Metin Zambak: Kızımı öldüren bir gün bile hapis yatmadı

Savcı, şoför hakkında iki kez tutuklama talebinde bulundu, nöbetçi mahkeme serbest bıraktı. Ege Üniversitesi rektörü Necdet Budak, 'kader' diyerek kayıtlara geçen ihmali kabul etmedi. Kampüs içinde traktörün altında kalarak ölen Sezen Zambak'ın babası ise tüm bu yaşananlara tepki göstererek, "Davam bitse de mücadeleyi her yerde, her zaman vermeye devam edeceğim" dedi.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR- Ege Üniversitesi Kampüsü içinde traktörün altında kalarak ölen Sezen Zambak’ın ailesi adalet mücadelesini sürdürüyor. Zambak'ı traktörle ezerek ölümüne neden olan sürücü Vehbi Bolsoy ‘tam ve asli kusurlu’ bulunmasına rağmen ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Kaza anında bisiklet yoluna adımını atmış olan Sezen Zambak'ın ise ‘kusursuz’ olduğu tespit edildi. Baba Metin Zambak’ın kendi imkanlarıyla Emniyet Müdürlüğü’nde yaptığı araştırma sonucunda ise Ege Üniversitesi personeli olarak çalışan Bolsoy’un ehliyeti yetersiz, traktörün belgeleri de eksik çıktı. Ancak mahkeme, Bolsoy’un adli kontrol şartıyla tutuksuz olarak yargılanmasına ve işine geri dönmesine karar verdi.

Ege Üniversitesi Rektörü Necdet Budak ise, katıldığı bir televizyon programında “Yani işte çok olumlu şeylerin yanında olumsuz konular da olabiliyor. Yaşamımızda da öyle değil mi? Siz çok başarılı olabilirsiniz, aile çok iyi işler yapabilir ama yaşadığınız ailenizdeki bir trafik kazasına üzülmez misiniz? Müslüman olmamız gereği kader ve kazaya tabiiyiz yani” diyerek Zambak'ın ölümünü üniversitenin yaptığı 'başarılı işlerin' yanında gerçekleşmiş olumsuz bir konu olarak nitelendirdi. “İhmalin söz konusu olup olmadığı” sorusuna ise aracın kaç kilometre hızla gittiği konusunda da fikir beyan eden Budak, “Çok yavaş giden bir traktör ki tespitli… 8 kilometre, olsun olsun 10 kilometre… 50-100 kilometre hızla gitmiyor. Çok üzgünüz. Ama o anda şoförün ve öğrencinin birbirini görmemesinden dolayı basireti bağlanmış diyelim” şeklinde konuştu.

Vehbi Bolsoy için istenilen tutuklama talebinin reddedilmesine ve işine geri dönmesine tepki gösteren baba Zambak, sosyal medyada '#sezenzambakicinadalet' etiketiyle kampanya başlattı.

Sürücü Vehbi Bolsoy ‘tam ve asli kusurlu’ bulunmasına rağmen ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Sezen Zambak'ın ise ‘kusursuz’ olduğu tespit edildi.

'İYİ Kİ YAKINLARIM GÖRÜNTÜLERİ ALMIŞLAR'

Sezen Zambak'ın üniversiteden bu yıl mezun olmasına rağmen katıldığı bir proje nedeniyle okula gittiğini aktaran Zambak, “Hocaları, TUBİTAK projesinde yer alması için Sezen’e teklifte bulunmuştu. Mezuniyetinden sonra proje kapsamında okulun laboratuvarında araştırma yapan bir firmada görev aldı. Bu yüzden okula gidip geliyordu. Olayın olduğu gün ben çalışıyordum. Böyle durumlarda Emniyet Müdürlüğü anne ve babayı aramazmış. Ablamı arayıp söylemişler… Öğrendiğimde polisi defalarca aramama rağmen bilgi vermek istemedi. En sonunda amirleri “Başınız sağ olsun” diye bildirdi bana. Oraya gittiğimde sadece eşimi gördüm. Kızımı görmek istedim, göstermediler. O andan itibaren bizde bir çöküntü başladı. Sonradan öğrendim ki o gün üniversite rektörü ve rektör yardımcıları da oradaymış. Ertesi gün okulda yapılan bir törenin ardından Sezen’i kabristana uğurladık. Bütün bunların hepsi hayal meyal hatırlayabildiğim şeyler. Olayı duyan yakınlarım hastaneye gidip oradaki güvenlik görevlilerinden görüntüleri almışlar. Kayıtlar bir şekilde alınmasaydı, o kayıtlar da tamamen yok olacaktı. İyi ki de almışlar...” dedi.

