Murat Yetkin: Erdoğan’la Putin 5 saat bunu mu konuştular?

Gazeteci Murat Yetkin, Moskova'da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in görüşmesinin ardından açıklanan ateşkes anlaşmasını değerlendirdi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Moskova'da varılan İdlib anlaşmasını değerlendiren gazeteci Murat Yetkin, kişisel internet sitesi Yetkin Report’ta yayınladığı yazısında "Öyle bir görüntü var ki adeta Erdoğan ve Putin “anlaşamamakta anlaşmışlar” ama kaybet-kaybet durumlarını kazan-kazan gösterebilmek gayretiyle bunu açıkça söylemiyorlar" dedi.

Murat Yetkin'in yazısından bir bölüm şöyle:

Öncelikle şunu söyleyelim: Umarız çatışmalar gerçekten durur, İdlib’den daha fazla şehit haberi gelmez. Bu belki şu anda en önemlisi. Bu kadar uzun ve ayrıntılı görüşmelerden sonra, alınabilecek asgari sonuç sayılması gereken bu ortak açıklamanın üç hedefi olduğu anlaşılıyor:

1- Bu tür bir çatışmanın, en azından Türk ve Rus askerlerini karşı karşıya getirecek bir çatışmanın yaşanmasına engel olacak önlemler almak,

2- Taraflar belli olmasa da bir ateşkes sağlandığı açıklaması yaparak, her iki tarafın da toplantıdan istediğini alamamış halde çıktığı mahcubiyetinden kaçınmak,

3- Her ikisi de daha çok Rusya’nın lehine olan enerji ve silah ticareti ve Türkiye’nin lehine turizm ve tarım ihracatı temelindeki ilişkinin devamını sağlamak.

Şimdi de muhtemel sonuçları:

1- “Ateşkes”, Türk-Rus ortak devriyesinin başlayacağı 15 Mart’a dek tutulabilirse, bu bile başarı sayılmalıdır. Bunun bir anlamı da Esad’ın durumunun İdlib krizi çıkmadan öncesine göre de zorlaştığı ve artık Cenevre Konferansından kaçınamayacağıdır,

2- Ateşkes bir süre daha korunursa, Bu Suriye’den Türkiye’ye göçmen akımını belki bir miktar yavaşlatır ama Türkiye’den Avrupa’ya akışı yavaşlatacağına dair bir işaret halihazırda yok. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 5 Mart’ta AB’nin Türkiye’yle bir şekilde yeni bir anlaşmaya mecbur olduğunu söyledi,

3- Erdoğan’ın Rusya’ya kalıcı olarak güvenemeyeceği, Amerikalı ve Avrupalı müttefiklerle ilişkileri normalleştirmenin bir yolunu bulması gerekiyor; tabii burada AB ülkelerinden de adım beklenmesi doğal. Bir başka açıdan bakıldığında, Batının bizde görmeyi tercih ettiği “Yeni-Osmanlıcık” tezlerinden sonra, “eksen kayması” tezlerinin de sonuna gelinmiştir. Ancak içeriden baktığımızda yaşananların son on yıldır, Arap Baharı’nın Orta Doğu dengelerini dağıtmasından itibaren dış politikaya hakim olan, fazla iddialı çizginin çökmeye başlaması olarak görmek de mümkün.

YAZININ TAMAMI