Ali Duran Topuz: Devletin istediği kadar bile hukuk üretebilecek bir yargı yok

"Türkiye'nin Hukuk Düzeninin Dönüşümü" isimli panelde yürütmenin hukuk üzerindeki etkisi konuşuldu.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi ve Mülkiyeliler Birliği ortaklaşa "Türkiye'nin Hukuk Düzeninin Dönüşümü" isimli panel düzenledi.

Baronun eğitim merkezinde gerçekleşen panelin “Devlet Aygıtı ve Yürütme Organı” bölümünde konuşan Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Çiğdem Sever, Türkiye’nin yürütme organında dönüşüm yaşandığını söyleyerek, "OHAL olmadığında da OHAL’in sürdüğü bir rejim var" dedi.

Sever, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde merkeziyetçiliğin doruk noktaya ulaştığını belirterek, devletin yürütme organındaki karar alma sürecini “Yürütmenin yetkileri artık yürütme kelimesinin kendisinin sorgulamasına yol açan ve artık normu koyan, kendi uygulayan, aynı zamanda hakemlik yapan bir süreç” diye açıkladı.

'AK PARTİ’NİN AYIRICI YÖNÜ'

“Devlet ne kadar yolsuz olursa o kadar çok kanun düzenlenir” diyen Gazete Duvar Yazarı Bahadır Özgür, Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişikliklere değindi ve “Ranta hukuki statü verirseniz bu, devletin kamusal faaliyeti haline gelir. Bu AK Parti’nin en ayırıcı özelliği” ifadesini kullandı.

AK Parti’nin kamu maliyesinde yürüttüğü uygulamaların yasa dışılık durumunu tartışmalı haline getirdiğini vurgulayan Özgür, “Daha önceki iktidarlarda görmediğimiz bir şey, kime, nasıl, ne kadar kaynak aktardığını görmek mümkün. Bu yüzden buna yolsuzluk tanımı yapamıyoruz. Sürekli mevzuat değişikliğiyle karma karışık hukuki ağ yaratıldı. Bu mevzuat değişiklikleriyle bölüşüm ilişkileri siyasi iktidarın çıkarları doğrultusunda şekillendi” dedi.

AK Parti hükümetinin ihalelerle 10 şirkete 200 milyar lira kaynak aktardığını belirten Bahadır Özgür, “Ben buna servet transferi diyorum” diye ekledi.

‘KAMU İHALE KANUNU MADDE 21/B'

Gazeteci ve yazar Çiğdem Toker konuşmasına AK Parti iktidarı döneminde ihalelerin Kamu İhale Kanunu'ndaki 21/b maddesine göre verildiğinin altını çizdi. Toker, köşe yazılarında 21/b’yi şöyle tanımlıyor: “Kanun koyucunun doğal afet, salgın hastalık gibi çok özel durumlar için kamu otoritesine tanıdığı bir imkan olan 21/b, AKP iktidarının bütçe kaynaklarını kapalı kapılar ardında dağıttığı alamet-i farikalarından birine dönüşmüştür."

Toker panelde, “Normal koşullarda kamu ihalelerinin saydam ve rekabete uygun yapılması gerekirken bu evrensel genel kurula istisna diye getirilmiş 21/b, ortada zorlayıcı hiçbir neden yokken adeta kuralın kendisine dönüştü. 24 Haziran seçimlerinden haftalar önce torba yasayla maddeye 'yapım tekniği açısından özellik arz eden' diye bir ibare eklendi. Bu ibareyle 21/b yönteminin uygulama gereğini doğal afet ve salgın hastalık gibi acil durumlar kısıntından kurtardı ve yatırımcı kuruluşa keyfi takdir yetkisi tanındı" diye konuştu.

Panelin "Yargı Bağımsızlığı ve Bağımlılığı" başlıklı bölümünde konuşan İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Öznur Sevdiren, OHAL ile birlikte Türkiye’deki koruma tedbirleri bakımından (delillerin araştırılması aşamasında başvurulan tutuklama, gözaltı gibi araçlar) alternatif bir rejim oluşturulduğunu söyledi.

Sevdiren, Türkiye’deki tutuklamalarda kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delil kavramının ihlal edildiğini ifade ederek, “Yargı durumlardan vazife çıkararak tutuklamaya ilişkin hükümleri hukuka aykırı şekilde yorumluyor” ifadesini kullandı.

‘24-25 YAŞINDA AĞIR CEZA HÂKİMİ GÖREBİLİRSİNİZ ’

Avukat Erdal Doğan eskiden hukukçularda liyakat sistemi olduğunu ancak şimdi bu durumun ortadan kalktığını ifade ederek, “24-25 yaşındaki birisini ağır ceza hakimi olarak görebiliyoruz” diye konuştu. Doğan, "AK Parti iktidarları döneminde yargı bağımsızlığının ciddi yara aldığını" dile getirdi.

‘DEVLETİN İSTEDİĞİ KADAR BİLE HUKUK YOK’

Gazete Duvar Genel Yayın Yönetmeni Ali Duran Topuz, Türkiye’de hukuka istisna alan yaratıldığını, bu alanın Osmanlı Devleti'nden bu yana Ermeniler, Kürtler ve muhaliflere yönelik hukuksuz şekilde kullanıldığını söyledi.

Topuz, “Zaten hukuku enfekte eden siyasal bağlantılı sorunlar yani Ermeni, Kürt meselesi vardı, şimdi olağanüstü bir infaz rejim üretildi” dedi. Topuz, yargıçlarda artık bağımsız karar verme becerisinin görünmediğini belirterek, “Muhakeme kabiliyeti olarak yargılamayı yapabilecek, devletin istediği kadar bile hukuk üretebilecek bir yargı yok” diye konuştu.

‘HUKUK, BİR KİŞİNİN LÜTFUNA İNDİRGENDİ’

Etkinliğin açılışında konuşan Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, "Bizler de bir sabah hukukun OHAL KHK’larına ve bir kişinin lütfuna indirgendiği bir Türkiye’ye uyandık. Türkiye hukuk devletinin vatandaşına korkusuz yaşama hakkı sağlaması gerekirken, hukukun bizzat korkunun kendisi ve sebebi haline geldiği bir ülke oldu” dedi.

Sağkan etkinliğin amacını şu sözlerle açıkladı: “Türkiye’de hukukun bu dönüşümü, tersine bir evrim gibi bizi, çocuklarımızı ve hatta bu tersine evrim için canla başla çalışan hukuk düşmanlarını yok etmesin diye buradayız.”

‘SAVUNMANIN SESİ KISILIYOR’

Ankara Barosu Başkan Yardımcısı Aşkın Demir ise avukatların yaşadığı sorunlara değinerek, “Savunma görevini yaparken savunulma durumuna düştüğü, savunmanın sesinin artık kısılmaya, tamamen kesilmeye ve en önemlisi de örgütlü gücümüzün kırılmaya çalışıldığı bu günlerde tek çıkış yolu, yaptığımız mücadeleyi birlikte yükselterek devam etmektir” dedi.