'O GÜNE KADAR GÖRÜNTÜLERİ HİÇ SEYRETMEMİŞTİM'

Baba Zambak, taziye için evine ziyarete geldiğinde kendisine “Ben bu konunun takipçisiyim. Kanunen en üst cezayı alması için elimden gelen her şeyi yapacağım” diyen Ege Üniversitesi rektörünün başka ortamlarda suçluyu savunan, Sezen’i ise suçlayan bir tavır içine girdiğini belirtti. “Geçenlerde bir televizyon programında iki muhabir 'Sayın rektör ihmal yok mu' diye sordu. O da lafı geçiştirerek 'ya işte basireti bağlanmış; zaten traktör de 8-10 kilometre hızla gidiyordu” diye yanıt verdi. Ben o güne kadar görüntüleri hiç seyretmemiştim. O açıklamadan sonra bağrıma taş basarak yüzlerce defa seyrettim. Seyretmek zorunda kaldım… 30 yıldır araba kullanan bir insanım. Traktör, rektörün dediği gibi hiç de öyle 8 kilometre hızla gitmiyordu. Basiret bağlanması mı, yoksa sorumsuzluk mu insanları öldürüyor diye sormak istiyorum kendisine. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Felaket insana ansızın geliyor ve hiç beklemediğiniz bir anda sizi yakalıyor. Sizden her şeyinizi çalıyor. Bizim yaşadığımız hakikaten bir felaket. İçinden çıkamayacağınız kadar kötü bir acı bu. Yani hiçbir çıkış yolunuz yok. Hiçbir şekilde tesellisi de yok. Benim kızım son olmayacak biliyorum ama orada 66 bin öğrenci var. Aynı şey belki başka bir ailenin de canını yakabilir. Ben uğraşmak zorundayım… Eğer ben uğraşmazsam önce kızıma anlatamam derdimi.”

'ÜNİVERSİTENİN İSMİ NE KADAR AZ DUYULURSA ONLAR İÇİN O KADAR İYİ'

Olayın Ege Üniversitesi’nde gerçekleşmesi nedeniyle üstünün örtbas edilmeye çalışıldığını iddia eden ve rektör hakkında da suç duyurusunda bulunacağını söyleyen Zambak, “Mahkemeye çıktığımızda şoförün tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmesi, mahkemenin tutumu, şoförün ifadesinde, rektörün ifadesiyle çok benzer cümleleri kullanması ben de bir soru işareti doğurdu. Emniyet Müdürlüğü’nde yaptığım araştırma sonucunda şoförün römork takılı traktörü kullanmaya yetkisi olmadığı ortaya çıktı.  Yine Ege Üniversitesi’ne kayıtlı olan traktörün ruhsatına da 'römork takılabilir' diye işlenmemiş ve ek belgelerinde de böyle bir şey söz konusu değil. Yani hem mevcut ehliyetiyle bu şoför römorklu araç kullanamaz, hem de araca römork takılması yasak. İşte rektörlüğün sorumluluğu ve örtbas etmeye çalışmalarının nedeni burada başlıyor. İki taraflı bir ihmal söz konusu. Yani kişinin işlediği suç ayrı, kurumun ihmali ayrı.

