyesiyle birleşir. Tefrika 26 Mayıs’ta sona erer. Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç’ın önemli bir özelliği de dolaylı bile olsa Feriha Davut karakteri üzerinden kadın hareketinden izler taşımasıdır. Yazar, okuruna, aydınlığı getirecek olanların kadınlar olabileceğini sezdirmeye çalışır.

Hüseyin Rahmi’nin roman kişileri dünyanın sonunun geldiğini düşünüp bir araya geldiğinde birbirlerine yaklaşır ve kardeşçe yaşamanın hayatiyetini anlarlar. Hayatın son bulacağı endişesi aralarında bir itiraf silsilesi başlatır. Semt insanını kandırıp kazıklayan esnaftan küçük hesaplarla köşesini dönmeye çalışanlara dek herkesin “hileden ibaret” olduğu ortaya çıkar. Hüseyin Rahmi, “İnsanlığın kurtuluş ve mutluluğunun böyle mutlak eşitlik ve kardeşlikte olduğu belli oldu,” cümlesini kurdurur roman karakterine.

Ne dersiniz, bir Halley de bizi kurtarır mı? Bugün artık bunun bomboş bir ümit olduğunu biliyoruz. Salâh Birsel 1980’lerin başında yazdığı ‘Halley Kimi Kurtarır’ adlı denemesinde bunu çok güzel ifade eder: “Şu var ki, kişioğulları tehlike önünde birbirlerine yaklaşsalar, hamurlarının gerçek kıvamına dönseler de tehlike geçti, ateşten gömlek sıyrılıp atıldı mı yine eski bağdaşlarını sürdürürler. Çünkü onlar hangi balığın suratı bozuksa onun daha lezzetli olduğunu bilirler. Hem, yalan-dolan olmadan yaşam vapurunun yürüyebileceğine pek inanmazlar. Üstelik yenilikler, yeni yaşamlar da onları ürkütür.”

Salâh Birsel, 1910’da dünyamıza konuk olan Halley’in bizi kurtaramadığını söyledikten sonra yetmiş beş yılda bir boy gösteren kuyruklunun bir dahaki gelişinde yani 1986’da insanlığın silkinmesine vesile olup olmayacağı görmek için bize düşen beklemek, der. Bundan sonrasını ben devralayım, Halley’in 1986’daki ziyareti de bizi değiştirmedi. Şimdi 2061’i umutla beklemeli mi?

 ***

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR’IN EVİ TEKRAR MÜZE OLSUN

İki gün önce Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın doğum günüydü. Bu vesileyle uzun yıllardır çözüm bulunmayan bir konuyu tekrar hatırlatmalı. Yazarın Heybeliada’daki 2017’den beri restore edilip tekrar müze olarak açılması beklenen evinin çürümeye terk edilmediğini ümit etmek istiyoruz. Keşke her okur, nice kuşağı yalnız bırakmamış bu eşsiz yazar için Nihan Aydar’ın başlattığı imza kampanyasına destek olsa. Linki buraya bırakıyorum.

Umarım, seneye, 200’üncü yaş gününde büyük edebiyatçımıza bir hediye verebiliriz.

Hüseyin Rahmi Gürpınar evi, Heybeliada

Türkiye Yazarlar Sendikası bugün saat 13.30’da Gürpınar’ı Heybeliada’daki mezarında ziyaret ettikten sonra yazarın evinin önünde “Müzemizi istiyoruz” demek üzere toplanıyor. Buluşma yeri: Mavi Marmara Vapur İskelesi.


Burcu Aktaş Kimdir?

Burcu Aktaş, 1980’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde Antropoloji eğitimi aldı. Uzun yıllar Radikal gazetesinde çalıştı. Radikal Kitap’ın editörlüğünü yaptı. Selim İleri’nin iç dünyasını anlattığı Düşüşten Sonra adında bir anlatı kitabı ve Çarpık Ev, Durmayalım Düşeriz, İstasyonda Vals, Vahşi Şeyler isimli dört çocuk romanı var.