Rektörlük kendi bünyesindeki departmanda çalışan bir personelinin liyakatsiz ve ehliyetsiz olduğunu bilmez mi? Bunu bilmemelerinin imkanı yok. Demek ki bu açıklamaları da bu sebepten yapıyorlar. Yani Ege Üniversitesi’nin ismi ne kadar az duyulursa onlar için o kadar iyi!” dedi ve ekledi: “Kızım benim her şeyimdi. Ben kızımla birlikte her şeyimi kaybettim. Sen ise bir takım şeyleri yok etmeye, gizlemeye çalışıyorsun. Yakışıyor mu senin gibi 66 bin kişilik öğrenci kapasitesine sahip bir üniversitenin en üst kademesindeki bir üniversite yöneticisine?”

'AYNI CÜMLEYİ REKTÖR DE TELEVİZYON PROGRAMINDA KURDU'

Bütün delillere rağmen sanığın neden serbest bırakıldığını merak eden Zambak, savcıya kızının kabahati olup olmadığını sorduğunda “Ben iki kez tutuklama talebinde bulundum. Ama nöbetçi mahkeme bıraktı. Görüntüyü defalarca izledim. Olay yerinde bizzat kendim incelemede bulundum. 11 metre, 70 santimetrelik yolun, 10.50 metresini tamamlamış kızınız. 10.50 metrelik bölüm de zaten bisiklet yoluna denk geliyor. Senin kızının hiçbir kabahati yok" dediğini belirtti.

Savcının mahkemeye verdiği iddianamesinde de aynı şeyleri yazdığını ifade eden Zambak, “Dava taksirli insan öldürme suçundan açılmış bir dava. Benim kabul etmediğim nokta da burada başlıyor. Çünkü taksirli insan öldürmenin alt sınırı iki, üst sınırı ise altı yıl. Ama bu şahıs bir gün bile hapis yatmadan serbest bırakılıp işine dönüyor. Yanındaki kişilerin ilk ifadesi bile şoförün yola bakmadığını söylerken hakim bu ifadeleri yok saydı. Zaten görüntülerde de yanındakilerle konuştuğu çok net. Hakim sanığa, hızın ne kadar diye sorduğunda 8-10 km. dedi. Aynı cümleyi rektör de televizyon programında kurdu. Yasal olarak, traktörlerin kampüs içinde hız sınırını üçte bire indirmesi gerektiği için bu şekilde konuşuyorlar. Bizim itirazımız sonucunda bu ayın 22’sinde bilirkişilerden oluşan bir heyetle keşif yapılacak. Umarım her şey o zaman açığa çıkar. Görüntüler bize her şeyi anlatıyor zaten" şeklinde konuştu.

'DAVAM BİTSE DE MÜCADELEME DEVAM EDECEĞİM'

Kızı Sezen Zambak için başlattığı adalet mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğini ifade eden Zambak, “Ben kızımın sesini duyurmaya çalışıyorum” vurgusunda bulunarak şunları söyledi:

"Bu ülkede suçlular cezalandırılmıyor ama mağdur olanlar bir kez daha aynı acılara maruz bırakılıyor. Davam bitse de ben bu mücadeleyi her yerde, her zaman vermeye devam edeceğim. Gerekirse malımı da, canımı da ortaya koyarak Sezen’imin ölümünün üstünün bu şekilde kapatılmasına izin vermeyeceğim. Bu olaydan rektör de sorumlu, üniversite yönetimi de, üniversitenin ilgili birimleri de... Kimlerin sorumluluğu varsa ben bunların ortaya çıkması için elimden geleni yapacağım. Diyeceksiniz ki Sezen’i geri getirir mi? Sezen’i artık hiçbir şey geri getirmeyecek. Ama ben bir babayım. Bir şeylerin düzeltilmesine bir nebze katkım olursa belki başka insanların canı yanmaz. Yoksa benim tek umudum bu hayatı tamamladığımda kızıma kavuşmak olur. Bir kere ben Sezen’e borçluyum bunu. Ve biliyorum ki onunla yeniden yüz yüze geldiğimde Sezen, “Sen bunun için ne yaptın baba?” diye bana soracak. Ben ona uğraştığımı söylemeliyim. Ya da o benim uğraştığımı görmeli."